Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/894 E. 2021/2202 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/894
KARAR NO: 2021/2202
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2014/1127 Esas, 2020/132 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)|İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklı hakedişe yönelik düzenlenen faturaya dayalı bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67.maddesi uyarınca iptali; karşı dava, eser sözleşmesi gereği hatalı ve eksik iş nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini ve yapıldığı ileri sürülen fazla ödemelerin iadesi istemine ilişkindir. Asıl davada, davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında Otel İnşaatının kaba inşaat ve ince işlerinin yapımı yönünde 10/07/2012 tarihli ve buna bağlı olarak 31/05/2013 tarihli ek sözleşmeler gereğince, yüklenici olarak yapılan işe ilişkin düzenlenen ve davalıya tebliğ edilen faturaya karşılık davalı tarafça yapılan kısmi ödeme sonrası bakiye 171.832,25 TL alacağın yapılan ihtara rağmen ödenmemesi nedeniyle sözleşmenin fesh edildiğini, davalının kötüniyetli olarak düzenlendiği iade faturasına itiraz edildiğini, davalının süresi içinde fatura içeriğine ve bedele itiraz etmediğini, ayrıca ayıp yada eksik iş ihbarında bulunulmadığını, müvekkili alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe haksız itiraz edildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılmış 10/07/2012 tarihli sözleşme konusu işin altı ayı aşan süre durması akabinde devam izni verilmesi sonrası taraflar arasında 31/05/2013 tarihli ikinci sözleşme yapıldığını, davacı şirketin inşaata ilişkin ilerleme ve inşaatın geldiği seviye konusunda bilgi vermekten imtina ettiğini ve ödemelerin yapılmadığı gerekçesiyle Aralık 2013 tarihi itibariyle müteahhitlikten feragat terk ettiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya 2013 yılı sonuna kadar müteahhitlik hizmetlerine karşılık 140.000 USD ödeme yapıldığını, planlamaya göre işin geldiği seviyenin geride olduğunu ve hatalı imalatların da bulunduğunu, bu nedenle 151.334 TL bedelli iade faturası kesilerek davacıya gönderildiğini, inşaatın geldiği seviye ve hatalı imalatlar nedeniyle davacının müvekkiline borçlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuş ve davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetini talep etmiş; Karşı davada, davacı vekili dava dilekçesi ile; sözleşme gereği davacının üzerine düşen edimleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediğini, inşaatın geldiği seviye itibariyle karşı davalıya fazla ödeme yapıldığını, kusurlu imalat, hatalı ve eksik iş nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle karşı davalıya yapılan fazla ödemeler, hatalı ve eksik işler, karşı davalı uhdesinde sebepsiz olarak kalan avans bedeli ve karşı davalı tarafça haksız olarak kesilen fatura için ödenen stopaj bedeli yönünden uğranılan zararlar için şimdilik 310.000 TL alacağın karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 26/03/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 140.330,30 TL arttırarak 450.330,30 TL’ye yükseltmiştir. Mahkemece, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporları, tespit raporları ve toplanıp değerlendirilen delillere göre; taraflar arasında yapılmış 10/07/2012 tarihli eser sözleşmesinin davacı tarafça feshedildiği, Asıl dava yönünden davacı taraf her ne kadar hakedişe yönelik bakiye bedelin ödenmediğini ileri sürmüş ise de; benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, davalı tarafından Nevşehir 1. AHM 2014/48 D.iş ve Nevşehir 2. AHM 2014/85 D.iş sayılı dosyalarından yaptırılan tespitlerde belirlenen imalatlar nedeniyle davacı taraf hakediş bedelinin 1.048.075,63 TL olduğu, davalı tarafça davacıya hakediş bedelinden fazla 1.498.405,93 TL ödeme yapıldığı, bu nedenle davacı tarafın bakiye isteminin yerine olmadığından asıl davanın reddine; davacının alacağının tahsili yönünde davalı hakkında başlattığı icra takibinde kötüniyeti kanıtlanamadığından davalı tarafın kötüniyet tazminat isteminin de reddine karar verilmesi gerektiği, Karşı dava yönünden; benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında ve asıl davada gerekçesiyle tartışılıp değerlendirildiği üzere, incelenen ticari defter ve kayıtlara göre, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında karşı davacı tarafça karşı davalı firmaya 1.498.405,93 TL ödeme yapıldığı, yüklenici karşı davalı tarafın hakediş bedelinin 1.048.075,63 TL olduğu, davacının karşı davalıdan hakedişten fazla yapılan ödeme nedeniyle 450.330,30 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından ıslah edilen karşı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı asıl dava davacısı istinafa buşvurmuştur. Asıl dava davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalı defter ve kayıtlarının sahtecilik seviyesinde usulsüz olduğunu, davalının ticari defterlerine kesinlikle itibar edilmemesi gerektiğini, davalının vergi dairesine ilk önce ibraz ettiği ve ek 1’de sunulan kaşe ve imzalı müvekkiline sunulan muhtasar beyannamelerin dava açıldıktan sonra vergi dairesine sunulan düzeltme beyannamesi ile usulsüz olarak değiştirildiğini, düzeltme beyannamesinde değişiklik gösteren tek satırın müvekkilinin carisine ilişkin olduğunu, davalının müvekkilinin cari hesabında yaptığı tek taraflı usulsüz değişiklikle gerçek ve mutabık kalınmış cari ilişkiye kıyasla fazladan 615.000 TL borçlandırdığını, bilirkişilerin bu hususu gözden kaçırdıklarını, itirazlarına rağmen raporlarında bu hususa değinmediklerini, davalı defterlerinin ve kayıtlarının dikkate alınamayacağını, müvekkilinin elden yapılan ödemeler konusunda emanetçi olduğunu, sunulan sözleşmenin 4.3 maddesi gereği, demirci, çimentocu, hafriyatçı gibi müvekkilinin mimarlığını üstlendiği otel inşaatı bakımından alt taşeron statüsünde olan 3. kişilere davalı tarafça yapılacak ödemeler bakımından müvekkilinin emanetçi olduğunu, davalıdan elden aldığı taşeron hak ediş ödemelerini aynen ilgili taşeronlara ödediğini, buna ilişkin makbuzların dosyaya sunulduğunu, bu ödemelerin sözleşme gereğince müvekkili defter kayıtlarına yansıtılmadığı gibi, davalı defterlerinde de yer almadığını ta ki iş bu dava açıldıktan sonra davalının usulsüz şekilde düzeltme beyannamesi vererek bu nakit ödemeleri defterlerine kaydettiğini, bu alışverişte müvekkilinin taraf olmadığını, davalının taşeronlarına ödemesi gereken bedelleri sözleşme ve taraflar arasındaki uygulama gereğince emaneten alarak ilgili taşeronlara davalı adına ödediğini, davalının taşeronlara verilmek üzere emanetçi olarak müvekkiline verdiği bu nakit paralar karşılığında müvekkilinden makbuz alarak alacaklı duruma düştüğünü, buna ilişkin itiraz ve belgelerinin hükme esas alınan bilirkişi raporlarında incelenmediğini, karşı davanın kısmi dava olarak açıldığını, karşı davacının davasında her bir alacak kalemlerini ayrı ayrı belirtmesine rağmen ıslah dilekçesi ile toplam alacak miktarını 140.330,30 TL daha arttırdığını, ancak bu arttırdığı miktar içinde alacak kalemlerinden hangisinin ne miktar artırıldığının açıklanmadığını, mahkemece de açıklattırılmadığını belirterek eksik incelemeye dayalı, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Asıl dava davacı, karşı dava davalısı yüklenici, davalı, karşı davacı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 10/07/2012 ve 31/05/2013 tarihli Nevşehir ili, Uçhisar ilçesi, … mahallesinde yapılacak otel inşaatının kaba inşaatı ve ince işlerinin yapımının asıl dava davacısı tarafından üstlenilmesine ilişkin eser sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin11/02/2014 tarihinde asıl dava davacısı tarafça feshedildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, asıl dava davacısının yaptığı bazı imalatların ayıplı olup olmadığı, davalı, karşı davacı iş veren tarafından yükleniciye yapılan ödemeler ile davacı, karşı davalının hak ediş bedelleri konusunda çıkmaktadır. Davalı, karşı davacının talebi üzerine Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/48 D. iş ve Nevşihir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/85 D.iş sayılı tespit dosyaları ile ihtilafa konu inşaatta tespit yapılarak bilirkişi raporları alınmıştır. Bu raporlarda ayıplı işler ve bunların giderilmesi için yapılması gereken masraf miktarı ile davacı yüklenici tarafça yapılan imalatların hak ediş bedelleri tespit edilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile de söz konusu tespit dosyalarında alınan bilirkişi raporları da değerlendirilerek, taraflar arasındaki sözleşme, düzenlenen faturalar, yapılan ve yapılmayan tüm imalatların kalem kalem mahallinde incelenerek değerlendirme yapılmış olması karşısında tespit raporlarına itibar edilerek hak ediş miktarı ve inşaatın tamamlanma seviyesi belirlenmiş olup esasen davacı yüklenicinin yaptığı imalat sonucu hak edişine ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı yüklenici, inşaattaki ayıplı imalatların kendisinden kaynaklanmadığını, ayıpların davalı iş sahibi tarafından gerekli önlemlerin alınmamasından kaynaklandığını ileri sürmüş ise de bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere buna ilişkin bir delil sunulmamıştır. Ayrıca yapılan tespit ve keşif sonucu ayıpların tespiti sözleşmenin yüklenici tarafından feshedilmiş olması nedeniyle işin olağan akışına uygun ve süresindedir. Bu nedenle asıl davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.Davalı, karşı davacı iş sahibinin avans olarak ödemeler yaptığı bu ödemelerin bir kısmının elden nakit verilmek şeklinde olduğu, yapılan avans ödemelerinin miktarı çekişme konusu değildir. Davalı iş sahibince elden yapılan nakit ödemelere ilişkin davacıdan makbuzlar alınmış olup, davacı yüklenici de elden yapılan ödemeleri kabul etmiştir. Davacı yüklenici bu ödemelerin sözleşme kapsamında imalat bedeli olarak yapılmadığını, davalı iş sahibinin başka taşeronlarına ödeme yapılmak üzere emaneten alınan paralar olduğunu, bunların da ilgili taşeronlara davalı adına ödendiğini ileri sürmüş ise de bunu yasal delillerle ispatlayamamıştır. Tespit dosyalarında yapılan keşif ve sonucu alınan bilirkişi raporları ile dosyada alınan kök ve ek bilirkişi raporları ile davaya konu otel inşaatında davacı yüklenici tarafından yapılan imalatlar sonucu hak ediş bedeli tespit edilmiş olup davalı iş sahibi tarafından yapılan ödemeler de tespit edildiğinden yapılan avans ödemesi ve ayıplı imalat bedelinden davacı yüklenicinin hak ediş bedeli düşüldüğünde yüklenicinin borçlu olduğu anlaşıldığından davacı yüklenicinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Karşı davada, karşı davacı fazla ödemenin iadesi ile yapılan imalattaki ayıplar nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararının tazminini istemiş, davasını kısmi dava olarak açmış, fazla ödeme yaptığını ileri sürdüğü imalatları kalem kalem, belirterek bunların bir kısmına ödeme tarihinden itibaren faiz yürütülmesini, kalan alacaklarına ise dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini talep etmiş, daha sonra verdiği ıslah dilekçesi ile toplam alacak miktarını 140.330,30 TL artırmıştır. Mahkemece ıslahla arttırılan miktarın hangi kalemler için ne kadar artırıldığının açıklattırılması gerekmekte ise de, karşı davacı ıslah dilekçesinde bilirkişi raporuna atıf yaparak sonuç kısmına göre ıslahla dava değerini artırdığından, bilirkişi raporundaki her bir kalem yönünden raporda belirlenen miktara göre dava değerini arttırdığının kabulü gerekir. Kaldı ki mahkemece karşı davanın kabulüne ve karşı davada istenen alacak miktarına dava tarihinden itibaren, ıslahla artırılan miktara ise ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilildiğinden, istinafa karşı davalı geldiğinden bu husustaki eksiklik karşı davalı lehine olduğundan ve istinafa başvuranın sıfatı dikkate alındığında esasa etkili olmadığından bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir, Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, asıl dava davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 06/02/2020 tarih ve 2014/1127 Esas, 2020/132 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin asıl ve karşı dava yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2- Asıl dava yönünden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın alınarak davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3- Karşı dava yönünden alınması gereken 30.762,06 TL nispi istinaf karar harcı peşin alınan 7.690,51 TL harcın mahsubu ile bakiye 23.071,55 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Davacı Karşı Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 23/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.