Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/606 E. 2020/640 K. 24.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/606
KARAR NO : 2020/640
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2018
NUMARASI : 2017/639 Esas, 2018/1339 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit -istirdat
KARAR TARİHİ : 24.06.2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat talebine ilişkin olup, mahkemece; davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, müvekkili şirket ortağı … ile davalı arasında müvekkilinin adresindeki inşaatın sıva ve şap işlerinin davalı tarafından yapılması konusunda sözleşme yapıldığını, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1240 Esas sayılı dosyası ile müvekkili şirkete yönetim kayyumu atandığını, davalıya, müvekkili şirket ortağı … tarafından 183.950,00 TL’nin şirket çeki ile 600.000,00 TL’nin ise banka havalesi ile ödendiğini, şirket çeklerinden … Bankası Çekmeköy Mimarsinan şubesine ait 30/11/2016 ve 30/12/2016 vadeli çeklerin henüz ödenmediğini, kayyum tarafından şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde davalı tarafından müvekkili şirkete herhangi bir fatura tanzim ve tebliğ edilmediğinin ve sıva ve şap işinin piyasa rayiç bedellerinin çok üzerinde fiyatlandırıldığının tespit edildiğini, bunun üzerine İstanbul Anadolu 20. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1 D.İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, davalıya fazla ödeme yapıldığını ileri sürerek, davalıya şimdilik 5.000,00 TL borçlu olmadıklarının tespiti ile yapılan iş bedelinin üzerinde davalıya yapılan 5.000,00 TL fazla ödemenin faizi ile birlikte iadesine ve davalının elinde bulunan vadesi henüz gelmemiş çeklerin kendilerine teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince müvekkilinin üstlendiği edimlerini yerine getirdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davacı şirketin tüzel kişiliği bitmiş olduğundan davada taraf ehliyeti olmadığı gibi şirket adına dava açan vekilin vekaletnamesinin de yetkisi kalkmış kayyum tarafından verildiği, bu nedenle her iki dava şartının da oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı Tasfiye Halinde ….. San. ve Tic. A.Ş. adına tasfiye Memuru … vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirket hakkında tasfiye kararı verildiğini, şirkete tasfiye memuru atandığını ancak henüz tasfiye sürecinin bitmediğini ve şirketin sicilden terkin edilmediğini, şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiğini, mahkemece şirketin tasfiye sürecinin bitip bitmediği konusunda tasfiye memuruna tebligat çıkartılarak davayı takip edip etmeyeceğinin sorulması ya da en azından Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden tasfiye sürecinin bitip bitmediğinin araştırılması gerekirken mahkemece bu hususlar gözetilmeden hatalı karar verildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, davacı şirket ortağı … ile davalı arasında imzalanan 11.12.2015, 01.02.2016, 18.03.2016 ve 01.04.2016 tarihli eser sözleşmelerinden kaynaklanmaktadır. Davacı şirket iş sahibi; davalı ise yüklenicidir. Davalı yüklenici, davacı şirkete ait İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi adresindeki inşaata sıva ve şap işlerini yapmayı üstlenmiştir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Hükmi Şahsiyetin Devamı” başlıklı 208. maddesinde; “Tasfiye haline giren şirket, ortaklarla olan münasebetlerinde dahi tasfiye sonuna kadar ve ehliyeti 232 nci madde hükmü mahfuz kalmak kaydiyle, tasfiye gayesiyle mahdut olarak hükmi şahsiyetini muhafaza ve ticaret unvanını (Tasfiye halinde) ibaresini ilave suretiyle kullanmakta devam eder.”, yine aynı Kanun’un “Şirket Unvanının Sicilden Terkini” başlıklı 449. Maddesinde; “Tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden terkini tasfiye memurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur. İşbu talep üzerine terkin keyfiyeti tescil ve ilan olunur.” hükümleri düzenlenmiştir. Bu durumda, bir ticari şirketin taraf olarak bulunduğu bir dava devam ederken şirket tasfiye haline girerse, şirketin taraf ehliyeti son bulmaz. Çünkü, şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere devam eder (TTK m. 208, 449). Şirket de davada taraf olarak kalmakta devam eder; ancak, bu halde şirket davada tasfiye memurları tarafından temsil edilir (TTK m. 219, 450) (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, İstanbul 2001). Ortaklık, ticaret sicilinden kaydı silininceye kadar tüzel kişiliğini korur. Bu nedenle, gerek infisah gerekse fesih kararı, ortaklığın sonunu değil, tasfiye işlemlerinin başlangıcını ifade eder.Bir ticaret şirketinin taraf olduğu dava devam ederken şirket tasfiye haline geçerse, şirketi tüzel kişiliği tasfiye amacı ile sınırlı olarak devam edeceğinden, taraf ehliyeti son bulmaz. Şirket davada taraf olarak kalmaya devam eder ancak şirket davada tasfiye memurları tarafında temsil edilir. (Yargıtay 13.HD.’nin 12.3.2002 tarih,2002/975 Esas,2002/251Karar sayılı kararı)Somut olayda, davacı şirketin tasfiye sürecinde olduğu, henüz tasfiye sürecinin bitmediği, şirketin ticaret sicilinden terkin edilmediği ve vekaletname eksikliğinin dava sırasında giderildiği anlaşılmaktadır.6100 Sayılı HMK ‘nın115.maddesinde “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmü düzenlenmiş olup, açıklanan kanun maddeleri gereğince, davacı şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiği ve yargılama sırasında vekaletname eksikliğinin tamamlandığı gözetilerek, yerel mahkemece esas hakkında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2018 tarih, 2017/639 Esas, 2018/1339 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.