Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1185 E. 2021/2009 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1185
KARAR NO: 2021/2009
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2019
NUMARASI: 2013/217 Esas, 2019/624 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin 01/07/2011 tarihinde davalı Vira İthalat ile hizmet sözleşmesi akdettiğini, sözleşme yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden sonra inşaatta bitmiş 1 adet daire alma konusunda anlaştıklarını, müvekkilinin işi yapacağına dair … Ltd. Şti’ne ait 255.000,00-TL bedelli çek vasfına haiz olmayan üzerinde tarihi bulunmayan çeki …ın yetkilisi olan …’a 17/09/2012 tarihinde teminat olarak verildiğini, çekin devamla … Ltd. Şti. tarafından cirolanarak … Ltd. Şti’ne verildiğini ve bu firmanın işyerinde çalışanı … tarafından bankaya ibraz edildiğini, müvekkilinin sözleşme edimini yerine getirdiğini ancak çekin iade edilmediğini ve takibe konulduğunu, takibe konu olan çekle ilgili olarak müvekkilinin borçlu bulunmadığını belirterek, bunun belirlenmesi ile davaya konu çekin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, iddiaların müvekkili ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, müvekkilin davacı ile ticari ilişkisinin bulunmadığını, 3. Kişi olarak çeki elinde bulundurduğunu, çek üzerinde teminat olduğuna dair herhangi bir kayıt bulunmadığını, çeki alacaklı olduğu … Ltd. Şti’den aldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili, davacıdan alınan çekin cirolanarak diğer davalı … Ltd. Şti’ne verildiğini, menfi tespitle ilgili herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, davacı ile müvekkilinin arasında inşaat imalat, projelendirme ve tesisat işçiliği hususunda sözleşme yapıldığını, sözleşmeye göre tarafların edimlerini yerine getirdiklerini, ancak davacının edimlerini eksik ifa ettiğini, sözleşme bedelini ise tam olarak tahsil ettiğini, taraflar arasında herhangi bir teminat anlaşma sözleşmesinin bulunmadığını, çekin ciro silsilesini takip ettiğini, çekin teminat olmayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti cevabında, müvekkilinin çekte ikinci ciranta olduğunu, davaya konu çekte teminat olduğuna dair hiçbir ibarenin bulunmadığını, çeki cirolamak suretiyle davalı …’e verdiğini, 01/07/2011 tarihli evrak ile ilgilisinin bulunmadığını, davanın kendisine yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı … şirketine ait ticari defter kayıtlarında davacı şirkete 244.650-TL borçlu olarak göründüğü, çekin davalı … şirketinden diğer davalı şirket … şirketine verildiğine dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, değişik iş dosyası kapsamında davacının eser sözleşmesi gereğince üstlendiği edimlerini ifa etmiş olduğu, davalı …’ün ise Bakırköy 17. İş Mahkemesi dosyası kapsamında alınan tanık beyanında davalı şirketlerin yönetimlerinin aynı olduğunu ve her iki şirketin muhasebe işlerinden sorumlu olduğunu ifade ettiği, sicil kayıtlarının da her iki davalı şirket arasındaki yönetimsel organik bağı doğruladığı, ayrıca davalı şirketlerin ortak ve yetkilileri olan …, … ve muhasebe görevlisi olan davalı …’ün sanık olarak yargılandığı davaya konu çekle ilgili açığa imzanın kötüye kullanılması suçu yönünden yürütülen ceza yargılaması sonucunda, çek miktarınca alacaklarının bulunmadığı halde çeki ciro ile alıp kullandıkları, bu şekilde suçlarının sabit olduğu tespit edilmekle sanıkların mahkumiyetlerine karar verildiği ve dosyanın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, bu hali ile davaya konu çekin teminat amacı ile verilmiş olup davacının davalılara borçlu olmamasına rağmen çekin rıza hilafına ciro edildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasına dayanak … Hasköy İstanbul Şubesi’ne ait Zonguldak … numaralı davacı şirketin keşideci olduğu 255.000,00-TL bedelli çek yönünden davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, dava dilekçesinde davalılar aleyhine %40’dan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi talep edilmemiş olmakla birlikte, 02.12.2013 havale tarihli cevaba cevap dilekçesiyle buna dair talepte bulunulduğunu, buna rağmen ilk derece mahkemesi tarafından bu talepleriyle ilgili herhangi bir karar verilmediğini belirterek, kararının kaldırılmasına, davanın tüm talepleri yönünden kabulüne, davalıların dava değerinin %40’ndan az olmamak üzere kötüniyet tazminatını müşterek ve müteselsilen müvekkiline ödemesine, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde, talepleri doğrultusunda inceleme yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalılar ise iş sahibi ve ondan çeki devralan 3. kişilerdir. Davacı yüklenici vekilince dava dilekçesinde, müvekkili ile davalılardan … Ltd. Şti. arasında yapılan 01/07/2011 tarihli sözleşme kapsamında gerekli edimlerin müvekkili tarafından yerine getirilmesine rağmen, bu sözleşme kapsamında teminat amaçlı olarak iş sahibi … Ltd. Şti. Yetkilisine verilen davaya konu çekin iade edilmediği, cirolanarak davalı … Ltd. Şti.’ye verildiği ve bu firmanın çalışanı diğer davalı … tarafından bankaya ibraz edildiği, daha sonra ise takibe konulduğu iddiasıyla, bu çekle ilgili olarak müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiş, davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinin davacı vekiline 18/11/2013 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra iki haftalık cevap süresi içinde sunulan 02/12/2013 tarihli cevaba cevap dilekçesinde ise, menfi tespit talebi ile birlikte davalılar aleyhine dava değerinin %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi de talep edilmiştir. Bilindiği üzere HMK’nın 141/1 maddesi gereğince, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu nedenle, davacı vekilince cevaba cevap dilekçesiyle talep edilen kötü niyet tazminatının da dava dilekçesinde talep edilmiş gibi mahkemece göz önünde bulundurulması ve taleple ilgili olarak da HMK’nın 297.maddesine uygun bir şekilde değerlendirme yapılarak hüküm kurulması gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine göre, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi ve hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu açıklamalar doğrultusunda, mahkemece davacının menfi tespit talebi hakkında hüküm kurulmuş ise de, kötü niyet tazminatı konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi HMK’nın 297. Maddesine aykırı olmuştur. Dava ve cevaba cevap dilekçesinde belirtilen taleplerin her biri hakkında gerekçesi de açıklanmak suretiyle olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, sadece menfi tespit talebi hususunda karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/07/2019 tarih, 2013/217 Esas, 2019/624 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 02/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.