Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/715 E. 2023/467 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/715
KARAR NO: 2023/467
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/04/2019
NUMARASI: 2017/343 Esas, 2019/345 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 11/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 09.12.2016 tarihli sözleşme ile davacı tarafından tefrişi yaptırılmak istenen … Mahallesi, … Meydanı … Merkezi … GOB/Küçükköy adresindeki “…” isimli işyerinin tamirat, tadilat ve tefrişat işleri ile ilgili anlaşmaya varıldığını, iş bedelinin 90.000,00 TL olarak kararlaştırıldığını, davacı tarafından davalıya yapılacak işin bedeli için nakit olarak sözleşme ile birlikte yapılan ödemelerin dışında 20/02/2017 tarihli 3.575,00 TL, 28/02/2017 tarihli 10.000,00 TL, 31/03/2017 tarihli 15.000,00 TL, 30/04/2017 tarihli 10.000,00 TL, 10/05/2017 tarihli 10.000,00 TL tutarlı toplam 58.000,00 TL, ayrıca banka havalesi ile 20.000,00 TL olmak üzere 78.000,00 TL ödeme yapıldığını, davalının sözleşme ile yükümlendiği işleri gereği gibi ifa etmediğini, davacının iş sebebiyle tüm yükümlerini yerine getirmiş olmasına karşın davalının 01/01/2017 tarihi olarak belirlenen teslim tarihinde iş yapmak suretiyle teslim etmediğini, sözleşmenin 8. maddesi gereği geç ifa durumunda davalının günlük 1.000,00 TL geciken gün için tazminat ödemeyi üstlenmiş bulunduğunu, iş halen yapılıp teslim edilmemiş bulunduğundan, bugüne kadar uğranılan zarar tutarının 15.000,00 TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiklerini belirterek, davacı tarafından keşide edilip davalıya verilen çekler sebebiyle borçlu bulunmadıklarının tespitine, söz konusu çeklerin ödenmiş olması ve dava sürecinde ödenmesi zorunu doğması halinde ödenmiş olan tutarların ödeme tarihlerinden itibaren Merkez Bankası kısa vadeli krediler için uyguladığı avans faiz oranına göre hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline/istirdadına, işin kararlaştırılan tarihi olan 01.01.2017 tarihinde ve halen ifa edilip, teslim edilmemiş olması sebebiyle uğranılan zarardan şimdilik 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren Merkez Bankası kısa vadeli krediler için uygulanan avans faiz oranına göre hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talepve dava etmiştir.Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece, mali müşavir bilirkişi raporuna göre, davacının ticari defter kayıtlarında davalıya her biri 10.000,00 TL olmak üzere iki seferde toplam 20.000,00 TL banka havalesi gönderdiği, 58.000,00 TL tutarında 6 adet çek keşide ettiği, davalı tarafça herhangi bir fatura düzenlenmediğinin tespit edildiği, 11.04.2017 dava tarihi itibarıyle davacının davalıdan 78.000,00 TL alacaklı olarak görüldüğü, davalının ticari defterlerini ibraz etmemiş olması sebebiyle inceleme yapılmadığı, sözleşme çerçevesinde gerçekleştirilen imalat bedelinin 51.011,14-TL olduğu dikkate alındığında davacının davalıdan 78.000,00 – 51.011,14 = 26.988,86 TL alacaklı olduğu, çek vadeleri dikkate alındığında fazladan ödenen çeklerin 30.04.2017 tarihli 10.000,00 TL tutarındaki çekten 7.563,86 TL, 10.05.2017 tarihli 10.000,00 TL tutarındaki çekin tamamı 31.10.2017 tarihli 9.425,00 TL tutarındaki çekin tamamının bedelsiz kaldığı, karşılıksız kalan çek ödemelerinin tamamının dava tarihinden sonra ödenmiş oldukları gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 30/04/2017 tarihli 10.000,00 TL bedelli çekten 7.563,86 TL, 10/03/2017 tarih 10.000,00 TL bedelli çek ve 31/10/2017 tarihli 9.425,00 TL çek bedelli olmak üzere toplam 26.988,86 TL’nin davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, bilirkişi kök raporda “bahçeye doğalgaz hattı çekilmeden, faturada yer alan radyatörlerin alınarak, yerine montajlanamayacağı dikkate alındığında doğalgaz hattının bahçeye çekilmesi projenin davalı yanca yaptırıldığı kanaatine varılmıştır” denilerek 4.500,00 TL bedelli imalat kaleminin hesaplama dışı tutulduğunu, bilirkişi ek raporunda da aynı hatalı hesaplamaya yer verildiğini, bilirkişilerin ek raporda açıkça konunun uzmanlık alanları dışında kaldığının belirtildiğini, bilirkişinin uzman olmadıkları konuda bir imalat kalemini haksız ve hukuka aykırı olarak değerleme dışı bıraktıklarını, bu haliyle takdir olunan tutarın ise mahkeme tarafından rapor karara geçirilmek suretiyle gerekçelendirilerek davacı açısından hak kaybına sebebiyet verildiğini, benzer yönde mahkeme tarafından teklif formunda yer almayan imalat kalemlerinin 27.546,95 TL oluğu ve bunların davacı alacağından düşülemeyeceği yönünden hüküm kurulduğunu, dosya kapsamında alınan raporlarda davalı tarafından ifa edilen kalemlerin bedelleri bilirkişiler tarafından 20.830,00 TL olarak tayin edildiğini, bilirkişilerin teklif formunda yer almadığından bahisle davalının ifa etmediği fakat faturalarda yer alan 27.546,95 TL bedelini hesap dışı tuttuğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu ve işin mahiyetinin anahtar teslim olduğunu itiraz dilekçesinde beyan ettiklerini, hukukçu olmayan bilirkişiler tarafından anlaşılamayıp hatalı hesaplamalar yapıldığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu ve şekil şartı bulunmadığı mahkemenin dikkatine sunulmuşsa da mahkemece bilirkişinin hesaplamalarına öncelik verildiğini, mahkeme tarafından davalının cevap dilekçesi sunmadığından bahisle gecikme zammı talebini reddetmesinin davacının ağır hak kaybı yaşamasına sebebiyet verdiğini, davacı ile davalı arasında akdedilen sözleşmede proje teslim süresinin 01/01/2017 olduğunu ve geciken her gün için 1.000.00 TL ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme hükmü gereğince davalı aleyhine gecikme tazminatı ödeme yükümlülüğünün doğduğunu, mahkeme tarafından hatalı olarak gecikme tazminatı ödenmesinin talep edilemeyeceğini, çünkü gecikmenin neden kaynaklandığının bilinmediğinin kabul edildiğini, davacının sözleşme hükmü ve somut durum gereğince gecikme tazminatını talep etme hakkına sahip olduğunu, eğer gecikmenin başkaca bir sebebe dayandığı ve bu sebebin davacı şirket olduğunu iddia edilmesi halinde ispat yükünün davalıda olduğunu, davacının böyle bir iddia ve delili ortada yok iken gecikmenin kendisinden kaynaklanmadığını kanıtlamaya çalışması hem ispat külfetine hem de temel hukuk ilke ve mantığına ters düştüğünü, davalının bu yönde bir beyan, iddia yahut delili bulunmadığını, faraziye temelli bir kanaat ileri sürerek davacının hak kazandığı gecikme tazminatını değerleme dışı tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, mahkemece hüküm kurulurken yalnızca bilirkişi raporunda yer alan hesaplamalar dikkate alınarak hüküm kurulmasının bilirkişilik kurumunun HMK kapsamındaki hukuki niteliği ile de bağdaşmadığını, somut olayda hüküm kurulurken bilirkişi raporlarının adeta kesin delilmiş gibi hükme esas alınmasının kabul edilmeyeceğini belirterek, mahkeme kararının ret edilen kısım yönünden kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.Somut olayda, taraflar arasında 09.12.2016 tarihli sözleşme imzalanmıştır. Mahkemece davalının edimini 01.01.2017 tarihine kadar tamamlamak suretiyle davacıya teslim etmediği, davacı tarafından eksik işlerin dava dışı şirketlere yaptırıldığı, davacının yapmış olduğu iş bedelinin 51.011,14 TL olduğu, davacı tarafından toplam ödenen iş bedelin 78.000,00 TL olduğu anlaşılmakla, davacı tarafından ödenen 26.988.86 TL bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi yerinde olmuştur. Davacı tarafın cezai şart alacağına yönelik talebi hususunda ise, işin süresinde teslim edilmediği gerekçesiyle, sözleşmenin 8. maddesi gereğince geç ifa durumunda davalının günlük 1.000,00 TL geciken gün için tazminat ödemesi gerektiği, sözleşmenin 11. maddesi çerçevesinde, davacı tarafından tadilat ruhsatının ne zaman alındığı ve geç teslim sebebinin ne olduğunun dosya kapsamında ortaya konulamamış olduğu gerekçesiyle mahkemece talebin reddine karar verilmiştir.Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11. maddesinde, “söz konusu iş … Gaziosmanpaşa projelendirme tadilat projesini kapsamaktadır. Teklif Formu’da işin kapsamı ve maliyet analizleri sunulmuştur. Belediye izinleri ve tadilat ruhsatı işveren sorumluluğundadır. Bu sebepten oluşacak gecikmeler işin sözleşme süresine eklenecektir.” hükmü bulunmaktadır. Ancak, mahkemece ilgili belediyeden yapı ruhsatı, tadilat ruhsatı ve diğer ilgili belgeler getirtilmeden, gecikme bulunup bulunmadığı belirlenmeden cezai şart talebinin reddine karar verilmiştir. Bu durumda, mahkemece, sözleşmenin 11. Maddesi kapsamında ilgili belediyeden yapı ruhsatı, tadilat ruhsatı ve diğer ilgili belgeler celbi sağlanarak; bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle taraflar arasındaki sözleşmenin 8. Maddesi ile sözleşmenin 11. Maddesi birlikte değerlendirilerek, geç teslim olup olmadığı belirlenmek suretiyle, davacının cezai şart alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu talep yönünden davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Ayrıca mahkemenin kabulüne göre; davacının istirdat talebi yönünden tarafların tacir olması sebebiyle dava konusu çeklerin ödeme tarihi itibariyle dava dilekçesindeki talep gibi avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, mahkemece faiz talebine ilişkin bir karar verilmemiş olması da doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/04/2019 tarih, 2017/343 Esas, 2019/345 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.