Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/541 E. 2023/494 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/541
KARAR NO: 2023/494
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2019
NUMARASI: 2016/931 Esas, 2019/1076 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 18/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında bulunan ticari ilişki nedeniyle müvekkili şirketin davalıdan toplam 140.299,54 TL alacaklı olduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapılmadığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı adına usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi sunulmamıştır. Mahkemece, davacı şirket tarafından ibraz edilen 2013-2014-2015 yıllarına ait ticari defterlerin; T.T.K m.64,66 ve V.U.K. m.220-226’ya göre açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı, defterlerin birbirini teyit ettiği, bilirkişi raporunda yapılan tespitler doğrultusunda davacı şirketin davalı şirketten olan faturalı alacaklarının bir kısmını dava dışı faktoring şirketlerine temlik ettiği ve aldığı çekleri teminat olarak devir ettiği, davacının davalıdan olan alacağı muhasebe kayıtlarına göre 113.503,42 TL alacaklı olduğu, faktoring şirketlerine verilen temliklerle birlikte davalıdan borca karşılık olan çeklerin teminat olarak verilmesi sebebiyle kredinin teminat olarak verilen çeklerin tahsili ile tasfiye edildiği, faktoring şirketlerinin teminat çeklerini tahsil etmeleri ile krediyi kapattıklarından ve davacı tarafça ödeme yapılmasının söz konusu olmadığından fatura alacağında değişiklik olmayacağı, taraflar arasında bulunan ve davalı tarafça da inkar edilmeyen sözleşme hükümlerine göre ödemelerin % 25’inin peşin, %75’inin fatura tarihinden itibaren 60 gün içinde yapılması gerektiği, her ne kadar davacı vekili tarafından işlemiş faiz takip talebinde 26.276,13 TL talep edilmiş ise de bilirkişi raporunda denetime açık yapılan hesaplamada davacının talep edebileceği işlemiş faiz miktarının toplam 24.355,98 TL olduğunun tespit edildiği, her ne kadar davalı vekili tarafından takip dosyasında davalı şirketin vekili aracılığıyla itiraz edilmesi sebebi ile tebligatların usulsüz olduğundan bahisle bir takım itirazlar ileri sürülmüş ve dilekçe ekinde itirazlarını destekler mahiyette Yargıtay kararları sunulmuş ise de, icra dosyası ve dava dosyasının ayrı birer dosya olması, icra dosyasındaki vekaletin dava dosyasına sirayet etmeyeceği, dava açılış tarihi göz önünde bulundurulduğunda 16/07/2016 tarihine kadar borçlunun vekil ile temsil edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belgenin dosya kapsamında mevcut olmadığı, tarafın icra dosyasındaki yer alan vekaletlerin açılan davada mahkemeyi bağlamayacağı, vekilin umumi vekaletname ile yetkilendirilmiş olmasının müvekkilinin talimatı olmadan kendiliğinden tüm davaları takip etme yetkisinin kendisine yüklenemeyeceği, dolayısıyla borçlunun takip aşamasında tayin ettiği vekilin dava açılışında davayı takip edip etmeyeceğinin belli olmadığı, nitekim somut olayda da takip aşamasında itirazı eden vekil ile daha sonradan dosyaya vekalet sunan vekillerin farklı oluşunun bu duruma da örnek teşkil ettiğinden davalı vekilinin sunmuş olduğu Yargıtay kararlarındaki görüşlere iştirak edilmediği ayrıca şirket defterlerinin bilirkişi incelemesine hazır edilmesinin vekillerden beklenilmesinin olağan olmayıp yükümlülüğün davalı şirkete ait olduğu kaldı ki, 10/04/2018 tarihli celsenin 5 nolu ara kararı uyarınca defter incelemesi ara kararına ilişkin tebligatın davalı vekili ile davalı şirket merkezine ayrı ayrı tebliğe çıkarıldığı ve bu tebligatlara rağmen inceleme gün ve saatinde hazır bulunulmadığı hususları da göz önünde bulundurularak yapılan tebligatların ve usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin itirazlarının reddinin gerektiği, davalı tarafından dava konusu sözleşmelerin içeriği ve altındaki imzaya ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi borcun bulunmadığını destekler mahiyette bir delilin de dosya kapsamına sunulmadığı gerekçesiyle, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 113.503,41 TL asıl alacak ve 24.355,98 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 137.859,39 TL alacak ve işleyecek faiz yönünden yıllık % 10,5 oranda TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişken oranlarda işleyecek ticari temerrüt faizi üzerinden devamına, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, hükmedilen asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkili şirkete karşı davacı tarafça başlatılan İstanbul Anadolu….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına müvekkilinin o tarihte vekili bulunan Av…. tarafından vekalet sunularak itiraz edildiğini, Tebligat Kanunu’nun 11. maddesi ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılmasının zorunlu olduğunu, oysa ki; eldeki davaya ilişkin dava dilekçesi, tensip zaptı, duruşma günü bildirir davetiye ve ticari defterlerin incelenmek üzere hazır edilmesine dair tüm tebligatların sadece müvekkili asile yapıldığını, asile tebligat yapılamadığından dolayı da tüm tebligatların tekrar Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre yapılmadığını, dosyada yapılan tüm bu tebligatların usul ve yasaya aykırı olduğunu, usulsüz tebligata dayanılarak davada taraf teşkilinin dahi sağlandığından söz edilemeyeceğini, dosyada mevcut bilirkişi raporlarının usulsüz tebligatlara dayanılarak müvekkili şirketin defter ve belgeleri incelenmeden tek taraflı, sadece davacı tarafın kayıt ve bilgileri göz önüne alınıp inceleme yapılarak davacı şirketin alacaklı olduğu yönündeki tespitin hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan ticari ilişki kapsamında davalının cari hesap ekstresine ilişkin borcunu ödememesi üzerine davacı tarafından davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 13.503,41 TL asıl alacak ve 26.796,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 140.299,54 TL alacağın tahsili için 06/01/2016 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır.Davalı yanca mahkeme kararına karşı hem usulü yönden hem de esasa ilişkin olarak itirazda bulunulduğundan öncelikle usulü itirazların incelenmesi gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf itirazı kapsamında icra dosyasında yer alan vekaletnamenin somut olayda mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağı konusunun aydınlatılması gerekmektedir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur. Ancak huzurdaki dava itirazın iptali davasıdır ve Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 02/11/2004 tarihli, 2004/2041 Esas 2004/5550 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, bir kimsenin umumi vekil olması müvekkilinin talimatı olmadan bütün davaları takip etme zorunluluğunu ona yüklemez. İcra takibine maruz kalan borçlu vekil marifetiyle takibe itiraz etmiş olsa dahi, itiraz üzerine duran icra takibine devam için alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından borçlunun itiraz aşamasında tayin ettiği avukatın itirazın iptali davası için de yetkili olup olmadığı davanın açıldığı sırada belli olmadığından, itirazın iptali davası dilekçesinin vekile değil asile tebliği gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.03.2015 tarih, 2013/19-1679 Esas, 2015/1014 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir. Davalı yargılama boyunca asıla yapılan tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürmüştür. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri ile mülga Tebligat Tüzüğü’nün 17 ve 18.maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü açıklanmış; tebligatın, bunların tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenecek yetkili temsilcilerine, eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı öngörülmüştür.Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gereğine de işaret edilmiştir. Bu kapsamda eldeki davada yargılama süresi boyunca yapılan tebligatlar tek tek incelendiğinde; dava dilekçesinin davacı şirket adına o tarihteki İTO kayıtlarına göre davalı şirketin ticaret sicil adresi olan … Mahallesi, … Sokak, No:.., … Plaza, Kat:…, Oda 1 Ataşehir/İstanbul adresine tebliğe çıkarıldığı, şirketin adresten taşındığından bahisle bila tebliğ iade edilmesi ve yeni tebligat adresinin İTO kayıtlarına tescil ettirilmemesi üzerine aynı adresi TK’nın 35.maddesi gereğince tebligat yapıldığı, 23/05/2017 tarihli ön inceleme tutanağının 6 nolu ara kararı gereğince davalı şirketin ticari defterlerinin mahkemeye ibrazı için çıkartılan muhtıralı tebligatın da davalı şirketin aynı adresine TK’nın 35.maddesi gereğince tebliğ edildiği, bu tebligata rağmen defterlerin inceleme günü mahkemeye sunulmadığı, davalı şirket vekili Av … tarafından mahkemeye önerilen 17/10/2017 tarihli mazeret dilekçesinde davalı şirkete yapılan tebligat ve kesin sürelerin tebliği usulsuz olduğundan bahisle davalı şirketin defterlerinin incelenmesi için taraflarına yeniden süre verilmesinin talep edildiği, mahkemece 10/04/2018 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı gereğince davalı şirket vekilinin talebinin reddine karar verildiği, aynı celsenin 3 nolu ara kararı uyarınca davacı vekilinin ticari defter ve kayıtlarının 25/05/2018 günü incelemeye sunulmasına karar verildiği, 03/10/2019 tarihli duruşmada davanın karara bağlandığı anlaşıldığından davalı vekilinin davalı şirket adına yapılan tebligatların usulsüz olduğuna yönelik itirazlarında haklı olmadığı tespit edilmiştir. Davalı vekilinin esasa yönelik itirazlarının değerlendirilmesinde, dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında tarafların kaşe ve imzasına havi 11/02/2013, 03/05/2013, 19/04/2013, 22/04/2013 ve 17/05/2013 tarihli 5 adet sözleşme bulunduğu ve ticari ilişkinin yazılı anlaşmaya dayandığı görülmüştür. Davacı şirket tarafından davalı aleyhinde 20/11/2013 tarihli cari hesaba istinaden İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 113.503,41 TL asıl alacak ve 26.796,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 140.299,54 TL alacağın tahsili için 07/01/2016 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece verilen ara karara rağmen ticari defterlerin davacı yanca ibraz edilmesine karşın davalı yanca defter ibrazından kaçınıldığı, davacı şirket defterleri üzerinde yaptırılan inceleme sonucu mali müşavir … ile hesap uzmanı …. tarafından hazırlanan 26/06/2018 tarihli bilirkişi kurul raporunda, davacı şirketin davalıdan 113.503,42 TL asıl alacak ve 24.355,98 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 137.859,39 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir.Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda mahkemece gerek icra takibinde gerekse yapılan yargılamada davalı yanca ürünlerin teslim edilmediğine veya işin eksik ya da ayıplı yapıldığına yönelik bir itirazda bulunulmadığı, davacı yanca alacağın ispat edildiği, davalı tarafça borcun bulunmadığına yönelik iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle denetime elverişli bilirkişi kurul raporu hükme esas alınmak suretiyle 113.503,42 TL asıl alacak ve 24.355,98 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 137.859,39 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/10/2019 tarih ve 2016/931 Esas, 2019/1076 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 9.417,17 TL nispi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 2.742,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.675,17‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.