Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/577 E. 2023/566 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/577
KARAR NO: 2023/566
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2019
NUMARASI: 2018/852 Esas, 2019/1410 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında kurulan ticari iş ilişkisi sonucunda müvekkili şirketin davalı şirketten cari hesap alacağı bulunduğunu, yanlar arasında 06/03/2012 tarihinde Proje Hizmetleri Sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkili davacının İstanbul İli, Avcılar İlçesi, … Pafta …ve … sayılı parsellerde mimari hizmetler vermesi işini üstlendiğini, karşılığında davalı iş sahibince müvekkiline KDV hariç 120.000,00 TL ödemesinin taahhüt edildiğini, davacı müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği edimlerini yerine getirerek projeyi hazırlayarak davalı yana teslim ettiğini, akabinde de KDV tutarı ile birlikte 141.600,00 TL üzerinden fatura keserek faturanın davalı şirkete posta yolu ile gönderildiğini, davalı şirketin faturayı 20/09/2013 tarihinde teslim aldığını, davalı yanca TTK’nın 21/2. uyarınca faturaya itiraz edilmediğinden faturanın kesinleştiğini, davalı şirket tarafından faturaya istinaden farklı tarihlerde iş bedelinin bir kısmının ödendiğini, ödenmeyen bakiye 71.600,00 TL alacak için müvekkili tarafından davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamsız takip yapıldığını ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ilare sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ime sorumlu tutulmasına üzerinden icra takibi başlatılmış olduğunu, borçlunun borca itirazı neticesinde takibin durduğunu karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davacı yanca üstlenilen edimin eksik ve ayıplı yerine getirildiğini, bu nedenle borca dayanak gösterilen faturanın müvekkili şirket tarafından davacıya iade edildiğini, eksik kalan işlerle ilgili fatura kesilmemesi gerektiğinin de müvekkili şirket muhasebe departmanı tarafından davacı şirket yetkilisine iletildiğini savunarak davanın reddi ile davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafından üstlenilen proje işinde davacı tarafın taahhütlerini tamamen yerine getirdiği, davacı tarafın proje teslimini zamanında yaptığı, davalı tarafın, hem ayıplı iş hem eksik iş olduğu yönünde iddiasının bulunduğu ancak teslim edilen projelerde bir eksiklik olmadığına dair e-posta yazışmalarının dosyada bulunduğu, bununla birlikte davaya konu proje üzerinden yapılan incelemelerde de davacı tarafın taahhütlerini yerine getirdiğinin tespit edildiği, havuz projesinin statik proje ile uyumsuzluğu hususunda da davacı tarafın bir kusurunun olmadığı, davalı tarafından bu hususu ispat edecek yeterlilikte belge sunulmadığı, ayrıca sözleşmenin 6.maddesinde de bu hususta iş sahibine yani davalıya sorumluluk yüklendiği, TMK’nın 6. maddesinin, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içerdiği, tarafların iddialarını kanıtlamakla yükümlü olup, mahkemece itibar edilen bilirkişi kök raporu ile ek raporlarda ayrıntılı olarak tespit edildiği üzere, davacının kesmiş olduğu 141.600,00 TL tutarındaki faturanın sözleşmeye uygun olduğu, davalı tarafça 25/05/2012 tarihinde 20.000,00 TL ve 05/11/2012 tarihinde 50.000,00 TL olmak üzere toplam 70.000,00 TL nakit ödeme yapıldığı, davacı tarafın 71.600,00 TL alacağı olduğunun sabit olduğu ancak takipte 70.000,00 TL asıl alacak talep edildiği, bu miktarla bağlı kalınarak faiz talebinin yerinde olmadığı, alacak yargılamayi gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talep erilemeyeceği gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulü ile, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki takibin 70.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, faize ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, taraflarınca takip talebinde yazılı faiz tutarına ilişkin itirazın iptali talep edilmediğini, davaya konu etmedikleri faiz isteminin reddi söz konusu olamayacağından mahkeme kararının bu yönüyle hatalı olduğunu, faiz yönünden karar verilecek ise dahi, takip tarihi itibariyle ticari faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken tümden faiz isteminin reddine karar verilmesinin de yasaya aykırı olduğunu, ayrıca, takip talebinde yazılı faiz alacağı esas alınarak bu yönden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin ve yargılama giderinin bir kısmının müvekkili üzerine bırakılmasına karar verilmesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu, yine müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin de yanlış olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, dava konusu işin taraflarına ayıplı şekilde teslim edildiğini, buna ilişkin davacı tarafa gerekli ihbarların yapıldığını, ihbarın yapıldığı mail yazışmalarının cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu, ancak dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda bu konu hakkında bir değerlendirmede bulunulmadığını, Projenin hazırlanması ve inşaat esnasında davalı müvekkilinin birlikte çalıştığı dava dışı mühendislik şirketi ile toplantılar yapıldığını, yapılan toplantılar sonucunda mühendislerden …ın, davacı … Mimarlık’a mail gönderdiğini, 29/11/2012 tarihli bu mail ile havuz yerinin çakışmadığı ve ilave çalışma gerektiğinin davacı Şirket çalışanı …’e ihtar edildiğini, bu mailin açıkça ayıp ihbarı olduğunu, ancak davacı şirketin bu ihbara karşı bir aksiyon almadığı için müvekkili şirketin kendisinin bir çözüm arayışına girdiğini, yine 11/12/2012 tarihinde davacı şirket yetkilisi …’e mail gönderilerek; imalat esnasında projenin uygulanmasının mümkün olmadığı, kendilerince çözüm bulunmaya çalışılsa da bulunamadığı, alternatif çözüm önerisi gösterilmesinin beklenildiğinin ifade edildiğini, davalı müvekkil şirketin bu eksikliği kendi başına gidermek durumunda kaldığını, yazışmalardan, davacı şirket yetkilisine sorunlardan bahsedilmesine karşın, kendilerinin sorunu çözmeye yönelik bir girişimde bulunmayıp malzeme listesi sorduğunun görüleceğini, müvekkili şirketin kendi iç yazışmalarına bakıldığında da ince işler şefinin mailine cevaben, Genel Müdür tarafından, artık davacı … Mimarlık tarafından yeni bir proje çiziminin beklenmesi gerektiği hususu netleştirilmişse de, davacı şirketin kendisinden beklenen hizmeti sunmadığını, projenin uygulanamaz bir halde yani ayıplı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde borca dayanak olarak gösterdiği faturayı, başlattığı icra takibinde ödeme emrinin ekine koymadığını ve takibe dayanak göstermediğini, üstelik söz konusu faturanın, davalı müvekkili tarafından tarafından davacıya iade edildiğini, davacı tarafın verdiği hizmetlerin sözleşmeye uygun olmadığı eksik ve ayıplı yapıldığı için müvekkili şirketin süresi içerisinde faturayı davacıya iade ettiğini, nitekim eksik kalan işlerle ilgili fatura kesilmemesi gerektiğinin de müvekkili şirket muhasebe departmanı tarafından davacı şirket yetkilisine iletildiğini, bunun yanı sıra; ödeme emrinin ekinde gösterilmeyen delillerin, açılan itirazın iptali davasında delil olarak dosyaya sunulamayacağını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında 06/03/2012 tarihinde Proje Hizmetleri Sözleşmesi imzalanmış olup, bu sözleşme ile davacı yüklenici sıfatıyla davalıya proje hazırlama işini üstlenmiştir. Yanlar arasında sözleşmeye içeriğine, iş bedelinden 71.600,00 TL’nin davacı yana ödenmediğine ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık yapılan işte eksik ve ayıp bulunup bulunmadığının tespiti ve bu iddianın dinlenebilir olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece mahallinde yapılan keşif akabinde mimar … ve inşaat mühendisi … tarafından hazırlanan 19/11/2019 tarihli bilirkişi kurul raporunda, davacı tarafından üstlenilen proje işinde davacı tarafın taahhütlerini tamamen yerine getirdiği, davalı yanın teslim edilen projelerde bir eksiklik olmadığına dair e-posta yazışmalarının dosyada bulunduğu, kaldı ki davaya konu proje üzerinden yapılan incelemelerde de davacı tarafın taahhütlerini yerine getirmiş olduğunun tespit edildiği, ayıplı iş olarak değerlendirilebilecek olan havuz projesinin statik proje ile uyumsuzluğu hususunda da davacı tarafın bir kusurunun olmadığı, davalı tarafından bu hususu ispat edecek yeterlilikte belge sunulmadığı, öte yandan sözleşmenin 6.maddesinde de bu hususta iş sahibine yani davalıya sorumluluk yüklendiği, davalı tarafın eksik ya da ayıplı işin giderimi için dosyaya bir harcama belgesi sunmadığı, davacı yanca davalı adına düzenlenen 141.600,00 TL tutarındaki faturanın sözleşmeye uygun olduğu, faturanın davalıya zamanında ve usulüne uygun tebliğ edildiği, fatura bedeline istinaden, davalı tarafça 25/05/2012 tarihinde 20.000,00 TL ve 05/11/2012 tarihinde 50.000,00 TL olmak üzere toplam 70.000,00 TL nakit ödeme yapıldığı, bu itibarla davacı tarafın 71.600,00 TL bakiye iş bedeli alacağının olduğu belirtilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda, mahkemece yukarıda açıklanan bilirkişi kurul raporu hükme esas alınmak suretiyle davacının yanlar arasında ihtilaf konusu olmayan 06/03/2012 tarihli sözleşme uyarınca edimini eksiksiz ve ayıpsız olarak yerine getirdiği, havuz projesinin statik proje ile uyumsuzluğu hususunda davacı tarafın bir kusurunun bulunmadığı, davalı yanın işin eksik ve ayıplı yapıldığına yönelik iddiasının ispatlanamadığı, davacı yanın davalıdan bakiye 71.600,00 TL iş bedeli alacağının bulunduğuna yönelik tespiti dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun olmuştur. Ancak dosya içeriğine göre davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında 12/09/2013 tarihli 141.600,00 TL bedelli fatura alacağına istinaden Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 70.000,00 TL asıl alacak ile 40.214,52 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 110.214,52 TL’nin tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının vekili aracılığıyla icra dosyasına sunduğu 20/02/2018 tarihli dilekçesiyle takibe, borca ve faize itiraz edildiği ve davacı yanca dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında ” icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına” karar verilmesi talep edilmiş ise de; davacı vekilince dava dilekçesinde harca esas değer olarak 70.000,00 TL asıl alacak miktarının gösterildiği, harcın da bu miktar üzerinden yatırıldığı tespit edildiğinden mahkemece davanın 70.000,00 TL asıl alacak üzerinden kabulüne karar verilmesi ve bu karar gereğince davacı aleyhine vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmemesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilerek talep edilmeyen işlemiş faiz yönünden davanın reddine karar verilmesi ve reddedilen miktar üzerinden davacı aleyhinde vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesi isabetsiz olmuştur. Davacı vekilince icra inkar tazminatı talebinde bulunulmuş ise de; İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Anılan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, alacağın varlığı yargılama ile belirlendiğinden davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin reddine hükmedilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davanın kısmen kabulü ile, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yaptığı itirazın 70.000,00 TL asıl alacak üzerinden iptali ile, takibin bu miktar üzerinden devamına, taraf vekillerinin icra inkar ve kötü niyet tazminat taleplerinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarih ve 2018/852 Esas, 2019/1410 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yaptığı itirazın 70.000,00 TL asıl alacak üzerinden İPTALİ İLE, takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, Davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,Davalı yanın kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 4.781,70 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 644,36 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.137,34 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yapılan 644,36 TL peşin harç, 35,90 TL ilk masraf, 115,50 TL posta ve tebligat gideri, 3.300,00 TL bilirkişi ücretleri, 460,00 TL araç ücreti toplamı, 628,00 TL keşif harcı toplamı olmak üzere toplam 5.183,76 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,3 Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 11.200,00 TL nispi vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE,2-Davalıdan alınması gereken 4.781,70 TL istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 1.195,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.586,27‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE,4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.