Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1508 E. 2021/1200 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1508
KARAR NO: 2021/1200
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2021
NUMARASI: 2020/634 Esas, 2021/179 Karar
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali ve Tescil
KARAR TARİHİ: 16/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 19/03/2020 tarihli Bartır Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği kendisine yükletilen tüm sorumlulukları yerine getirmesine rağmen yapılan imalatın oranına göre kendisine devredilmesi gereken arsa paylarının devir edilmediğini, talep ettiği bedeli hakettiği ve davalı şirketin fesih bildiriminin haksız olduğunu belirterek, müvekkilinin dava tarihine kadar hakettiği İstanbul ili Beylikdüzü İlçesi … bloktan 14 adet daire, … bloktan 14 adet daire, … bloktan 11 adet daire, … bloktan 6 adet daire, … bloktan 5 adet daire, … Bloktan 4 adet daire, … Bloktan 5 adet daire, … bloktan 5 adet daire, … bloktan 3 daire niteliğindeki taşınmazıların sözleşmede yer alan şekilde tapularının müvekkil adına tescili ile ve bu hakedişlere ilişkin olarak, dava tarihine kadar mevcut bulunan gecikme tazminatının mahkemece yaptırılacak olan bilirkişi marifeti ile hesaplanmasını ve tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı vekili tarafından tarafların yaptıkları görüşmeler sonucu 09.09.2020 tarihli protokol düzenledikleri, akabinde anlaştıkları hususları arabulucuya taşıyarak 10.09.2020 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenerek dava konusu ihtilafın bütün boyutları anlaşma ile çözüme kavuşturularak davanın konusuz hale geldiği, müvekkilinin, arabuluculuk anlaşması kapsamındaki bütün edimlerini yerine getirdiği, müvekkili ile davacı arasında, dava konusu ihtilafın tamamen çözüme bağlandığı gibi, taraflar arasında başka bir ihtilaf da bulunmadığının belirtildiği, davacı vekili tarafından da, davalı tarafça sunulan dilekçe ekindeki “Arabuluculuk Anlaşma Tutanağı”ndan dilekçe vesilesiyle haberdar olunduğu belirtilerek tutanak kapsamında yapılacak işlemlerin mahkemenin takdirinde olduğunun belirtildiği; davalı tarafından sunulan arabuluculuk tutanağının taraflar arasında imzalandığı, bu kapsamda tapu devri ve hak edişlere ilişkin alacağa yönelik hususlarda anlaşmaya vardıkları ve davanın konusuz kaldığı; davalı tarafın dava açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden sorumlu olması gerektiği gerekçesi ile, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı tarafın ihtara rağmen cevap dilekçesi sunmadığını ve 02.12.2020 tarihli beyan dilekçesi ile bu tarihe kadar sunulmamış olan protokoller ve makbuzlarıın HMK madde 319 gereğince kabul edilemez nitelikte olduğunu, sadece bu delillere dayanarak kurulmuş olan hükmün hukuka aykırılık teşkil ettiğini; davalı tarafın 02.12.2020 tarihli dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu sulh protokolünün mahkeme içi sulha dönüştürülemediği için hükme esas alınamayacağını; tarafların yapmış oldukları sulh protokolünü mahkemeye sunmadığı, mahkeme huzurunda kabul etmediği ve mahkeme içi sulha çeviremediklerinden yargılamaya etki etmesinin düşünülemeyeceğini; davanın asıl konusu olan tapuların tescilinin bu protokolle sağlanamayacağından mahkemenin seyrini etkilemesi hususunun düşünülemeyeceğini ve protokol hükme esas alınarak verilen kararın yasalara ve usul kurallarına aykırılık teşkil ettiğini; mahkeme aksi kanaatte ise davalının sunduğu arabuluculuk tutanağının davalı tarafça yerine getirilmediğini, taşınmazın aynından kaynaklı taleplerin icra edilebilirlik şerhi bulunmadığını, davalı tarafın protokole aykırı davrandığını ve dava konusu olarak devam eden taşınmazların tescili hususunun müvekkili lehine sonuçlanmadığını, müvekkilinin alacağı tatmin edilmeden davanın konusuz kaldığından bahsedilemeyeceğini; 6325 sayılı HUAK’nun 18/2 maddesi düzenlemesi gereği taşınmazın devri ve tescili cebri icraya elverişli bir konu olmadığını ve cebri icraya elverişli olmayan bir konu hakkında mahkemeden icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi talep edilemeyeceğini ve söz konusu davanın konusuz kalmasının mümkün olmadığını, davalının sunmuş olduğu protokolün tapuların tescili davasının konusu ile bağlantılı olmadığını; davalının diğer arsa sahipleri ile arasında dava konusu taşınmazı konu alan Büyükçekmece 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/293 Esas sayılı dosyası ile görülen bir uyuşmazlık bulunduğunu, taşınmazın üçüncü şahıslara devri/ayni veya kişisel bir hak kurulması durumunda müvekkilinin, talep sonucuna haklı çıksa dahi HMK m. 389/1’de yer alan tehlikenin oluştuğunu, yaklaşık ispatın yerine getirildiğini belirterek kararın ortadan kaldırılmasına, davanın kabulü ile taşınmazın bağımsız bölümleri üzerine ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf cevap dilekçesi ile; taraflar arasında düzenlenen 09.09.2020 tarihli protokol ve 10.09.2020 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesi sonrasında davanın konusuz kaldığını, müvekkilinin, arabuluculuk anlaşma metni kapsamında üstlendiği tüm edimleri yerine getirdiğini; davacı tarafın, 05.01.2021 tarihli dilekçesi ile arabuluculuk anlaşma tutanağını kabul ettiğini; davacının 05.01.2021 tarihli dilekçesindeki beyanının bağlayıcı olduğunu; müvekkilinin, arabuluculuk anlaşması ile üstlendiği edimlerinin tamamını ifa ettiğini; bu kapsamda, anlaşmada devretme yükümlülüğüne girdiği taşınmazları davacıya veya davacıya iş yapan taşeronlara, davacının yazılı onayı ile devrettiğini; davacının müvekkiline vermiş olduğu 12 adet talimat-makbuz müvekkilinin protokol ve arabuluculuk anlaşma belgesinin gereklerini ifa ettiğini gösterdiğini; dava konusu ihtilafın bütün boyutlarının anlaşma ile çözüme kavuşturulduğunu belirterek davacı tarafın istinaf talebinin reddini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 313/1 maddesine göre; Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Anılan kanun maddesinde, mahkeme içi sulh düzenlenmiş ve sulh, görülmekte olan bir davada tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacı ile mahkeme huzurunda yapmış oldukları sözleşme olarak tanımlanmıştır. Mahkeme dışı sulh ise düzenleme dışı bırakılmıştır. 6100 sayılı HMK’nin 154/3-ç madesinde, beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla sulh müzakereleri sonucunun tutunağa yazılmasının zorunlu olduğu belirtilmişt olup, bu şekil sulh için geçerlilik şartıdır. Taraflar, mahkeme dışında yaptıkları sulh sözleşmesini mahkemeye vererek, buna göre davada sulh olduklarını bildirirlerse mahkemece sulh sözleşmesinin mahkemeye verildiğinin tutanağa yazılıp, sözleşme okunduktan sonra tutanağın taraflara veya vekillerine imza ettirilmesi gerekir. Bu şekilde mahkeme dışı sulh mahkeme içi sulhe dönüşür.Somut olayda, mahkemece davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, dava açıldıktan sonra davalı vekili tarafından sunulan 09.09.2020 tarihli sulh protokolünün mahkeme huzurunda yapılmadığı, kaldı ki davacı vekilinin yokluğunda verilen karardan sonra istinaf dilekçesi ile davalının sunmuş olduğu protokolün tapuların tescili davasının konusu ile bağlantılı olmadığını beyan ettiği; bu durumda Mahkemece, taraflar arasında yapılan 09.09.2020 tarihli sulh protokolünün mahkeme huzurunda yapılmadığından sulhun koşullarının oluşmadığı, mahkeme dışı sulhun, kanunda belirtilen şekil şartlarına uygun olarak mahkeme içi sulhe dönüştürülmediği nazara alınarak, taraflardan sulh protokolüne ilişkin beyanları sorulup sulh sözleşmesine göre karar verilmesini isteyip istemedikleri de açıklattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Her ne kadar davacı vekilince istinaf aşamasında sunulan dilekçeyle, davaya konu 328 ada 13 parselde bulunan taşınmazın tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilmiş ise de, HMK’nın 341/1 maddesinde sadece ilk derece mahkemesince verilecek ihtiyati tedbir kabul ve ret kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabileceği belirtildiğinden Bölge Adliye Mahkemelerinin doğrudan ihtiyati tedbir verebileceğine dair açık bir kanun düzenlemesi bulunmadığından bu talebin ilk derece mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, bu kaldırma sebeplerine göre davalı vekilinin diğer istinaf itirazları bu aşamada değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2021 tarih, 2020/634 Esas, 2021/179 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.