Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/711 E. 2023/569 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/711
KARAR NO: 2023/569
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2019
NUMARASI: 2014/172 Esas, 2019/1305 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser özleşmesinin haklı feshi nedeniyle iş bedelinin iadesi ve munzam zararın tahsili talebine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar imzalanan 07/09/2012 tarihli “Uygulama Geliştirme ve Danışmanlığı Sözleşmesi” kapsamında davalının edimlerini süresinde ve tam olarak yerine getirmemesi üzerine sözleşmenin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini, taraflarınca Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/373 D. İş sayılı delil tespiti dosyasından aldırılan bilirkişi raporunda davalının sözleşme ile yapımını üstlendiği … Projesini kullanıma hazır şekilde davacı müvekkiline teslim edemediğinin belirlendiğini ileri sürerek iş bedeli olarak davalı yana ödenen 413.617,00 TL ile … projesinin yapılamaması nedeniyle müvekkilinin uğradığı maddi zararlardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL ‘nin ticari işlere uygulanan temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 08/05/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle 1.000,00 TL olarak talep ettikleri munzam zarar alacaklarını bilirkişi raporu doğrultusunda 421.064,16 TL olarak arttırdıklarını beyan etmiştir. Davalı vekili, sözleşmeye konu projenin, davalı /müvekkilinin sözleşmede belirtilen tarihlerde, davacı/müşteriye yazılımı teslim etmesinden ibaret bir sözleşme olmayıp, tarafların ortaklaşa çalışmasına bağlı olarak tamamlanabilecek bir proje olduğunu, davacı tarafın davaya konu taleplerinin haklı ve makul görülebilmesi için davacının sözleşmede yüklendiği ve projeye konu yazılımın tamamlanması için şart olan edimlerini eksiksiz ve süresinde yerine getirmiş olmasına bağlı olacağını, davaya konu sözleşmenin kapsamının birbirini takip eden süreçleri içeriyor olması nedeniyle, davacı tarafı sözleşme ile yüklendiği bu edimlerini eksiksiz ve şüresinde yerine getirmemesinin, sadece o sürece ilişkin aksamaya sebebiyet vermemekte, sürecin bir sornraki aşamasını da sarkıttığını ve/veya imkansız hale getirdiğini, dava dilekçesinin incelenmesinden; davacı tarafın sözleşmeyi haklı nedenle feshederek sözleşmeye dayalı olarak müvekkiline yaptığı ödemelerin iadesi ile munzam zararlarının tazmini yönündeki taleplerinin gerekçesi olarak müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemiş olmasının ileri sürüldüğünü, ancak bugüne kadar üzerine aldığı tüm yazılım projelerindeki edimlerini başarı ile tamamlamış olan müvekkilinin bu projedeki tamamlarnamamış edimlerinin yegane sebebinin, davacının kendi edimlerini yerine getirmemiş olması olduğunu, ayrıca görevli ve yetkili mahkemenin de Bakırköy Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 22/11/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu esas alınmak suretiyle, incelenen sözleşme kapsamında proje başlamadan sunucu hizmetinin sağlanmasının davacı iş sahibinin yükümlüğünde olduğu, yazılımların yükleneceği sunucuların davacı yanca ancak 01/06/2013 tarihinde sağlandığı, bunun da işin tesliminde gecikmeye sebep olduğu, yazılımın üçüncü taraf yazılımlarda yaşanan aksaklıklar nedeniyle 13/09/2013 tarihine kadar yani call center yazılımının yüklenmesine kadar geciktiğinin tespit edildiği, sistemin parçası olan Muhasebe Yazılımı ve Çağrı Merkezi Yazılımı ile ilgili lisansların davacı tarafından süresinde alınmadığı, davacı tarafından gecikmeye neden olan bu husular dikkate alındığında davacının sözleşmeyi hemen fesh etmesisinin süre bakmınından da yerinde olmadığı, davacı yandan kaynaklanan bu gecikme süresi kadar davalıya süre eklenmesi gerektiği, projenin geliştirilmesinde yaşanan gecikmenin büyük oranda davalının edimlerini süresinde yerine getirmemesinden kaynaklanmış olduğu ve davalı tarafın projeyi planlanan süreler içerisinde gerçekleştiremediği, davalı tarafından üstlenilen işin %95’inin tamamlanabildiği, kalan kısmın tamamlanması için 5 günlük bir süre gerektiği, bu durumda davalının işi kısmen ayıplı yaptığının kabulünün gerektiği, bu durumda davacı iş sahibinin TBK’nın 473.maddesinde düzenlenen ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında seçimlik haklarını kullanabileceği, ancak sözleşmeden dönülerek ödenen bedelin iadesinin istenebilmesi için işin “işin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı” olması gerektiği, somut olayda ise işin sadece %5’lik kısmının eksik olduğunun belirlendiği ve bu eksiklik dikkate alındığında, davacının sözleşmeden dönme ve ödediği bedeli talep etme hakkının bulunmadığı, sadece ayıp oranında tazminat talep edebileceği ve bakiye bedeli ödeme yükümlülüğünün olmadığı, bu itibarla davacının daha önce ödediği iş bedelinin işin tamamlanan % 95’lik oranı karşıladığı, bu nedenle bu talebin yerinde görülmediği, davacının munzam zarar talebi yönünden ise, davacının sunduğu deliller, taraf iddiaları ve işin niteliği ve işin yapılma oranına göre, sitenin kullanılabilir halde olduğu, davacının çekiliş ve tanıtım kampanyası kapsamında yapılan bazı harcamaların sözleşme kapsamındaki yazalım sistemi üzerinden yapıldığının tespit edildiği, sözleşmenin ” Müşterinin Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 5.2 Maddesinde “Müşteri, hazır 1 paket program olarak alınıp kullanılacak olan muhasebe programı ve call center (çağrı merkezi) programını kendisi satın alacaktır.” denildiği, buna göre teknik inceleme sonucunda işin büyük oranda tamamlandığı ve oransal olarak da son rapora göre işin sadece %5’lik kısmının eksik olduğu dikkate alındığında bu eksikliğin bu haliyle yazılımın kullanımına engel olmayacağı tespiti ve raporda gösterilen sitedeki eksik sekmeler dikkate alındığında ve davacının sözleşmeyi fesih iddiası yerinde bulunmadığı da gözetilerek davacının sözleşme kapsamında yükümlülüğünde bulunan çağrı merkezi programı ve dava dışı firmalardan aldığı muhasebe program bedelini zarar kalemi olarak talep edemeyeceği gibi davacının sonraki süreçte mevcut haliyle bu programlar üzerinden yazılımı kullanarak e- ticaret işini sürdürme imkanına sahip olduğu dikkate alındığında munzam zarar talebinde de bulunamayacağı, davacı şirketin iadesini istediği tüm masrafların sözleşme ile irtibatlı olarak kabul edilebilmesi için uygun illiyet bağının bulunması gerektiği, davacı tarafından SEO çalışması (yani reklam çalışması) için dava dışı firmaya ödendiğinin iddia edildiği, ancak bu ödemeye ilişkin fatura ibraz edilemediği hususu kabul edildiği halde, sadece mizanda yer alması gerekçe gösterilerek 22.715,00 TL’nin masraflara eklendiği, söz konusu reklam tanıtımı sonrasında davacı tarafın siteyi geliştirerek kullanıma devam edebilme imkanının bulunduğu, sözleşme kapsamında da bu kalemin zorunlu gider olmadığı, davacı tarafın mali incelemelerinde gelir elde ettiğinin tespit edildiği, bunun yanında aynı şekilde çekiliş giderleri kapsamında oluştuğu iddia edilen kalem bakımından da davacının siteden yararlanma imkanına sahip olup çekilişi de yaptığı dikkate alındığında sonraki süreçte e- ticarete devam edebilme imkanı olduğu gibi, davacının kendi insiyatifiyle yapmış olduğu zorunlu olmayan kalemleri davalıdan talep hakkının bulunmadığı, öte yandan son zarar kalemi olduğu iddia edilen personel gideri yönünden ise, SGK kayıtlarının celb edildiği, ancak hangi personelin sözleşme kapsamındaki proje kapsamında doğrudan çalıştığının tespit edilemediği gibi, söz konusu ücretlerin iş niteliğiyle uyumlu olup olmadığının tespitinin mümkün olmaması ve bu personelin söz konusu sözleşme kapsamında çalışıp çalışmadığının da tespitinin sunulan deliller ve dosya kapsamıyla ispat edilemediği, ayrıca bilirkişi tarafından personel giderlerinin ağırlıklı olarak 2013 yılının 2. döneminde olduğununu belirlenmesi karşısında söz konusu masrafların sözleşme kapsamı ile doğrudan bir bağının olmadığı, davacının davalı ile olan sözleşmesini feshettiğine dair beyanı sonrası aynı isimli bir e-ticaret sitesi üzerinden satış yaptığı ve muhasebe kayıtlarında bu satışların göründüğü göz önüne alındığında personel gideri gibi bu masrafların davalıdan talebinin yerinde görülmediği, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst Davranma” alt başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır” ilkesine yer verildiği, devamında da “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” kuralının getirildiği, bu ilke kapsamında değerlendirme yapıldığında davalının eksik iş yaptığı tespiti yanında davcının da geciken süre kadar davalıya süre tanıması gerekirken fesih beyanına kadar tarafların çalışma içinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, taraflar arasında akdedilen Uygulama Geliştirme ve Danışmanlığı Sözleşmesi ile davalı şirketin, müvekkilinin hayata geçireceği e-ticaret sitesi portalını oluşturmayı üstlendiğini, edimlerini sözleşmeye uygun ifa etmeyen davalı şirketin, ayrıca sözleşmeyle kararlaştırılan sürede projeyi teslim etmediğini, bu durumun taraflarınca yaptırılan Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/373 D. iş sayılı dosyasından da ile tespit ettirildiğini, bu tespit ile inceleme döneminde henüz kapanmamış olan … serverları üzerinde ayrıntılı olarak inceleme yapıldığını, bilirkişinin projenin canlı kullanıma geçmesi sonucunda çıkacak problemleri ve eksiklikleri tek tek ekran görüntüleri ile birlikte açıkladığını, yargılama sürecinde yapılan incelemelerde de gecikmenin davalıdan kaynaklandığının tespit edildiğini ve ek rapor ile müvekkilinin katlandığı zararların bir kısmının hesaplandığını, ancak avalının yoğun ısrarı sonucunda dosyanın yeniden farklı bir heyete tevdi edildiğini, uyuşmazlık konusu e-ticaret sitesi yazılımını ihtiva eden Xportal projesinin incelenmesinin uzmanlık ve teknik inceleme gerektirdiğini, fakat dosyayı tevdi alan heyetlerin dosyadaki bilgi ve belgeler yeterince incelemeden rapor tanzim ettiğini, dosyada birbirinden farklı tespit ve kanaat içeren birden fazla rapor varken aralarındaki çelişki giderilmeden ve davalının iddialarına binaen tanzim edilen son rapor hükme esas alınarak verilen kararın hukuka aykırı olduğunu,davalının edimi olan …ın, bir server/sunucu (web sitesinin geliştirileceği, depolanacağı, erişime açılacağı bilgisayar birimi) üzerinde tasarlanacağından müvekkilinin sözleşme uyarınca server sağlayan bir firmadan hizmet satın alacağını, fakat davalıların geliştirmeyi kendi kullandıkları serverlar üzerinden yapabileceklerini belirttiklerini, zaten sürecin tamamen alanında deneyimli olması beklenen davalının kontrolü altında işlediğini, müvekkilini kendi talep ettikleri sağlayıcıya yönlendirdiklerini, Superonline ile anlaşma yapılması sürecine kadar server hususunda davalı taraftan müvekkiline herhangi bir gecikme bildiriminin de yapılmadığını, müvekkilinin diğer edimleri olan Muhasebe Yazılımı ve Çağrı Merkezi Yazılımının, … projesine dışardan satın alınarak eklenecek yazılımlar olduğunu, davalının proje üzerinde çalışmasını engellemesi ve süreci geciktirmesinin mümkün olmadığını, tarafların e-mail yazışmaları ile açık olduğu üzere zaten davalı firma personeli …’in satın alınacak programlar hakkında müvekkilini yönlendirdiğini, davalı tarafından …nin çağrı merkezini kurmuş olma referansına sahip firmadan hangi uygulamanın alınacağının bizzat seçildiğini, yine e-mail yazışmalarından anlaşılacağı üzere davalı tarafından bir gecikme olduğuna, projenin geliştirilmesi için bu dışarıdan entegre edilecek yazılımlara ihtiyaç olduğuna dair herhangi bir uyarıda bulunulmadığını, davalının cevap dilekçesi eki olarak sunduğu, müvekkilinin edim tarihleri ile sözleşmede kararlaştırıldığını iddia ettiği tarihler arasındaki farkı belirttiği tablonun ise herhangi bir dayanağının bulunmadığını, … Uygulama Geliştirme Proje Planı Dokümanı ve Kavramsal Doküman ile davalının edimlerini tamamlaması gereken tarihlerin belirlendiğini, müvekkilinin edimlerine yönelik herhangi bir teslim tarihinin belirlenmediğini, bu halde dahi projenin teslim edilmesi gereken tarihten çok daha önce müvekkilinin edimlerini ifa ettiğini, kanıtlanmamış gecikme iddiaları uyarınca müvekkilinin davalıya, kendi gecikme süresi kadar ek süre vermesi gerektiğinin kabul edildiğini, dosyayı inceleyen önceki heyetlerin müvekkilinin edimlerinin projenin ilerletilmesine etkili olmadığını, gecikmenin davalı taraftan kaynaklandığını tespit ettiklerini, kaldı ki muhasebe programının entegrasyonunun, müvekkilinin davalıya tesliminden 9 ay sonra dahi yapılmamış odluğunun açık olduğunu, taraflar arasındaki e-mail yazışmalarında bu hususun sabit olduğunu, davalı şirketin profesyonel olarak yazılım işi yapan bir tacir olduğunu, müvekkilinin proje süresince ediminin sadece seçimlerini bildirmek ve gerekli satın almaları yapmak olduğunu, müvekkilinin tüm edimlerini zamanında yerine getirdiğini, davalının bu derece gecikmesini sadece müvekkiline bağlamanın mümkün olmadığını, projenin 1. fazının testlerinin tamamlanmış ve tamamen bitirilmiş halde teslim edilmesi gereken tarihten 7 ay sonra ve 2. fazın bitirilmesi gereken tarihin üzerinden 5 ay sonra hala 1. fazın eksikliklerle dolu olduğu fark edilmişken, bu derece ayıplı projenin yakın bir zamanda sözleşmeye uygun hale getirilip kullanıcıya açılabileceği kanısının hatalı olduğunu, fesih aşamasında dahi tamamlanmamış temel eksikliklerin davalının o zamana kadar yaptığı çalışmayı yok sayabilecek nitelikte olduğunu, örneğin müvekkilinin kullanıcı girişiyle siteye gelen siparişleri dahi göremediğini ve bunu davalıya 06/09/2013 tarihinde e-mail ile bildirdiğini, son bilirkişi raporuna beyanlarının ekinde, projedeki eksiklikler ile sözleşme eki kavramsal doküman karşılaştırması sunulduğunu, sadece yapılmamış olan işler için kavramsal dokümanda belirlenen iş gününün 171 gün olduğunu, proje planında yapılacak iş için toplam 720 gün verildiğini, 171 gün bitirilmemiş işin proje teslim süresine oranı nın%24’e tekabül ettiğini, bu denli bir gecikme sonucunda müvekkilinin sözleşmeyi feshinin haklı olmadığının tespitinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişilerin hükme esas alınan “projenin ekip çalışmasıyla 5-10 gün içinde bitirilebileceği” kanaatinin dosya kapsamına aykırı olduğunu, davalı yanca XPortal proje sorumlusu olarak dahi kıdemsiz bir yazılımcının görevlendirildiğini, önceki dönemde ise müvekkil ile davalı şirketten sadece 1 kişinin ilgilendiğini, davalının müvekkiline taahhüt ettiği hizmeti karşılamaya yeterli elemanı ve altyapısının bulunmadığını, davalı tarafın, sözleşme konusu hizmeti süresi içerisinde tamamlamadığı halde bu konuda sözleşmede düzenlenen şekilde yazılı bildirim ile ek süre talebinde bulunmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından önce Beyoğlu …. Noterliği’nin 10/09/2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edilerek süre verildiğini, hizmetin yerine getirilmesinin talep edildiğini, müvekkilinin ihtarından sonra davalı ile yapılan e-mail yazışmaları incelendiğinde davalının gecikmenin müvekkilinden kaynaklandığı gibi iddialarda bulunmadığının görüleceğini, ihtarnameden sonra dahi davalının edimini yerine getirmeye çalışmadığı gibi sorumluluktan kurtulmak için müvekkiline ibraname imzalatmaya çalıştığını, davalının iyi niyetine güveni kalmayan müvekkilinin sözleşmeyi haklı sebeple feshettiğini, kaldı ki müvekkilinin zaten teslim tarihi geçtiği halde, 4 aylık bir süre daha iyi niyetle teslimi beklediği olgusunun mahkeme tarafından atlandığını, sözleşmede kararlaştırılan teslim gününün ertesi günü fesih yapılmış gibi karar verildiğini, mahkemenin hükmettiği gibi müvekkilinden kaynaklanan gecikme süreleri için davalıya ek süre verilmesi gerektiği takdir edilse dahi zaten davalıya 4 aylık ek süre verildiğini, dosyaya belgeleri ile sunulan 2013 yılı ve 2014 yılı Nisan ayına kadar yapılmış bütün masrafların davalı edimi olan … projesi için yapıldığını, projeye yardımcı 3. Parti yazılımlar satın alındığını, server kiralandığını, çağrı merkezi yöneticisi, satış elemanları, çağrı merkezi elemanları, veri giriş elemanları, yazılım geliştirme mühendisleri olmak üzere 30’dan fazla personel istihdam edildiğini, müvekkilinin bu masrafları yapması gerektiğinin zaten taraflar arasındaki sözleşmede yer aldığını, bu masrafların uyuşmazlıkla bağlantısının kurulamamasının Uygulama Geliştirme ve Danışmanlığı Sözleşmesi’nin dahi okunmadığını gösterdiğini, diğer masraf kalemlerinin ise temel edimlerin getirdiği yan masraflar olduğunu, istihdam edilecek personel için daha büyük bir ofise geçildiğini, ofis mobilyaları ve bilgisayarlar satın alındığını, istihdam edilen personelin maaşları, yol ve yemek ücretleri, firmalarla yapılan anlaşmalar, kiralık 6 adet araç ve bunların benzinlerinin aylarca ödendiğini, bu personele tahsis edilen cep telefonları, notebooklar, mobil internetler gibi pek çok masraf da bulunduğunu, yapılan bütün harcamaların müvekkili adına fatura ya da fişle belgeli ve banka yoluyla yapılmış ödemeler olduğunu, taraflarınca müvekkilinin istihdam ettiği personelin SGK kayıtlarının dosyaya sunulduğunu, kurumlara yazılan müzekkere cevaplarının dosyaya döndüğünü, fakat mahkemenin davalının bile iddia etmediği halde personelin bu proje özelinde mi istihdam edildiğinin net olmadığına hükmettiğini, müvekkilinin Eylül 2012’den Nisan 2014’e kadar yapılan masraf ve personel istihdamının bu proje için olduğunu, yine bu tarihler arasında ticari olarak bu işten gelir elde edilecek fatura kesilmediğini, kesilen birkaç iade faturası bulunduğunu, müvekkilinin kazanç durumunun ortada olduğunu, yapılan reklam giderlerinin zorunluğu gider olmadığından bahsedildiğini, müvekkilinin e-ticaret sitesini reklam yapmadan kullanıma açması ve kazanç sağlamasının mümkün olmadığını, mahkemece müvekkilinin sonraki süreçte e-ticarete devam edebileceği kanaatine varıldığını ancak davalı tarafından taraflarına üstünde geliştirme yapılabilecek herhangi bir kod teslim edilmediğini, müvekkilinin henüz projeden gelir elde etmediği halde web sitesinden satış yapacak dava dışı firmalarla sözleşme yaparak borç altına girdiğini, personel istihdam ettiğini ve ofisler açtığını, bu yatırımın boşuna gitmemesi için müvekkilinin yeni bir yazılıma ihtiyacı olduğunu, mahkemenin, tüm kararını davalı tarafından sunulan ve sonradan değiştirilmesi mümkün olduğundan delil vasfını dahi haiz olmayan “sistem yedeği olduğu iddia edilen kodlar” incelenerek tanzim edilen bilirkişi raporuna dayandırdığını, bu kapsamda itibar edilmesi mümkün olmayan bir delilin gerçek anlamda sistem yedeği olduğu şaibeli olup sonradan üretilmesi veya değiştirilmesi halinde teknik olarak da anlaşılması mümkün olmadığından hükme esas alınamayacağını, Yargıtay’ın üzerinde oynama yapılması mümkün olan ve ne zaman düzenlendiği tespit edilemeyen delillerin tek başına hükme esas alınamayacağını içtihat ettiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında 07/09/2012 tarihinde Uygulama Geliştirme ve Danışmanlığı Sözleşmesi imzalanmış olup, bu sözleşme ile davalı şirket, davacı iş sahibine sözleşmenin 2.2. maddesinde belirttiği üzere, davacının istekleri doğrultusunda belirlenen tasarımı, kendi uzmanlık sahası olan web tabanlı standartları ve uygulamaları dahilinde gerçekleştirme işini üstlenmiştir. Sözleşmenin kapsamı; sözleşme ekinde yer alan XPortal Projesinin, analiz dökümanı içeriğinde belirtilen başlıkların tamamlanması olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda, sözleşmede yer alan projenin, iş sahibi tarafından onaylanmış analiz dökümanı doğrultusunda proje uyarlamasını kapsadığı anlaşılmaktadır. Davacı iş sahibi, eldeki davada işin eksik ve ayıplı yapıldığını, bu nedenle sözleşmenin taraflarınca haklı olarak feshedildiğini ileri sürerek iş bedelinin iadesi ile kar kaybını talep etmiş, davalı ise, sözleşme gereğince uygulamanın çalışacağı sunucunun (Server), sistemin geliştirilmesi aşamasında gerekli testlerin yapılabilmesi için proje başlangıcında yani Ekim 2012 tarihinde teslim edilmesi, en kötü halde projenin hayata geçeceği tarih olan 31/03/2013 tarihinden makul bir süre önce teslim edilmesi gerekirken, davacının 01/06/2013 tarihinde Superonline firması ile anlaşma imzaladığını, akabinde serverın 03/06/2013 tarihinde teslim edildiğini ve uygulamayı aynı gün yani 03/06/2013 tarihinde sunucuya yüklediğini, gecikmenin davacı yandan kaynaklandığını, yapılan işte ayıp ve eksiklik bulunmadığını savunmuştur. Yanlar arasındaki uyuşmazlık gecikmenin hangi tarafın kusurundan kaynaklandığının tespiti noktasında toplanmaktadır. Bu kapsamda yapılan incelemede; birinci aşama için hedeflenen tarihin 31/03/2013 olduğu, yanlar arasındaki e-malilerden Haziran Ağustos ve Eylül 2023 tarihlerinde yazışmaların devam ettiği, yazılımın geliştirilmeye açalışıldığı, davacı yanca davalıya gönderilen 10/09/2023 tarihli ve “call center ekranları test” başlıklı mailde …’in kurulum çalışmalarının bittiğinin, bu tarihten itibaren davalının callcenter ekranlarını, süpervizör ekran ve raporlamalarının sunumlarını kendilerine yapmalarının ve bu konuda tarih bildirilmesinin istenildiği, aynı gün yani bu son mailin gönderildiği 10/09/2023 tarihinde davacı yanın davalıya gönderdiği ihtarname ile 3 gün içinde sözleşmenin gereğinin yerine getirilemesinin istendiği, 04/10/2023 tarihinde de davacı yanca sözleşmenin feshedildiği, eldeki dava ile de sözleşmenin feshinden kaynaklı zararın talep edildiği anlaşılmaktadır.Ayıp hâlinde iş sahibinin hakları TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları; eserin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olması hâlinde sözleşmeden dönme, eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim yapılmasını isteme veya aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını isteme haklarıdır. İş sahibi bu seçimlik haklarının yanında ayıplı meydana getirilmiş olan eserin neden olduğu zararın tazminini de isteyebilir. Başka bir anlatımla iş sahibi tazminat hakkı ile seçimlik haklarını birlikte kullanabilir. Tazminatın istenebilmesi için de, ayıpta yüklenicinin kusurunun bulunması ve ayıp ihbarının süresinde yapılmış olması gerekir.Bu kapsamda yapılan incelemede; mahkemece hükme esas alınan 22/11/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, gecikmenin davacının sorumluluğunda olan muhasebe ve çağrı merkezi gibi üçüncü taraf yazılımların geç tesliminden kaynaklandığı tespiti yapılmıştır.Gerçekten de sözleşmenin “Tanımlar” başlıklı bölümünde sözleşme konusu proje uygulamasının hayata geçirilmesi için tarafların ortaklaşa gerçekleştirilecek çalışma olarak açıklanmış, sözleşmenin 5.2 maddesinde, çağrı merkezinin davacı tarafından alınacağı hükme bağlanmış olup, bilirkişi kurulunca sözleşme maddeleri kapsamında uygulamanın çalışacağı sunucu serverın sistemin geliştirilmesi aşamasında gerekli testlerin yapılabilmesi için proje başlangıcında yani Ekim 2012 tarihinde davacı yanca davalıya teslim edilmesi, en son birinci faz aşaması tarihi olan 31/03/2013 tarihinden makul bir süre önce teslim etmesi gerekirken davacının 01/06/2013 tarihinde Superonline firması ile anlaşma imzaladığı ve davalıya 03/06/2013 tarihinde teslim ettiği ve kurulumun ancak 10/09/2013 tarihinde tamamlandığı, projedeki eksikliklerin 5 günlük bir ekip çalışması ile düzeltilebileceği, bu nedenle projenin %95 oranında tamamlandığı, bu eksikliklerin sistemin çalışmasına engel teşkil etmeyeceği, mevcut haliyle projenin canlı ortama alınmak suretiyle e-ticaret uygulaması olarak faaliyete geçirilebilmesinin mümkün olduğu tespit edilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında mahkemece, sözleşmenin 4.2.maddesindeki “sözleşmeye barındırma (hosting, server) hizmetleri ve network hizmetleri dahil değildir.” şeklindeki ve aynı sözleşmenin yukarıda açıklanan 5.maddesindeki sistemin barınacağı sunucuyu (server) temin etme yükümlülüğünün davacıya ait olduğu yönündeki düzenlemeler ile denetime elverişli bilirkişi kurulu raporundaki, işin gecikme nedeninin sunucunun davacı yanca 01/06/2013 tarihinde temin edilmesi ve davalıya 03/06/2013 tarihinde teslim edilmesinden kaynakladığı, işin %95 oranında tamamlandığı yönündeki tespiti gözetilerek işin gecikmesindeki kusurun davacı tarafta olduğu, bu nedenle sözleşmenin davacı yanca feshinin haksız olduğu, bu itibarla TMK’nın 2.maddesi uyarınca davacı yanın maddi tazminat talebinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2019 tarih ve 2014/172 Esas, 2019/1305 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.