Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1782 E. 2021/1933 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1782
KARAR NO: 2021/1933
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2021
NUMARASI: 2014/426 Esas, 2021/190 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 19/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalılardan …sistemleri San. ve Tic. Ltd. Şti ile müvekkili şirket arasında 16/06/2010 tarihli “… Ltd. Şti’nin Türkmenistan Akşabat’ta … inşaat işinin kapsamında bulunan alüminyum doğrama ve aksesuarlarının imalat ve işçilik işlerinin yapılması..” konulu sözleşme imzalandığını, ilgili sözleşme uyarınca müvekkili şirket tarafından davalılardan …’nin elde edeceği hak edişlerin bir kısmına karşılık olarak 30/09/2012 tarihli … Bostancı Şubesine ait 548 numaralı ve 150.000-USD bedelli çek verildiğini, daha sonra müvekkili şirket ile … şirketi arasında 05/10/2012 tarihli protokolün imzalandığını ve bu çek yerine 15/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesi’ne ait … numaralı 70.000-USD bedelli ve 20/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesine ait … numaralı 100.000-USD bedelli çeklerin verilmesinin kararlaştırıldığını, protokolün 3. Maddesinde 30/09/2012 tarihli 150.000-USD bedelli çekin hiçbir şekilde hukuki işleme konu edilmeyeceğinin belirtildiğini, davalı …’nin buna rağmen söz konusu çeki müvekkili şirkete teslim etmediğini ve bankaya ibraz ettiğini, çekin karşılıksız olduğunu öğrendikten sonra da müvekkili şirketi zor durumda bırakmak için diğer davalıya ciro ettiğini, davalıların birlikte hareket ettiğini belirterek, 30/09/2012 tarihli ve 150.000-USD bedelli çek ile ilgili müvekkili şirketin borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … Ltd Şti. vekili, müvekkilinin sözleşme kapsamında üzerine düşen yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini, bu çekin müvekkili tarafından taraflar arasındaki ilişkide 3. Kişi olan … A.Ş.’ye verildiğini, ticari defterler incelendiğinde görüleceği üzere müvekkili şirketin 3 çek bedeli düşüldükten sonra dahi davacı şirketten 1.158.107,08-TL alacaklı olduğunu, davacı tarafından sunulan protokol üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, bu protokol üzerindeki davacı taraf imzasının da o tarihte yetkili olan …’e ait olmadığını, davacı tarafından tek taraflı olarak elle doldurulan kısımların taraflarınca kabul edilmediğini, protokol tarihinden önce taraflar arasındaki ticari ilişki nedeni ile cari hesaba istinaden verilen 170.000,00-USD toplamlı 2 çekin 30/09/2012 tarih ve … numaralı 150.000,00-USD bedelli çeke istinaden alınmadığını belirterek, davanın reddi talep etmiştir. Davalı … vekili, müvekkilinin salahiyetli hamil ve alacaklı olup kendinden önceki cirantalar veya keşideci ile ciranta arasındaki ilişkiyi ilgilendirmediğini, temel ilişkideki bozuklukların çeki etkilemediğini, davacının iddia ettiği protokolün çekin bankaya ibrazından sonraki tarihte düzenlendiğini, protokolde davaya konu çeke dair bir belge olmadığını, müvekkilinin alacağını tahsil etmek için davacı ve diğer davalı hakkında dava açılmadan önce icra takibi başlattığını belirterek, davanın reddini, mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararı sebebiyle müvekkilinin alacağının tahsili geciktirildiğinden davacının yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporunda, davacı ve davalı şirket ticari defterlerinde uyuşmazlık konusu çeke ait bir kaydın olmadığının belirtildiği, davacı ve davalı şirket arasında uyuşmazlık konusu edilen çekin yapılandırılıp yerine yeni çeklerin davalı tarafa verildiğine ilişkin 05.10.2012 tarihli protokol bulunduğu, protokol altındaki imzayı inkar eden davalı tarafın imza örneğinin alınmasına yönelik ara karar gereklerini iki kez yerine getirmediği, bu haliyle davalı tarafın ilgili protokol altındaki imzanın inkarından vazgeçmiş sayıldığı, bu protokolde de dava konusu edilen çekin yapılandırıldığı, sonuç olarak dava konusu edilen çekin, lehdar olan davalı şirket ve ciro edilen diğer davalı yönünden bedelsiz kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacının; … Bankası Bostancı Şubesine ait 30.09.2012 keşide tarihli, keşide yeri İstanbul olan, … çek seri nolu, 150.000,00-USD bedelli çekten dolayı, davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davalı … Ltd Şti. vekili istinafında, cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar etmiş, kararın gerekçesiz ve dayanaksız olup bu yönüyle adil yargılanma hakkının ihlalini teşkil ettiğini, hiçbir itirazlarının incelenmediğini ve yalnızca dosyadaki dilekçeler ile bilirkişi raporları içeriklerine yer verilerek matbu ifadelerle hüküm kurulduğunu, müvekkili şirket yetkilisinden imza örnekleri alınması taleplerinin hukuka aykırı gerekçelerle reddedilerek hüküm tesisi yoluna gidildiğini ve bu gerekçeyle hüküm kurulduğunu, mahkemenin 29.09.2019 tarihli 27 nolu celsesinin 2 nolu ara kararı üzerine 10.03.2020 tarhli celse öncesi müvekkili şirket yetkilisinin yurt dışında olduğuna dair uçak bileti ile birlikte 09.03.2020 tarihinde mazeret dilekçesi sunulduğunu, 10.03.2020 tarihli duruşmanın 12.05.2020 tarihine ertelendiğini, 12.05.2020 tarihli celsenin de pandemi koşulları nedeniyle 29.09.2020 tarihine ertelendiğini, 29.09.2020 tarihli celsede alınan kararın taraflarına 05.10.2020 tarihinde tebliğ edildiğini ve duruşmanın 01.12.2020 tarihine ertelendiğini, 01.12.2020 tarihli duruşmaya müvekkili şirket yetkilisi ile birlikte gelindiğinde hakimin izinli olduğu bu nedenle mazeret verilmesi istenildiğini, bu nedenle verilen mazeret dilekçeleri üzerine hiç bir ara karar oluşturulmaksızın duruşmanın 02.03.2021 tarihine ertelendiğini, 02.03.2021 tarihli duruşmada, müvekkili şirket yetkilisinin geçen celse duruşma salonuna imza örneklerinin alınması için getirildiği ancak mahkeme hakiminin olmaması sebebiyle bu işlemlerin tarafımızca gerçekleştirilemediği; tekrardan imza örnekleri alınmasının zaruri olduğu beyan edilmesine rağmen haksız gerekçelerle taleplerinin reddine karar verildiğini, davanın niteliği itibariyle müvekkili şirket yetkilisine ait imza örnekleri alınmadan hüküm kurulmasının; söz konusu kararın denetime elverişliliğini ortadan kaldırdığını, davacı tarafından sunulan 05.10.2012 tarihli protokol üzerinde müvekkili şirketin yetkilisinin imzası bulunmadığını, bu protokol üzerindeki davacı taraf imzasının da o tarihte yetkili olan …’e ait olmadığının dosyadaki imzalar ile açıkça ortada olduğunu, bu itirazlarının da yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını ve davacı taraf imzasının da o tarihte yetkili olan …’e ait olmadığı hususunun da incelenmediğini, 30.09.2012 tarihli … no’lu 150.000 USD meblağlı çeke istinaden verildiği beyan edilen çeklerin protokole el yazısı ile daha sonradan eklendiğini, bu çeklerin protokol tarihinden önce 27.09.2012 tarihinde davacı firmadan müvekkilinin hak etmiş olduğu hak edişlere istinaden verildiklerini ve teslim alındıklarını, el yazısıyla doldurulan kısımların yanında da müvekkili şirketin yetkilisine ait herhangi bir imza bulunmadığını, davacı tarafından gönderilen Kartal … Noterliğinin 20.11.2012 tarihli … yevmiye no’lu ihtarnamesinin müvekkiline ulaşmadığını, bu ihtarnamenin içeriğini de kabul etmediklerini, müvekkili şirketin yetkilisinin imzası olmayan 05/10/2012 tarihli protokolde çekin vadesinin geçtiği ve karşılıksız kaldığı davacı şirket tarafından bilinmekte olduğunu belirterek, kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinafında, cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar etmiş, gerekçede yazılan her hususun diğer davalı … ile ilgili olduğunu, diğer davalı … ile davacının arasındaki ilişki, protokol ve imza incelemesi hususlarının müvekkil ile bir ilgisi bulunmadığını, müvekkilinin 3. Kişi konumunda ve diğer davalının alacaklısı olduğunu, dava konusu çekin numarası 548 olduğu halde hem protokolde hem de davacının …’ye gönderilmiş olduğu iddia edilen ihtarnamede belirtilen çek numarasının … olduğunu, tüm bunlara rağmen yerel mahkemece karar verilirken diğer davalının savunmalarını ispat edemediğinden bahisle davanın tümden kabulüne karar verildiğini, oysa diğer davalının savunmalarını ispat edememesinin sonucunun müvekkili ile ilgili bir husus olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun da müvekkili bakımından davacının davasını ispat edemediği şeklinde olduğunu belirterek, yerel mahkemenin kararının müvekkili lehine kaldırılmasına, ilk derece mahkemesindeki tüm talepler yönünden ve müvekkili bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalılar ise yüklenici ve ondan iş bedeline ilişkin çeki ciroyla devralan kişidir. Dava, davacı ve davalı şirketler arasında yapılan eser sözleşmesi kapsamında davacı iş sahibi tarafından davalı yüklenici şirkete verilen 30.09.2012 keşide tarihli, 150.000,00-USD bedelli çekin, daha sonra davalı şirketle yapılan 05/10/2912 tarihli protokol gereğince bedelsiz kaldığı ve iade edilmesi gerektiği, ancak iade edilmeyerek diğer davalıya ciro edildiği, davalıların birlikte hareket ettikleri iddiasıyla, bu çek bakımından davacının borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Davalı yüklenici şirket tarafından, söz konusu protokol üzerindeki imzanın kendi yetkilisine ait olmadığı, ayrıca protokol üzerine el yazısı ile doldurulan kısımları da kabul etmedikleri, bu protokolde belirtilen 170.000,00-USD toplamlı 2 adet çekin davaya konu çeke istinaden verilmediği, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeni ile cari hesaba istinaden verildiği belirtilerek, davanın reddi talep edilmiştir. Diğer davalı … ise, kendisinin çeki ciroyla devralması nedeniyle davacı ve diğer davalı arasındaki temel ilişkinin kendisini ilgilendirmediğini, temel ilişkideki bozuklukların çeki etkilemediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Dosyaya sunulan belgelere göre, davaya konu keşidecisi davacı, lehdarı davalı … Ltd. Şti. olan, … Bostancı Şubesine ait 548 numaralı, 30.09.2012 keşide tarihli, 150.000,00-USD bedelli çek tanzim edilerek davalı … Ltd. Şti.’ne verilmiş, sonrasında beyaz ciro ile diğer davalı …’na devredilmiş, bu kişi tarafından 02.10.2012 tarihinde bankaya ibraz edilen çekin karşılıksız çıktığına dair kaşe çekin arkasına yazılmış, sonrasında da davalı … tarafından bu çeke dayalı olarak davacı ve diğer davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatılmıştır. Davacı tarafça sunulan, davacı ve davalı şirket arasında tanzim edilen 05.10.2012 tarihli protokolde de ise, bu çeke dayalı borcun yapılandırılmasına ilişkin düzenlemeye gidilmiş, bu çek yerine 15/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesi’ne ait … numaralı 70.000,00-USD bedelli ve 20/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesine ait … numaralı 100.000,00-USD bedelli çeklerin verildiği, davaya konu çekin hiçbir şekilde hukuki işleme konu edilmeyeceği belirtilmiştir. Davalı yüklenici şirket tarafından 05.10.2012 tarihli protokoldeki imzaya ve el yazısı ile eklenen kısımlara itiraz edildiğinden öncelikle bu itirazın HMK’nın 208. ve 211. Maddelerindeki usule göre incelenmesi gerekmektedir. Mahkemece de bu doğrultuda inceleme yapılması için ara kararlar oluşturulmuş, ancak protokol altındaki imzayı inkar eden davalı tarafın imza örneğinin alınmasına yönelik ara karar gereklerini iki kez yerine getirmediği, bu haliyle davalı tarafın ilgili protokol altındaki imzanın inkarından vazgeçmiş sayıldığı kabul edilerek, söz konusu protokole dayalı olarak davanın kabulü yoluna gidilmiştir. Mahkemenin imza incelemesine ilişkin ara kararları incelendiğinde, 17/12/2019 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararıyla, duruşmada hazır bulunan davalı şirket vekiline “davalı şirket vekiline… ilgili gerçek kişileri mahkememizde gelecek celse hazır etmek üzere süre verilmesine” şeklinde süre verildiği, 29/09/2020 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararında ise duruşmada hazır bulunmayan davalı şirket vekiline “ilgili gerçek kişileri mahkememizde gelecek celse hazır etmek üzere kesin süre verilmesine, aksi takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ihtarına, (ihtarın duruşma zaptı ile birlikte tebliğine)” şeklinde süre verildiği, buna dair ihtarı ve ekinde duruşma zaptını içeren tebligatın davalı şirket vekiline 05/10/2020 tarihinde e-tebliğ ile tebliğ edildiği görülmektedir. HMK’nın 211. Maddesindeki düzenleme göz önünde bulundurulduğunda, hem imzaya hem de el yazısı ile eklenen yazılara itiraz edildiğinden, mahkemece, davalı şirketin protokol tarihindeki yetkilisine, “isticvap duruşmasına gelmezse protokol üzerindeki imzayı ve el yazılı kısımları kabul etmiş sayılacağına” dair kaydı da içeren usulüne uygun oluşturulacak isticvap davetiyesi çıkarılması, yeterince imza ve yazı örnekleri toplanarak huzurda alınan imzalar ve yazı örnekleriyle birlikte imza incelemesine gönderilerek 05/10/2012 tarihli protokoldeki davalı şirket adına atılan imzanın ve el yazılı eklemelerin o dönemdeki şirket yetkilisine ait olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, ayrıca imzanın davalı şirkete ait olması, el yazılı kısımların davalı şirkete ait olmaması durumunda el yazısı ile eklenen kısımların geçerli kabul edilip edilmeyeceği değerlendirilip, uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken, sadece davalı şirket vekiline yönelik kurulan yukarıda belirtilen ara kararlara dayalı olarak, davalı şirketin imza inkarından vazgeçmiş sayılması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca, gerekçeli kararda sadece protokolün geçerli kabul edilmesinden hareketle davanın kabulüne gidildiği belirtilmiş olup, davaya konu çeki beyaz ciroyla devralan ve bankaya ibraz eden davalı … bakımından davanın hangi sebeple kabul edildiğinde dair bir gerekçeye yer verilmemiştir. Dava, davalı… bakımından, çekleri ciro yoluyla devralan yetkili hamile karşı menfi tespit davası niteliğinde olup, bu tip menfi tespit davalarında, iş sahibi akdî ilişki sebebiyle yükleniciye verdiği çekin işin yapılmaması ya da eksik veya ayıplı yapılması veya olayımızda olduğu gibi sonradan yapılan protokol sebebiyle bedelsiz kaldığını yasal delillerle (6100 sayılı HMK’nın 201. maddeleri) kanıtlamakla ve yetkili hamil olduğu kabul edilen davalı …’nun bedelsiz kalan çeki bile bile kendisinin zararına hareket ederek edindiğini ispat etmek zorundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 599. maddesi). Yerleşik Yargıtay İçtihat ve uygulamaları ile doktrinde hamilin senedi kötü niyetle iktisap ettiğinin her türlü delille, bu arada tanık beyanı ile de ispat edilebileceği kabul edilmektedir. Mahkemece, bu hususlar göz önünde bulundurularak usulüne uygun bir gerekçe yazılmadan ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, bu kaldırma sebeplerine göre sair istinaf itirazları bu aşamada değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2021 tarih, 2014/426 Esas, 2021/190 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalılar tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 19/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.