Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/796 E. 2022/1027 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/796
KARAR NO: 2022/1027
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2019
NUMARASI: 2016/776 Esas, 2019/1224 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat |İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 24/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı ifa sebebiyle maddi ve manevi tazminat borçlu bulunmadığının tespiti istemine, birleşen dava bakiye bedel alacağının tahsili için faturaya dayalı başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili; müvekkili şirketin yaklaşık 4 ton(4 bin kilo) viskon polyster kumaşı, üzerine yılan desen devore baskı şeker kasar işlemi yapılması için, baskı modeli ile birlikte davalı şerkete teslim ederek baskı işleminin de nasıl yapılacağına ilişkin talimatı davalı şirkete yazılı olarak talimat geçerek, işlemin öncelikle 1-2 top yani 7 ya da 14 kilo kumaş üzerinde denenerek numune yapılmasını, bu denemeye de müvekkili şirketten onay geldikten sonra işlemin tüm 4 ton kumaş üzerinde tatbik edilmesini belirterek, buna ilişkin bir talimat da göndermesine rağmen davalı şirketin talimatlara tamamen aykırı olarak 4 ton kumaş üzerinde baskıyı yaptığını ve 3 gün gibi çok kısa sayılacak bir süre içinde tamamlayıp müvekkili şirkete teslim ettiğini, müvekkili şirketin, kendilerine davalı tarafından teslim edilen işlenmiş kumaş üzerine, boya işlemleri uyguladığını ve kumaşı sipariş eden şirkete gönderdiğinde kumaşı sararma yapıp ayıplı olduğu için iade ettiklerini, bu ayıp öğrenilir öğrenilmez, durumun derhal davalı şirkete bildirdiklerini, davalı şirket işletme müdürü …’in müvekkili şirkete gelerek, ayıplı işlenmiş kumaştan incelenmek üzere aldığı numune incelemesinde sararmayı önleyici kimyasalın kumaşa baskı uygulaması yapılırken kullanılmadığının anlaşılarak davalı şirketin müvekkili şirketin mağduriyetini gidereceğini beyan ettiğini, bunun üzerine davalı şirketin bir çözüm üretmesini beklediğini, hatta bir diğer 4 tonluk kumaşın bu defa kimyasal kullanılarak baskı uygulanmasını talep ettiğini, fakat davalı şirketin bu uygulamayı yapamadıklarını beyan ederek diğer 4 ton kumaş ve baskı aletini müvekkili şirkete iade ettiğini, müvekkilinin iyi niyetli çabalarına rağmen, davalı şirketin olumlu bir adım atmadığını, bunun üzerine müvekkili şirketin Beyoğlu … Noterliği’nden 17/06/2016 tarih ve … yevmiye no’lu bir ihtar gönderdiğini ve zararının karşılanmasını talep ettiğini, ancak davalı şirketin itiraz ederek ayıplı ifa bedelini (44.616,90 TL) müvekkili şirketten talep ettiğini, diğer yandan müvekkili şirketin kullanılmaz hale gelen kumaş sebebiyle, müşterilerine karşı vermiş olduğu siparişler olduğundan bunları yetiştirip karşılayabilmek adına, kumaşı tekrar sipariş vererek başka bir yerde baskısını yaptırmek durumunda kalarak yaptığı harcamalardan dolayı uğradığı zararların tespit edilmesini, müvkkili şirketin ayıplı ifadan kaynaklı olarak davalı şirkete borcu bulunmadığının tespit edilmesini, ayıplı ifa sebebiyle 92.804,62 TL (KDV Dahil) zararının 29/02/2016 tarihinden işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesini, müvekkili şirketin ticari itibarının zedelenmesi sebebiyle 20.000 TL manevi tazminatın 29/02/2016 tarihinden işletilecek en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … San. ve Tic. A.Ş. vekili ; davacının ayıp iddiasının; açık ayıplarda iki gün, gizli ayıplarda ise sekiz gün olarak düzenlenmiş olduğundan hak düşürücü süre kapsamında reddi gerektiğini, davacının talep etmiş olduğu kumaş üzeri yılan desen devore baskı şeker kasar işlemini, davacının göndermiş olduğu baskı modelini örnek alarak talimatlara uygun bir şekilde numune olarak üretip 27/01/2016 tarihinde müşteriye sevk ettiğini, davacının şifahi ve yazılı olarak onay vererek 23/02/2016 tarihinde siparişin detayları hakkında bilgi verdiğini, öte yandan davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini istemiştir. Birleşen dava davacısı …Teks. San. ve Tic. A.Ş. vekili; davalı borçlu hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, müvekkilinin davalıya kumaş boyama, baskı ve işleme hizmeti verdiğini, bu hizmeti süresinde ve talimatlara uygun olarak yapıp teslim ettiğini, davalının teslim aldığı malları kabul ettiğini, TTK’nun 23.maddesinde belirlenen 2 ve 8 günlük ayıp süreleri içerisinde herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığını, baskıların ayıplı çıktığını belirterek ödeme yapmayacağını, ayrıca malların tesliminden yaklaşık 3 – 4 ay sonra davalı tarafça ihtarname gönderilerek teslim alınan malların ayıplı olduğundan bahisle kumaş bedellerini talep ettiğini, davalı tarafça belirtilen söz konusu ayıbın yine davalı tarafça başka bir firmada yapılan dijital baskı işlemi nedeniyle oluştuğunu, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, aksine davalının müvekkiline borçlu olduğunu belirterek davalının takip konusu borcu işlemiş ticari faiziyle birlikte ödemeye ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi ile işbu dava ile bağlantılı olan Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/776 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen dava davalısı Davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili; öncelikle davanın Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/776 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini, aksi takdirde bu dosyanın sonucunun bekletici mesele yapılmasını, davacının itirazın iptali davası açma süresini geçirdiğini, dava konusu kumaşların davacı firmaya ham şekilde verildiğini, kumaşların terbiye edilme işlemlerinin kötü ifâlı, ayıplı ve kusurlu yapıldığını, davacının bu soruna çare bulacağını, müvekkilinin zararını gidereceğini söyleyerek oyaladığını, müvekkilinin davacı firmaya borcu olduğunu kabul etmemek kaydıyla mahkemenin olası aleyhte karar vermesi durumunda müvekkilinin uğradığı zarar miktarına karşılık davacı tarafın alacağının takas edilmesini talep ettiklerini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporları, içeriğine göre; davalı tarafından davacının siparişinin gereği gibi yerine getirilmediği, kumaşlarla ilgili ayıp ihbarının ayıbın gizli ayıp olması nedeniyle makul sürede yapılmış olduğu, davacının bilirkişi incelemesi nedeniyle zararının 92.874,62 TL olarak tespit edildiği, birleşen dosya davacısının talebinde malın ayıplı olduğunun tespiti nedeniyle haksız olduğu, davacının diğer talepleri ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 92.874,62 TL. maddi tazminatın 10/08/2016 tarihinden itibaren başlayacak avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebinin ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında; manevi tazminat verilmesi gerektiğini, yasal şartların oluştuğunu kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafında; asıl dava yönünden davacı malı teslim aldıktan 20 gün sonra ayıp ihbarında bulunduğunu, bilirkişi raporunda kumaşlarda tutunma sorunu olduğunu, bunun açık ayıp olduğunu, gizli ayıplarla ilgili olarak kumaşlarda sararma olduğunu, bunun gizli ayıp olduğunu ,davacının bu gizli ayıpla ilgili bildirimde bulunmadığını, bu nedenle ayıp ihbarı süresinde yapılmadığını, ayıp olsa bile davacının malları kabul ettiğini, başka bir firmaya satış yaptığını , davacı tarafın kumaşların işlenmiş toplam değeri üzerinden davayı açtığını ve mahkemenin davayı bu miktar üzerinden kabul ettiğini, ancak davaya konu malların davacı elinde bulunduğunu, bu malların parasal değerinin mahkemenin araştırmadan karar verdiğini, davacı lehine sebepsiz zenginleşme oluştuğunu , birleşen dava yönünden davalı iş sahibinin hizmetin alındığını ve bedelin ödenmediğini kabul ettiğini, kabul alamına gelmemekle birlikte mal ayıplı olsa bile ayıp oranında indirim yapılarak hizmet bedelinin ödenmesi gerektiğini, davalı tarafın kesilen faturalara itirazı olmadığını, teslim aldığı mallara ilişkin ayıp ihbarında da bulunmadığını, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında kumaş baskı yapım işi nedeniyle sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu sabittir. Davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir. Davacı iş sahibi asıl davada sözleşme konusu işin ayıplı yapıldığını iddia ederek, ayıplı işler bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı ise savunmasında ayıp iddiasını reddederek davanın reddini istemiştir. Birleşen davada yüklenici, davaya konu takiple bakiye bedel alacağı talebinde bulunmuş mahkemece rapor alarak asıl davanın kısmen kabulüne; işin ayıplı olmuş olması nedeniyle birleşen davanın reddine hükmedilmiştir. Davacı vekili asıl dava yönünden istinaf dilekçesinde manevi tazminat talebinin reddi bakımından istinaf itirazında bulunulmuş ise de, eser sözleşmesi ilişkilerinde sözleşmeye aykırı davranan tarafın manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için salt sözleşmeye aykırı davranışı yeterli olmayıp, sözleşmeye aykırı hal ve hareketlerin diğer tarafın kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi de zorunlu olduğundan, dosya kapsamından bu şekilde bir kişilik haklarına saldırı durumu tespit edilemediğinden, ilk derece mahkemesince manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi Dairemizce de uygun bulunmuş, buna dair istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir. Davalı vekili asıl dava yönünden istinafında ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını işin tesliminden 20 gün sonra ihbarın yapıldığını savunmuş ise de; dosya kapsamına göre işin niteliği ve hacmi , ayıpın gizli nitelikte olması , dinlenen davacı tanıkları birlikte değerlendirildiğinde ayıp ihbarının süresinde yapıldığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekili birleşen dava yönünden istinafında malın ayıplı kabul edilmesi halinde, ayıp oranında indirim yapılmasını gerektiğini belirterek birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. TBK’nın 481. Maddesinde “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” hükmü düzenlenmiştir. TBK’nın 481. Maddesindeki bu düzenleme “mahalli serbest piyasa rayicini” ifade etmektedir. Buna göre, mahalli serbest piyasa rayici, işin yapıldığı yer ve zamandaki eserin değeri ve yüklenicinin gideri dikkate alınarak belirlenen, içerisinde KDV ve yüklenici kârının da bulunduğu, piyasa şartlarında oluşan geçerli ve rayiç fiyattır. Serbest piyasa rayici olarak belirlenen bedelin içerisinde KDV ve yüklenici kârı da zaten bulunmaktadır. Bu nedenle, serbest piyasa rayicine göre bedeli belirlenen iş kalemine ayrıca KDV ve yüklenici kârı eklenmeyecektir. Somut olayda taraflar arasında sözleşmenin bedeli konusunda da belirleme olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, asıl davada işin ayıplı yapıldığı belirlenmiş, birleşen davada ayıplı ifa sebebiyle bakiye bedel alacağı istenemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de , yüklenicinin hak ettiği iş bedelinin yukarıda bahsedilen yönteme göre hesaplama yapılmadan karar verilmesi hatalı olmuştur. Buna göre sözleşme bedelinin işin yapıldığı yıl mahalli serbest piyasa rayiç bedeli bulunarak, bu bedel içerisinde KDV ve yüklenici kârı zaten bulunduğundan, bulunacak bedele ayrıca KDV ve yüklenici kârı ilave edilmeksizin, ayıpların giderim bedeli hesaplanıp, iş bedelinden mahsup edildikten sonra davacı iş sahibinin sorumlu olduğu miktarın belirlenmesi gerekmektedir. Ancak asıl davada davacı iş sahibi ayıplı işler bedelini talep ettiğinden ve her dava müstakil olarak değerlendirilmesi gerektiğinden asıl davada ayıplı işler bedeline hükmedilmesi halinde birleşen davada bu bedelin dışında varsa kalan alacaklar yönünden bakiye bedel alacağına hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak verilen hüküm eksik ve hatalı olmuştur. Davalı vekilinin birleşen dava yönünden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin kaldırma sebebine göre diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin KABULÜNE, 3-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2019 tarih, 2016/776 Esas, 2019/1224 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5-Taraflar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 6- Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.