Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/178 E. 2021/240 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/178
KARAR NO: 2021/240
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI : 2019/1110 Esas, 2020/586 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 03/02/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkilleri ile davalı arasında 24/05/1993 tarihli düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme kapsamında mülkiyeti kooperatife ait olan İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, … Mah. … mevkii, … pafta, … ada, … parselde kayıtlı arsa üzerinde inşaat yapılması hususunda anlaşma yaptıklarını, bu sözleşmenin 6.maddesine göre inşaatı anahtar teslimi olarak en geç 30/12/1995 tarihinde kooperatife teslim edeceğini ve iskan alınmadıkça iş bitmiş sayılmayacağını, yine sözleşmenin 19.maddesine göre binanın bitirilip yapı kullanma ruhsatının alınması dahil belediye ve diğer resmi dairelerle yürütülecek işlemlerin hukuki ve mali mükellefiyetlerinin yükleniciye ait olacağı, inşaatın davalı tarafından imara aykırı yapıldığını, bu nedenle yapı kullanma belgesi alamadıklarını, kat mülkiyeti olmadığından kooperatifin tasfiye edilemediğini, müvekkillerinin imar affından yararlanıp, kat mülkiyeti tapu alma hakları doğduğunu, imar affı için toplam 380.779,84 TL ödendiğini ve kusurun davalı yanda olduğuna binaen bu tutarın ihtarname ile talep edildiğini beyanla davalının yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı kötü niyetli olduğundan %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını, iskan alınmamasının kusurunun kooperatife ait olduğunu, zira 22 daire için alınan iskan haricinde davacı kooperatifin proje dışı daireler ve bina altına kapalı garaj yapımını talep ettiğini ve bunun müteahhitle paylaşıldığını, bu eklentilerle davacı kooperatifin yarar sağladığını, 25 yıl sonra iskana engel bu eklentilerden haberi yokmuş gibi müvekkillerinden taleple bulunmasının dürüstlük kuralına uymadığını, müvekkilinin inşa ettiği apartmanda halen mevcut dairesi olmadığını, mevcut dairelerin üçüncü şahıslara devredildiğini, bu nedenle imar barışından doğan hak ve sorumlulukların yeni üyelere geçmesi gerektiğini beyanla alacak taleplerinin zamanaşımına uğramış hukuka aykırı olması nedeniyle davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca Kooperatifler Kanunundan kaynaklanan hukuk davalarının, tarafların sıfatına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmiş ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlık arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığından Kooperatifler Kanunu’nun bu hükmünün somut olayda uygulama yeri bulunmadığı gibi, TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olmasından dolayı eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, tarafların tacir olmaması ve dava konusu alacağın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ve ticari iş niteliğinde olmadığından somut olayda dava TTK’da yer alan mutlak ticari davalardan olmadığı, bu itibarla davaya bakma görevi genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu, gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, TTK’na göre kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğunu, taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi olduğunu ve kooperatifin aynı zamanda ortaklarının menfaatlerini ve onların kar elde etmelerini de gözettiklerini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. Maddesi gereğince “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a),(b),(c),(d),(e) ve (f) bentlerinde belirtilen davalar ticari dava sayılır. Buna göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da açılan davanın maddede sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan birinin tacir olmaması veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisinin bulunmaması halinde ticari davadan söz edilemez 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun’un 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tanımlanmış, ancak bu ortaklığın ticari ortaklık olduğu belirtilmemiştir. Buna göre kooperatiflerin amacı, diğer ticaret şirketleri gibi kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, daha çok sosyal yönü ağır basan ortaklıklar olduğundan tacir olarak kabul edilmeleri mümkün değildir. Yine,6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124/1. Maddesine göre kooperatifler ticaret şirketleri arasında sayılsa da, “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. Somut olayda, davalı kooperatifin yapı kooperatifi olması, ticari işletme niteliğinin bulunmaması ve eser sözlemesinin de Türk Ticaret Kanunu’nda mutlak ticari davalar arasında sayılmamış olması ve görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu göz önüne alındığında, mahkemece davanın görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine, dosyanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi usul ve yasaya, dosya kapsamına uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden;1-İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/11/2020 tarih ve 2019/1110 esas, 2020/586 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/02/2021