Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/929 E. 2023/1133 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/929
KARAR NO: 2023/1133
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2020
NUMARASI: 2018/99 Esas, 2020/128 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit
KARAR TARİHİ: 24/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı yanca istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili şirketin 2011 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşları … ve … tarafından kurulduğunu, 1 Kasım 2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında tek başına müdürlüğe …’un seçildiğini, dava konusu her iki çekin de, eski müdür … tarafından şirketin nam ve hesabına düzenlendiğini, … tarafından yapılan eksik evrak teslimi ve eksik bilgi aktarımı nedeniyle şirketin şimdiki müdürü …’un, şirketin Pendik Marina’da bulunan inşaat projesi için davalı … Ltd. Şti arasında 8.463.000,00 TL tutarında bir tesisat sözleşmesi yaptığını da teslim edilen evrakların incelenmesiyle öğrendiğini, dava dışı eski müdür … tarafından şirketi temsilen davalı lehine keşide edilen, muhatabı … Bankası olan 20/12/2018 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli … numaralı çek ile yine muhatabı … Bankası olan, 30.12.2018 vade tarihli 250.000,00 TL bedelli … numaralı çekin boş olarak teslim edilen çek defterinin kapak sayfasında yazılı olduğunu, davalı … Ltd. Şti. ile yapılan sözleşmenin, noter tasdikli olmadığını, bu nedenle her zaman düzenlenebilecek adi bir sözleşme olduğunu, müvekkili şirket tarafından İstanbul Anadolu 6. Sulh Hakimliği’nin 2018/140 D.iş sayılı dosyası ile projenin halihazırdaki durumunun anlaşılması amacıyla tespit yaptırıldığını alınan raporda, dava konusu sözleşmedeki mekanik tesisat işinin tamamlanmış kısmının sadece 15.000,00 TL olduğu, üstelik tamamlanan tesisatın üzerine dolgu döküldüğü, yani davalı şirket tarafından teslim edilen işin üzerinin betonla kapatıldığı tespit edildiğini, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları ve özellikle davalıya dava konusu iki çek dışında ileri sürecekleri menfi tespit istemleri saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasında imzalanan tarihsiz sözleşme kapsamında müvekkili şirketin borçlu olmadığını, İİK’nın 72/1 maddesi uyarınca %15 teminatla yargılama sonuna kadar icranın durdurulmasını istediklerini belirterek, dava konusu iki çekin bedelsizlik sebebiyle iptaline ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin davacı ile 2012 yılından beri iş yaptığını, müvekkilinin, davacının Yakacık merkezdeki 10 dairesinin mekanik tesisatını, … Mahallesi … Sokak … ada … parselde … dairenin yine mekanik tesisat işlerini yaptığını, 30.08.2018 tarihinde taraflar arasında … proje Mekanik Tesisat işi ve yapının tüm betonarme, kalıp ve duvar işlerinin yapılması hususunda sözleşme imzalandığını, müvekkilinin üzerine düşen işleri yaptığını ve karşılığında davacıdan 338.650,00 TL alacaklı olduğunu, bu alacağın bir kısmının davacı şirketçe nakit ödendiğini, bakiye alacak ve yapılacak işlerle ilgili dava konusu çeklerin keşide edilerek verildiğini, müvekkilinin 288.000,00 TL alacağı bulunduğunu, davacının davasını İstanbul Anadolu 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/140 D.iş sayılı dosyasında yapılan tespite dayandırdığını, söz konusu tespitin eksik ve hatalı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi kurulu raporuna göre taraflar arasında her ne kadar ticari defterlere göre ticari ilişki olmadığı tespit edilmiş ise de önceye dayalı bir ticari ilişkinin bulunduğu, davacının yüklenici olarak üstlendiği yapım ve imal işlerinin bir kısmının davalı tarafça alt yüklenici olarak yapılmasına dair 20/08/2017, 24/11/2017 ve 27/07/2018 tarihli sözleşmeler bulunduğu, yine taraflar arasında imzalanan tarihsiz sözleşmeye göre “… Mah. … cad. … Pendik/İstanbul adresinde proje Mekanik Tesisat İşi” olduğu, söz konusu sözleşmenin “Yer Teslimi Süre ve Gecikme Cezası” başlıklı maddesinde, “Yer teslimi ve başlama tarihi 30.08.2018 bitiş tarihi 30.07.2019 toplam sürenin 11 ay olduğu, bilirkişiler tarafından yerinde yapılan incelemeyle dosyaya ibraz edilen hak edişlerin birbiri ile uyumlu olduğu, hakedişlerde her iki taraf tarafından onay verilerek imzaladıkları, hak edişlerde tarafların herhangi bir itiraz kaydının olmadığı, 19.10.2018 tarihli 1 nolu hak ediş alacağının 97.773,92 TL, 09/11/2018 tarihli 2 nolu hak ediş alacağının 40.297,00 TL, 09/11/2018 tarihli duvar işçiliği hak ediş alacağının 25.311,00 TL, 20/01/2018 tarihli inşaat-projelendirme işleri hak ediş alacağının 203.249,10 TL, 27/10/2018 tarihli şantiye kurulumu mobilizasyon işleri hak ediş alacağının ise 81.795,65 TL olduğu, toplam hakediş alacağının KDV dahil 448.426,67 TL olduğu, bu sebeplerle davalının davacıdan KDV dahil 448.426,67 TL alacaklı olduğu, davacının dava konusu 2 adet 250.000,00 TL’lik toplam 500.000,00 TL çek sebebiyle, 500.000,00 – 448.426,67 = 51.573,33 TL borçlu olmadığının anlaşıldığı, davalı alacaklı yönünden reddedilen kısım yönünden 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 72/4. maddesi gereğince davacı borçlunun % 20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiği, her ne kadar davacı vekilince davalı tarafın 288.000,00 TL yönünden açık ikrarı bulunduğundan bu alacak yönünden davanın tefrik edilmesini talep etmiş ise de davanın esasıyla ilgili yargılamanın dava konusu her iki çek yönünden yapılması gerektiğinden, bu sebeple de dosyanın tefrikinin hukuken mümkün bulunmamasından dolayı tefrik talebinin reddine karar verildiği, davalı vekilinin cevap dilekçesindeki ”…Bakiye alacak ve yapılacak işlerle ilgili müvekkile dava konusu çekler keşide edilerek verilmiştir. Müvekkilin hali hazır 288.000 TL alacağı bulunmaktadır. Davacı şirket dava konusu çekleri müvekkilinin hak edişine ve devamında yapılacak diğer işlere karşılık vermiştir”’ şeklindeki beyanının mahkeme içi ikrar olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda davacı tarafça ihtilaf bulunmakta olduğu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ”İkrar” başlıklı 188/(1) maddesine göre ”Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.” denildiği, buna göre ispatın konusunun, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalardan oluştuğu ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilebileceği, herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıaların çekişmeli sayılmadığının hükme bağlandığı, yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demek olduğu, davada bir tarafça ileri sürülen bir vakıa iddiasının, mahkeme önünde karşı taraf ya da vekili tarafından ikrar edilmesiyle artık o vakıanın, taraflar arasında çekişmeli olmaktan çıkacağı ve bunun sonucu olarak ispatı gerekmeyeceği, ispatın gerekmediği bir halde ise, delilden söz edilemeyeceği, ikrarın, tek taraflı bir usûli işlem olarak, delil ikame faaliyetini ve ispat ihtiyacını ortadan kaldıran bir taraf beyanı olduğu, söz konusu kanun hükmü dikkate alındığında davalının cevap dilekçesinde beyan etmiş olduğu hususun cevap dilekçesindeki tüm beyanları birlikte dikkate alındığında ikrar veya kabul olarak değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığı, davalının davacıdan hali hazır 288.000,00 TL alacaklı olduğunu beyan etmiş olmasının dava konusu çekler yönünden alacaklı olmadığı anlamına gelemeyeceği, çünkü davalının davacıdan yapılıp bitirilen ve halen devam eden işler gereğince alacaklı olduğu, bu sebeple dava konusu çeklerin kendisine verildiğini beyan etmiş olması ile yapılan bilirkişi incelemesine göre yapıldığı tespit edilen işler gereğince davalının tespit edilen bedel kadar alacaklı olduğu da anlaşılmış olduğundan bu yöndeki iddiaya hukuken itibar edilmediği, her ne kadar davacı vekilince dava konusu işler yapılmışsa da bu işlerin davalı tarafından yapıldığına dair bir delil olmadığını beyan etmiş ise de taraflar arasında süregelen alt yüklenici işlerin yapım işlerinin olması, bu hususta sözleşmeler olması sebebiyle davacının bu yöndeki iddiasına hukuken itibar edilmediği, kaldı ki, ortada davacı lehine yapılmış ve onun zenginleşmesine sebep olmuş bir iş var ise bu işin davalı tarafından yapılmadığı hususunun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği, her ne kadar davacı vekilince davalı tarafça ibraz edilen hakedişlerin sonradan düzenlenmesi mümkün belgeler olması sebebiyle kabul edilmediği beyan edilmiş ise de sunulan hakedişlerin düzenlendiği tarihteki davacı şirket yetkilisince imzalanmış olması, sonrasında bir itirazın bulunmadığı hususu dikkate alındığında bu yöndeki iddiaya da hukuken itibar edilmediği, davacı şirketin önceki yetkilisi ile aralarındaki uyuşmazlıkların davalı tarafa teşmil edilip, bundan davalı aleyhine sonuç çıkarılması da hukuken mümkün görülmediği gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulüne, dava konusu … Bankasına ait 20/12/2018 keşide tarihli, … nolu, 250.000,00 TL bedelli çek ile … Bankasına ait 30/12/2018 keşide tarihli, … nolu, 250.000,00 TL bedelli çek olmak üzere toplam 500.000,00 TL çeklerden dolayı davacının davalıya 51.573,33 TL borcu olmadığının tespitine, fazlaya dair istemin reddine, davalı alacaklı bakımından reddedilen kısım yönünden ( 448.426,67 TL) 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 72/4. maddesi gereğince davacı borçlunun % 20 oranında olmak üzere 89.685,33 TL tazminatın davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, henüz icra takibi başlatılmayan iki çeke ilişkin toplam 500.000,00 TL tutarıdaki alacağa ilişkin açılan menfi tespit davasında çek bedelinden 51.573,33 TL’lik kısma ilişkin kabul kararı verdiğini, davalı şirketin müvekkili şirketten hiçbir alacağı bulunmadığını, dosyada alınan mali müşavir bilirkişi raporunda da tarafların ticari defterlerinde alacak, borç ilişkisinin söz konusu olmadığının tespit edildiğini, ayrıca davalı vekilinin beyanında 288.000,00 TL tutarında müvekkilinden alacaklı olduğunu belirttiğini, bunun açık ikrar olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkiye ilişkin kayıt fatura ve alacak bulunmadığını, İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/140 esas, Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/64 D.İş sayılı dosyasında alınan raporlarında değerlendirilmesi sureti ile ek rapor alınmasını, dosyada alınan bilirkişi raporlarına karşı itirazlarının değerlendirilmesini ayrıca davalı alacaklı lehine reddedilen kısım için verilen tazminatın hatalı olduğunu, kendi lehine tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında 20/08/2017 tarihinde “Altyapı ve Şantiye Kurulumu” sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin konusunun “yüklenicinin (…) yüklenmiş olduğu şantiye kurulumu ve mobilizasyonu işlerinin malzeme ve işçilik dahil 78.000,00 TL + KDV olduğu ve hak ediş raporlarının sunulduğu; 24/11/2017 tarihli sözleşmenin “İnşaat Ve Projelendirme Sözleşmesi” olup davacının şantiye içi perde beton, 1. ve 2. kat ilave şap işleri ve mekanik tesisat projelendirme işleri malzemeli işçilik kısmını kapsar üstlendiği işin sözleşme bedelinin 190.000,00 TL + KDV olduğu, buna ilişkin hak ediş raporlarının sunulduğu; 27/07/2018 tarihinde imzalanan “İnşaat İşleri Sözleşmesi”nde davacının yüklenmiş olduğu şantiye içi mevcut binanın zemin kat ytong duvar işçilik uygulaması 750 m2 işe ilişkin sözleşme bedelinin 24.750,00 TL + KDV olduğu; taraflar arasında imzalanan tarihsiz sözleşmenin konusunun “… Mah. … cad. … Pendik/İstanbul adresinde proje Mekanik Tesisat İşi” olduğu, söz konusu sözleşmenin “Yer Teslimi Süre ve Gecikme Cezası” başlıklı maddesinde, “Yer teslimi ve başlama tarihi 30/08/2018 bitiş tarihi 30/07/2019 toplam sürenin 11 ay olduğu, işin teslimi, hiçbir şekilde verilen süreyi aşamaz veya yasalarda tanımlanan mücbir sebep olmadıkça ek süre talep edilemez. Taşeron bu sözleşme kapsamındaki bütün işleri, iş programındaki …./…./… tarihinde bitirmiş ve geçici kabule hazır hale getirmiş olacaktır. Aksi takdir de geciktiği her gün için sözleşme bedelinin %0,05 i kadar gecikme cezası kesilecektir. İşin durması veya projenin iptal edilmesi durumlarında işveren, taşeron’a zarar ve ziyanını sözleşme bedeli (7.172.000 TL + KDV) tutarı kadar ödemekle yükümlüdür.” ifadelerinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yerinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda alınan bilirkişi raporuna göre, dava konusu edilen iki adet çekin önceki şirket yetkilisi … tarafından davalı şirkete verildiği, davacı tarafın bu çeklerden dolayı menfi tespit davası açtığı, taraflar arasındaki yapılan işlere ilişkin tüm hakedişlerin her iki tarafça onaylanarak imzalandığı, herhangi bir itiraz kaydının olmadığı, bu hakedişlerden dolayı davalının KDV dahil 448.426,67 TL davacıdan alacaklı olduğu, 500.000,00 TL çek bedelinden alacak düşüldükten sonra davacının davalıya 51.573,33 TL fazla ödemede bulunduğu anlaşılmakla, bu miktar yönünden menfi tespit davasının kabulüne, davacı vekilinin cevap dilekçesindeki beyanlarından bu çekler dışında yapılan iş ve devamında yapılacak işlere ilişkin 288.000,00 TL daha alacaklı olduğuna dair beyanda bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, mahkemenin de bu şekilde beyanı yorumlayıp değerlendirdiği, yapılan işlere ilişkin yerinde inceleme yapılarak bilirkişilerce tespit yapıldığı, ayrıca yapılan işlere ilişkin tüm hakedişlerin taraflarca onaylandığı anlaşılmakla, mahkemece ayrıntılı değerlendirme ve gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Ancak, yerel mahkeme kararında davanın reddedilen kısmı yönünden İİK 72/4 maddesi gereğince % 20 oranında tazminata hükmedilerek 89.685,33 TL tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiş ise de, davalı tarafından icra takibi yapılmadığından, tedbir nedeniyle kötüniyet tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur. Yine, davacı tarafça kabul edilen kısım yönünden % 20 icra inkar tazminatı talebinde bulunulmuş ise de, çeklerle ilgili davacı aleyhine yapılmış bir icra takibi bulunmadığı gibi, alacağın ve borcun varlığı yargılamayı gerektirdiğinden ve alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebi de yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davalı lehine % 20 kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine, davacı vekilinin tazminat taleplerinin de şartları oluşmadığından reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2020 tarih ve 2018/99 Esas, 2020/128 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacının davasının KISMEN KABULÜ İLE; Davacının dava konusu … Bankasına ait 20/12/2018 keşide tarihli, … nolu, 250.000,00 TL bedelli çek ile … Bankasına ait 30/12/2018 keşide tarihli, … nolu, 250.000,00 TL bedelli toplam 500.000,00 TL çek bedelinin 51.573,33 TL sinden davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, fazlaya dair istemin REDDİNE, 4-Davacının icra inkar tazminatı talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE, 5- Davalının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 3.522,98 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 8.538,75 TL harcın mahsubu ile artan 5.015,77 TL harcın kararın kesinleşmesine müteakip istek halinde davacı yana iade EDİLMESİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 3.522,98 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan tebligat, posta gideri ve bilirkişi gideri olmak üzere toplam 3.142,70 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre hesaplanan 324,16 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 17.900,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplana 68.779,73 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 2- Davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 66,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 215,10 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 24/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.