Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/525 E. 2023/399 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/525
KARAR NO: 2023/399
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI: 2016/287 Esas, 2019/1081 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 04/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 13.03.2015 tarihli imzalanan sözleşme gereğince davalının davacı tarafından yapılmakta olan … restoran projesi kapsamında inşaatın ahşap işlerini üstendiğini, sözleşmenin 2. Maddesinde yapılacak işlerin ayrıntılı olarak belirlendiğini, yapılacak işler olarak mobilya işlerini, malzeme (aksesuarlar dâhil), imalat, montaj ve testleri yapılmış şekilde, projelere ve teknik şartnamelere uygun, kusursuz ve noksansız olarak tamamlanması ve teslimi düzenlendiğini, sözleşmeye göre işin süresi sözleşmenin imzalanmasını ve ödeme ve yerine ve ödeme vecibelerinin yerine getirilmesini müteakip 80 gün olmasına rağmen 08.09.2015 tarihinde teslim olunduğunu, geç teslim sebebiyle zarara uğradıklarını, yapılan iş miktarında nicelikli olarak eksikliklerin olduğunu, davalı taraf buna rağmen aldığı ödemeden tenzilat yapmadığını, iş teslim süresi 80 gün olmasına rağmen işi zamanında bitirmediği gibi sürüncemede bıraktığını, sözleşmenin 13.3.2015 tarihinde imzalandığını, sözleşme bedelini süresinde eksiksiz olarak ödemediklerini, iş teslim tutanağı gereği işin 8.9.2015 tarihinde teslim edildiğini, mail yazışmaları ve inşaat yerinde yapılan 11.6.2015 tarihli tespitler ile davalıyı uyardıklarını, davalının gecikme sebebiyle ek süre talep etmediğini, şantiyede görevli diğer taahhüt firmalarının da işlerinin aksamasına ve davacıya ait restoranın nihai açılış tarihinin ötelenmesine sebep olduklarını, sözleşmede birim fiyat listesine göre tespit olunan sözleşme tutarı davalı şirket zamanında ve eksiksiz ödenmesine karşın davacıya zamanında teslim edilmediğini ve ayrıca eksik işler ile ilgili olarak teminatsız kalındığını, sözleşmenin 11. maddesinde sözleşme bedeli olan 619.500,00 TL’nin 210.000,00 TL peşin bakiye kısım ise 12.4.2015 tarihli 136.000,00 TL bedel, 12.5.2015 vade tarihli 136.000,00 TL bedel ve 11.06.2015 tarih 136.000,00 TL bedelli çekler ile ödeme yapıldığını, davalı çekleri tahsil ettiğini, davacı tarafça işin bitirilmesi için davalı tarafından verilen teminat çeklerini işleme koymadıklarını, çeklerin ödeme tarihleri geçtiği için eksik işlerin teminatsız kaldığını, sözleşmeye göre gecikilen her gün için toplam değerinin %0,1 oranında cezai şart bedelinin davacıya ödenmesi gerektiğini, sözleşmede ceza yanında ve bundan ayrı olarak işletmenin açılış tarihinin aksamış olduğu hesaba katıldığında davalının sebep olduğu zararlardan sorumlu olduğunu, sözleşme birim fiyatlar üzerinden tespit edildiğini, davacı tarafından işin başında bedel ödendiği halde teslim edilen işte meydana gelen azalmalar gözönünde bulundurulmayarak davalı tarafından kendilerinden haksız ve karşılıksız şekilde fazla ödeme elde edildiğini, bu sebeple yapılan ödemeler karşılıksız kaldığını belirterek, işin teslim tarihinde meydana gelen gecikme sebebiyle davacının uğramış olduğu menfi ve müspet zararların şimdilik 20.000,00 TL’nin işin teslim edilmesi gerekli olduğu 04.06.2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline, sözleşme gereğince meydana getirilen değişiklilerin birim fiyat listesi uyarınca tenzil edilmemesi sebebiyle fazla ödenen bedelin şimdilik 20.000,00 TL’sinin temerrüt tarihi olan 09.11.2015 tarihinden itibaren, işin teslim tarihinin gecikmesi sebebiyle 61.950,00 TL cezai şartın gecikme tarihi olan 4.6.2015 tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın ayıp iddialarını kabul etmediklerini, davacı tarafından kendilerine herhangi bir ayıp ihbarı bulunmadığını, tacirler arasındaki ticari alım satımlarda uygulanacak kanun hükümlerinin TTK. nda düzenlendiğini, her türlü ayıp ihbarını, malın yada işin kendisine tesliminden sonra 2, en geç 8 gün içerisinde yapılması gerektiğini, ancak kendilerine açıkça ve usulünce herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığını, davacı tarafın iddiasının aksine sözleşmeye konu yer davacı tarafa sözleşmeye uygun şekilde ve eksiksiz olarak teslim edildiğini, teslime ilişkin olarak da taraflar arasında teslim tutanağı düzenlendiğini, davacı taraf, sözleşme imzalandıktan sonra uzunca bir süre işin yapılacağı yeri davalı şirkete teslim etmemeleri sebebiyle işin başlamasını sağlanamadığını, çok uzunca bir süre yeri teslim alamadığı için ölçü alınamadığını, ölçü alamadığı ve keşif çalışmasını yapamadığı için de işe geç başladıklarını, davacı taraf, işin yapımı sırasında sürekli kullanılacak malzemelerde ve yapılacak işlerde değişiklik yaptığını, yapılan değişikliklere ve işlere süresi içerisinde onay verilmediğini, bu davranışları ile sürekli işin gecikmesine neden olduğunu, davacı tarafın kendi ihmali sebebiyle neden olduğu bu durum, hem davalı şirketi zor durumda bıraktığını, hem işin uzamasına neden olduğunu, hem de ikinci üretim nedeniyle davalı şirketi zarara uğrattığını, davacı taraf, işin teslimi ve restoran açılışının gecikmesi nedeniyle 20.000,00 TL menfi ve müspet zarar talebinde bulunduğunu, davacı tarafın, revizyona uğrayan, değiştirilen veya hiç istenmeyen bir kısım mal ve hizmetler için fazla bedel ödediğini iddia ettiğini ancak, davacı şirket tarafından üretilen bir kısım ürünler, sırf davacı tarafça değiştirilmesi sebebiyle bir kez daha üretildiğini, bir kısmı ise tamamen başka malzemeler temin edilmek suretiyle üretildiğini, davacı taraf kendi kusuru ile sebep olduğu gecikmelerden kaynaklı olarak cezai şart bedeli talebinde bulunulduğunu, ancak söz konusu işin gecikmesinin tamamen davacının kusurundan kaynaklandığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında davacının işletmesindeki restoran projesi kapsamındaki ahşap işlerinin davalı tarafından yapılması için 13/03/2013 tarihli sözleşmenin imzalandığı, sözleşme gereğince iş bedelinin 619.500,00 TL ve iş teslim süresinin 80 gün olarak belirlendiği, davalı tarafından işin 08/09/2015 tarihinde listelenen ürünlerin eksiksiz kusursuz olarak teslim edildiğinin taraflar arasında tutanağa bağlandığı, davacı iş sahibinin keşide ettiği ihtarname ile işin en geç 20/06/2015 tarihinde bitirilmesinin ihtar edilmesi karşısında iş tesliminin anılı tarihe kadar uzatılmış olması sebebiyle 20/06/2015 – 08/09/2015 tarihleri arasında davalının iş tesliminde geciktiği, gecikmeden kaynaklı olarak sözleşmenin 18. maddesi uyarınca cezai şarttan davalının sorumlu olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun cezai şartı düzenleyen 179/1 maddesi hükmü gereğince ve aynı Kanunun 182/1. Maddesi gereğince hakime taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re’sen incelemek ve fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle görevli tutulduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 22. maddesi gereğince ise tacir sıfatına haiz bir borçlu fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemeyeceği, ancak kararlaştırılan cezai şart miktarının, borçlunun ekonomik yönden mahvına sebebiyet verecek derecede yüksek olduğunun belirlenmesi halinde cezai şarttan makul oranda indirim yapılabileceği, borçlunun ekonomik durumu yönünden ayrıntılı bir inceleme yapılması ve kararlaştırılan cezai şartı ödemesinin ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı hususunun belirlenmesi gerektiği, TBK’nın 182/son maddesi gereğince davalıya ait ticari defter ve kayıtlar ile belgeler inceletildiği, inceleme sonucunda hesaplanan 49.560,00 TL cezai şart bedelinin davalının ekonomik açıdan mahvına sebebiyet vermeyeceğinin tespit edildiği, davacı taraf her ne kadar gecikmeden kaynaklı müspet ve menfi zararlarının tazmini talebini de ileri sürdüklerini ancak TBK’nın 125. maddesi ile sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanındığı, bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazmini ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararının tazmini talepleri olduğu, somut olaya bakıldığında davalı tarafından iş tesliminin 08/09/2015 tarihinde listenen ürünlerin eksiksiz kusursuz olarak teslim edildiğinin taraflar arasında tutanağa bağlanmakla sözleşmenin taraf iradeleri ile ayakta tutulduğu ve teslim sureti ile ifanın tamamlandığı, sözleşmeden dönülmemesi nedeni ile menfi zarar kaleminin hukuki dayanaktan yoksun olduğu tespit edildiği, müspet zarar talebi itibariyle borçlunun edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark olarak ifade edilmekte olduğu, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarar olduğu ve alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olmakta olduğu, alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almakta olduğu, sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın tazmini gündeme geldiği, (Emsal ilam: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.07.2006 tarihli 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı kararı) müspet zarar kalemi yönünden somut olaya bakıldığında ise davacı yanın ifadan vazgeçmeyerek geç teslime rağmen ifayı kabul etmesi ile müspet zarar kaleminin de hukuki dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varıldığı, eksik imalattan kaynaklı fazla tahsilat iddiasına dayalı olarak teknik bilirkişilerin yerinde inceleme sureti ile yapılan tespitleri ışığında kolon yüksekliklerindeki uygulamadaki metraj düşüklüğünden kaynaklı olarak proje bedelinden %10’luk indirimin hakkaniyet ilkesine ve tarafların menfaat dengesine uygun düşeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, gecikmeden kaynaklı 49.560,00-TL cezai şart ile %10 proje değişikliğinden kaynaklanan fazladan ödenen 14.600,00-TL olmak üzere toplam 64.160,00-TL’nin davacı ihtarnamesinin davalı tarafa 12/11/2015 tarihinde tebliğ edilmesi ve 15 gün süre verilmesi kapsamında temerrüt tarihi olan 30/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont/avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, dava konusu eserin tesliminde yaşanan gecikmeden davalının sorumluluğuna gidilemeyeceğini, mahkemenin almış olduğu 2.ek bilirkişi raporunda belirtilen “… Beşiktaş Belediyesi’nin 06.12.2017 tarih ve 7111 sayılı sayasında, dava konusu işletme de inşaatın durdurulması veya herhangi bir yasal işleme başlanmadığının bildirilmesi nedeni ile sürelerde bir değişiklik yapılmasına yer olmadığına” ilişkin değerlendirmeyi esas almış olsa da söz konusu cevabın dava dosyasında mevcut olmadığını, Beşiktaş Belediyesine yazılan müzekkereye cevap verilmediğini, dava konusu şantiyenin hangi günler boyunca ve kaç gün mühürlü olduğu tespit edilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bu sebeple gecikmeden kaynaklı cezai şartın ödenmesi yönünde davalı şirketin sorumluluğa gidilemeyeceğini, davacı tarafın sözleşme imzalandıktan sonra uzunca bir süre işin yapılacağı yeri davalı şirkete teslim etmediğini ve işin başlamasını sağlanamadığını, sözleşmenin “İşin Süresi” başlıklı 8. Maddesinde “işin süresi inşaat programına uygun olarak, sözleşmenin imzalanmasını ve ödeme vecibelerinin yerine getirilmesini müteakip 80 günde teslim edilecektir. Sözleşme tarihi itibari ile yer tesliminin ölçü alımına uygun olarak yapılamaması durumunda gecikilen süreler teslim süresine ilave edilecektir.” hükmü bulunduğunu, sözleşmede belirlenen ödeme süreleri ile yerin teslimi konusunda davacı tarafın geciktiğini ve işe ancak bu şartlar yerine getirildikten sonra başlanabildiğini, davacı tarafın sözleşmenin 11. Maddesinde belirtilen 210.000,00 TL avansı 23.03.2015 tarihinde ödediğini, iş bu ödemeye ilişkin tutanak da sayın cevap dilekçesinde sunulduğunu, sözleşmede belirtilen yerin teslimi şartının da, yine sözleşme imzalandıktan çok sonra yapılabildiğini, uzun süre teslim alamadığı için ölçü alınamayarak ölçü alamadığı ve keşif çalışmasını yapılamadığı için işe geç başlanıldığını, davacı tarafın kendi teslimindeki gecikmeden dolayı davalı şirketin sorumlu olduğunu, davacı taraf, yeri davalı şirkete daha önce teslim ettiğini iddia etmekteyse de yargılama süresince bu iddiasını yazılı belgelerle kanıtlayamadığını, 10.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda işin tesliminden sonra süresinde ayıp ihbarına rastlanılmaması veya teslim tutanağına bir ihtirazi kayıt düşülmemesi nedeni ile kar mahrumiyeti ile cezai şart talebinde yer olmadığı yönünde rapor sunulduğunu, kendi imzalı beyanına rağmen işin eksiksiz yapılmadığı iddiası basiretli bir tacir olma ilkesine aykırı olduğunu, eksik teslim alındığı gerçeğinin aksini aynı nitelikte bir yazılı belge ile kanıtlanması gerekli olduğunu, mahkemenin cezai şart hükmünün iptal edilmesi gerektiğini, ayrıca mahkeme gerekçeli kararında ayıbın söz konusu olduğu belirlendiğini, davalı şirket tarafından üretilen bir kısım ürünler sırf davacı tarafça değiştirilmesi sebebiyle bir kez daha üretildiğini, bir kısmı ise tamamen başka malzemeler temin edilmek suretiyle üretildiğini, dinlenen tanık beyanları itibariyle davacının özel isteklerine göre projede değişiklikler yapıldığının anlaşıldığını, ayrıca davacı tarafça doğru şekilde muhafaza edilmeyen ve hasar gören bir kısım ürünlerin de yeniden üretilmek zorunda kalındığını, davacı tarafın sürekli malzemelerle ilgili revizyon yapması, davalı şirketin sözleşme dışı fazladan üretim yapmasına, fazladan eleman çalıştırmasına ve dolayısıyla da ek maliyetlere neden olduğunu, bu durumdan davacı taraftan çok davalı şirket etkilendiğini, davacının aksine davalı şirket bu işten zarar ettiğini, bu sebeple davacı heline hükmedilen fazladan yapılan ödemenin iadesine hükmedilmesine itiraz ettiklerini, mahkeme tarafından 49.560-TL cezai şarta hükmetmiş olsa da işbu miktar oldukça fahiş ve haksız olduğunu, cezai şart, sözleşme bedelinin %10’u ile sınırlı olsa dahi davalı şirketin sözleşmeye göre edimlerini gecikmesiz ve eksiksiz yerine getirdiğini, bir anlık bile gecikme ve eksiklikler olduğu kabul edilse dahi bu durumun davacından kaynaklanan nedenlerle meydana geldiğini, bu nedenle %10 cezai şart bedelinin davalı şirkete yükletilmesinin kesinlikle kabul edilemez olduğunu, mahkemenin davacı tarafa imalatı bitirilerek teslim edilen tüm ürünler, davacı tarafın sorumluluğundaki şantiye çatısının su almış olması nedeniyle zarar görmüş ve zarar gören bu ürünler yeniden yapılmak zorunda kalınmış olmasının da dikkate alınmadığını, davacı tarafın işin yapımı sırasında sürekli kullanılacak malzemelerde ve yapılacak işlerde değişiklik yaptığını ve yapılan değişikliklere ve işlere süresi içerisinde onay vermediğini, bu davranışları ile sürekli işin gecikmesine neden olduğunu, dosyaya sunulan yazışmalar itibariyle değişiklikleri ve davacı tarafın tüm ısrarlara karşın onay vermekte ne kadar geciktiğini açıkça ortaya konulmuş olmasına rağmen bu husus işin süresine eklenmediğini, davacı tarafın revizyona uğrayan, değiştirilen veya hiç istenmeyen bir kısım mal ve hizmetler için fazla bedel ödediğini ve mahkeme bunun için davacıya ödenen bedelin iadesine şeklinde hüküm kurduğunu, ancak davalı şirket tarafından üretilen bir kısım ürünler, sırf davacı tarafça değiştirilmesi sebebiyle bir kez daha üretildiğini, bir kısmının ise tamamen başka malzemeler temin edilmek suretiyle üretildiğini, davacı tarafça doğru şekilde muhafaza edilmeyen ve hasar gören bir kısım ürünler de yeniden üretilmek zorunda kalındığını, sürekli malzemelerle ilgili revizyon yapılmasının sözleşme dışı fazladan üretim yapmasına, fazladan eleman çalıştırmasına ve dolayısıyla da ek maliyetlere neden olduğunu, bu durumun davalı şirketi etkileyerek zararına sebebiyet verdiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında davacıya ait restoranın ahşap işlerini yapımı konusunda 13.3.2015 tarihli sözleşme imzalanmıştır. Davacı taraf, sözleşme gereğince işin teslim süresinin 80 gün olarak belirlenmiş olmasına rağmen 8.9.2015 tarihinde geç teslim edildiğini belirterek müspet ve menfi zararlar, meydana getirilen değişiklikler sebebiyle yapılan ödemeler ile cezai şart bedelinin tahsilini talep etmiş; davalı ise, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, edimi tamamlayarak 08.09.2013 tarihinde teslim ettiklerini, teslim alırken herhangi bir şerh konulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, gecikmeden kaynaklı 49.560,00-TL cezai şart ile %10 proje değişikliğinden kaynaklanan fazladan ödenen 14.600,00-TL olmak üzere toplam 64.160,00-TL’nin tahsiline, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede iş bedelinin 619.500,00 TL ve iş teslim süresinin 80 gün olarak belirlenmiş, davalı yüklenici tarafından işin yapılarak 08/09/2015 tarihinde davacı iş sahibine teslim edildiği tutanağa bağlanmıştır. Davacı iş sahibi keşide ettiği ihtarname ile işin en geç 20/06/2015 tarihinde bitirilmesini ihtar ettiğinden iş tesliminin belirtilen tarihe kadar uzatıldığı; bu durumda 20/06/2015 – 08/09/2015 tarihleri arasında davalının iş tesliminde geciktiği kabul edilmelidir. Sözleşmenin 18. Maddesinde gecikme nedeniyle öngörülen cezai şart Türk Borçlar Kanunu’nun 179/1 maddesine göre ifaya ekli cezai şart niteliğindedir. İfaya ekli cezanın istenebilmesi için en geç teslim anında cezanın isteneceğine dair itirazi kayıt konulması şarttır. Somut olayda, işin teslimine ilişkin tutanakta davacı iş sahibinin teslim sırasında cezai şartı isteme hakkını saklı tutmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacının cezai şart isteme hakkı bulunmadığından, mahkemece 49.560,00 TL cezai şart alacağına hükmedilmesi hatalı olmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmenin taraf iradeleri ile ayakta tutulduğu ve teslim sureti ile ifanın tamamlandığı, sözleşmeden dönülmediği anlaşıldığından menfi zarar talebinde bulunulması hukuki dayanaktan yoksundur. Öte yandan davacının ifadan vazgeçmeyip geç teslime rağmen ifayı kabul etmesi ve cezai şart talebinin şartlarının bulunmaması nedeniyle müspet zarar kaleminin talep edilmesi mümkün değildir. Davacının eksik imalattan kaynaklı fazla tahsilat yapıldığı yönündeki iddiası kapsamında bilirkişilerce kolon yüksekliklerindeki uygulamadaki metraj düşüklüğünden kaynaklı olarak proje bedelinden %10’luk indirimin hakkaniyet ilkesine ve tarafların menfaat dengesine uygun düşeceği kabul edilmiştir. Bu nedenle , mahkemece projedeki metraj düşüklüğü sebebiyle iş bedelinden %10 oranında 14.600,00 TL indirim yapılmış olması yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak, davanın kısmen kabulü ile, 14.600,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 30.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/12/2019 tarih ve 2016/287 Esas, 2019/1081 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 14.600,00 TL bedelin temerrüt tarihi olan 30.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin taleplerin reddine
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.741,06 TL nispi karar ve ilam harcından alınması gereken 997,32 TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 743,74 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek haline davacıya İADESİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 997,32 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 399,35 TL tebligat ve posta gideri, 4.250‬,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.678,55 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 670,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı tarafından yapılan bir masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 13.976,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 2-Davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 89,60 TL tehir-i karar harcı olmak üzere toplam 238,20 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 04/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.