Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1514 E. 2021/2180 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1514
KARAR NO: 2021/2180
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2021
NUMARASI: 2014/678 Esas, 2021/72 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan feshin haksız olduğunun tespiti ile bakiye alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili; müvekkili firmanın işe başladıktan bir süre sonra inşaat alanlarında sözleşmede bulunmayan bir takım ek imalatları yapılması zorunluluğunun ortaya çıktığını, bu imalatların belli bir zaman alması ve temelde ortaya çıkan yapılması zorunlu olan bu ek imalatlar yapılmadan diğer imalatlara geçilememesi gibi sebeplerle gecikmeler yaşandığını, müvekkilinin işe başlamasından bir süre sonra, davalının vermek zorunda olduğu proje detaylarının uzun süre netleşmemesi, davalı tarafından ödemelerin geç yapılması gibi müvekkili firmadan kaynaklanmayan sebeplerle gecikmeler yaşandığını, sözleşmeye göre betonarme imalatlar için işin süresinin yer tesliminden itibaren 150 takvim günü olduğunu, yukarıda belirtilen sebeplerle bir miktar da süre uzatımı verildiğini, süre uzatımının yetersiz olmasına rağmen müvekkilinin elinden gelen gayreti gösterdiğini ancak davalı tarafın İstanbul … Noterliğinden 30/12/2011 tarihinde keşide ettiği … yevmiye numaralı ihtarname ile işin süresi sona ermeden ve tek tarafı olarak sözleşmesi feshettiğini bildirdiğini, feshin haksız olduğunu, fesih gerekçesinin kısaca “işin süresinde bitirilemeyeceğinin anlaşılması” şeklinde olduğunu, oysa işin gecikmesinde müvekkili firmanın bir kusurunun bulunmadığını, öncelikle müvekkili firmaya fiili olarak yer tesliminin geç yapıldığını, proje detaylarının netleşmesinin zaman aldığını, verilen süre uzatımının çok kısa olduğunu, ayrıca davalı tarafından alınması gereken inşaat ruhsatlarının da alınmadığını, inşaat ruhsatı alınmadan müvekkili firmanın işe başlamasının hukuken mümkün olmadığını, bu nedenlerle sözleşmenin davalı tarafça feshinin haksız olduğunu, kaldı ki sözleşmenin özel şartlarının 46. Maddesine göre davalı tarafın sözleşmeyi fesih etmeden önce sözleşmenin fesih edileceği konusunda müvekkili firmaya uyarı yapması gerektiğini, uyarı yapılmadan sözleşmenin fesih edildiğini, daha sonraki ek süre uzatım taleplerinin kabul edilmediğini, oysa davalı tarafın benzer işi yapan başka firmalara ek süre verdiğini, davalı kurumun müvekkili firmaya karşı kötü niyetli olduğunu, öte yandan feshin son çare olmasına rağmen davalı tarafın bu ilkeye uygun davranmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin genel şartlarının 46.maddesine göre işin süresi sona erdiği halde işin tamamlanmadığı durumlarda dahi işin müvekkili firmaya tamamlatılması fakat gecikmeden dolayı ceza uygulamasının mümkün olduğunu, ancak davalı firmanın fesih yolunu seçtiğini, fesih hakkının bulunduğunun kabul edilmesi halinde sözleşmenin 46.maddesinin bir anlamının kalmadığını, davalı tarafın fesih sebeplerinin sözleşmeye ve hukuka aykırı olduğunu, fesih kabul etmediklerini, Bakırköy … Noterliğinden keşide ettikleri 12/01/2012 tarih … yevmiye numaralı ihtarname ile bildirdiklerini belirterek sözleşmenin feshinin davalı tarafça haksız olduğunun tespiti ile , buna göre müvekkili firmanın söz konusu paket kapsamında yaptığı işlerin bilirkişi marifeti ile tespit edilerek, davalı tarafından halen ödenmemiş olan, yapılan imalat bedellerinden bakiye kalan alacağı olan 1.500.000,00TL’nin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine ve sözleşmenin davalı tarafça haksiz feshinden dolayı müvekkili firma tarafından davalıya verilen teminatların kesintisiz olarak müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili ; müvekkilince sözleşmenin feshinin haklı olduğunu, davacının sözleşme nedeni ile sözleşmesel ve yasal kesintiler sonrasında idare nezdinde bakiye alacağı kalmadığı gibi müvekkili idarenin yükleniciden alacağı bulunduğunu, bu alacağın tahsilinin de ancak idarelerinde bulunan mevcut avans ve kesin teminat mektuplarının nakde çevrilmesi durumunda mümkün olacağını, okulların tam olarak boşaltılmadığı ve diğer sebeplerle fiili olarak işe geç başlanıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, söz konusu sözleşmenin 10 Mart 2011 tarihinde 8.612.910,00TL götürü bedel esaslı olarak imzalandığını, sözleşmeye göre işin süresinin işe başlama talimatı tarihinden itibaren 270 takvim günü olduğunu, betonarme imalatların (temel + tüm + kat betonları) tamamlama tarihinin ise işe başlama talimatı tarihinden itibaren 150 takvim günü olduğunu, İSMEP kapsamında ihale edilen, işlerin kontrolünün Dünya Bankası Uluslararası Satın Alma usüllerine göre seçilen tam yetkili müşavir firmalarca yürütüldüğünü, inşaatın kontrol ve teknik sorumluluğunun…(İspanya), … – …r Mimarlık (Türkiye) ortak girişimi tarafından üstlenildiğini, söz konusu okullardan Eyüp Esentepe Okulu ile ilgili işe başlama talimatının 17 Mart 2011 tarihinde verildiğini ancak okulun geç boşaltılmasından ötürü fiilen 24 Nisan 2011 tarihinde yüklenici firma tarafından teslim alındığını, verilen süre uzatım kapsamında işin bitim tarihinin 7 Mart 2012 olduğunu, Kağıthane Hacı Ethem İlköğretim Okulunda yükleniciye 17 Mart 2011 tarihinde işe başlama talimatının verildiğini ancak okulun geç boşaltılmasından ötürü binanın 13 Nisan 2011 tarihinde yüklenici tarafından teslim alındığını, işin bitim tarihinin 30 Aralık 2011 olduğunu, Esentepe İlköğretim Okulu açısından 41 günlük gecikme süresi ile iksa işleri için ayrıca 45 günlük (toplamda 86 gün) süre verildiğini, yüklenicinin bu iş için 35 gün ek süre istemesine rağmen müvekkilince 10 gün fazladan 45 gün ek süre verildiğini, Kağıthane Hacı Ethem İlköğretim Okulu için 18 gün ek süre verildiğini, inşaat temelinde yapılması zorunlu bulunan ek imalatların ortaya çıktığı iddiası yönünden davacının iddia ettiği “Temel bohçalama sistemi”nin teknik şartnamede yer aldığını bunun da götürü bedele dahil olduğunu, ek imalat olarak nitelendirilemeyeceğini yalnız Esentepe İlköğretim Okulunda “kazı iksa sistemi” için yapılan imalatların ek imalat olarak nitelendirildiği ve buna uygun ek süre verildiğini, okulun boşaltıldığı tarihlerin müşavir, okul müdürü ve yüklenici ile yapılan tutanaklar ile kayıt altına alındığını, verilen süre uzatımlarının yeterli olduğunu, proje detaylarının uzun süre netleşmediği iddiasının yersiz olduğunu, sözleşme ekinde davacıya verilen projelerin uygulama projeleri olup, her türlü detayı da içerdiğini, ayrıca sözleşmenin özel inşaat şartnamesi A-Sözleşme ihtiyaçları/2.inşaat dökümanları kısmında tüm proje ve dökümanların titizlikle inceleneceği, işlerin zamanında tamamlanmasını engelleyebilecek herhangi bir eksiklik ve/veya tutarsızlık tespit edilmesi durumunda, işe başlama talimatını takip eden 30 gün içerisinde bu durumun giderilmesi amacıyla proje müdürüne müracaat edilmesi gerektiği hususunun açık bir şekilde yer aldığını, davacının basiretli tacir olarak bu hususları başlangıçta ön görememişse kendi kusurundan kaynaklanmış herhangi bir gecikmenin sonucuna da kendisinin katlanması gerektiğini, bu hususta davacı tarafından teslim öncesi müşavir nezdinde yaptığı bir baş vurusunun da bulunmadığını, idare tarafından ödemelerin geç yapıldığı iddiasının soyut olduğunu, 1 nolu hakedişin 17/08/2011 tarihinde müşavire sunulduğunu, ödemesinin 25/08/2011 tarihinde yapıldığını, 2 nolu hakedişin 17/10/2011 tarihinde müşavire sunulduğunu, ödemenin 03/11/2011 tarihinde yapıldığını, müşavir tarafından 24/11/2011 tarihinde 3 nolu hakedişin sunulması için talepte bulunulduğunu, 28/11/2011 tarihinde sunulan hakedişte hataların olması nedeniyle iade edildiğini, 02/12/2011 tarihinde tekrar müşavire sunulduğunu ancak fatura kesilmediği için idarece ödeme yapılmadığını, Esentepe İlköğretim Okulu için toplam 86 gün, diğer okul için 18 günlük ek süre verildiğini, bu nedenle sürelerin yetersiz olduğu iddiasının doğru olmadığını, davacının idare nezdindeki hakedişleri üzerinde icra dairelerinde ve iş mahkemelerinden bloke kararları çıktığını, bu arada Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/441 Esas sayılı dosyasından iflasın ertelenmesi tedbirleri alındığını, bu durumların davacının işi tamamlayamayacağı kanaatini oluşturduğunu, Hacı Ethem Okulu açısından sürenin tamamen kullanılmasına rağmen karkas imalatında %30 mertebesinde olduğunu, betonarme imalatının ise %10 oranında kaldığını, son iki aydır çalışma yapılmayan günlerin çoğunlukta olduğunu, mevcut gecikmelerin telafisine yönelik yeterli malzeme, ekip ve ekipmanın bulunmadığını, işin tamamlanamayacağı anlaşıldığından sözleşmenin feshinin zorunlu hale geldiğini, şantiyelere haciz geldiğini, işlerin uzaması nedeniyle taşımalı eğitim yapılmakta olan Esentepe İlköğretim Okulu öğrencilerine servis ücretlerini uzun süre İstanbul İl Özel İdaresi tarafından finanse edilmesine yol açtığını, işin okul inşası olduğu dikkate alındığında öğrencilerin ve velilerinin daha fazla mağdur olmaması için söz konusu inşaatın acilen tamamlanmasında kamu yararı gözönüne alınarak feshedilen sözleşmenin yeniden ihaleye çıkarılmak zorunda kaldığını, davacının sözleşmenin özel şartlarındaki 46.maddesine dayanarak fesihten önce uyarıda bulunulması gerektiği yolundaki iddiasının doğru olmadığını, bu maddenin işlerin tamamlanması halinde uygulanacak bir madde olduğunu, fesih nedeniyle hesabın çıkarılmadığı ve davacıya bildirilmediği iddiasının da doğru olmadığını, hesabın çıkartılarak onay için davacının davet edildiğini ancak onaydan imtina edildiğini, müvekkili tarafından İstanbul 12. Asliye Hukuk mahkemesinin 2012/13 ve Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/7 D.iş nolu dosyaları ile tespit talebinde bulunularak sahanın ve yapılan imalatların durumları ile ilgili bilirkişi raporu alındığını, sözleşme kapsamında fesih hakedişinde tahakkuk eden tutardan yasal ve sözleşmesel kesintiler sonrasında davacının alacağının kalmadığı gibi idareye de borcu bulunduğunu, teminat mektuplarının iadesinin de mümkün olmadığını, avans ve kesin teminat mektuplarının nakde çevrilmesi için bankaya başvurduklarını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafın sözleşmeyle kendine verilen tüm süreyi ve uzatılan süreyi kullanmasına rağmen işin küçük bir kısmını ancak tamamlayabildiği dikkate alındığında davalı tarafça yapılan feshin haklı olduğu, davacı taraf inşaat ruhsatının alınamamasını gerekçe göstererek feshin haksız olduğunu iddia etmiş ise de, inşaat ruhsatı alınamamasına rağmen davacı tarafa yer tesliminin yapıldığı, ilk başlarda davacı tarafın sözleşme konusu yerde çalışmaya devam ettiği bu durumun davacının işini bitirmesine engel olmadığı, kaldı ki sözleşmenin 1.6 maddesinde inşaat ruhsatı alınması yükümlülüğünün yüklenicide olduğunun anlaşılması nedeniyle feshin haklı olduğu, sözleşmenin özel şartlar maddeleri gereğince (9.3, 46.2, 57.1, 48.3) ceza ve diğer kesintiler hesaplanarak nakde çevrilen avans ve teminat mektupları da değerlendirilerek davacının davalıdan 190.170,27 TL alacaklı olduğunu gerekçesiyle davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında; mahkemece ara karar ile yapılan bilirkişi görevlendirmesinde yüklenicinin yapmış olduğu imalat bedellerinin malzeme ve işçilik bedelleri dikkate alınarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre hesaplanması istenmişse de raporda talep edilen değerlendirmenin yapılmadığını, rapora itirazlarında sözleşme konusu işe başlanabilmesi için alınması gereken inşaat ruhsatının davalı tarafça temin edilmesi gerektiği hususunun incelenmediğini ifade etmelerine rağmen itirazlarının değerlendirilmediğini, tam aksine gerekçeli kararda yer verildiği üzere mahkemece ” inşaat ruhsatı alınamamasına rağmen davacı tarafa yer tesliminin yapıldığı, ilk başlarda davacı tarafın sözleşme konusu yerde çalışmaya devam ettiği, bu durumun davacının işini bitirmesine engel olmadığı, kaldı ki sözleşmenin 1.6 maddesinde inşaat ruhsatı alınması yükümlülüğünün yüklenicide olduğunun anlaşılması nedeniyle feshin haklı olduğu” yolunda hatalı hukuki değerlendirme yapıldığını, sözleşmede yapı izninin yüklenici tarafından alınacağına ilişkin açık bir kural bulunmadıkça, bu yükümlülüğün iş sahibine ait olduğunu, arsa sahibinin yapı izni almadan yükleniciyi inşaat yapımına zorlayamayacağını, dava konusu işe ilişkin yapı ruhsatının alınamaması hususunun sorumluluğunun davalı İdare’de olduğu konusunda taraflar arasında bir çekişme bulunmadığını, davalı İdarenin dosya kapsamına sunduğu dilekçelerinde zaten açıkça ruhsatın ve avan projelerinin ilgili belediyeden onaylatılamadığını bu hususta dava açıldığını ve davanın reddedildiğini ve taraflarınca davanın temyiz edildiğini ve yargılamanın devam ettiğinin beyan edildiğini, ortada kusurlu bir taraf varsa o da ruhsat almadan, ruhsat alınamayacak yerle ilgili olarak ihaleye çıkan davalı olduğunu, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa yapı izninin alınmasının arsa sahibine ait olduğunu, bu yükümlülük yerine getirilmediği sürece yükleniciden işe başlamasını istemenin kamu düzeniyle bağdaşmayacağını, (15. HD. 11.3.1993, 3285/1196), hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda tarafların iddia ve savunmalarını tam olarak karşılayan bir rapor hazırlanmadığını, dosyaya sunulan beyan ve karşı beyanların tartışılmadığını, hangi gerekçelerle hangi taleplerin reddedildiğinin, hangi gerekçe ile hangi taleplerin kabul edildiğinin, önceki raporlardan ayrılınan noktaların açıkça belirtilmediğini; çelişkilerin giderilmediğini, buna rağmen bu rapora dayanılarak tanzim olunan kararın da bu yönüyle eksik araştırmaya hatalı değerlendirmeye dayalı olduğunu, yüklenicinin sözleşmenin fehsedilmesine kendisi sebebiyet vermemiş olduğundan cezai şart tahakkukunun hatalı olduğunu, bununla birlikte fesih nedeniyle tahakkuk ettirilen/ mahsup edilen cezai şart bedelinin fahiş miktarda hesaplandığını, sözleşmenin 48/3. Maddesi’ne göre yapılacak kesintilerin davalı İdare’nin alacağı değil sözleşme sonunda yükleniciye iade etmek için veya varsa zararını karşılamak için yapması gereken kesintiler olduğunu, sözleşme hukuka aykırı bir nedenle feshedildiğinden bu kesintilerin de yükleniciye iade edilmesi gerektiğini, ortada bir sözleşme kalmamışken yükleniciden sözleşmenin 48/3. maddesine göre kesinti talep edilmesinin mümkün olmadığını, davalı İdare’nin varsa zararını kanıtlanması, zararı tespit edildikten sonra kesinti yapılarak artan kısmın yükleniciye iade edilmesi gerektiğini, ancak bilirkişi heyetinin fahiş bir şekilde bir zarar hesabı yapmadan doğrudan %100 kesinti yaparak adeta Davalı İdare’ye alacak kalemi oluşturduğunu, bu kalemin bir teminat olduğu hususunu göz ardı ettiğini, sözleşme’nin 57/1 Maddesi’ne göre yapılacak kesintinin de sözleşmenin yürürlükte olmaması nedeniyle yükleniciden talep edilmesinin mümkün olmadığını, sözleşme’nin kuruluş aşamasındaki objektif ifa imkansızlığı mevcut olduğundan tamamlanmamış işlerin kesintisinin yapılmasının hukuki olmadığını, yükleniciden açıkça kanuna aykırı bir şekilde ruhsatsız olarak inşaata başlamasının beklenemeyeceğini, bu gerçekliğe ek olarak; geriye etkili feshedilen bir sözleşmede cezai şart maddesinin de feshedildiği; bu nedenle cezai şart tahakkukunun artık hukuken mümkün olmadığını, bilirkişi kurulu tarafından sözleşmenin 46/2. Maddesi’ne göre hesaplanan cezai şartın neye göre hesaplandığının belli olmadığını, sözleşme’nin 46/2. maddesinde cezai şartların belli bir süre sonunda davalı İdarece yapılacak tespit sonrasında bildirimde bulunması ve 10 günlük süre tanıması bu sürenin sonunda cezai işlem uygulayabileceği ve bu ceza miktarınında en fazla sözleşme bedelinin %2’lik kısmını aşamayacağının belirtildiğini, bilirkişi heyetinin bu maddeye göre davalı İdare’nin ne zaman bildirimde bulunduğunu, ne kadar süre tanıdığını, hangi tarihte cezai işlem uygulayabileceğini ve bu bedellerin nasıl hesapladığını açıklamadan, hesaba ilişkin kriterler ortaya koymadan afaki bir hesaplama yaptığını, bu işlemin raporu denetime ve hüküm tesisine elverişsiz hale getirdiğini, yüklenicinin iflas erteleme sürecine girmesi aleyhine bir durum gibi değerlendirilmişse de; iflas ertelemenin, bir şirketin borçlarını haciz tehdidi olmadan yapılandırması olduğunu, bu durumun feshe dayanak yapılmasının mümkün olmadığını belirterek yerel mahkeme karanının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı istinaf dilekçesinde; bu davanın Bakırköy 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/679 Esas sayılı dosya ile birleştirme talep ettiklerini, çünkü toplamda 16.570.816,00 TL tutarlı olarak yapılacak olan iş için yeniden ihaleye çıkılarak 19.986,86,00 TL başka bir yüklenici ile sözleşme imzalanmak zorunda kalındığını, aradaki fark kadar idarenin zararı olduğunu, bilirkişiler idarenin sözleşme gereği yükleniciye yansıtması gereken bu farkı dikkate almadıklarını, birleştirme talebi hakkında mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini, çünkü her iki dava konusu olan sözleşmeden kalan işler tek bir sözleşme olarak ihale edilmiş olup aradaki bedel farkı 3.562.965,00 TL nin sözleşmeye göre oranlanması mümkün olmadığını, teminat mektuplarının dava açıldıktan 4 sene sonra tahsil edildiğini, dava tarihi itibarı ile davacının davalıdan alacağı bulunmayıp davanın reddi gerektiğini kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici davalı ise iş sahibidir. Davacı taraf, sözleşmenin davalı idare tarafından haksız yere feshedildiğini iddia ederek bakiye bedel talebinde bulunmuş, davalı taraf ise feshin haklı olduğunu, davacının bakiye alacağınını bulunmadığını savunmaktadır. Taraflar arasında görülmekte olan Bakırköy 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/679 Esas sayılı dosyasında verilen kararın istinaf edilmesi sonucu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/1513 Esas sayılı kararı ile davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine temyiz yolu açık olma üzere karar verildiği görülmüş, her iki davanın taraflarının ve dava konularının aynı sözleşmeden kaynaklı olması sebebiyle aralarında bağlantı bulunduğu, birisi hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek niletilkte olduğunun anlaşılmasına göre, iş bu davanın bahsi geçen Bakırköy 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/679 Esas sayılı dosyanın sonucu beklenerek esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden sair istinaf sebepleri incelenmesizin kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin usul yönünden kabulü ile yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde belirtilen dava dosyasının sonucu beklenerek oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 28/01/2021 tarih, 2014/678 Esas, 2021/72 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davacı ve Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Davacı ve Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.