Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1702 E. 2021/1386 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1702
KARAR NO: 2021/1386
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2019
NUMARASI: 2018/3 Esas, 2019/1005 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 02/09/2014 tarihli alt taşeronluk sözleşmesi niteliğindeki İnşaat Yapım Sözleşmesine istinaden müvekkilince yapılan inşaat işleri karşılığında 16/12/2016 tarih … seri nolu 357.540,00 TL bedelli bir fatura düzenlendiğini, müvekkilinin tüm işleri eksiksiz yaptığını, sözleşmeye göre müvekkili çalışanlarının davalı SGK sicil kaydında girişlerinin yapıldığını ve SGK primlerinin müvekkilinin hakkedişlerinden kesildiğini, müvekkilinin hakediş ödemelerinin ise elden makbuz yoluyla ve banka yoluyla yapıldığını, ancak davalının faturaya ilişkin bakiye 92.471,00 TL borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında herhangi bir akdi ilişki bulunmadığını, sözleşmede ismi bulunan …’nün müvekkili şirket yetkilisi olmaması nedeniyle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin faturaya konu hizmeti almadığını, davacının müvekkili şirkette bir dönem işçi olarak çalıştığını ve başkaca bir ilişkileri olmadığını, faturaya itiraz edilerek ihtarname ile iade edildiğini savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafça sunulan alt taşeronluk sözleşmesinde …’nün şirketi bağlayacak şekilde imza atmadığı,vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca imzasının davalı şirketçe kabul edilmediği ,şirket tarafından yapılan ödemelerin bulunduğu, ancak bunların bir kısmının maaş ödemesi olarak belirtildiği,para makbuzlarında ismi geçen şahsın …’ın şirket yetkilisi olmadığı, bu ödemelerin alacak ile rabıtasının kurulamadığı, alt taşeron sözleşmesindeki belirlenen işlerin davacı tarafça yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, 17.261,62 TL ödemenin hangi gerekçeyle maaş ödemesi olarak kabul edildiğinin anlaşılamadığını, kalan 29.336,00 TL’nin hangi gerekçeyle müvekkiline ödendiğinin değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda ödeme makbuzlarının davalı defter kayıtlarında olmadığının, ancak uygulamada inşaat şantiyelerinde gerçekleştirilen nakdi ödemelerin günlük olarak tek kalemde kasa çıkışlarının yapıldığının açıklandığını, yani davalı defter kayıtlarına itibar edilmemesi gerektiğinin belirtildiğini, … ile davalı şirket arasında organik bağ bulunduğunu, şirketin gayriresmi sahibi olduğunu, bu hususta inceleme yapılmadığını, müvekkilinin davalı yetkilisinin imzasını taşımayan bir sözleşmeye dayanarak şirket hakkında icra takibi başlatmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davacı, taraflar arasında inşaat yapım işini konu alan alt taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, ancak bakiye alacağının ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise davacı ile imzalanan bir sözleşme olmadığını, davacının sadece bir dönem davalı şirkette işçi olarak çalıştığını belirterek akdi ilişkiyi inkar etmiştir. Dava konusu sözleşme incelendiğinde, 02/09/2014 tarihli … Şantiyesi … Alt Taşeron Sözleşmesi başlıklı bir sözleşme olduğu, davacı ve işveren olarak …tarafından imzalandığı, davalı şirket kaşesinin veya davalı adına vekaleten imzalandığına dair bir ibarenin de bulunmadığı görülmüştür. Davalı şirkete ait sicil kaydı incelendiğinde ortak ve yetkilisinin …, eski ortağının … olduğu görülmüş olup, …’nün davalı şirketin resmi ortağı ve yetkilisi olmadığı zaten tarafların kabulündedir. Davacının celp edilen banka kayıtları incelendiğinde, davalı şirket tarafından davacıya dönem dönem maaş ödemesi altında ödemeler yapıldığı görülmüştür. Davacı tarafça sunulan ödeme makbuzları incelendiğinde ise, sadece ödemeyi alan davacının veya 3.şahsın imzalarını taşıyan, bir kısmında ödemeyi yapan olarak …’ın gösterildiği, 01/11/2014-09/04/2016 tarihleri arasında düzenlenen, maaş, masraf, yemek, nakit, malzeme vs gibi açıklamalar içeren makbuzlar olduğu görülmüştür. Bilirkişi incelemesi sonucu usulüne uygun tutulan davalı defterlerinde faturaya veya para makbuzlarına ilişkin kaydın olmadığı, davacı adına başka bir alacak kaydının da bulunmadığı tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere davacı sözleşmenin davalı adına … tarafından imzalandığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını ispatlayamamış, bu şahsın aslında şirketin gayriresmi sahibi olduğu ve şirketle arasında organik bağ bulunduğu yönündeki ilk kez istinaf aşamasında dile getirdiği iddiasına da itibar edilmemiştir. Yine davacının banka kayıtlarında görülen davalı ödemeleri “maaş ödemesi” adı altında yapıldığından ve sunulan makbuzlar da davacı tarafça tek taraflı olarak düzenlenmiş olduğundan, ödeme belgeleri de akdi ilişkinin ispatı için yeterli görülmemiştir. O halde mahkemece akdi ilişkinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddi yönünde verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/09/2019 tarih ve 2018/3 Esas, 2019/1005 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 08/07/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.