Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/521 E. 2020/639 K. 24.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/521
KARAR NO : 2020/639
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2019
NUMARASI : 2018/588 Esas, 2019/771 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 24.06.2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinin haksız yere feshedildiğinin tespiti, hakediş ve fazla yapılan işler bedelinin tahsili taleplerine ilişkin olup, mahkemece; davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili mahkemenin 2014/655 Esas sayılı dosyasına verdiği 17/09/2014 tarihli dilekçesiyle, taraflar arasında 08/07/2013 tarihli 688.230,10 TL bedelli “Kömürcüoda Düzenli Depolama Tesisi Atölye Binası Yapımı İşi” adı altında sözleşme imzalandığını, sözleşme gereğince işin bitiş tarihinin 04/11/2013 olarak belirlendiğini, sözleşme kapsamında projede gösterilen sahada işe başlanıldığını, ilgili yerin hafriyatı alındıktan sonra zeminin çürük olduğu ve bu sahaya inşaat yapılamayacağı söylenerek inşaat alanının davalı tarafça değiştirildiğini ve davalı şirket tarafından işin teslim tarihinin 10/01/2014 tarihine kadar uzatıldığını, müvekili şirket tarafından proje ve sözleşmeye uygun şekilde işe devam edilirken davalı şirket tarafından gönderilen 28/01/2014 tarihli ihtarname ile 75 gün içinde işin tamamlanarak teslim edilmesi aksi takdirde kesin teminatın gelir kaydedileceği, müvekkili şirket hakkında ihalelere katılmaktan yasaklama kararı verileceği hususlarının ihtar edildiğini, akabinde de davalı şirket tarafından sözleşmenin feshedildiğine ilişkin yazının gönderildiğini oysa işin tesliminin gecikmesinde müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığını ileri sürerek sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin tespiti ile zararlarının tazmini yönünden fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL’nin ticari faiziyle davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece 06.03.2017 tarihli karar ile, davacı tarafından işin 10/01/2014 tarihine kadar tamamlanıp geçici kabule hazır hale getirilmediği, fesih tarihi olan 28/04/2014 tarihi itibariyle de tamamlanıp teslim edilmediği, yapılan bazı imalatların fen ve teknik şartlarına uygun olmadığı, sözleşme kapsamında yapmış olduğu iş oranının %65-67 arasında kaldığı ve 4735 sayılı Kamu İhaleleri Kanununun 20/a maddesi ve Yapım İşleri Genel Şartmanesinin 47/2a maddesi uyarınca iş sahibi davalının sözleşmeyi fesh etmekte haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Dairemizin 05.06.2018 tarihi, 2017/798 Esas, 2018/776 Karar sayılı kararı ile, mahkemece alınan bilirkişi raporlarında davacının talepleri ve özellikle hakediş ve fazla yapılan işler bedeline yönelik olarak tasfiye kesin hakediş hesabı yapılmadığı, buna ilişkin hiç değerlendirmede bulunulmadığı ve incelenmediği, davanın çözüme kavuşturulabilmesi için sözleşmenin feshinin haklı veya haksız olduğunun tespiti yanında, yüklenicinin hakedişler ve fazla yapılan işlerden dolayı alacağı bulunup bulunmadığının da bilirkişilerce incelenmesi ve tasfiye kesin hesabının yapılması gerektiği halde mahkemece bu yönlerde inceleme yapılmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının kaldırılarak, belirtilen şekilde inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Dairemizin kaldırma ve gönderme kararı sonrasında yerel mahkemece, 15.04.2019 tarihli duruşmada davacı tarafın gelmemiş olması ve davalı tarafın davayı takip etmediğini bildirmesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırıldığı, ancak dosya işlemden kaldırıldıktan sonra bilirkişi raporunun kalemce sehven taraflara tebliğ edildiği, davacı vekilince bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesi sunulduğu halde, dosyanın yenilenmesine ilişkin talepte bulunulmadığı ve HMK m.150 kapsamında yenileme harcının da yatırılmadığı, bu hususun 14.06.2019 tarihli ara karar ile tespit edildiği, yenileme talebinde bulunulmaması ve yenileme harcının yatırılmaması nedeniyle HMK m.150 uyarınca dosyanın işlemden kaldırılması kararının aynen uygulanmasına karar verildiği, tarafların dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 aylık yasal süresi içerisinde yenileme talebinde bulunmadıkları gerekçesiyle davanın HMK.’nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davanın 15.04.2019 tarihli celsesinde, bozma kararından sonra, taraflarca takip edilmeyen dava dosyasının HMK’nın 150 maddesi gereğince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, oysa duruşma günü ve saatini bildiren tebligat ile işlemden kaldırma kararı ve 14.06.2019 tarihli ara kararın müvekkiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini, 15.04.2019 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılmasından sonra taraflarına bilirkişi raporunun tebliğ edildiğini, bilirkişi raporuna karşı taraflarınca beyanda bulunulduğunu, 14.06.2019 tarihli ara kararın taraflarına tebliğ edilmeyerek, müvekkilinin adil yargılanma hakkının ihlali edildiğini, müvekkili tarafından bilirkişi raporuna beyanda bulunarak ve daha sonrasında yenileme dilekçesi verilerek davayı takip iradesinin ortaya konduğunu, dosyanın işlemden kaldırılmasına dair kararın taraflarına tebliğ edilmemesi suretiyle davayı yenileme hakkının kullanılmasının engellendiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. İstinaf incelemesine konu eldeki davada uyuşmazlık, mahkemece dosyanın işlemden kaldırılması ve akabinde yasal üç aylık sürede davanın yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.6100 Sayılı HMK ‘nın 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.Dosya kapsamından; taraf vekillerinin 15.10.2018 tarihli duruşmaya mazeret sunarak gelmedikleri, duruşmanın 11.02.2019 tarihine ertelendiği, 11/02/2019 tarihli duruşmada taraf vekillerinin hazır bulunduğu ve duruşmanın 15.04.2019 tarihine ertelendiği, yeni duruşma gününün duruşmada hazır bulunan taraf vekillerine tefhim edildiği, 15.04.2019 tarihli duruşmada davalı vekili Av….in hazır bulunduğu, davacı vekilinin mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadığı, davalı vekilinin davayı takip etmediklerine ilişkin beyanı gereğince mahkemece dosyanın HMK’nın 150. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verildiği, dosyanın 3 ay içerisinde yenilenmemesi nedeniyle 10.09.2019 tarihli karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. HMK’nın “Tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması” başlıklı 150/1.maddesinde; “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.”; aynı maddenin 5. fıkrasında ise, “İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.” hükmü yer almaktadır.6100 sayılı HMK’da dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin kararın taraflara tebliğ edileceğine ilişkin bir hüküm ve kural bulunmamaktadır. Davacı tarafça süresi içerisinde, usulüne uygun olarak dosyaya yenileme dilekçesi verilmediği dosya kapsamıyla da sabittir. Bu durumda yerel mahkemece davacı tarafından davanın 3 aylık süre içerisinde yenilenmediği gerekçesiyle HMK’nın 150/5. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetli olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/09/2019 tarih ve 2018/588 Esas, 2019/771 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 24/06/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.