Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/70 E. 2022/2012 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/70
KARAR NO: 2022/2012
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2016/687 Esas, 2019/1428 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili davacı şirketin davalının … ve …yapımı işinde alt taşeron olarak çalıştığını, söz konusu işin peyzaj projesini ve bu işin uygulama işlemlerini gerçekleştirdiğini, bu ticari ilişki kapsamında çeşitli sözleşmeler ve kesilmiş faturalar uyarınca satışı yapılan mallar verildiğini, tasarım uygulama montaj, bakım onarım hizmetleri işlerinin yapıldığını, davacının üzerine düşen tüm edimleri yerine getirdiğini, akabinde yapılan iş karşılığı ödemelerin yapılması için ile ilgili davalı tarafa Beyoğlu … Noterliği’nin 13/05/2015 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, ancak davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ancak davalı yanın haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, söz konusu sözleşme ve faturaların …Tur.İth. İhr.San. ve Tic Ltd.Şti adına kesilmesine rağmen bu şirketin müvekkili …. şirketinde birleştiğinden icra takibi ve davanın bu şirket adına ikame edildiğini, ayrıca davalı şirketin yetkililerince 07/10/2013 tarihinde kesin kabule yönelik peyzaj paftalarının da onaylandığını, bu onaya müteakip 01/12/2014 tarih ve 5 numaralı hakedişin davalı tarafından düzenlenerek davacı şirkete ödendiğini, bu nedenlerle davalının itirazının iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili … San. ve Dış A.Ş.nin 2015 yılı Olağan Genel Kurulu kararıyla tam bölünmeyle ortadan kalktığını, bu bölünmeden sonra kurulan … A.Ş.nin eski şirketin yerini aldığını, davalı ile davacı şirket arasında tanzim edilen Taşeron Sözleşmesi uyarınca davalının İstanbul İli, Eyüp İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde yapımını üstlenmiş olduğu Vialand İnşaatı kapsamında peyzaj işlerinin yapımını davacının üstlendiğini, davacının Vialand İnşaatı peyzaj işlerini sözleşme ve sözleşme ekleri, teknik şartname, yönetmelik, yasal mevzuat ve ilgili diğer dökümanlara göre teklif edilen birim fiyat üzerinden fen ve sanat kaidelerine uygun olarak yapmayı üstlendiğini ancak bu taahhüdü yerine getiremediğini, ayıplı ve eksik iş teslim ettiğini, davalı müvekkilinin davacı yanın işteki eksiklikleri tamamlaması için çözüm yolları aradığını, ancak davacının hiçbir iyileştirme veya düzeltme yoluna gitmediğini, davacının iddia ettiği gibi bir alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında 31/01/2013 tarihinde … İnşaatı Peyzaj işleri ile ilgili taşeron sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşme uyarınca davacının edimlerini yerine getirdiği, buna ilişkin faturalar düzenlediği, bu sözleşme kapsamında davacı tarafından yapılan işlere karşılık davacının bakiye alacağının ödenmesi için davalıya ihtarname gönderildiği, alacağını alamayan davacı şirket tarafından alacağın tahsili için icra takibi yapıldığı, yapılan bilirkişi incelemesine göre davacının davalıya yaptığı iş nedeniyle davalıdan 415.713,43 TL alacağı bulunduğu, davalı tarafın ayıp iddiasını ispat edemediği, asıl alacak için davalının yaptığı itirazın yerinde olmadığı, davacının işlemiş faiz talebinden feragat ettiği, alacağın faturaya dayalı likit alacak olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 415.267,55 TL asıl alacak için yaptığı itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, davacının işlemiş faiz talebi ile ilgili davanın feragat nedeniyle reddine, kabul edilen alacağın %20’si olan 83.053,51 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davanın 21/06/2016 tarihinde … San. Ve Dış. Tic. A.Ş.’ye karşı açıldığını, cevap dilekçelerinde belirtildiği üzere … İnşaat’ın 30/06/2016 tarihinde tescil edilen 2015 yılı Olağan Genel Kurulu kararı ile tam bölünmeye uğrayarak ortadan kalktığını, bu bölünmeden sonra kurulan şirketlerden birisi olan dava dışı … A.Ş.’nin tam bölünme sözleşmesi uyarınca eldeki uyuşmazlık konusu işi devir aldığını, taraflarınca cevap dilekçesi ile birlikte bu şirketin de vekaletnamesinin ibraz edildiğini, buna rağmen Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak olayın açığa kavuşturulması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, mahkeme tarafından aleyhine hüküm kurulan …’nin de tam bölünme sonucu kurulan şirketlerden biri olduğunu, bununla birlikte tensip zaptının … İnşaat adına düzenlenmiş olmasına rağmen dava dosyasında … İnşaattan … Projeye taraf değişikliğinin nasıl yapıldığı anlaşılamadığını, konuya ilişkin ne bir ara karar ne de gerekçeli kararda bir açıklama bulunmadığını, yargılama esnasında bilirkişiler tarafından da ticaret sicilinden terkin edilmiş olan … İnşaat defterlerinin incelendiğini, Ticaret Sicilinden terkin edilmiş bir şirket aleyhine hüküm kurulamayacağı gibi şu haliyle mahkemece taraf teşkiline ve … Projenin davaya dahil edilmesine ilişkin bir ara karar bulunmadığından hükmün usulen hatalı olduğunu, bu haliyle davanın öncelikle husumet yokluğundan usulden reddinin gerektiğini, 5 nolu son hakediş raporunun 01/12/2014 tarihli olduğunu, müvekkili şirketin peyzaj müdürünün bu tarihten önce, işin devam ettiği esnada bizzat davacı şirket yetkilisi …’e ayıp ve eksik ifaları bildirdiğini ve bu e-postaların ekinde ilgili resimleri paylaştığını, buna göre müvekkil şirketin 18 ve 20/03/2013 tarihli e-postada … bölümünde müvekkili şirketçe işaret edilen bölgelerde dikim ve sulama işlerinin başlamadığı, rekreasyon bölgesinde başlayan sulama kanallarının kapatılmadığı, mesai saati içinde personelinin sahada olmadığının bildirildiğini, davacı şirketin cevabı üzerine proje sahasının müsait olmasına rağmen dikim işleminin yapılmadığının bildirildiğini, 26/03/2013 tarihli e-postada rekreasyon alanı komşu bölgelerde yapılan bitkilendirmenin çok sık olduğu, daha seyrek dikim yapılması gerektiği, dikim yapılmadan önce peyzaj ekibinden onay alınması gerektiği, belirtilen alanlarda derhal sökümlerin yapılması gerektiğinin bildirildiğini, 20/04/2013 tarihli e-postada çim alt toprağı olarak kullanılan toprak karışımında dere mili karışım oranına uygun karıştırılmadığı, toprak oranının azaltıldığı, konuyla ilgili uyarılara rağmen aynı şekilde devam edildiğinin bildirildiğini ve ekinde ilgili resimlerin paylaşıldığını, yine 18/09/2013 tarihinde ise proje sahasındaki eksikliklerin raporlandığını ve davacı yana iletildiğini, mahkeme tarafından düzenlenen keşfe yukarıda anılan e-postaları gönderen müvekkili şirket peyzaj müdürünün e postadaki ifadeleri ispatlar fotoğrafları bilirkişiler ile paylaştığını, buna rağmen bilirkişi raporunda bu hususların hiç değerlendirilmediğini, hatta kök raporda %1 ayıp olduğu beyan edilip sonra ek raporda bu ayıbın işin teslim anına ilişkin olmadığı ve teslim anında ayıp olmadığı yönünde beyan bildirildiğini, bu hatalı tespit içeren raporlara dayanılarak verilen hükmün de eksik inceleme sonucu verildiğini, mahkemesince yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca en azından nefaset indirimi uygulanması gerektiğini, mahkemenin müvekkili şirket tarafından ayıplı ve eksik ifanın ispatlanamadığı yönündeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında 31/12/2014 tarihli, 154.268,53 TL tutarlı faturanın müvekkilinin ticari kayıtlarına da işlenmediğinin tespit edildiğini, bununla birlikte bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda bu tutar yönünden de bir ayrım yapılmadığını ve bu meblağın da davacı alacağı olarak kabul edildiğini, ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 222. Maddesinin 3. fıkrasındaki “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” şeklindeki düzenleme gereğince yalnızca ilgili faturaya dayanarak davacı yanın 154.268,53 TL tutarında alacağı olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, davacı yanın bu faturanın müvekkili şirkete tebliğ edildiğini ispatlayamadığını, bu kapsamda davacı tarafın 31/12/2014 tarihli fatura kapsamında iddia etmiş olduğu 154.268,53 TL tutarlı alacağın müvekkili defterlerinde hiçbir şekilde yer almadığını, dolayısıyla davacının defterlerinin müvekkili davalı şirketin kayıtları ile örtüşmediğini, netice itibarıyla, ilgili faturanın kabul edildiğine ilişkin dosyada mübrez senet veya kesin delil bulunmadığını ve faturanın tebliği ispatlanamamışken davacının talebi doğrultusunda 154.268,53 TL tutarında alacağı olduğunun kabulünün hukuka aykırı olduğunu, uyuşmazlık konusu alacağın likit olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı ile … Turz. San. ve Dış A.Ş. arasında 31/01/2013 tarihinde imzalanan … İnşaatı Peyzaj Taşeron Sözleşmesi ile davacı taşeron sıfatıyla, davalının yapımını yüklendiği … ve … projesinin peyzaj yapım işini üstlenmiştir. Davacı sözleşme uyarınca üstlendiği edimini yerine getirdiği halde bakiye iş bedelinin ödenmediğini ileri sürerek eldeki davalı açmıştır. Davaya cevap veren ve mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuran … vekili ise, davanın 21/06/2016 tarihinde … Dış. Tic. A.Ş.’ye karşı açıldığını, cevap dilekçelerinde belirtildiği üzere … İnşaat’ın 30/06/2016 tarihinde tescil edilen 2015 yılı Olağan Genel Kurulu kararı ile tam bölünmeye uğrayarak ortadan kalktığını, bu bölünmeden sonra kurulan şirketlerden birisi olan dava dışı … Gayrimenkul Geliştirme A.Ş.’nin tam bölünme sözleşmesi uyarınca eldeki uyuşmazlık konusu işi devir aldığını, mahkeme tarafından aleyhine hüküm kurulan ve vekilleri oldukları … ‘nin de tam bölünme sonucu kurulan şirketlerden biri olduğunu, bununla birlikte tensip zaptının … İnşaat adına düzenlenmiş olmasına rağmen dava dosyasında … İnşaattan, … Projeye taraf değişikliğinin nasıl yapıldığının anlaşılamadığını, konuya ilişkin ne bir ara karar, ne de gerekçeli kararda bir açıklama bulunmadığını belirtmiştir. Bu kapsamda Dairemizce yapılan incelemede; 6102 sayılı TTK’nın 159. Maddesinde ” Bir şirket tam veya kısmi bölünebilir. a) Tam bölünmede, şirketin tüm malvarlığı bölümlere ayrılır ve diğer şirketlere devrolunur. Bölünen şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını ve haklarını iktisap ederler. Tam bölünüp devrolunan şirket sona erer ve unvanı ticaret sicilinden silinir.” şeklindedir. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekildir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesi hükmüne göre tüzel kişiler hak ehliyetine sahiptirler ve dolayısıyla davada taraf olabilme ehliyeti de ancak, tüzel kişiliği bulunan yapılanmalar için geçerlidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06/06/2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin son bulması ile artık eski tüzel kişinin taraf ehliyetinin son bulacağı tartışmasızdır. 6100 sayılı HMK’ nın 114/1-d maddesinde ise açıkça dava ve taraf ehliyetinin dava şartı olduğu düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi uyarınca, ancak karşı tarafın açık rızası varsa veya maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan bir talebin bulunması halinde karşı tarafın rızası aranmaksızın taraf değişikliği yapılabilecektir. Somut olayda, davanın kime yöneltileceği konusuna gelince, eldeki davanın davacının sözleşme akdettiği şirket veya bu şirketin TTK hükümleri gereğince tasfiye edilmesi veya yine aynı yasa hükümleri gereğince başka bir nedenle faaliyetlerinin sonlandırılması sonrasında bu şirketin devamı niteliğinde bulunan şirkete karşı yöneltilmesi gerekmektedir. Davalı yanca dosyaya sunulan Ticaret Sicil Gazetesinden; davacı ile sözleşme imzalayan … İnş. Taah. Turz. San. ve Dış. Tic. A.Ş.’nin 2015 yılı Olağan Genel Kurulu kararı ile tam bölünme yoluna giderek … Gayrimenkul Geliştirme AŞ, … ve … San. ve Tic. A.Ş. olarak şirketlere ayrıldığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece … İnş. Taah. Turz. San. ve Dış. Tic. A.Ş.’nin külli halefleri sıfatıyla, ticaret sicil gazetesinde yazılı … Gayrimenkul Geliştirme AŞ, … ve … Elemanları San. ve Tic. A.Ş.’ne davanın yöneltilmesi için davacı yana süre ve imkan tanınması, bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra, anılan şirketlerden savunma ve delillerinin sorulması ve şirketin tam bölünmesine ilişkin sözleşmelerin temin edilmesi akabinde dava konusu sözleşme ilişkisinden hangi şirketin sorumlu olduğunun belirlenmesi ve usulü eksikliklerin giderilmesinden sonra işin esastan incelenmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarih, 2016/687 Esas, 2019/1428 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.