Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/179 E. 2021/661 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/179
KARAR NO : 2021/661
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2017
NUMARASI: 2014/1564 Esas, 2017/1337 Karar,
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 30/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, davacı ile davalı arasında … Mobil Kullanıcı ve Vision Mobil Ödeme Kullanıcı Yazılımlarının lisanslarının sağlanması ve bu yazılımların kullanıma alınması amacıyla 25/01/2013 tarihli yazılım lisans satış sözleşmesinin imzalandığını, buna göre sözleşmenin akdedilmesine müteakip, davacı tarafından davalı yana 18/03/2013 tarihli A Seri ve 022583 sıra numaralı fatura mukabilinde, “… Lisans,Uyarlama ve Kurulum ve Eğitim” bedelinin %60’ı karşılığı 242.340,00TL+KDV olmak üzere toplam 285.962,20TL ödeme yapıldığını, taraflar arasında ayrıca davalı tarafından davacıya temin edilen … yazılımının ilgili fonksiyonları için sağlanacak destek hizmetine ilişkin şartları içeren 25/01/2013 tarihli yazılım bakım ve destek sözleşmesinin akdedildiğini, söz konusu sözleşme gereği davacı tarafından davalı yana 18/03/2013 tarihli A seri ve … numaralı fatura mukabilinde “… Yazılım Bakım Hizmeti-Yıllık” bedeli olarak 70.579,00TL+KDV olmak üzere toplam 83.283,22TL ödeme yapıldığını, davacı şirketin her iki sözleşme ile ilgili olarak üzerine düşen edimleri noksansız yerine getirdiğini, buna karşı davalının, üstlendiği edimleri gereği gibi ve davalının ihtiyaçlarına binaen gerçekleştirmediğini, sözleşme çalışmalarıyla ilgili iletişim ve koordinasyon gibi konularda özenli davaranan personelini mezkur sözleşme çalışmalarında istihdam etmedğini, davalı yanı edimlerini layığı ile ifa etmesi hususunda uyardıklarını ancak uyarıların davalı yanca kabul edilmediğini, projenin mevcut aksaklıklar sebebiyle ilerleyemediğini, bunun üzerine sözleşmenin fesih edildiğini ve noter kanalı ile davalıya ihtarname gönderilerek ödenen bedellerin iadesini talep ettiklerini ancak davalının cevabi ihtarname göndererek bu talepleri kabul etmediğini bildirdiğini, davacı şirketten haksız olarak KDV’si ile birlikte 369.244,42 TL menfaat elde edildiğini, davalı yanın ifa edilmeyen sözleşmeler nedeniyle haksız olarak yedinde tuttuğu bu meblağ ile ilgili davacının alacağının tahsilinin gerektiğini belirterek, dava değerini arttırma hakları saklı kalmak kaydıyla, 25/01/2013 tarihliyazılım lisans satış sözleşmesi gereği davalıya ödenen 242.340,00TL+KDV olmak üzere toplam 285.961,20TL’nin ve 25/01/2013 tarihli yazılım bakım ve destek sözleşmesi gereği ödenen 70.579,00TL+KDV olmak üzere toplam 83.283,22TL’nin şimdilik toplamda 50.000,00TL’lik kısmının temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 21/05/2015 tarihli duruşmada verilen 1 nolu ara karar ile davacı vekilinin sözleşme bedeli doğrultusunda eksik harcı tamamlamasının istenmesi üzerine, her iki sözleşmenin toplam değeri olan 369.244,42 TL üzerinden hesaplanan 5.452,00 TL tamamlama harcı 04/06/2015 tarihinde mahkeme veznesine yatırılmış, 22/10/2015 tarihli duruşmada da davacı vekilince, dava dilekçesinde belirttikleri gibi dava değerinin 369.244,42 TL olduğu, harcı bu bedel üzerinden tamamladıkları belirtilmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin davacı yanca tek taraflı ve haksız olarak feshedildiğini, davacı yanın davalının edimlerini yerine getirmediğini iddia etmekle beraber, hangi edimleri yerine getirmediğini ve neden son çare olması gereken sözleşmenin fesih yoluna gitmek zorunda kaldığına dair hiçbir somut bilgi ve belge ortaya koymadığını, davalının sözleşmeye göre üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, sözleşmenin sona erdirilmesine hiçbir zaman muvafakati olmadığını, davacının basiretli bir tacir olarak sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmenin ifa edilmediği iddiasının gerçek olmadığını, zira taraflar arasındaki sözleşmenin iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğunu ve tarafların tacir olduğunu, sözleşmenin tek yanlı olarak davacı tarafından feshedilmiş olmasının, sözleşmenin ifa edilmediğ anlamına gelmeyeceğini, davacının dava dilekçesinde yanıltıcı beyanlarda bulunduğunu, dava dilekçesinin 5,6,7,8,9 numaralı eklerindeki e-maillerin konusunun açıkça işbu dava konusu sözleşmenin değil, e-fatura projesi olduğu söz konusu yazılım programlarının lisansının da davalı şirkete ait olduğunu ve bu kullanım izninin davacı şirkete verilmekte olduğunu, söz konusu programların mobil el terminallerinin kullanımı için olduğnu ve fatura projesinin olmadığını, davacı şirketin dağıtım elemanlarının tüm işlemlerini mobil olarak el cihazları ile yapmasını sağlayacak yazılımlar olduğunu beyanla, davanın hukuki yarar sebebiyle usulden, aksi halde davanın esastan reddini talep etmiştir.Mahkemece, davalının her iki sözleşmede belirtilen iş ve hizmetleri süresinde yerine getirmediği, lisansı da davacıya vermediği, davacı tarafça sözleşmenin feshedildiği, TBK’nın 584.maddesi gereğince davacının eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmının karşılığını ödemesi ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermesi gerektiği, bunun karşılığının da KDV dahil 150.379,20 TL olduğu, iki sözleşme için ödenin toplam 369.244,42 TL’den bu miktar düşüldüğünde kalan 218.865,00 TL’nin davacı tarafça iadesi talep edilebilecek meblağ olduğu gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabul – kısmen reddi ile, 218.865,00TL’nin dava tarihi olan 30/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısımlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalının projedeki mevcut aksaklıklar nedeniyle sözleşmenin feshini kabul ettiğini, ancak aldığı meblağı iade etmeyeceğini, karşılığında başka bir çalışmanın kendilerince üstlenebileceğini belirttiğini, esas yazılımın ortada olmadığını ve hiç hayata geçmediğini, bakım sözleşmesi ve lisans sözleşmesi ve lisans sözleşmesinin gereği edimlerin yerine getirilmediğini, müvekkili şirketin sözleşme gereği edimlerini yerine getirdiğini, davalı yetkilisi tarafından gönderilen 06/11/2013 tarihli mail ve 12/11/2013 tarihli mail içeriklerinden sözleşmenin feshine rıza gösterdiklerinin ve fiilen uygulanmadığının teyit edildiğini, sözleşmeye konu yazılımın müvekkili şirketin sistemlerine yüklenmediğinin, uygulama ve test süreçlerinin yapılmadığının, dolayısıyla lisansların verilmediğinin bilirkişi raporuyla sabit olduğunu, müvekkili şirkete aktarılan herhangi bir uygulama bulunmazken uyarlama bedelinin mahsup edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davalıya ödenen tutarının tamamının iadesi gerektiğini, davalının sarf ettiği emeğin müvekkiline herhangi bir yansımasının bulunmadığını, sözleşmenin davalının haksız ve sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle haklı nedenle sonlandırıldığını, bu durumda müvekkilinin davalının herhangi bir emek ve masrafından sorumluluğu bulunmadığını belirterek, kısmen ret kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı istinaf dilekçesinde, davacının belirsiz alacak davası açma hakkı olmamasına rağmen buna göre hüküm kurularak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin usule aykırı olduğunu, mahkemenin 21/05/2015 tarihli ara kararıyla da bu hususun ortaya konulduğunu, bu ara karara rağmen gerekçeli kararda aksine hüküm kurulmasının çelişki oluşturduğunu, davanın belirsiz olacak davası açma şartları oluşmadığından hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, raporda geçen “eser teslim edilmediğinden tahsil edilen lisans bedellerinin davalı tarafça davacıya iade edilmesi gerektiğine” dair değerlendirmenin hatalı olduğunu, iki tarafın sözleşmeyi karşılıklı olarak feshetmekte mutabık kaldıkları iddiası doğruymuşcasına yapılmış tespitin hükme esas alınamayacağını, kurulum ve eğitim yapılmadığından 7.080,00 TL’nin iade edilmesi gerektiğine dair tespitin de hükme esas alınamayacağını, Yazılım Destek ve Bakım Sözleşmesinin 2.maddesi hiçe sayılarak yapılan 70.579,00 TL’nin iadesi gerektiğine dair tespitin de geçerli olmadığını, sözleşmeler sözleşmede belirtilen usule uygun feshedilmediğinden fesihlerin geçersiz olduğunu, 29/01/2013 tarihli “Yazılım Lisans Satış Sözleşmesinin” 7-b ve j. maddeleri ile 29/01/2013 tarihli “Yazılım Bakım ve Destek Sözleşmesinin” 7-b ve j. maddelerinde öngörülen fesih usulüne uyulmadığını, bu usullere uyulmadığından sözleşmenin hala ayakta olduğunu, bu nedenle erken açılan davanın reddi gerektiğini, davacı tarafça müvekkilinin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediği iddiasının ispat edilemediğini, müvekkili tarafından e-mail yoluyla sözleşmenin sona erdirildiğine rıza gösterildiğine dair değerlendirmenin hatalı olduğunu, 09/11/2013 ve sonrasına ilişkin e-maillerin dava konusu yazılım sözleşmesiyle ilgili olmadığını, e-mailin konu satırında açıkça e-fatura projesidir yazdığını, müvekkili şirketin yetkilisi …ın 06/11/2013 tarihli cevap e-mailinde “Aras Kargo’ya önermiş olduğumuz e-fatura hizmeti için credit note olarak tanımlayabilir” şeklinde açıkça yazıldığını, bu e-mailin son kısmında “sizin için de uygunsa mevcut sözleşmesi ile feshedilmesi için süreci başlatabilir” ibaresi olduğunu, bunun bir teklif olduğunu, sözleşmenin sona erdiğine dair mutabakat olmadığını, dava dilekçesinin 5,6,7,8,9 nolu eklerindeki e-maillerin bu davaya ilişkin olmadığını, davacı tarafça sözleşme feshedilmemiş olunduğundan B.K.’nın 484. maddesi uyarınca hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile, davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, aksi halde kısmen kabul kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, TBK’nın 470 vd. Maddelerinde düzelenen eser sözleşmesine dayalı olarak davalı yüklenicinin üzerine düşen edimi ifa etmediği iddiasıyla, davacı iş sahibinin davalı yükleniciye ödemiş olduğu bedelin iadesi talebine ilişkindir.
Davacı iş sahibi ile davalı yüklenici arasında 25/01/2013 tarihli Yazılım Lisans Satış Sözleşmesi ve 25/01/2013 tarihli Yazılım Bakım ve Destek Sözleşmesi imzalanmış, bu sözleşmelerden ilki için davalı tarafça düzenlenen 18/03/2013 tarihli 22583 sıra numaralı fatura karşılığında KDV dahil 285.961,20 TL, ikincisi için yine davalı tarafça düzenlenen 18/03/2013 tarihli 22584 sıra numaralı fatura karşılığında KDV dahil 83.283,22 TL olmak üzere toplam 369.244,42 TL davacı tarafından davalıya ödenmiştir.Yazılım Lisans Sözleşmesinin 2.maddesinde “Ek-1’de belirtilen yazılımlar, Ek-2’de belirtilen proje planına (plan) uygun olarak ve Ek-3’te “proje kapsam dokümanında” belirtilen ihtiyaçları karşılayacak şekilde müşteriye işbu sözleşmede belirtilen şartlar dahilinde sağlanacaktır.” şeklinde düzenleme yapılmış, Ek-2’de yer alan proje planında her bir işe ilişkin olarak değişik başlangıç ve bitiş tarihleri öngörülmüştür. Bu tarihler arasında en erken başlangıç tarihi 04/02/2013, en geç bitiş tarihi ise 25/06/2013 tarihi olarak belirlenmiştir. Proje planında bu tarihler yer almakla birlikte sözleşmenin 7/b maddesinde, yüklenici şirketin (İdea) işbu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya sözleşmenin herhangi bir maddesini ihlal etmesi halinde iş sahibinin (müşteri) bu sözleşmeyi 3 ay önceden bildirmek kaydıyla tek taraflı olarak feshedebileceği, fesih durumunda fesih tarihine kadar yapılmış olan işlere dair hesaplanan tutarın İdea tarafından müşteriye fatura edeceği düzenlenmiş, 7/j maddesinde ise sözleşmenin feshine ve tarafların sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin ifasına dair yapılacak bildirimlerin noter kanalıyla yapılacağı, bunun dışında kalan diğer bildirim ve yazışmaların elden ya da giderleri ödenmiş tanınmış bir kurye servisiyle ya da faks yoluyla yapılacağı belirtilmiştir. Aynı düzenlemelere Yazılım Bakım ve Destek Sözleşmesinde de yer verilmiş olup, bu sözleşmenin 7/b maddesinde farklı olarak fesih için önceden bildirim süresi 6 ay olarak düzenlenmiştir.Davacı iş sahibi tarafından, 25/01/2013 tarihli yazılım lisans satış sözleşmesi ve 18/03/2013 tarihli yazılım bakım ve destek sözleşmesi kapsamında davalı tarafın üzerine düşen edimleri gereği gibi yerine getirmediği, bu nedenle sözleşmenin feshedildiği iddiasıyla bu sözleşmeler kapsamında ödenen bedellerin iadesi talep edilmiştir.Davalı yüklenici tarafından ise, kendisinin üzerine düşen edimleri yerine getirdiği, söz konusu programlarının lisansının davalı şirkete ait olduğu ve bu kullanım izninin davacı şirkete verilmekte olduğu, sözleşmelerin kalan ifa işlemlerinin tamamlanmasına davacı iş sahibinin engel olduğu, davacı tarafça tek taraflı yapılan feshin sözleşmeye aykırı olduğu, usulüne uygun bir fesih işlemi bulunmadığı belirtilerek, davanın reddi talep edilmiştir.Buna göre, Yazılım Lisans Sözleşmesinin hangi aşamaya kadar ifa edildiği, tamamen ifa edilip edilmediği, kalan ifa işlemlerine davacının mı engel olduğu yoksa davalı tarafından mı işin bırakıldığı, usulüne uygun bir fesih yapılıp yapılmadığı taraflar arasında ihtilaf konusu olup, davacı iş sahibi tarafından iddiasının ispatına ilişkin olarak bir kısım e-mailler ve 19/08/2014 tarihli noter ihtarı ile davalı tarafça gönderilen 28/08/2014 tarihli cevabi ihtarname delil olarak gösterilmiştir. Delil olarak sunulan e-mailler tek başına davalı yüklenici tarafından işin terk edildiğini veya karşılıklı mutabakatla sözleşmeler feshedildiğini ispat etmeye yeterli içeriğe sahip değillerdir. Davalı yüklenici tarafından gönderilen 06/11/2013 tarihli e-mail, sözleşmelerin karşılıklı olarak feshedildiğine dair kesin bir ifade içermeyip, bu e-mailler; proje için harcanın kaynak miktarına göre 159.300,00 TL’nin mahsup edilmesi, kalan 153.619,00 TL’nin ise davacı iş sahibine önermiş oldukları başka bir işe (e-fatura hizmeti) credit note olarak tanımlanması şartıyla sözleşmenin feshedilmesi için sürecin başlatılabileceği belirtilmiştir. Davacı iş sahibi tarafından bu teklif kabul edilmediğinden karşılıklı mutabakatla sözleşmenin sona erdirilmiş olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Sunulan diğer e-mail içeriklerinden ise, sözleşmeye konu işin proje planında belirtilen sürenin dışına taştığı, davacı sahibi tarafından yapılan yazışma içeriklerine göre de bu süre aşımını belli bir zamana kadar rıza gösterildiği görülmüştür. Dosya kapsamına göre, davacı iş sahibi tarafından davalı yükleniciye, sözleşmelerin 7/b ve 7/j maddelerinde düzenlenen usule uygun olarak, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin ifasına veya 3 ay önceden sözleşmenin feshedileceğine dair noter kanalıyla gönderilmiş bir bildirim bulunmamaktadır. Davadan önce gönderilen 19/08/2014 tarihli ihtarnamede ise, sözleşmelerin karşılıklı mutabakat ile sona erdirildiği bildirilerek sözleşme bedeli olan toplam 312.919,00 TL’nin iadesi talep edilmiş olup, bu ihtarname de sözleşmelerin 7/b ve 7/j maddelerindeki düzenlemelere uygun bir fesih bildirimi olarak kabul edilmez. Bu durumda davacı iş sahibi tarafından yapılmış bulunan tek taraflı fesih işlemi ancak 6098 sayılı TBK’nın 484/1 maddesinde düzenlenen “tazminat karşılığı fesih” kapsamında değerlendirilebilecektir. Bu madde düzenlemesine göre, iş sahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir.Mahkemece alınan üç kişilik uzman bilirkişi heyeti raporunda, yazılım lisans satış sözleşmesinin konusu olan yazılımın davacı tarafın sistemlerine yüklenemediği, lisansların verilmediği, buna bağlı olarak da bakım ve destek sağlanamadığı, eser teslim edilmediğinden, kurulum ve eğitim yapılamadığından ve yazılım destek ve bakım sözleşmesi kapsamında bir hizmet verilemediğinden tahsil edilen KDV hariç 107.820,00 TL lisans bedellerinin, 7.080,00 TL kurulum ve eğitim hizmeti bedelinin ve 70.579,00 TL bakım ve destek hizmeti bedelinin davacıya iade edilmesi gerekiği, davalı tarafın bu eseri yaparken sarf ettiği emek, projeden beklentileri, projeye ayırdığı kaynak göz önünde bulundurulduğunda proje uyarlama bedelinin %75’ine karşılık gelen KDV hariç 159.300,00 TL bedelin davalı tarafta kalması gerektiği belirtilmiştir.Her ne kadar raporda proje uyarlama bedelinin %75’ine karşılık gelen miktar KDV hariç 159.300,00 TL olarak belirtilmiş ise de, raporun son sayfasında verilen tabloda uyarlama hizmetinin karşılığı ödenen meblağ KDV hariç 127.440,00 TL şeklinde yazıldığından bu bedelin dikkate alınması gerektiği, ilk derece mahkemesince de bu bedel esas alınarak bunun KDV’li şekline dair belirlenen 150.379,20 TL’lik miktarın ve davacı tarafından ödenen toplam 369.244,42 TL’den bu miktar çıkarılarak bulunan davacı tarafça iadesi talep edilebilecek bedelin 218.865,00 TL olduğuna dair tespit dosya kapsamına uygun olmuştur. Bu şekilde TBK’nın 484/1 maddesi kapsamında iş sahibi tarafından, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığı ödenmiş olmaktadır. Davalı yüklenici tarafından yargılama sırasında TBK’nın 484/1 maddesindeki “yüklenicinin bütün zararlarını gidermek” düzenlemesi kapsamında ayrıca bir zarar, kar kaybı, takas/mahsup itirazın bulunmadığından bu aşamada bunlara dair bir değerlendirme yapılamamıştır.Her ne kadar mahkemece 21/05/2015 tarihli duruşmada verilen 1 nolu ara karar ile, davada belirli bir bedelin mevcut olduğu, bu nedenle belirsiz alacak davası açılmasının şartlarının oluşmadığı belirtilerek, davacı vekilinin sözleşme bedeli doğrultusunda eksik harcı tamamlaması istenmiş ise de, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, eser sözleşmesine dayalı olarak açılan bu tür davaların kısmi dava olarak açılması mümkündür. Dava dilekçesinde neticei talep kısmında fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 50.000,00 TL talep edilmiştir. Bu durumda davanın kısmi dava olarak kabul edilmesi gerekirken mahkemenin aksi yöndeki uygulaması yerinde olmamıştır. Bu nedenle, bu ara karar üzerine davacı vekilince her iki sözleşmenin toplam değeri olan 369.244,42 TL üzerinden hesaplanan 5.452,00 TL tamamlama harcının 04/06/2015 tarihinde mahkeme veznesine yatırılması ve 22/10/2015 tarihli duruşmada da dava dilekçesinde belirttikleri gibi dava değerinin 369.244,42 TL olduğunun, harcın bu bedel üzerinden tamamladığının belirtilmesi dava değerinin ıslah yoluyla arttırılması olarak kabul edilmelidir. HMK’nın 177/2 maddesi gereğince ıslah sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Davalı vekili aynı duruşmada hazır bulunarak bu beyana karşı beyanda bulunmuştur. Davacı tarafça yapılan bu bedel arttırımı ıslah mahiyetinde kabul edildiğinde ise, mahkemece kısmen kabul edilen 218.865,00 TL’nin dava dilekçesinde talep edilen 50.000,00 TL’lik kısmına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi, ıslah ile arttırılan 168.865,00 TL’lik kısım bakımından ise 22/10/2015 tarihli duruşmadaki ıslah beyanında arttırılan miktara ilişkin olarak faiz talebine dair bir beyan bulunmadığından faize hükmedilmemesi gerekirken, bunun aksi yönde kısmen kabul edilen miktarın tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi yerinde olmamıştır. Davalı vekilinin istinaf başvurusu bu yönden yerindedir.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair veriln kararın sadece ıslahla arttırılan miktara ilişkin bir faiz talebi bulunmamasına rağmen o kısma ilişkin olarak da dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönünden yasaya aykırı olduğu, kararın diğer yönlerden usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kısmen kabulü ile, kararın kaldırılmasına, davanın 218.865,00 TL üzerinden kısmen kabulüne, bu miktarın dava dilekçesinde belirtilen 50.000,00 TL’lik kısmına dava tarihi olan 30/12/2014 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin kısmına faiz uygulanmamasına dair yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;A) 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2017 tarih ve 2014/1564 esas, 2017/1337 karar sayılı sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Davacının davasının KISMEN KABUL-KISMEN REDDİ ile, toplam 218.865,00TL’nin sadece 50.000,00 TL’lik kısımına dava tarihi olan 30/12/2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN1-Alınması gereken 14.950,66 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 6.305,88 TL (853,88TL peşin alınan + 5.452,00TL tamamlama harcı) harcın mahsubu ile bakiye 8.644,78 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 6.305,88 TL peşin harç ve 25,20 TL başvurma harcı toplamı 6.331,08 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,3-Davacı tarafından yapılan 129,00 TL posta gideri, 2.150,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.279,00 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 1.305,85 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davalı tarafından yapılan bir masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 23.770,55 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 18.236,02 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine, C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davalı tarafından yatırılan 3.737,67 TL istinaf karar harcının istek halinde ve karar kesinleştiğinde kendisine iadesine,2-Davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,3-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 30/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.