Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/605 E. 2021/122 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/605
KARAR NO : 2021/122
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/11/2016
NUMARASI: 2013/1038 Esas, 2016/707 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 20/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan 09/10/2012 tarihli, Balıkesir ili Burhaniye Belediyesi Şehirlerarası Otobüs Terminali yapım işini konu alan taşeron sözleşmesi gereği müvekkilinin takibe konu 30/03/2013 tarih ve … nolu fatura ile ilk hakediş bedeli olan 35.400,00 TL’yi davalıdan talep ettiğini, davalının sözkonusu fatura ve hakedis bedeline mahsuben müvekkilinin banka hesaplarına 15/04/2013 tarihinde 11.984,25 TL, 22/05/2013 tarihinde 4.983,20 TL gönderdiğini ancak fatura bedelinden geriye kalan tutarı ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu … icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, ancak davalının icra takibine “herhangi bir borcumuz yoktur” gerekçesiyle itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, borçlunun icra takibine yaptığı haksız itirazların iptali ile takibin devamına, kötü niyetli borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 09/10/2012 tarihli “Taşeron Sözleşmesi” İmzalandığını ve davacı şirketin Burhaniye Belediyesi Şehirlerarası Otobüs Terminali İşinin mekanik kısmının anahtar teslim ve götürü usul ile yapımını üstlendiğini, sözleşenin 8. maddesi ile müvekkilinin davacıya yapacağı ödemelerin hükme bağlandığını, bu maddeye göre Burhaniye Belediyesi kontrol heyetinin, müteahhit firma sorumlusu ve taşeron firma sorumlusunun yapılan işi kontrol ederek kontrol heyeti tarafından yapılan iş teslim alındıktan sonra yaptığı imalatın %90’ının o ay düzenlenen hak edişle verilmek üzere ödeme yapılacağını, davacı şirketin bir ödeme hak edip bunu talep edebilmesi için belirtilen usulde hak edişinin düzenlenmiş olması gerektiğini, madde hükmüne göre davacının katılımı ile gerçeklesen bir hak edis bulunmadığını, davacının üstlendiği işe ilişkin müvekkili ile Yapı Denetim Mühendisinin katılımı ile 05/03/2013 tarihli 15.825,00 TL bedelli bir hak ediş bulunduğunu, bunun dışında davacının ödeme talep edeceği herhangi bir hakediş bulunmadığını, müvekkilinin de bu hak ediş ödemesini sözleşmede kararlaştırılandan daha fazla olarak ve davacının da kabul ettiği üzere 15/04/2013 ve 22/05/2013 tarihinde toplam 16.967,00 TL olarak ödediğini, davacının bu hak edişten sonra yapmış olduğu bir imalatın bulunmadığını, Burhaniye Belediyesinin 27/06/2013 tarihinde Burhaniye Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/16 D. iş dosyası ile yapım işinin mevcut durumunu tespit ettirdiğini, bu tespitte düzenlenen raporun 12. ve 13. sayfalarında mekanik tesisat işlerinin mevcut durumunun tespit edildiği, tespit sonuçlarına göre mekanik işlerin toplam imalata oranının %9,48 olduğu ve bunun yalnızca %1,23’ünün tamamlandığı, bu kısmın hak edişe bağlandığı ve ödemeninde izah edildiği üzere yapıldığını, davacı şirketin davaya konu ettiği faturayı müvekkili şirketin daha sonra nasıl olsa işler tamamlanır saikiyle itiraz etmeksizin aldığını, ancak daha sonra davacı şirketin yüklendiği işleri yapmadığını, davacının alacağına dayanak aldığı sözleşme gereğince fatura ettiği işleri yaptığını ispatlaması gerektiğini belirtilerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacı tarafın usulüne uygun ticari defterlerine göre davalıdan 69.930,11 TL alacaklı olduğu, davalı tarafça ticari defterlerinin sunulmaması, dava dilekçesinde açıkça davalı yanın ticari defterlerine dayanıldığının ve delil olarak kabul ettiklerinin belirtilmesi karşısında HMK’nın 224.maddesi hükmü gerektiği, bu nedenle bilirkişinin imalat çerçevesinde yaptığı alacak-borç değerlendirme ve hesaplamasının dikkate alınmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalı tarafın İstanbul Anadolu…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile 18.432,55 TL asıl alacak üzerinden takip tarihi itibari ile işleyecek yasal faizi ile birlikte takibin devamına, fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine,18.432,55 TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; rapora göre davacının sadece 1.706,10 TL alacaklı göründüğünü, raporun savunmalarının haklılığını ortaya koyduğunu, buna rağmen davacının davasının takip öncesi faiz hariç neredeyse tümüyle kabul edildiğini, buna dair gerekçenini isabetsiz olduğunu, mahkemenin kabulüne gerekçe yaptığı HMK’nın 222/5.maddesinin somut olayda uygulanmasının söz konusu olmayacağını, zira ihtilafa konu faturanın kabul edildiğinin ve müvekkilinin kayıtlarına alındığının zaten taraflarınca beyan edildiğini ama fatura içeriği işlerin yapıldığının ileri sürüldüğünü, bu savunmalarının da dosya kapsamı ile sabit olduğunu belirterek, kararın bozulmasına/düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, eser sözleşmesine dayalı olarak bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.Taraflar arasında, 09/10/2012 tarihli “Burhaniye Belediyesi Şehirlerarası Otobüs Terminali İşinin mekanik kısmının anahtar teslim ve götürü usul ile yapımına” dair taşeronluk sözleşmesinin imzalandığı hususu ihtilaf konusu değildir.Davacı tarafça sözleşme kapsamında yapmış olduğu işin bedelinin bir kısmının ödenmediği ileri sürülmüş, davalı taraf ise sözleşmeye uygun hakedişe dayanılmadığını, dayanılan faturaya konu miktarda işin yapılmadığını, yapılan iş miktarının bedelinin fazlasıyla ödendiğini, takibe dayanak faturanın müvekkili şirket tarafından daha sonra nasıl olsa işler tamamlanır saikiyle alındığını ve itiraz edilmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, yukarıda yazılı olan gerekçeyle HMK’nın 222/5 maddesindeki düzenlemeye dayalı olarak davacı yanın davasını ispat ettiğinin kabulü gerektiğinden bahisle davanın asıl alacak yönünden kabulüne, işlemiş faiz talebi yönünden ise reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2014/1505 Esas, 2015/679 Karar; 2016/3164 Esas, 2017/938 Karar sayılı ve Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/6424 Esas, 2016/3931 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesi hükmüne göre taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir, ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Maddede ibrazdan kaçınma halinde davacının iddiasını ispat etmiş sayılacağı açık bir şekilde belirtilmiştir.İncelemeye konu davada da, davacı tarafça gerek dava dilekçesinde, gerekse cevaba cevap dilekçesinde açık bir şekilde HMK’nın 222/5 maddesine dayanıldığı, karşı tarafın ticari defterlerindeki kayıtların kabul edileceği belirtilmiştir.Mahkemece de bu talep doğrultusunda, 08/04/2015 tarihli 3. celsenin 7. Bent ara kararıyla; “Davacı ve davalı şirkete muhtıra gönderilerek inceleme gün ve saatinde incelemeye esas alınacak yıllara ait ticari defter ve kayıtlarını öncelikle mahkeme kaleminde hazır bulundurmaları fiziki imkansızlık ve talep halinde ise şirket merkezinde hazır bulundurulmalarının belirtilmesine, ticari defter ve kayıtları ibraz etmedikleri takdirde defter ibrazından kaçınmış sayılacakları karşı tarafın delillerini kabul etmiş sayılacakları ve haklarında TTK 83, 84, 85 ve HMK 219-222 maddelerinin uygulanacağı hususunun muhtıraya yazılmasına,” şeklinde ara karar oluşturulmuş ve davalı vekiline bu ara karardaki meşruhat ve ihtaratı içerir tebligat 29/04/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak davalı tarafça söz konusu ticari defterler dosyaya ve bilirkişi incelemesine sunulmamıştır. İstinaf dilekçesinde de bunun aksine bir iddiada ve defterlerin sunulacağına dair bir talepte bulunulmamıştır.Buna göre, davacı tarafın delillerini davalı şirketin ticari defterlerine hasretmesi, mahkemece 08/04/2015 tarihli celsede taraflara HMK 222/5. maddesi uyarınca defterlerini ibraz için ihtaratlı kesin süre verilmesi ve buna dair tebligatın davalı vekiline tebliğ edilmesine rağmen defterlerin ibraz edilmemesi karşısında ilk derece mahkemesince bu madde hükmü gereğince davacının davasını ispat etmiş olduğunun kabul edilmesi yerindedir.Kaldı ki, davalı vekilinin gerek yargılama sırasındaki gerekse istinaf dilekçesindeki beyanlarına göre, davacı tarafından takibe dayanak yaptığı fatura davalı tarafça itiraz edilmeden ticari defterlerine kaydedilmiş olup, buna dair ikrar davalı tarafı bağlamaktadır.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/3890 Esas, 2018/368 Karar sayılı ilamında; “Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp, sözleşmenin ifası safhasıyla ilgili olduğundan, faturanın sözleşmeyi değiştirir nitelikte olmaması ve sözleşmeye uygun biçimde düzenlenmesi gerekir. Bu nedenle, sözleşmeye aykırı düzenlenmiş faturaya itiraz edilmemesi aleyhe sonuç doğurmaz. Ancak fatura kabul edilerek ticari defterlere işlenmiş ise, faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılacağından ticari defterlere itibar edilerek iş bedeli miktarı belirlenir. Ticari defterlerin kesin delil olması da bu sonucu gerektirir. Zira, faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. Fatura karşı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmiş ise burada delil olan fatura değil ticari defterlerdir. Ticari defterler uyumlu olmadığı için lehe delil değeri bulunmasa dahi, karşı çıkılan faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması halinde ticari defter aleyhe delil oluşturacaktır.” şeklinde,Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4742 Esas, 2018/652 Karar sayılı ilamında; ” Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, süre geçtikten sonra iade edilmesi veya ticari defterlere kaydedildikten sonra iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. İtiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kuralla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı taraf faturaların davalı tarafa tebliği edildiğini ve iade edilmediğini bildirmiş ve tebliğ belgeleri sunmuştur. Davalı tarafın beyanları ise faturaların tebliğ edildiğini ortaya koymakta ancak teslim edilmeyen malların faturalarının iade edildiğini savunmaktadır. Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olması (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafın ispat yükü altında olması (HMK 190) nedeniyle, tebliğ edildiği anlaşılan faturalara itiraz edildiği veya süresi içinde iade edildiği olgusundan lehine hak çıkaracak taraf olarak ispat yükü altında olan davalı bunu kanıtlayamamış ve fatura içerikleri kesinleşmiştir. Bu nedenle davanın kabulü gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır.” şeklinde belirtildiği üzere, davalı tarafça itiraz edilmeksizin ticari defterlerine kaydedilen faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılacağından mahkemece verilen karar bu yönüyle de yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/11/2016 tarih ve 2013/1038 esas, 2016/707 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.259,13 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 314,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 944,35 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/01/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.