Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/80 E. 2022/1972 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/80
KARAR NO: 2022/1972
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2018/328 Esas, 2019/604 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 30/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulü ile davalı yanın icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasına dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında müvekkili tarafından davalı şirkete havuz yapımı konusunda anlaşma yapıldığını, işin müvekkili tarafından eksiksiz yapılıp teslim edildiğini, akabinde de müvekkili yanca davalı adına 105.567,00 TL’lik fatura düzenlendiğini, davalı yanca fatura bedelinin 10.461,00 TL’sinin müvekkiline ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından 10.461,00 TL asıl alacak ve 758,35TL işlemiş faizin tahsili için davalı aleyhinde İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkil şirkete ait ancak şirketin sahibi ve yetkilisi olan …’in ikamet ettiği “İstanbul İli, Beykoz İlçesi, … Mah, … Mevkii, … pafta, … parselde kayıtlı bulunan … numaralı” gayrimenkule hafriyat dahil havuz yapımı için davacı şirket ile anlaşıldığını, bu kapsamda davacı şirkete 03/12/2016 tarihinde 95.106,00 TL ve …’in eşi … tarafından 11/11/2016 tarihinde 7.800,00 TL olmak üzere toplamda 102.906,00 TL ödeme yapıldığını, geri kalan kısmın işin tamamlanması üzerine verileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davacı tarafça sözleşmesel edimin eksiksiz ve tam olarak ifa edilmediğini, yanlar arasındaki anlaşmaya göre ilk ödemenin alınması akabinde havuzun yapılmaya başlanması ve kusurdan ari bir şekilde eksiksiz teslim edilmesi gerektiğini, ancak davacı tarafın üzerine düşen yükümlülüklerini eksiksiz ve tam olarak yerine getirmediğini, müvekkiline ayıplı ifada bulunduğunu, müvekkili tarafından defaten söz konusu eksikliklerin giderilmesi için talepte bulunulduğunu, ancak ödemenin neredeyse tamamının peşin alınmış olması sebebiyle davacının herhangi bir geri bildirimde bulunmadığını, ifadan kaçındığını, davacı tarafından eksikliği bilirkişilerce tespit edilen havuz ve tesisatının tam yapıldığı iddia edilerek müvekkilinin mağdur edildiğini, taraflarınca Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/83 D. İş sayılı dosyası ile havuzdaki eksikliklerin ve hataların tespit edilmesi amacıyla delil tespiti yaptırıldığını, alınan bilirkişi raporunda; tespit edilen ayıp ve eksik iş bedelinin malzeme ve işçilik dahil, kdv hariç olmak üzere 10.000,00 TL olduğunun belirlendiğin, bu nedenle müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında havuz yapımı konusunda anlaşma olduğu, davacı tarafça davalı tarafa bu ticari ilişki kapsamında fatura düzenlendiği, ancak davalı tarafça ödeme yapılmadığından icra takibine geçildiği, delil tespiti isteminin takip tarihinden sonra olduğu, davalı tarafça takipten önce davacıya ayıp ihbarında bulunulduğuna yönelik başkaca bir delil sunulamadığı, davalı yanca takip konusu faturanın iade faturası düzenlemeden deftere kaydedildiği, süresinde ayıp ihbarında da bulunmadığından ayıp savunmasına itibar edilmediği, dava dışı …’a yapılan 7.800,00 TL hafriyat ödemesinin davalı defterinde davacıya olan bakiye borçtan düşürülmediği, davacı şirket yetkilisinin de 3. kişiye yapılan ödemenin havuz yapım ücreti kapsamında olmadığına ilişkin yemin etmesi üzerine, davalının bu miktar ödeme savunmasına itibar edilmediği, takip talebinde 758,35 TL işlemiş faiz talep edilmiş ise de, davacı yanca davalının takipten önce temerrüde düşürüldüğüne dair bir delil sunulamadığı, bu nedenle işlemiş faiz talebi yönünden alacak talebinin haklı bulunmadığı, kötü niyet tazminatı talebinin şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 10.461,00 TL yönünden takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile devamına, Kabul edilen kısım üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davacı şirket yetkilisinin talimatı doğrultusunda … isimli şahsın hesabına müvekkilinin eşi … tarafından yapılan ödemeye ilişkin olarak dosya içerisinde mübrez dekont bulunmasına rağmen, mahkemece bu ödeme ve dekontun göz ardı edildiğini, dinlenen davacı şirket yetkilisinin, …’ın hesap bilgilerini davalı müvekkili şirkete verip vermediği hususunda yemin etmekten kaçındığını, bilirkişi raporunda hafriyat bedeline ilişkin olduğu iddia edilen ödemenin bu iş kapsamında olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen davacı şirket yetkilisinin, ödeme bilgilerini davalı müvekkili şirkete verip vermediğini hatırlayamadığını beyan ederek bu konuda yemin etmekten kaçınmasının, … isimli şahsa yapılan harfiyat bedeli ödemesinin havuz yapımı ile ilişkili olduğunu açıkça gösterdiğini, dolayısıyla söz konusu ödemenin herhangi bir ödemeye ilişkin değil, havuz yapımına ilişkin olduğunun davacı şirket yetkilisi beyanından açıkça anlaşıldığını, edimini ayıplı olarak yerine getiren ve Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/83 D. İş sayılı dosyası ile de yapılan delil tespiti neticesinde müvvekili şirketin davacı tarafa karşı herhangi bir borcunun bulunmadığının sabit olduğunu, delil tespitinin takip tarihinden sonra yapılmasının davacının edimini eksiksiz ve tam olarak yerine getirdiği anlamını taşımadığını, davacı tarafından yapılması gereken havuz yapımının açık bir şekilde ayıplı olarak ifa edildiğinin uzman bilirkişiler tarafından tespit edildiğini, müvekkili tarafından 102.906,00 TL ödeme yapıldığını, geri kalan bakiyenin işin tamamlanması üzerine verileceğinin kararlaştırıldığını. ancak davacı tarafça söz konusu edimin açıkça ayıplı olarak gerçekleştirildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında davacı yanca davalı şirketin sahibi ve yetkilisi olan …’in ikamet ettiği “İstanbul İli, Beykoz İlçesi, … Mah, … Mevkii, … pafta, … parselde kayıtlı bulunan … numaralı” gayrimenkule havuz yapımı konusunda anlaşma yapıldığı husus tarafların kabulündedir. Taraf beyanlarından iş bedelinin toplam 105.567,00 TL olarak kararlaştırıldığı, iş bedelinin 95.106,00 TL’sinin davacıya ödendiği, bakiye iş bedeli için davalı hakkında icra takibi yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan ve mali müşavir … tarafından hazırlanan 01/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda; her iki tarafa ait 2016 yılı ticari defterlerin sahipleri lehine delil vasfına haiz olduğu, davacı defter kayıtlarına göre; davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 10.461,00 TL alacaklı olduğu, davalının defterlerinde davacı tarafından düzenlenen 105.567,00 TL faturanın kayıtlı olduğu, davalı tarafından davacıya 03/12/2016 tarihinde toplam 95.106,00 TL ödeme yapıldığı, 105.567,00 TL faturaya karşılık yapılan 95.106,00 TL ödeme sonrasında 10.461,00 TL borç bakiyesinin kaldığı belirtilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir ( bkz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2022 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 Karar sayılı kararı). Somut olayda, davalı 7.800,00 TL hafriyat bedelinin eşi tarafından davacının talimatı doğrultusunda dava dışı … adlı kişiye ödendiği, geri kalan bedelin de işin ayıplı yapılmasından dolayı ödenmediğini iddia ettiğinden bu hususları ispat külfeti davalı taraftadır. Öncelikle iş bedelinden 7.800,00 TL’nin ödendiği iddiası yönünden yapılan incelemede; 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğincen davalı taraf, bu iddiasını senetle ispat etmek zorundadır. Bu kapsamda, davalının dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalı tarafça dosyaya bu iddiayı ispatlayacak yazılı bir belge sunulamadığı gibi, tanık dinlenmesini mümkün kılacak yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Davalı yanca bu ödemeye ilişkin olarak dava dışı …’ın hesabına gönderilen paraya ilişkin banka dekontuna dayanılmış ise de, dekontta ödenen paranın dava konusu iş için ödendiğine dair bir açıklama yer almadığı ve davalı yanca ödemenin kabul edilmediği anlaşıldığından bu bedelin iş bedeli olarak ödendiğinin kabulü mümkün olmayacaktır. O halde mahkemece davalı yanca delil listesinde açıkça yemin deliline dayanıldığı gözetilerek davacı şirket yetkilisine bu konuda yemin eda ettirilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur. Davacı şirket yetkilisi … 22/01/2019 tarihli duruşmada verdiği yeminli beyanında; havuzun hafriyat da dahil olmak üzere tam ve eksiksiz olarak yapılıp teslim edilmesi konusunda davalı ile anlaşma yapılmadığını, havuzun yapımına ilişkin hafriyat bedeli olarak gösterilen 7.800,00 TL’nin hafriyat işini yapan …’ın banka hesabına yatırılması konusunda davalı yana herhangi bir talimat vermediğini beyan etmiştir. Yapılan bu açıklamalar ve kanun maddeleri kapsamında, mahkemece ispat yükünün doğru değerlendirilmesi suretiyle, davalı tarafın defterlerinde bu ödemeyi davacı yan bakiyesinden düşmediği, defterlerinde takip talebindeki asıl alacak miktarı kadar davacı yana borçlu gözüktüğü bilirkişi incelemesi ile tespit edildiğinden artık yemin metnindeki “…’ın banka hesabının davalıya verildiği” cümlesinin eksikliğinin yargılamanın neticesini değiştirmeyeceği kanaatine varılarak, yemin metninin diğer cümlelerinin yetkili tarafından eda olunmasıyla birlikte 7.800,00 TL’lik ödemenin takip konusu alacaktan bağımsız olarak …’a gönderildiği, taraflar arasında hafriyat bedeli konusunda anlaşma olmadığı, bu itibarla davalının 7.800,00 TL’nin iş bedeli için ödendiğinin ispat edilemediğinin kabulü isabetli olmuştur. Davalı yanın ayıba ilişkin itirazlarının incelenmesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/1979 gün 1977/11-393 E., 1979/80 K. Sayılı kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında esasları ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK’nın 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir.Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir.TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. TBK’nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zaman aşımı süresi içerisinde vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Somut olayda, davalı tarafça eser sözleşmesinin varlığı ve işin teslim alındığı kabul edilmekle birlikte, yapılan işlerin bir kısmının ayıplı ifa edildiği ve davacıdan bu yönden alacak doğduğu ileri sürülmüş, davacı yan ise ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını savunmuştur. O halde ayıp incelemesinden önce ayıp ihbarının süresinde yapıldığının ispat külfeti davalı tarafa ait olduğundan mahkemece, ayıplı işlerin davalı yanca davacıya süresi içinde bildirilip bildirilmediğinin sunulan deliller kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında eser sözleşmesine dayanan ilişkilerde ayıp ihbarının yapıldığının tanık delili dahil olmak üzere her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 13/05/2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında ayıp ihbarının kural olarak şekle tabi bulunmayıp, içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulünün mümkün olduğunu belirtmiştir.Bu durumda mahkemece, davalı yanın işin ayıplı ifa edildiği yolundaki iddiası ile ilgili delillerinin değerlendirilmesi ve tanık dinletme talebinin kabulüne karar verilerek, ayıp ihbarının makul sürede yapılıp yapılmadığı hususu üzerinde durulup, ayıp ihbarının süresinde yapıldığının tespiti halinde, delil tespitinin davacının yokluğunda yapıldığı ve davacı tarafça bilirkişi raporuna itiraz edildiği gözetilerek, mahallinde bilirkişi eşliğinde keşif yapılıp, işin ayıplı yapılıp yapılmadığı, ayıbın niteliği ve ayıbın varlığı halinde ayıplı iş bedelinin belirlenmesi, belirlenen ayıp bedelinin bakiye iş bedelinden mahsup edilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu ve hatalı gerekçeyle davalı yanca süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı ve davacı tarafından düzenlenen faturanın davalı ticari defterlerine kaydedilmesinin faturada belirtilen malın/hizmetin eksiksiz alındığına karine teşkil ettiği kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması yerleşik Yargıtay ve Dairemiz kararlarına aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarih, 2018/328 Esas, 2019/604 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 30/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.