Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/589 E. 2023/495 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/589
KARAR NO: 2023/495
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2019
NUMARASI: 2017/124 Esas, 2019/983 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2017/122 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 18/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl ve birleşen dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.Asıl davada davacı vekili, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete … İstanbul Şubesi’ne ait 28/12/2015 keşide tarihli, … numaralı, 140.000,00 TL bedelli çek verildiğini, çekin keşide tarihinde davalı şirket tarafından hesap bakiyesinin sıfır olduğunu ve bu yüzden daha sonra ödeme yapılacağının talep edildiğini, bunun üzerine müvekkili şirketin ödeme yapılmasını beklediğini, davalı yanca herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine taraflarınca Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/426 Değişik İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, mahkemece ihtiyati haciz taleplerinin kabul edildiğini ve haciz işleminin gerçekleştiğini, daha sonra ihtiyati haczin Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icrai hacze çevrildiğini ancak davalı tarafın bu takibe itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğunu, çekin kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğini, davalı yanca çekteki imzaya itiraz edilmediğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili, müvekkili şirketin davacı yan ile 5 yılı aşkın bir süre ticari ilişkisinin bulunduğunu, müvekkili şirketin 2015-2016 yılı Sonbahar- Kış sezonu için alacağı ürünlere istinaden davacı tarafın dilekçesinde belirtilen çekin verildiğini, ticari alışverişin gereği olan edimlerin ifasında davacı tarafın temerrüde düştüğünü, siparişleri geç, eksik ve ayıplı olarak teslim ederek müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğunu, bu ifa eksikliklerine rağmen müvekkilinin dava konusu çeke istinaden 29/12/2015 tarihinde 30.000,00 TL ve 08/01/2016 tarihinde 20.000,00 TL ödeme yaptığını ve müvekkilinin davacıya çekten dolayı talep edilen miktar kadar borcunun olmadığını, eksik iş nedeniyle katalog üzerinden alınan bir kısım siparişlerinin iptal edilmesinden dolayı müvekkilinin bayilerinin tedariğini yapamadığını, siparişlerden bayan ve bay modellerinden bir kısmını bayilerine gönderemediklerini, ayrıca sipariş edildiği halde davacı yanca fiziki teslimatın yapılmadığını, ancak müvekkilinin sezonu kaçırmamak için tüm siparişleri iptal edemeyeceğinden geriye kayan siparişleri teslim alarak satma yoluna gittiğini, müvekkilinin zararı büyütmeme gayreti içine girdiğini, davacının geç mal teslimi nedeniyle kendi müşterilerine siparişlerin geç teslim edildiğini, bu nedenle müvekkili tarafından verilen 10 bayan modelden yalnızca 4 modelin teslim edildiğini, müvekkili şirketin bayan modellerini teslim edemediğinden müşteri kaybı ile karşılaştığını, müşteriler geç geldiği için malların büyük çoğunluğunu iade ettiğini, iade etmeyenlerin ise ancak siparişlerin daha küçük partilerde olması sebebiyle taşıma maliyetlerinin arttığını kargolama tarihindeki USD/Yuan parite esas alınacakken gemiye yüklendiği sıradaki partilerin esas alınmadığını savunarak davanın reddine, davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada davacı vekili, davalı tarafın açık hesabının 559.048,83 TL bakiye verdiğini, bu borcun muavin defteri kayıtlarından da anlaşılabildiğini, davalının hiç ödeme yapmamış olduğu çok sayıda faturadan kaynaklanan alacaklarının bulunduğunu ve aynı zamanda davalı tarafından ödeme amacıyla verilen çeklerin de karşılıksız çıktığını, borcun ödenmemesi üzerine taraflarınca davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin iptaline ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili, taraflar arasında beş yılı aşkın ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirketin 2015-2016 yılı Sonbahar-Kış sezonu için sipariş verildiğini, işin eksik ve ayıplı yapıldığın savunarak davanın reddine, davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı yanın icra takibi ve davaya konu olmak üzere davacı yana keşide etmiş olduğu 140.000,00 TL’lik çeke mahsuben, banka havale dekontlarında ilgili çeke istinaden ödeme yapmış olduğuna dair açıklaması mevcut olmak üzere iki kalem halinde davacı yana toplam 50.000,00 TL ödediği, davacı yanın davalının çeke istinaden ödemiş olduğu 50.000,00 TL’yi çekten alacağa ait takip ettiği 101. Alınan Çekler hesabında muhasebeleştirilmesi gerekirken davalı tarafa ait cari (açık) hesap olan 120. Alıcılar hesabı altında muhasebeleştirdiği, bu itibarla davacının davalıdan icra ve davaya konu 140.000,00 TL asıl alacak tutarındaki çekten dolayı 90.000,00 TL asıl alacağının tespit ve hesap edildiği, davacının davalıdan asıl davada 138.47 TL islemiş faiz olmak üzere toplam 90.138.47 TL alacaklı olduğu, fazlaya ilişkin talebin ödendiği, birleşen dava yönünden ise, davalı yanın kendi ticari defterlerine göre davacıya davaya konu çekten bakiye 90.000,00 TL borcu dışında 606.318,79 TL daha açık (cari) hesapta borçlu olduğu, taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının 559.048.83 TL alacaklı olduğunun kabulünün gerekeceği, davalı tarafın geç teslim ve ayıp iddiasına ilişkin olarak yapılan incelemede, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlamanın yükleniciye, eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfetinin ise iş sahibine ait olduğunu, ancak yargılama sırasında iş sahibi olan davalının, ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünleri satıldığından bahisle bilirkişi incelemesine sunulmadığı, ayıpla ilgili tarafsız kişi veya kurumlarca yapılmış herhangi bir tespit raporunun da dosyaya sunulamadığı, aynı şekilde siparişlerin gec ve eksik teslim edildiğine dair dosyaya yeterli delil bulunmadığı ve alacakların likit olduğu gerekçesiyle asıl dava yönünden; davanın kısmen kabulü ile; Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile, 90.000,00 TL asıl alacak, 138,47 TL işlemiş faiz ve 400,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 90.538,47 TL üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile 90.538,47 TL alacağın %20’si oranındaki 18.107,60 TL icra ikar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, birleşen dava yönünden; Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile 559.048,83 TL asıl alacağın %20’si oranındaki 111.809,76 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, 29/12/2015 tarihinde 30.000,00 TL ve 08/01/2016 tarihinde ise 20.000,00 TL olmak üzere … nolu çeke istinaden ödeme yapıldığının beyan edildiğini, ancak, davalı tarafın yapmış olduğu bu ödemelerin söz konusu çeke istinaden olmayıp, müvekkili şirket ile arasındaki ticari ilişki nedeni ile davalının önceki borçları için müvekkili şirket tarafından hesaptan mahsup edildiğini, söz konusu çeke ilişkin herhangi bir ödeme bulunmadığını, zira Borçlar Kanunu’nun 102. Maddesi gereğince makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödemenin, muaccel borç için yapılmış sayılacağını, birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, söz konusu ödemenin çeke ilişkin olduğuna dair belirti olmadığı gibi, buna ilişkin müvekkilinin elinden sadır olmuş bir makbuz da bulunmadığını, davalının sunmuş olduğu havale dekontlarının, Borçlar Kanunu’nda belirtilen makbuz kapsamına girmediğini, defterlerinin kapanış onaylarını ibraz edemeyen davalı yanın defterlerinin TTK anlamında usulüne uygun tutulmadığından sahibi lehine delil niteliğinde olamayacağını, asıl ve birleşen davalar yönünden tek uyuşmazlık noktası olan 50.000,00 TL’ lik ödemeyi kendi defterine işlemeyen davalı yanın defterleri aleyhine delil oluşturacağından müvekkilinin ise tüm defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu tespit edilmiş iken, her iki dava da ispatlanmış iken kısmen red kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kısmen red bakımından diğer hukuka aykırılıklara ilişkin olarak; 20/09/2018 tarihli bilirkişi raporununda birleşen dava ile ilgili davalının ticari defterlerinin incelenmesi sonucu olarak 606.318,79 TL, müvekkili şirketin defterlerinin incelenmesi sonucu olarak ise -daha önceden yapılan 50.000,00 TL’lik ödemenin düşülmesi nedeniyle- 559.048,83 TL alacaklarının olduğuna dair tespitte bulunulduğunu, asıl dava için ise “…ödemelerin dava konusu toplam 140.000,00 TL değerindeki çeklere ilişkin yapılıp yapılmadığı hakkında takdirin mahkemeye ait olduğu…” değerlendirmesi yapıldığını, müvekkili şirketin bir ödeme aracı olması nedeniyle çeki alır almaz muaccel olan cari hesabına kaydettiğini, muhasebesel anlamda doğru yöntemin de bu olduğunu, davalının kendi defter kayıtlarına dahi işlemediği bir ödemenin sadece “makbuz” üzerinden değerlendirmeye alınmasının kabul edilebilir olmadığını, çünkü TBK’nın 102.maddesinde “Makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir.” açık hükmü gereğince yapılan toplamda yapılan 50.000,00 TL’lik ödemenin, çeklere mahsuben değil; tarafların aralarında mevcut olan cari hesaptaki bakiyeye mahsuben olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, her ne kadar davalı aleyhine delil niteliğinde olsa da müvekkilinin alacağının varlığının bilirkişi raporları ile ispatlandığını ve ikrar edildiğini, ilgili alacak bakımından defter kayıtlarının da örtüştüğünü belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Asıl ve birleşen davada davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında tekstil ürünü üretim konusunda sözlü eser sözleşmesi akdedilmiş olup, somut olayda taraflar arasında sözlü eser ilişkisi kurulduğuna yönelik bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile, davacı şirket tarafından davalı aleyhinde 140.615,77 TL alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmakta olup. İtirazın iptali konulu asıl davanın konusunu bu icra takibi oluşturmaktadır.Yine davacı şirket tarafından davalı aleyhinde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 559.048,83 TL asıl alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmakta olup, birleşen davanın konusunu da bu icra takibi oluşturmaktadır. Davacı yanca dava dilekçelerinde asıl davaya konu … Esas sayılı icra dosyasında talep edilen 140.000,00 TL asıl alacağın çek hesabından, birleşen davaya konu 2016/13971 Esas sayılı dosyadan talep edilen 559.048,83 TL tutarındaki asıl alacağın ise cari hesaptan kaynaklandığı belirtilmiştir.İstinaf itirazları kapsamında yanlar arasındaki uyuşmazlık; asıl davanın konusunu oluşturan … nolu 140.000,00 TL bedelli çeke istinaden davalı şirket yapıldığı iddia edilen toplam 50.000,00 TL’lik ödemenin takip dayanağı çeke istinaden yapılıp yapılmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir ( bkz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2022 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 Karar sayılı kararı). Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay (Kapatılan) 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) Somut olayda, davalı yan, istinaf konusunu oluşturan 50.000,00 TL’lik ödemenin … nolu 140.000,00 TL bedelli çeke istinaden yapıldığını ileri sürdüğünden, bu hususu ispat külfeti davalı taraftadır. Bu kapsamda yapılan incelemede; dosya kapsamında bulunan ve davalı yanca delil olarak sunulan ödeme dekontlarından davalı şirket tarafından 29/12/2015 tarihinde 30.000,00 TL ve 08/01/2016 tarihinde 20.000,00 TL ödeme yapıldığı, açıklama kısmında ödemelerin asıl davanın konusunu oluşturan … nolu çeke istinaden yapıldığının yazıldığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece ödeme dekontlarına dayanılarak davalı yanca yapılan 50.000,00 TL’lik ödemenin … nolu çeke istinaden yapıldığının kabulü dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/10/2019 tarih ve 2017/124 Esas, 2019/983 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 853,88 TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 673,98‬ TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde asıl ve birleşen davada davacıya İADESİNE, 3-Asıl ve birleşen davada davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.