Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/617 E. 2023/517 K. 19.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/617
KARAR NO: 2023/517
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2017/552 Esas, 2019/1378 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 19/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-karşı davalı vekili, taraflar arasında 11/11/2016 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme gereğince davalı iş sahibinin inşaa ettiği “…” adlı projede, bu inşaata özel renk ve nitelikte üretilecek “radyatör imalatının” davacı tarafından üstlenildiğini, iş bedelinin 386.340,00 TL olarak belirlendiğini, davalının 190.000,00 TL ödemede bulunduğunu, ancak bakiye bedeli ödemediğini, davacı tarafından alınan 190.000,00 TL’lik ödeme karşılığında aynı bedelle davalıya teminat senedi verilip işe başlandığını, ancak Kartal … Noterliğinin 26/04/2017 tarihli ve … sayılı ihtarı ile davalı tarafın daha evvel 2015 yılında bir başka proje için verilen malların ayıplı olduğu iddiası ile yeni imal ettikleri radyatörleri teslim almadığını; Bakırköy … Noterliğinden 04/05/2017 tarihli ve … yevmiye nolu ihtar ettiklerini, sözleşme gereğince özel radyatörleri imal ettiklerini, alacağın kalan 196.340,00 TL’lik kısmını hak ettiğini belirterek, bakiye 196.340,00 TL iş bedeli alacağının ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının peşin ödediği 190.000,00 TL’lik kısım için verilen teminat senedi nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve senedin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili, davacının 2015 yılında bir başka proje diye bildirdiği projenin esasen aynı işin ilk grup teslimi olduğunu, aynı proje için gerçekleştiğini; ilk grubun parasının tamamını ödediklerini, zaten karşı tarafın da bu ilk grup teslim yönünden herhangi bir talebi bulunmadığını; davaya konu ikinci partiye ilişkin teslimden önce 190.000,00 TL’lik ödemede bulunduklarını, ancak ilk parti teslim edilen malların kış gelip çalıştırıldığında, bir süre sonra devamlı su sızdırdığını, patladığını, bu nedenle davacının ürettiği radyatörlerin ayıplı olduğunu kendisine defalarca bildirildiğini, davacı yüklenicinin bir kısım radyatörleri söküp yenilerini taktığını, bir kısmını onarıp taktığını, ancak bir müddet sonra artık herhangi bir şekilde onarım ve değiştirme taleplerini de yerine getirmediğini, teslim alınan ilk grup radyatörlerin hatalarını gidermediğini, davaya konu olan radyatörlerin de aynı şekilde dizayn edilen ve imal edilen radyatörler olduğunu, binalardan bağımsız bölüm satın alanlara karşı çok zor durumda kaldıklarını, davaya konu ikinci parti malları teslim almaktan kaçındıklarını, bu aşama itibariyle teslim almalarının beklenemeyeceğini belirterek, asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; karşı davasında ise, teslim almadıkları ikinci grup mal için yapılan 190.000,00 TL ödemenin iadesine ve binada bağımsız bölüm satın alanlara karşı kaldığı zor durumdan dolayı 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Mahkemece, aynı projenin ilk grup tesliminde davacı tarafından üretilen özel renk ve dizayndaki radyatör imalatının sıkı geçme bağlantı sistemi ile üretildiği, bilirkişi raporu ile bu tür bağlantının radyatörlerde kullanılmaması gerektiği ve kullanılması halinde her zaman sızmanın olabileceği ve tamirinin mümkün olmadığının bildirildiği, davacı tarafın ikinci parti malı da sıkı geçme bağlantı sistemi ile kurduğu, sızdırma yapacağı açıkça belli olan ve tamiri mümkün olmayan bu radyatörleri almamakta davalının haklı olduğu, ilk grup teslimle ilgili bir alacak/iade talebinin bulunmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın ikinci grup teslimle ilgili doğduğu, bu sebeple dava konusu ikinci grup teslim yönünden ayıp ihbarının beklenemeyeceği, kök raporda ilk grup teslim mallar yönünden ancak radyatörler bir müddet kullandıktan sonra ayıbın ortaya çıkacağı ve gizli ayıp niteliğinde olduğunun belirlendiği, bu durum ortaya çıktığında artık davalı – karşı davacının akitten dönmesinin haklı olduğu, Bakırköy … Noterliğinden 04/05/2017 tarihli ihtarla karşı tarafa bildirdiği, davalı taraf haklı olduğundan ödemiş bulunduğu 190.000,00 TL’nin iadesine karar verilmesi gerektiği, bu miktar ödendiği zaman davacı – karşı davalının teminat senedini iade hakkının doğacağı, teminat mektubunun davacı – karşı davalı yükleniciye iadesinin şartlarının oluşmadığı, her ne kadar davacı vekili davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmesi halinde bağımsız bölüm sahiplerinin kullanmakta olduğu radyatörlerin sökülmesi gibi garabet bir durumun ortaya çıkacağını son celse bildirdiği, ilk grup malların teslimi ile ilgili bir ihtilafın bulunmadığı, ihtilafın; davalı – karşı davacı tarafından teslim alınmayan ikinci grup mallara ilişkin olduğu, bu nedenle sökülecek bir radyatörün bulunmadığı; karşı dava yönünden ise davalı tarafın ilk parti mallarda çıkan sorunlar nedeniyle istediği manevi tazminatın bu grup mallar yönünden iade ya da akdin feshinin söz konusu olmadığı ve manevi tazminatın şartlarının bulunmadığı gerekçeleriyle, asıl davanın reddine; karşı davada alacak talebinin kabulüne ile, 190.000,00 TL’nin 08/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacı – karşı davalıdan alınıp, davalı – karşı davacıya verilmesine, davalı – karşı davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı karşı-davalı vekili istinafında, mahkemece taraflar arasındaki ihtilaf ve ispat konusunda yanılgıya düşüldüğünü, taraflar arasında ihtilafın 11.11.2016 tarihli sözleşmeden kapsamında çözümlenmesi gerektiğini, davalı-karşı davacı; taraflar arasında daha önce akdedilen ve ifa edilen 2015 tarihli sözleşmeye çözümleme yapılmasının hatalı olduğunu, 2015 tarihli sözleşme gereğice edimlerin yerine getirildiğini, davalı tarafından ayıp ihbarının usulüne uygun olarak yapmadıklarını, mahkemece öncelikli davalı tarafından usulüne uygun ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığının incelenmesi gerektiğini ancak bu hususta inceleme yapılmadığını, davalı şirketin ayıp ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, davalı karşı davacı taraflar arasındaki ilk sözleşme kapsamında ilk teslim aldığı mallar yönünden ayıp oluştuğunu belirterek son sözleşme gereğince ayıp ihbarında bulunulmadığını, dava konusu sözleşmenin feshedilmediğini, davalının ürünleri teslim almaktan imtina etmesinin hukuki bir gerekçesinin olmadığını, ayıplı ürün bulunması halinde davalının seçimlik haklarından birini kullanması gerektiğini, ürünlerin ayıpsız olduğu belirtilmesine rağmen mahkemece sözleşme kapsamındaki ürünler üzerinde hiçbir inceleme yapılmadan hüküm tesis edildiğini, İstanbul Anadolu 8.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/58 D.İş sayılı dosyasında mahkemece mahallinde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiden rapor alındığını, mahkemece mahallinde yapılan keşif neticesi alınan bilirkişi raporuyla tespit raporu arasında çelişki bulunmasına rağmen mahkemece hüküm kurulduğunu, mahkemece çelişkiyi giderecek yeni bilirkişiden rapor alması gerektiğini, davacı-karşı davalı tarafından üretilen radyatörlerin Türk Standartları Enstitüsü’ne hem de tarafsız bir mekanik firmasına test ettirildiğini ve hiç bir sorun olmadığının anlaşıldığını, davacı-karşı davalı tarafından üretilen radyatörlerin tamamının kalibrasyonlu, manometre takılı test havuzunda 13 bar teste tabi tutulduğunu, ayrıca radyatörlerle ilgili olarak …’tan rapor alındığını, tüm raporlarda ayıplı bir imalat olmadığının tespit edildiğini, keşif esnasında davalı şirket çalışanlarınca ne şekilde söküldüğü belli olmayan karanlık bir odadan çıkarılan radyatörlerin bilirkişi heyetine gösterildiğini, mahkemece dairelerdeki radyatörlerinde incelenmesi gerekmesine rağmen bu incelemenin yapılmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesinin açıkça hukuka aykırı olması nedeniyle silahların eşitliği ilkesine aykırı davranıldığını ve hukuki dinlenilme hakkına uygun bir yargılama yapılmadığını, 11.11.2016 tarihli sözleşmeye göre hazırlanan ve teslimine hazır olunan radyatörlerin ayıpsız olduğu ve alınmaktan imtina edilmesinin haksız olduğunu, mahkemeden bu ürünler üzerinde inceleme yapılması taleplerinin yerine getirilmediğini, mahkemece alınan kök ve ek raporların bilimsellikten uzak olduğunu, bilirkişiler hiç bir teknik inceleme yapmaksızın davacı-karşı davalı haksız olduğuna ilişkin duygu ve düşüncelerini rapora dizayn etmeye çalıştıklarını, sıkı geçme yöntemiyle üretilen radyatörlerde sızıntı beklendiğinin ve tamirinin mümkün olmadığının raporda yazıldığını, ancak takılı vaziyette bulunan ya da davacı-karşı davalı tarafça teslime hazır olan radyatörler üzerinde hiç bir inceleme yapılmadan ve de tesisat incelenmeden rapor hazırlandığını, bilirkişi raporunda “sıkı geçme yöntemi tekniğinin yanlış olduğu ve sızıntıların bekleneceği” şeklindeki varsayımsal ifade ile rapor oluşturduklarını, mahkemece 190.000,00 TL ödemenin iadesine karar verildiğini ancak davalı karşı davacının böyle bir talebinin olmadığını, maddi tazminat hakkında hüküm kurulmadığını, davalı karşı davacının ıslah ile talebini 170.000,00 TL arttırdığını ve 170.000,00 TL için harç yatırdığını, bedel iadesi yönünden toplam talebi bununla birlikte ancak 180.000,00 TL olabilecekken mahkemece talepten fazlasına hükmedildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı karşı davacı istinafında, davacı-karşı davalı ile karşı yan arasında iki adet sözleşme imzalandığını, ilk sözleşmeye dayalı olarak alınan ürünlerin büyük çoğunluğunun su sızdırdığını, onarım yapılanların da sızıntı yapmaya devam ettiğini, su sızıntıları nedeni bağımsız bölümde oturan müşterilerinin eşyalarına zarar verildiğini, satış aşamasında olan proje önemli derecede imaj kaybına uğradığını, ürünlerin ihtiyaca cevap vermeyeceği anlaşılınca ikinci sözleşmenin derhal feshedildiğini, ilk sözleşme için fazla hakları saklı tutularak 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat talep edildiğini, ikinci sözleşme için ise ödenen 190.000,00 TL’nin iadesini talep ettiklerini, mahkemenin ise “ilk grup teslimle ilgili bir alacak/iade talebinin bulunmadığı, ihtilafın ikinci grup teslimle ilgili olduğu”şeklindeki gerekçe ile sadece 190.000,00 TL’nin iade edilmesine, maddi ve manevi tazminat talebimizin reddine karar verildiğini, mahkemenin ürünlerin ayıplı olduğu ve ihtiyaca cevap vermeyeceği kanaatinin doğru olduğunu, ürünlerin hatalı olduğuna dair dosyada mübrez üç bilirkişi raporu bulunduğunu, bunlardan ilkinin İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/58 D.İş No’ lu dosyası ile Makine Mühendisi …’ten, ikincisi dava dosyası ile İnşaat Mühendisi … ve Makine Yüksek Mühendisi ve Kaynak Uzmanı … dan, üçüncüsü de yine huzurdaki dosyadan ek rapor şeklinde alındığını, her üç raporda da ürünlerin hatalı üretildiğinin ve değiştirilmesi gerektiğinin bildirildiğini, ilk gurp teslim ile ilgili maddi ve manevi tazinat talep ettikleri halde esaslı yanılgıya düşülerek bu yönde bir ihtilaf olmadığı gerekçesi ile tesis edilen kararın bozulması gerekeceğini, dava konusu işin ticari nitelikte olduğunu, tarafların her ikisinin de tacir olduğunu, ticari faize hükmedilmesi yerine yasal faize hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Asıl davada davacı-karşı davada davalı yüklenici; asıl davada davalı-karşı davada davacı ise iş sahibidir. Somut olayda, taraflar arasında 2015 tarihli ve 11.11.2016 tarihli radyatör üretimi ve teslimine ilişkin iki ayrı sözleşme imzalanmıştır. İlk sözleşme gereğince ürünler teslim edilmiş ve bir kısım ayıp iddiaları sebebiyle bir kısım ürünler davacı yüklenici tarafından değiştirilmiş veya onarılmıştır. Asıl dava konusu 11.11.2016 tarihli ürünlerin ise davacı tarafından üretilmiş ancak ihtarnameye rağmen davalı tarafından teslim alınmamış olduğu anlaşılmaktadır. Yüklenicinin açtığı asıl davanın konusunun ikinci sözleşme gereği üretilen ürünlerin bakiye iş bedeli olan 196.340,00 TL’nin tahsili, yapılan ödeme nedeniyle davalıya verilen 190.000,00 TL teminat senedi için borçlu olunmadığının tespiti ve senedin iadesi; iş sahibi tarafından açılan karşı davanın konusunun ise ikinci sözleşme gereğince yükleniciye ödenen 190.000,00 TL’nin iadesi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece mahallinde keşif yapılmış ise de, bilirkişi kurulunca bir kısım ürünler üzerinde inceleme yapıldığı, dosya kapsamına göre, incelenen ürünlerin ilk sözleşme kapsamında montajı yapılıp teslim edilen ancak sonradan sökülen bir kısım ürünler olduğu anlaşılmaktadır. Asıl dava konusu olan ve halen davacıda bulunduğu anlaşılan ürünler üzerinde herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, ürünlerin ayıplı olup olmadığı hususu değerlendirilmemiştir. Bu durumda, mahkemece keşif yapılmak suretiyle, ikinci sözleşme kapsamında üretilen tüm ürünler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile, ürünlerin ayıplı olup olmadığı, varsa ayıpların iş sahibinin ürünleri kabul edemeyeceği derecede bulunup bulunmadığı, ayıplar bu derecede değil ise, sözleşmenin ekinde belirtilen iş bedellerine ilişkin liste de gözetilerek, ayıplı imalatlar düşüldükten sonra asıl davada davacının bakiye iş bedeli alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi; karşı dava yönünden de ikinci sözleşme nedeniyle davalı-karşı davacı iş sahibince ödenen iş bedelinin iadesi şartlarının oluşup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2019 tarih, 2017/552 Esas, 2019/1378 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 19/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.