Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/795
KARAR NO : 2020/1165
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI : 2018/609 Esas, 2019/1047 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirket adına tescilli, gerçekte diğer davalıya ait olan arsalar üzerinde uygulanacak projelerle taşınmazın değerinin arttırılarak alıcıların ikna edilmesi ve satılacak taşınmazlara alıcı bulunması konusunda anlaştıklarını, bu bağlamda arsalar üzerinde yapılabilecek projelerin çizildiğini, ancak bedellerinin davalı tarafça ödenmediğini, yine Tuzla’da bulunan arsanın satışına aracılık ettiklerini,buna ilişkin olarak %3’e tekabül eden komisyon ücretinin verilmediğini, aralarındaki ilişkiyi davalı şirketin arsaya ilişkin olarak verdiği genel vekaletnamenin ispatladığını, ayrıca taşınmaz satımına ilişkin olarak alıcı firmanın düzenlenen fatura bedelini ödediğini ileri sürerek, projelere ve komisyon ücretine ilişkin olarak şimdilik 10.000,00 TL ayrı ayrı alacaklarının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi için müvekkilleri tarafından davalılar aleyhinde İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/157 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkillerinin hak ediş alacaklarının 70.595,35 TL olarak belirlendiğini, mahkemece Yargıtay bozması sonrası verilen 01.12.2015 tarih, 2015/462 Karar sayılı gerekçeli kararında müvekkillerinin alacaklarının 70.595,35 TL olduğu belirtilerek taleple bağlılık ilkesi gereğince 10.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen karar verildiğini, avan projelerine ilişkin hizmet bedellerinin ödenmesi için müvekkilleri tarafından davalı borçlulara Kadıköy …. Noterliği’nin 15.11.2006 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, bu ihtarnamenin davalı …’e 07.12.2006 tarihinde, diğer davalı şirkete ise 09.02.2007 tarihinde tebliğ edildiğini, davalıların bu tarihlerde temerrüte düştüklerini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/157 Esas sayılı dosyasında dava açarken faiz talebinde bulunmadıklarını, bu nedenle mahkeme gerekçesinde açıklanan bakiye alacakları ile işlemiş faiz alacakları toplamı olan 154.273,31 TL’nin tahsili için davalı borçlular aleyhinde İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını ancak davalıların haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalılar aleyhinde %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 2014/157 Esas, 2015/462 Karar sayılı kararında davacıların arsa satışına aracılık ettiklerinden bahisle talep ettikleri % 3 komisyon ücretine ilişkin talebinin reddine karar verildiğini, bu talep yönünden verilen red kararının davacılar tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiğini, davacıların İstanbul Anadolu …. Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında talep ettikleri bedelin yalnızca proje bedellerine ilişkin olduğunu, proje çizim işinin TBK’nın 147/6. maddesi uyarınca 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, zaman aşımı süresinin Kadıköy …. Noterliği’nin 15.11.2006 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamenin tebliği ile başladığının kabulünün mümkün olmadığını, ihtarnamenin zamanaşımı süresini kesmeyeceğini, proje çizim bedellerinin tek somut dayanağının 08/01/2004 tarihli düzenleme şeklindeki özel vekaletname olduğunu, 10 yıllık genel zamanaşımı süresi kabul edilse dahi 2004 yılından itibaren bu sürenin de dolduğunu, İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/157 Esas sayılı dosyasının halen temyiz aşamasında olduğundan alacağa faiz işletilemeyeceğini, mahkeme kararında faize ilişkin bir hüküm bulunmadığını savunarak davanın reddine ve davacı hakkında % 20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.İstanbul Anadolu1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2017/119 Esas sayılı dosyada verilen görevsizlik kararı ile dava dosyası yerel mahkemeye gönderilmiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklandığı, yanlar arasındaki akdî ilişki uyarınca davacının “yüklenici” sıfatıyla “avan proje yapım” işini yüklendiği, eser sözleşmelerinden doğan alacakların Borçlar Kanunu’nun 147/6. fıkrası uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davacılar tarafından davalılara gönderilen Kadıköy … Noterliği’nin 15.11.2006 tarih ve …. yevmiye nolu ihtarnamesi ile avan projelere ilişkin hizmet bedellerinin ödenmesi hususunun ihtaren bildirildiği, bu ihtarnamenin davalı …’e 07.12.2006 tarihinde, davalı şirkete 09.02.2007 tarihinde tebliğ edildiği, davacıların fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Tuzla 2. Asliye Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/631 Esas sayılı dosyasında (İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/157 Esas sayılı) 10.000,00 TL için dava açtıkları, zamanaşımı süresinin yalnızca bu bedel yönünden kesildiği, dosyanın gelinen aşamasında bilirkişiler tarafından davacıların talep edebileceği avan proje bedelinin 70.593,35 TL olarak belirlenmesine rağmen davacılar vekili tarafından davanın ıslah edilmediği, mahkemece hükmedilmeyen 60.593,35 TL yönünden zamanaşımı süresinin kesilmediği ve zamanaşımı süresinin işlemeye devam ettiği, davaya konu icra takibinin 06.04.2016 tarihinde başlatıldığı, mahkeme dosyasına konu davanın ise 20.03.2017 tarihinde açıldığı, dolayısıyla takibin başlatıldığı tarihte eserin tesliminden itibaren 5 yıllık sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasındaki sözleşmenin hizmet akdi olup; 818 sayılı eski Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi ve buna karşılık gelen yürürlükteki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi kapsamında; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” kuralı gereği on yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davalı borçluların ihtarname ile 07.12.2006 ve 09.02.2007 tarihlerinde temerrüde düşürüldüğünü, dava konusu borca ilişkin icra takip tarihinin ise 06.04.2016 olduğunu, olayda zamanaşımı süresinin dolmadığını savunarak yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacılar yüklenici, davalılar ise iş sahibidir.Taraflar arasında, davalı şirket adına tescilli ve gerçekte diğer davalıya ait olan 4 adet arsa üzerine davacı tarafça hazırlanacak avan projeleri ile taşınmazların değerinin arttırılması ve alıcıların ikna edilmesi ile satılacak taşınmazlara davacı tarafça alıcı bulunması konusunda anlaşma yapılmıştır.Taraflar arasında görülüp Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20.03.2018 tarihli onama kararı ile kesinleşen ve bozmadan sonra İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/157 Esas, 2015/462 Karar numarasını alan dava dosyasında, davacı yüklenici tarafça, sözleşme gereğince davalının arsaları üzerine yapılabilecek projelerin çizildiğini ancak bedellerinin davalı tarafça ödenmediği ve Tuzla’da bulunan arsanın satışına aracılık ettikleri halde kararlaştırılan komisyon ücretinin verilmediği ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, Tuzla 2. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 12.04.2011 tarihli, 2009/631 Esas, 2011/208 Karar sayılı kararı ile taraflar arasındaki sözleşmenin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2013 tarih, 2012/16477 Esas, 2013/16029 Karar sayılı kararı ile, davacı şirket tarafından davaya konu Tuzla 501 parsele ilişkin olarak proje yapılması konusunda vekaletname verildiğine ve davalı şirkete ait arsa üzerine dosyada mevcut projelerin tanzim edildiğine göre, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/157 Esasına kaydedilen dosyada, 01.12.2015 tarihli karar ile, davacı tarafça yapılan projelerin toplam bedelinin 60.593,58 TL, Ankara Kazan’daki taşınmaz için yapılan proje bedelinin 10.0001,76 TL olmak üzere toplam 70.595,35 TL olduğu kabul edilerek davacının aracılık bedeline ilişkin talebinin reddine, avan projeye ilişkin talepler yönünden davacının dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.Davacı tarafça davalılar aleyhinde, kesinleşen İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2014/157 Esas, 2015/462 Karar sayılı kararı içeriğine göre hak kazandıkları bakiye 70.595,35 TL iş bedeli alacağından, mahkeme kararı ile hüküm altına alınan 10.000,00 TL’nin mahsubu sonucu kalan 60.593,35 TL iş bedeli alacağı ile işlemiş faiz toplamı olan 154.273,31 TL’ nin tahsili için İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden 06/04/2016 tarihinde genel haciz yolu ile takip yapılmıştır.Sözleşme ve asıl davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nın 126/4. maddesinde, yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru ile akdî hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan tüm davaların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK’nın 147/6. maddesinde de yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında eser sözleşmesinden doğan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirtilmiştir.Bu maddelerdeki düzenlemeye göre eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda kural, zamanaşımı süresinin 5 yıl olmakla birlikte, yürlenicinin kasıt ve ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi işi ifa etmemesi halinde zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu’nun 125, Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi hükümlerine göre 10 yıl olacaktır. Borçlar Kanunu’nun 128. ile TBK’nın 149. maddesinde zamanaşımı sürelerinin alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağı kabul edilmiş, BK’nın 132., 133., 135., ve 136. ile TBK’nın 153., 154., 156. ve 157. maddelerinde zamanaşımının durması, kesilmesi ve yeni sürenin başlaması halleri düzenlenmiştir. İstinafa konu eldeki dava dosyası ve yine taraflar arasında görülüp kesinleşen İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2014/157 Esas sayılı dava dosyası kapsamında, davacı yüklenici tarafça yapımı üstlenilen eserin davalı iş sahibine teslim edilip edilmediği ve teslim tarihi net ve belirlenebilir değil ise de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2013 tarih, 2012/16477 Esas, 2013/16029 Karar sayılı kararı ile eserin davalı iş sahibine ilk dava tarihi olan 09.02.2007 tarihi itibariyle teslim edildiğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. O halde, işin teslim tarihi kesin olarak saptanamamakla birlikte en geç ilk dava tarihi olan 09.02.2007 tarihinde eserin teslim edildiğinin kabulü gerektiğinden taraflar arasındaki sözleşmeden doğan dava ve alacaklarda alacak en geç bu tarihte muaccel-istenebilir hale gelmiş olacak ve zamanaşımı süresi de bu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. (bkz. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 16.07.2020 tarih, 2019/3559 Esas, 2020/2274 Karar sayılı kararı )Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 2017/903 Esas, 2017/2675 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, dava konusu olan faiz alacağı, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup alacağın fer’i niteliğinde olduğundan 818 Sayılı BK’nın 131. ve 6098 Sayılı TBK ‘nın 152.maddeleri gereğince asıl alacak için öngörülen zamanaşımı süresine tabidir.Faiz alacağı, asıl alacakla ilgili daha önce borçlu usulen temerrüde düşürülmemiş ise ve kesin vade yoksa dava tarihi itibariyle temerrüt gerçekleşeceğinden o tarihte muaccel olur ve zamanaaşımı süresi de bu tarihten itibaren işlemeye başlar. Dolayısıyla dava konusu olan alacağın aslı olan iş bedeli alacağı eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, faiz alacağı yönünden de zamanaşımı süresi, asıl alacakla ilgili davanın açıldığı 09.07.2007 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4. ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK’nın 147/6.maddesi hükümlerine göre 5 yıldır.Yukarıda yapılan değerlendirmeler sonucunda; mahkemece, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2013 tarih, 2012/16477 Esas, 2013/16029 Karar sayılı kararı ile eserin davalı iş sahibine en geç ilk dava tarihi olan 09.02.2007 tarihi itibariyle teslim edildiği kabul edilerek, sözleşme ve asıl davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nın 126/4.maddesi ile 6098 Sayılı TBK’nın 147/6. maddesi gereğince icra takibi ve istinafa konu davanın açıldığı tarih itibariyle, davacının talep ettiği bakiye iş bedeli ile faiz alacağı yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2019 tarih ve 2018/609 Esas, 2019/1047 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/10/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.