Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/792 E. 2020/565 K. 09.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/792
KARAR NO: 2020/565
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2019
NUMARASI: 2019/83 Esas, Derdest,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 09/06/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının üstlendiği inşaatın bazı işlerinin yapımını 24/01/2018 tarihli sözleşme ile müvekkiline verdiğini, 2.bloktaki işlere başlanabilmesi için 1. Bloktaki 7 nolu dairenin müvekkili adına tescili gerektiğini, müvekkilinin düzenlediği faturaların davalı tarafından kabul edilmediğini, yaptırılan tespitte müvekkilinin 1.bloku eksiksiz yaptığı ve davalının 2. Bloku hazır hale getirmediğinin belirlendiğini, ihtara rağmen davalı edimlerini yerine getirmediğinden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu, davalının malvarlığını kaçırma ihtimali bulunduğunu belirterek, ihtiyati haciz talebinin kabulü ile 395.302,36 TL alacak üzerinden ihtiyati haciz karar verilmesini, itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, sözleşmede 1. bloktaki işler karşılığı 7 nolu dairenin devrinin 2. bloktaki işlere başlamanın ön şartı olduğuna dair bir hüküm bulunmadığını, davalının kötüniyetli olarak dava açtığını, müvekkilinin temerrüde düşmediğini, davacının seçimlik haklarını kullanmasının mümkün olmadığını, aynen ifadan vazgeçip uğranan zararın istenmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin 19/03/2019 tarihli ara kararı ile reddedilmesi üzerine, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş ve Dairemiz’in 2019/1286 Esas, 2019/907 karar sayılı kararı ile “mahkemece hatalı değerlendirme sonucu ihtiyati haciz talebinin reddinin doğru olmadığı ve İİK’nın 257. maddesi ve sözleşme hükümleri bir arada değerlendirilmek suretiyle ihtiyati haciz talebi konusunda yeniden bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Mahkemece 18/07/2019 tarihli ara kararı ile, %15 teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmiş, davalı şirket vekili tarafından ihtiyati haczin koşullarının oluşmadığından bahisle karara itiraz edilmesi üzerine, mahkemece 15/11/2019 tarihli ara karar ile “davacının talebi doğrultusunda ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf kararı kesin nitelikte olduğu ve ihtiyati hacze itiraz sebepleri sınırlı olup davalının itirazlarının bunlardan birine uymadığı” gerekçesiyle davalının itirazının reddine karar verilmiştir. Davalı taraf istinaf dilekçesinde; davacının ihtiyati haciz kararını uygulayarak müvekkilinin yapmış olduğu inşaattaki 14 adet dairenin tapusuna haciz ve müvekkili şirketin tüm banka hesaplarına haciz ve bloke konduğunu, ihtiyati haczin uygulanmasının müvekkili şirketin ekonomik mahvına ve itibar kaybına sebep olduğunu; ihtiyati tedbir ile ihtiyati haczin birbirleri ile karıştırılmaması gereken iki farklı hukuki kavram olduğunu, bölge adliye mahkemesi ve mahkemenin ihtiyati tedbir şartlarını değerlendirmek suretiyle, aradaki farkı gözetmeden, ihtiyati hacze karar verdiğini, ihtiyati haczin şartlarını düzenleyen İİK m. 257’de ihtiyati haciz için yaklaşık ispat şartı aranmadığını, mahkemenin İİK 257.madde ihtiyati haciz için aranan şartları değerlendirmeden müvekkili şirket aleyhine ihtiyati haciz kararı vermesinin açık bir hukuki hata olduğunu; davacının ilk derece mahkemesinde ikame etmiş olduğu davada uğramış olduğu zararın tazmini istediğini, dolayısıyla müvekkili şirketin henüz doğmuş ve ödemesi gereken bir para borcu olmadığını, İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/135 D. İş sayılı dosyasından hazırlanan bilirkişi raporuna itiraz etmeleri sebebiyle HMK m. 390/III gereğince yaklaşık ispat şartının yerine getirmiş olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dosya kapsamına göre, davalı vekilinin ihtiyati hacze itiraz dilekçesinde, müvekkilinin yapmış olduğu inşaattaki 14 adet dairenin tapusuna haciz ve müvekkili şirketin tüm banka hesaplarına haciz ve bloke konulduğu, araçların haczedildiği bildirilerek taşkın haciz yapıldığı belirtilmesine rağmen mahkemece bu konuda araştırma yapılmadığı ve ara kararında davalı vekilinin talebinin neden reddedildiğinin tartışılmadığı, kararın gerekçelendirilmediği anlaşıldığından, davalı istinafının bu yönüyle kabul edilerek, açıklanan hususlar araştırılıp, davadaki talep edilen miktar da gözetilerek taşkın haciz oluşturmayacak şekilde yeniden ihtiyati haciz kararı verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/07/2019 tarih, 2019/83 esas sayılı ara kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.