Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/821 E. 2023/589 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/821
KARAR NO: 2023/589
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/10/2019
NUMARASI: 2016/859 Esas, 2019/953 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 23/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 113.626,00 TL fatura alacağına ilişkin, 03.08.2016 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye konu işi zamanında ve sözleşmeye uygun şekilde ifa ederek teslim tutanağı ile teslim ettiklerini, iş bedelinin eksik ödendiğini, takibe itiraz edildiğini, düzenlenen faturaların usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edildiğini, davacının düzenlediği 12.04.2016 tarihli ve toplam 106.200,00 TL tutarlı faturaya karşılık davalının kısmi ödeme yaptığını, davalının 12.04.2016 tarihli faturayı ticari defterlerine kaydetmesine rağmen 25.07.2016 tarihli faturayı davacı şirkete iade ettiğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde, davacı tarafından dosyaya sunulan teslim tutanağını kabul etmediklerini, şirketlerinin yetkilisi tarafından imzalanmadığını, sözleşmenin 4 ve 6. Maddelerine göre şantiye görevli ve yetkilisi … tarafından imzalanması gerekirken yetkisi bulunmayan … isimli kişinin imzaladığını, taraflar arasında düzenlenen hakediş olmadığından davacının davalıdan alacağının bulunmadığını, hakediş olsa bile gerekli kesintiler yapıldıktan sonra bedelin ortaya çıkacağını, davalının göndermiş olduğu 25.07.2016 tarih 59.000,00 TL bedelli 533 seri nolu faturanın iade edildiğini belirterek, davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, yüklenici davacı tarafından davalı ile aralarında yapılan 14/01/2016 (20/01/2016) tarihli sözleşme konusu işin yapımı konusunda tarafların KDV hariç 140.000,00 TL bedel üzerinden anlaştıkları, 23/03/2016 tarihinde tamamlanarak işin teslim edildiği, davacının bu işe ilişkin olarak kesilmiş ve ödenmemiş iki adet faturaya istinaden bakiye alacakları için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip nolu icra dosyasında toplam faiz dahil 113.626,00 TL üzerinden takip başlattıkları, icra takibinin itiraz ile durduğu, davalının süresi içinde cevap vermediği, bilirkişi raporuna konu alacaklısı davacı şirket olan 15/01/2016 keşide tarihli ve 29/01/2016 ve 22/01/2016 vade tarihli 2 adet bono aslının sunularak ödemelerin yapıldığının belirtildiği, bonolara ilişkin ödeme yapılmakla birlikte bunun daha önceki hukuki ilişkilere ait olduğunun iddia edildiği, alınan kök ve ek bilirkişi raporuna göre 65.206,89 TL alacaklı göründüğünün anlaşıldığı, düzenleme tarihleri bono ile 100.000,00 TL’lik ödemelerin de sözleşme tarihi kapsamında ve davalının başka alacağa istinaden yapılmış ödeme olduğuna ilişkin iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, davacı firmanın işi sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiğini ve işi teslim ettiğine dair belgeyi aldığını, 12.04.2016, 25.07.2016 tarihli faturaları keşide ederek davalı şirkete tebliğ ettiklerini, bakiye iş bedeli alacağı için açılan icra takibine itiraz edilerek sürecin uzatılmaya çalışıldığını, davalı yanca ilk olarak teslim edilen malın ayıplı olduğu ve teslimatın usulüne uygun bir şekilde yapılmadığının iddia edildiğini, ancak yargılamanın son aşamasına kadar karşı tarafça ödeme yapıldığına dair bir belge, dekont ya da bono aslı sunulmadığını, delil listelerinde böyle bir evrak ibraz edilmediğini, dosyada mübrez olan 5 adet bilirkişi raporunda da davacının alacağı sabit olup tüm raporlar da teslimatın usulüne uygun yapıldığı ve malların sözleşmeye uygun bir şekilde teslim edildiğinin belirtildiğini, davalı yanca davacının teslim etmiş olduğu maldan hali hazırda menfaat elde edilirken mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiğini, davalı tarafça ilk başta ödeme yapıldığına ilişkin bir itiraz yapılmadığını, malların ayıplı ve süresinde teslim edilmemesi sebebi ile davacının doğmuş bir hak edişin olmadığının söylendiğini, fakat yargılama süresi içinde davacının alacak miktarı bilirkişi raporları ile ortaya çıktıktan sonra karşı tarafça strateji değiştirerek ödemenin yapıldığının iddia edildiğini, taraflar arasındaki eski işlere ilişkin olarak yapılan ödemelere dair dekontlar sunularak mahkemenin aldatılmaya çalışıldığını, davalı tarafından daha öncesinde mahkemeye sunulmuş olan ödemelerin, davacı ile arasında varolan eski bir sözleşmeye konu ödemeler olduğunu, davalının davacı şirkete yaptığı ödemeler incelendiğinde bir kısmının dava konusu işe ait sözleşmenin imzalanmasından önce olduğunun görüldüğünü, davalının yargılamanın son aşamasında iddianın genişletilme ve değiştirilme yasağına aykırı bir şekilde delil listelerinde var olmayan ve daha öncesinde ibraz edilmeyen 15/01/2016 keşide tarihli ve 29/01/2016 ve 22/01/2016 vade tarihli 2 adet bono sureti sunularak söz konusu kıymetli evrakların dava konusu borca ilişkin davacı tarafından verildiği iddia edilerek davanın reddinin talep edildiğini, yerel mahkeme tarafından da hiçbir araştırma yapılmadan ilgili belgelerin doğruluğu kabul edilerek davasının reddedildiğini, davacı tarafından böylece bir makbuz verilmemiş olup yargılamanın son aşamasında usule aykırı bir şekilde sunulmuş olan delillere hiçbir şekilde muvafakatinin bulunmadığını, gerekirse davalı yanca belgelerin aslı sunularak evrak üzerinde imza incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, belgeleri görme-inceleme imkanı olmadan aynı duruşmada dosya karara çıkarak savunma hakkının kısıtlandığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafında, mahkemece karar celsesi olan 25.10.2019 tarihli celsenin 2 numaralı kararı ile “davalının tazminata yönelik talebinin reddine” şeklinde karar verildiğini, ancak gerekçeli kararda bu hususun açıklanmadığını, davacı yan davalı şirket ile akdedilen sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, ayıplı işler nedeniyle davalı şirketi zarara uğrattığını, sözleşmeye uygun olarak yapılmayan işleri davalı şirketin kendisi ve 3. kişiler aracılığı ile tamamlamak zorunda kaldığını, davalı şirketin davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı yana ödeme amaçlı verilen 15.01.2016 tanzim, 22.01.2016 vade tarihli 50.000,00 TL, 15.01.2016 tanzim ve 29.01.2016 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli iki adet bono davacı şirket yetkilisi … tarafından tahsil edildiğini belirterek, davanın reddi kısmına yönelik istinafın reddine, ancak istinaf taleplerinin kabulü ile kararın davalı lehine tazminata hükmedilmemesi yönü ile kaldırılması ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Taraflar arasında imzalanan 20.01.2016 tarihli sözleşme ile … Fabrikasında 4 etaptan oluşan sifonik sistem işlerinin anahtar teslimi olarak 140.000,00 TL + KDV bedel karşılığında yapılması kararlaştırılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında eser sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme gereğince davacının edimini tamamlayıp teslim ettiği, bir kısım iş bedelinin ödendiği, ancak bakiye iş bedelinin ödenmediği anlaşılmaktadır. Davalı taraf yargılama aşamasında 15.01.2016 tanzim, 22.01.2016 vade tarihli 50.000,00 TL, 15.01.2016 tanzim ve 29.01.2016 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli iki adet bononun davacı şirket yetkilisi … tarafından tahsil edildiğini belirterek senetleri mahkeme dosyasına sunmuştur. Davacı taraf senetlerin dava konusu alacak borç ilişkisinden kaynaklanmadığını, davalı ile olan başka bir alacak borç ilişkisi kapsamında olduğunu ve ayrıca yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olduğunu belirterek itiraz etmiştir. HMK’nın 141.maddesinde “(1) (Değişik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre, ıslah veya karşı tarafın muvafakatı olmadıkça dilekçelerin teatisi aşamasından sonra iddia veya savunma genişletilip değiştirilemez. Somut olayda, belirtilen aşamalar geçtikten sonra, davalı vekili borcun ödendiğine ilişkin bonoları dosyaya sunmuştur. Buna karşı tarafın muvafakatı olmamakla birlikte, sunulan belgeler borcu sona erdiren nitelikte olduğundan, karşı tarafın muvafakatı olup olmadığına bakılmaksızın, HMK’nın 141.maddesinin istisnası olarak, savunmanın genişletimesi mahiyetinde kabul edilmeyecektir. Borcu sona erdiren deliller yargılamanın her aşamasında dosyaya ibraz edilebilir. 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğince davalı senetle yapıldığı belirtilen ödemenin dava konusu borç için yapılmadığını yazılı delil ile ispat etmek zorundadır.Bu kapsamda, davalının dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı taraf iki ayrı senet ile kendilerine ödeme yapıldığını kabul etmiş ise de bu ödemelerin dava konusu alacak için yapılıp yapılmadığını ispat için yazılı bir belge sunulamadığı gibi, tanık dinlenmesini mümkün kılacak yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Ancak, davacı yanca süresi içerisinde verilen delil listesinde açıkça “yemin” deliline dayanıldığı görülmektedir. O halde, davalı tarafından iki senet ile yapılan ödemenin taraflar arasındaki 20.01.2016 tarihli eser sözleşmesi kapsamında yapılıp yapılmadığı hususunda, davalı tarafa, davacıya yemin teklifinde bulunma hakkının bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinafının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,3-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/10/2019 tarih, 2016/859 Esas, 2019/953 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,4-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23/05/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.