Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1421 E. 2021/1892 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1421
KARAR NO: 2021/1892
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2020
NUMARASI: 2019/109 Esas, 2020/973 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 13/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın ptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, davalı şirket ile davalı şirket arasında 01/01/2015 ile 31/12/2015 tarihlerini kapsayan sözleşme imzalandığını, sözleşmesel ilişki her ne kadar 31/12/2015 tarihinde son bulmuş ise de 2016 yılı içerisinde de taraflar arasındaki ticari ilişkinin fiili olarak devam ettiğini, davacı tarafından sunulan hizmetler karşılığında davalı adına kesilen faturaların davalı tarafından itiraz edilmeden ödenmesinin aradaki ticari ilişkinin mevcudiyetini kanıtlayan çok önemli bir husus olduğunu, davacı şirket tarafından davalı şirkete verilen hizmetin söz konusu faturalarda belirtilen hizmetlerle sınırlı olmadığını, taraflar arasındaki e-mail yazışmalarının olduğunu, davalının davacı şirkete 136.880,00-TL. tutarında borcu bulunduğunu, uyarılara karşın ödenmediğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla davalı-borçlu hakkında başlatılan icra takibine itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, TBK’nun ilgili hükümleri gereğince öneri ve kabul koşulunun dava konusu olayda gerçekleşmediğini, davanın tarafları arasında eser sözleşmesinin varlığından söz edilemeyeceğini, davacının sunduğu 2015 tanzim tarihli faturaların 31/12/2015 tarihinde sona eren sözleşme kapsamındaki hizmetlere ilişkin olduğunu ve dava konusu olayla hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, e-posta yazışmalarını yürüten kişilerin davalı şirketin ticari vekili veya ticari temsilcisi olmadıklarını, teklif alma aşamasında kalan bir ön hazırlığı gerekçe göstererek taraflar arasında TBK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak kurulmuş bir sözleşme bulunduğunun kabul edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizin 24/01/2019 tarih ve 2018/2010 esas 2019/90 kararı sayılı kararı ile, mahkemece yasal delillerle akdi ilişkinin ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı vekili dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı gibi, 2016 yılında yapılan işlere ilişkin kesilen faturalar yönünden de davalı tarafça ödemeler yapılmış olmakla, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere, sözlü akdi ilişki iddiasının kabul edilmemesi durumunda açıkça yemin deliline dayanılmış ise, mahkemenin davacıya yemin teklif etme hakkını hatırlatması gerekli olup, bu husus dikkate alınmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmak sureti ile sonucuna göre değerlendirme ve inceleme yapılmak üzere yerel mahkeme kararının kaldırılarak, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında mahkemece davalı şirket yetkilisi … ve …’nın yemin delili kapsamında beyanları alınarak huzurda yemini yaptırılmıştır. Mahkemece, davanın ve başlatılan takibin niteliği gereğince davalının inkar ettiği sözleşme ilişkisi ile takipte talep edilen alacağın varlığını ve miktarını kanıtlama yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 24/01/2019 tarih ve 2018/2010 Esas, 2019/90 Karar sayılı kararı gereğince tamamlanması istenen eksiklik tamamlanarak davalı şirketin A ve B grubu temsil yetkililerine yeminlerinin eda ettirildiği, davacı ile davalı arasında 2016 yılına ilişkin olarak yapılmış herhangi yazılı veya sözlü bir sözleşmenin olmadığı, 2016 yılında davacı tarafla davalı arasında kurulmuş hiçbir akdi ilişkinin de bulunmadığı, 2016 yılı içerisinde davacı tarafla davalı arasında sözlü akdi ilişkiye dayalı ticari bir ilişki de olmadığı, 2016 yılında tanzim edilmiş olan faturalar nedeniyle 2016 yılında davacı tarafla davalı arasında yeni bir akdi ilişkinin kurulmadığının kesin olarak ispat edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemece yemin metnine riayet edilmediğini ve mahkemece yemin metni hazırlandığını, yemin edasında belirtilen beyanların çelişkili ve dosya kapsamına uygun olmadığını, davalı yetkilisinin “2016 yılı içerisinde davacı tarafla aramızda sözlü akdi ilişkiye dayalı ticari bir ilişki yoktur” beyanına istinaden, dava dosyasında mübrez 2016 yılına ait çok sayıda bizzat davalı şirket çalışanları tarafından gönderilen maillerde ticari ilişki ve yapılan işin konuşulmasının açık olduğunu, davalı yetkilisinin “2016 yılında tanzim edilmiş olan faturalar nedeniyle 2016 yılında davacı tarafla yeni bir akdi ilişki kurulmamıştır” beyanına istinaden, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/2010 Esas, 2019/90 Karar sayılı kararında da açıkça “2016 yılında yapılan işlere ilişkin kesilen faturalar yönünden de davalı tarafça ödemeler yapılmış olduğunun” belirtildiğini, 2016 yılında yapılan işlere ilişkin kesilen faturaların 2016 yılında yapılan işlere istinaden kesildiğini, davalı şirket yetkilisinin yemininin gerçeği yansıtmadığını, yemin beyanının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yemin edası tarihi itibariyle şirket yetkilisinin yetkili olup olmadığı araştırılmadığını, dava konusu uyuşmazlığın ispatlanması için gerekli olan delillerin (Cari hesap ekstresi, İhtarname, Takip talebi, Sözleşme, Faturalar, Email yazışmaları, 21 Aralık 2016 tarihli fatura, Sözleşmeye ilişkin email yazışmaları, tanık beyanları, defter kayıtları, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair her türlü hukuki deliller.) mahkemeye sunulduğunu, mahkeme tarafından ve yeterli inceleme yapmadan karar verdiğini, HMK 202 maddesine aykırı davranıldığını, taraflar arasında davalının temsilcileri tarafından gönderilmiş olan e-postaların delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini, davanın senetle ispat yükümlülüğü ortadan kalkmışken mahkeme tarafından senetle ispat yükümlülüğü yerine getirilmediğinden ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkemeye sunulan belirli hizmetler karşılığında kesilen 31.05.2016, 16.06.2016 ve 31.07.2016 tarihli faturaların davalı tarafından herhangi bir itiraza konu edilmeksizin ödendiğini, bu ödemelerin taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2016 yılı içerisinde de mevcut olduğunu ispatlandığını, taraflar arasında 2016 yılında gerçekleşen ve taraflara yükümlülükler doğuran işbu ticari ilişkinin varlığı davalı şirket tarafından da açıkça ikrar edildiğini, email yazışmalarında açıkça görüldüğü üzere davalı şirket davacı şirketten pek çok konuda talepte bulunduğunu, meail’ler kapsamda senaryolar hazırlandığını, reklam kampanyalarında istihdam edilmek üzere birçok ünlü isim ve menajeriyle iletişim kurulduğunu, davacının ifa ettiği hizmetlere karşılık 21.12.2016 tarihinde fatura düzenlendiğini, fatura kapsamında alacaklı olduğunu, 31 Aralık 2015 tarihinde sona eren sözleşme kapsamında davalı ile müvekkil şirket arasında işlerin yürütülmesi için gerekli iletişimin email üzerinden gerçekleştirildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Somut olayda, davacı tarafça davalı şirket ile davalı şirket arasında 01/01/2015 ile 31/12/2015 tarihleri arasında geçerli reklam sözleşmesi imzalandığı, sözleşmesel ilişki her ne kadar 31/12/2015 tarihinde son bulmasına rağmen, 2016 yılı içerisinde de taraflar arasındaki ticari ilişkinin fiili olarak devam ettiği, kesilen faturalar itibariyle davalının davacı şirkete 136.880,00-TL tutarında borcu bulunduğu, davacı şirketin işbu alacağına istinaden 20/01/2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla davalı-borçlu hakkında icra takibi başlattıkları, davalı borçlunun borcun tamamına itiraz ettiği, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu belirtilerek, davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptali talep edilmiş, mahkemece davacının davasını ispat edememiş olması ve davacının dayandığı yemin delilinin usulüne uygun olarak yerine getirilmiş olması sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı ile davalı arasında 01/01/2015 ile 31/12/2015 tarihleri arasını kapsayan reklam sözleşmesi yapılmış olup, davacı tarafın taraflar arasında sözlü akdi ilişki bulunduğuna ilişkin iddiası davalı tarafça kabul edilmemiştir. Bu durumda, davacı tarafın akdi ilişkinin varlığını yasal delillerle ispat etmesi gerekmektedir. Davacı taraf dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış, mahkeme tarafından davalı şirket yetkililerinin yeminli beyanları alınmıştır. Buna göre, davacı taraf yanlar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunu ispat edememiştir. Davacı tarafın akdi ilişki iddiası yazılı delillerle ve yemin delili ile de ispatlanamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2020 tarih ve 2019/109 Esas, 2020/973 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 13/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.