Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1744 E. 2021/1328 K. 06.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1744
KARAR NO : 2021/1328
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2021
NUMARASI : 2021/257 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 06/07/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkili şirketin Gaziosmanpaşa ilçesinde yürütülen Kentsel Dönüşüm Projelerinde hak sahipleri ile müteahhit firmalar arasında müşavirlik çalışmaları yürütmekte ve hak sahiplerinin haklarını gözetmekte olduğunu, bu kapsamda 24.12.2012 tarih ve 2012/4099 sayılı bakanlar kurulu kararı ile riskli alan ilan edilen Fevzi Çakmak Mahallesinde hak sahipliği tespit, uzlaşma ve anlaşma çalışmaları yürüten müvekkili ile davalı müteahhit şirketler arasında müşavirlik sözleşmeleri akdedildiğini, davalılardan … Tic. A.ş., …. Tic. Ltd. Şti. ve … San. Ve Tic. A.Ş. ile 30.12.2011 tarihli sözleşme ve 22.04.2013 tarihli ek sözleşmenin akdedildiğini, yine işbu bir kısım davalılardan oluşan ortaklık yapısını haiz davalı …. San. Ve Tic. A.Ş. tarafından daha önce diğer davalılar ile yapılan 30.12.2011 tarihli Sözleşme ve 22.04.2013 tarihli Ek Sözleşmeye bağlı kalınacağı, sözleşmelerin gereklerini ifa edileceğini içeren taahhütname verildiğini, akdedilen müşavirlik sözleşmelerine göre … tarafından kentsel dönüşüm proje alanında hak sahipleri ile belirlenen hak sahipliği modeline göre yapılan tüm sözleşmelere uygun olarak müteahhit şirket tarafından belirlenen süre içerisinde tamamlanan bağımsız birimlerin eksiksiz olarak hak sahiplerine devir ve teslim edileceğini, ayrıca müteahhit firmalarla akdedilen sözleşmelere göre hak sahipleri ile yapılan sözleşmede bulunan sorumlulukların yükleniciler ve/veya yüklenicilerin içinde olacağı ortaklığa ait olacağını, bahsi geçen kentsel dönüşüm çalışmalarının Ekim/2017 itibarı ile sona erdiğini, inşası tamamlanan dairelerin gerek bölgedeki hak sahiplerine gerekse müteahhit firmadan haricen satın alım gerçekleştiren 3. şahıslara teslim edilmeye başlandığını, ancak hak sahiplerine teslim edilmesi gereken dairelerin hak sahipleri ile yapılan anlaşmalara aykırı olduğu, dairelerin ayıplı olarak, yanlış dairelerin teslim edildiği veya hiç teslim yapılmadığı gibi hususlar ile hak sahipleri tarafından müvekkili şirkete ihtarnameler gönderilmeye, BİMER/CİMER şikayetleri yapılmaya, müvekkili şirket aleyhine davalar açılmaya başlandığını, davalıların yerine getirmemiş olduğu yükümlülüklerinden kaynaklı olarak hak sahipleri tarafından eksik, ayıplı ifa vb. nedenlerle müvekkili şirket aleyhine hali hazırda toplamda 8 adet dava açıldığını, bu davalardan hak sahibi … tarafından açılan tazminat davasında Gaziosmanpaşa 2 Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.07.2020 tarih, 2018/120 E. 2020/261 K. sayılı kararı ile davacıya net 85 m2 daire teslim edilmesi gerektiği halde 72,03 m2 daire tescil ettirildiğinden 77.820,00 TL ve dava tarihine kadar mahrum kaldığı 5.525,05TL kira bedeli ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ödenmesine karar verildiğini, söz konusu ilama dayalı olarak davacı tarafından Gaziosmanpaşa … İcra Müd. … E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve daha fazla faiz, yargılama gideri vs. ödememek, haciz tehdidi altında kalmamak adına hak sahibi ile uzlaşma yoluna gidilerek 150.000,00 TL bedelin hak sahibine müvekkili şirket tarafından ödendiğini, müvekkili şirket tarafından ödenen bu bedelin davalılar ile müvekkili şirket arasında akdedilen ve yukarıda ayrıntılı olarak izah edilen sözleşmeler kapsamında davalılar tarafından rücuen taraflarına ödenmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalılar yüzünden uğrayacağı zarar her geçen gün biraz daha artacağı kuşkusuz olup; davalıların bu zararı giderme saiki olmadığı gibi sahip oldukları mal varlıklarını da her geçen gün biraz daha erittiklerini, bu sebeple davalılar ile müvekkili şirket arasında yapılan sözleşmeye konu taşınmaz üzerinde bulunan ve davalılar adına kayıtlı ve doğrudan bu uyuşmazlıkla ilgili olan taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması gerektiğini, bu yönüyle de davalı şirketlerin İstanbul ili, … ilçesi, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki adlarına kayıtlı taşınmazlar üzerine teminatsız olarak tedbir konulmasını talep ettiklerini, ihtiyati tedbir taleplerinin kabul görmemesi durumunda ise sözleşmeye konu proje alanında davalı şirketler adına kayıtlı taşınmazlar üzerine “davalıdır şerhi konulmasını” talep ettiklerini belirterek, davanın belirsiz alacak davası olarak değerlendirilmek sureti ile fazlaya dair talep ve dava hakları saklı olmak üzere; davanın kabulüne, öncelikle ihtiyati tedbir taleplerinin teminatsız olarak kabulüne; aksi kanaatte uygun bir teminat karşılığında kabulüne, sözleşmeye konu proje alanında davalı şirketler adına kayıtlı taşınmazlar üzerine “davalıdır şerhi” konulmasına, davalıların eksik ve ayıplı ifalarından dolayı müvekkili şirketin hak sahiplerine ödemek zorunda kaldığı 150.000 TL’nin (şimdilik) ödeme tarihi itibari ile işleyecek ticari avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu davalılardan tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece 16/04/2021 tarihli ara kararla, dava rücuen tazminat alacağına ilişkin olup, gayrimenkullerin aynına dair herhangi bir ihtilaf söz konusu olmadığı, HMK’nın 389/1 maddesi gereğince para alacağına ilişkin taleplerde menkul/gayrimenkul mallar üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağı gibi ihtiyati haciz yönünden de şu aşamada “yaklaşık ispat” konusunda ikna edici delilin dosyada bulunmadığı, tarafların kusurunun ve sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal edip etmediklerinin, rücu şartlarının hasıl olup olmadığının tahkikat aşamasında yapılacak inceleme ile ortaya çıkacağı gerekçesiyle, davacı vekilinin, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, yüklenicilerin projede hak sahiplerine vaad edilene uygun daireler üretmediklerini, bir kısım hak sahiplerinin bu sebeple müvekkili şirket aleyhine dava açtıklarını, açılan davalar neticesinde yapılan ödemeler ve karara çıkan dosyalarda yapılacak olan ödemelerin davalı şirketlere rücu edilebilmesinin müvekkili şirketin kanundan kaynaklanan bir hakkı olduğu gibi sözleşmelerin içeriğinden de bu rücu hakkının açık bir şekilde anlaşılmakta olduğunu, sözleşmeye konu 785 adet bağımsız bölümden belki 10 tanesinin dahi davalı şirketlere ait olmadığını, müvekkili şirketin karşı karşıya olduğu tazminat yükünün bugün 3.000.000,00 TL (üç milyon türk lirası) civarında olduğunu, buna faizin ve diğer resmi masrafların da dahil olmadığını, yeni davalar açılmaya da devam edildiğini, dava dilekçesi ekinde sundukları delillerin ikna edici nitelikte olduklarını, müvekkili şirket aleyhine açılan dava dosyaları, verilen kararlar veya dosyalar kapsamında alınan son bilirkişi raporlarının dava dilekçesi ekinde yer aldıklarını, bu belgelerde hak sahipleri ile yaşanan ihtilafın teslim edilen dairelerdeki eksik m2’ler olduğunun açık bir şekilde anlaşılmakta olduğunu, müvekkili şirket tarafından dosyası sonuçlanan hak sahiplerinden …’e yapılan ödemelerin de bu sebeple olduğunu, sonuçlanan davalar nedeniyle müvekkilinin hak sahiplerine karşı tazminat sorumlusu kabul edildiğinin ve sürekli olarak haciz tehdidi altında olduğunun ortada olduğunu, bu hususların “yaklaşık ispat” kuralını bütünü ile karşılamakta olduğunu, İhtiyati tedbir talep edilen taşınmazların tamamının müvekkili şirket ile davalılar arasında akdedilen sözleşme kapsamında inşaa edildiklerini, bu sözleşmeler kapsamında inşaa edilen yerde hak sahiplerine verilmesi gereken dairelerde eksik m2’lerden dolayı ayıplı ifa söz konusu olduğu için müvekkili şirketin bu kişilere tazminat ödemekle karşı karşıya kaldığını, hal böyle iken tedbir talep edilen taşınmazların uyuşmazlık konusu ile ilgisinin olmadığından bahsedilemeyeceğini, ayrıca ihtiyati tedbir taleplerinin yerine ihtiyati haciz kararı verilmemiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu, tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalılar ile arasında olan sözleşmelerden kaynaklı olarak müvekkili şirketin 3.000.000,00 TL civarı bir zararla karşı karşıya olduğu göz önüne alındığında, uğradığı veya uğrayacağı zararın telafisi güç veya imkansız olduğunun, hatta belki de alacağına kavuşma ihtimalinin yok olma riski bulunduğunun açıkça ortada olduğunu belirterek, ihtiyati tedbire ilişkin kararının kaldırılmasına, dava dilekçesindeki ihtiyati tedbir taleplerinin öncelikli olarak teminatsız olarak, aksi halde uygun teminat karşılığında kabulüne, bu da mümkün olmazsa davalılar adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.Davacı şirket ile davalılardan … Tic. A.ş., … Tic. Ltd. Şti. ve … San. Ve Tic. A.Ş. ile 30.12.2011 tarihli sözleşme ve 22.04.2013 tarihli ek sözleşmenin akdedilmiş, diğer davalı … San. Ve Tic. A.Ş. tarafından da bu sözleşme ve ek sözleşme ile bağlı kalınacağına dair 04/05/2016 tarihli taahhütname imzalanmıştır. Bu sözleşmeler ve taahhütnameye göre, davacı tarafından kentsel dönüşüm proje alanında hak sahipleri ile belirlenen hak sahipliği modeline göre yapılan tüm sözleşmelere uygun olarak davalı şirketler tarafından inşaatlar yapılacak ve hak sahiplerine devir ve teslim edilecektir. Ayrıca davalılarla akdedilen sözleşmelere göre hak sahipleri ile yapılan sözleşmede bulunan sorumluluklar da davalı yükleniciler ve/veya yüklenicilerin içinde olacağı ortaklığa ait olacaktır. Davacı şirket vekili tarafından bu sözleşme ilişkisi kapsamında hak sahiplerine teslim edilmesi gereken dairelerin hak sahipleri ile yapılan anlaşmalara aykırı yapıldıkları, yanlış dairelerin teslim edildiği veya hiç teslim yapılmadığı gibi hususlar ile hak sahipleri tarafından müvekkili şirkete ihtarnameler gönderildiği, davalar açıldığı, bu davalardan birisinde verilen tazminat kararına ilişkin olarak haciz tehdidi altında uzlaşma yoluna gidilmek zorunda kalındığı ve 150.000,00 TL ödeme yapıldığı, başkaca devam eden pek çok davanın bulunduğu belirtilerek, yukarıda özetlendiği şekilde ihtiyati tedbir ve davalı şerhi konulması taleplerinde bulunulmuştur.İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Davadaki talep, para alacağına ilişkin olup, tedbir talep edilen malvarlığı uyuşmazlık ve dava konusu olmadığından yerel mahkemece bu gerekçeyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur.İlk derece mahkemesince verilen istinafa konu ara kararın gerekçe kısmında, her ne kadar ihtiyati haciz yönünden de bir değerlendirme yapılmış ise de, dava dilekçesinde sadece ihtiyati tedbir ve davalıdır şerhi konulması talepleri bulunmakta olup, açık bir ihtiyati haciz talebi bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde terditli olarak dile getirdiği ihtiyati haciz talebinin öncelikle ilk derece mahkemesince dile getirip, orada verilecek olumlu veya olumsuz karar üzerine gerkirse ilgili kanun yollarına başvurması gerekmektedir. Bu nedenle, istinaf dilekçesindeki ihtiyati haciz talebine ilişkin olarak bu aşamada Dairemizce bir değerlendirme yapılmamıştır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/04/2021 tarih ve 2021/257 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 06/07/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.