Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/503 E. 2022/1760 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/503
KARAR NO: 2022/1760
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2019
NUMARASI: 2018/19 Esas, 2019/998 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı hakkında faturaya dayalı alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine başladıklarını, icra takibinin davalının haksız ve kötüniyetli itirazı sonucunda durduğunu, davacı şirketin, davalının üstlendiği … Genel Müdürlük projesinde ekli sunulan faturalarda gösterilen imalatları gerçekleştirerek teslim ettiklerini, her iki faturanın toplam bedelinin 85.001,28 TL olduğunu, davalı firma işin başlangıcında davacı firmaya 19/01/2017 tarihinde yine ekli sunulan dekont ile 25.000.00 TL tutarında ön ödeme yaptığını, kalan bakiye olan 60.001,28 TL’yi ise işin teslimini takiben ödemeyi taahhüt ettiğini, davacının taahhüdünü yerine getirmesine rağmen davalının yersiz iskonto taleplerinde bulunarak çeşitli bahaneler ile ödemeden imtina ettiğini, e mail yazışmaları bulunduğunu, taraf defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ve gösterilen diğer kanıtlar ile bu hususlar sabit olacağını, davalının icra takibine itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacının akdi ilişki kurulduğunu ispat etmesi gerektiğini, davalıya yapılacak iş kapsamında taahhüt edilen bir bedel mevcut olmadığını, davalı şirket adına düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş bir fatura bulunmadığını, bir an için taraflar arasında akdi bir ilişki olduğu varsayıldığında dahi davacı yanın TBK’nın 477 maddesi kapsamında eserin kabulü hükmüne istinaden eserin kabulü için gereken bildirimde bulunup bulunmadığının davacı tarafça belirtilmediğini, davacının işi ispat etmesi gerektiğini, kendilerine tebliğ edilmiş bir fatura bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasındaki ticari ilişki gereğince düzenlenen fatura bakiyesinin ödenmediğinden bahisle eldeki itirazın iptali davasının açıldığı, davacı tarafça mail yolu ile 04.05.2017 tarihinde davalı tarafa gönderilen teklif formunun 8.3. maddesinde “Teklifimiz; bu teklif yazısının tarafınızdan onaylanması veya başka bir formatta hazırlanacak sözleşmenin firmanız ve firmamız imza yetkilileri tarafından birlikte imzalanmasının yanı sıra, avans ödeme koşullarının tarafınızdan gerçekleştirilmesi ile geçerlilik kazanır.” düzenlemesinin yer aldığı, madde metninden anlaşıldığı üzere yalnızca bir sözleşmenin imzalanmasıyla teklif formunun geçerlilik kazanacağından ziyade seçenek olarak sözleşme imzalanması halinde teklif formunun geçerlilik kazandıracağının belirtildiği, madde metninde yer alan “veya” ibaresi nedeniyle teklif yazısının onaylanması durumunun teklifin geçerlilik kazanmasına neden olacağının ve nitekim teklif yazısının onaylanması yahut bir sözleşme imzalanmasına ek olarak avans koşullarının yerine getirilmesi şartının da teklifin geçerlilik kazanması için gerekli olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesinde davacı tarafa 22.09.2017 tarihinde 25.000,00 TL ödeme yapıldığının kayıtlı olduğu, avans niteliğinde olan bu ödeme ile taraflar arasındaki sözleşme ilişkinin kurulmuş olduğu, TBK’nun 12/1. maddesinde yer alan şekil serbestisi kuralı nedeniyle taraflar arasında mail yolu ile sözleşme yapılmasının mümkün olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin kanunen ya da sözleşmesel yazılılık geçerlilik/şekil şartına tabi kılınmadığının anlaşıldığı, davalı yanın mail yazışmalarındaki kişinin davalı şirket çalışanı olmadığına yönelik diğer savunmasının da yine avans ödemesi yapıldığının sabit olması nedeniyle yerinde görülmediği, davalı tarafça iş bedelinin benzer uygulama tekliflerine kıyasla fazla olduğu gerekçesiyle 44.368,76 TL’lik iade faturası kesilmek istendiği ve davacı tarafça iade faturasına itiraz edilmesi nedeniyle tarafların uyuşmazlık içinde olduklarının görüldüğü, işin eksiksiz yapıldığının tarafların kabulünde olduğu, tarafların yalnızca bedelde anlaşma sağlayamadıkları, keşif sırasında da görüldüğü üzere davacı tarafça teklif formu konusu işlerin yapılmış ve ürünlerin imal edilmiş olduğu, itibar olunan ek rapordaki bilirkişi tespitlerinde teklifte sunulan ve işin metrajına uygun bedelin davacı tarafça hakedilmiş olduğunun tespit edildiği, davalı yanın teklif formunda mutabık kalındıktan sonra iş teslim edilip ödeme aşamasına gelindiğinde benzer uygulama tekliflerini gerekçe göstererek iade faturası kesmesinin TMK’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralları ile de bağdaşmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 60.001,28 TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin asıl alacak üzerinden, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9,75’i geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, alacağın % 20’si oranındaki 12.000,26 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkeme tarafından taraflar arasında sözleşme ilişkinin kurulduğunun kabul edildiğini, avans koşullarının yerine getirildiğinden bahisle hüküm kurulduğunu, ilgili onayın şirket yetkilisi tarafından yapılıp yapılmadığı hususunun yeteri kadar aydınlatılmadığını, e-postalara dayanılarak hüküm kurulmaması gerektiğini, davalı şirketi bağlayıcı herhangi bir sözleşmeye taraf olabilecek kişinin, şirketin tek yetkilisi olan … olduğunu, e-posta yazışmalarını davalı bilebilme ihtimali olmadığını, davacı tarafça şirket yetkilisinin imzası bulunan herhangi bir sözleşmenin dosyaya sunulmadığını, şirketi temsile yetkisi bulunmayan bir şahıs tarafından atıldığı iddia olunan bir takım e-postalar nedeniyle davacının davalıdan alacaklı olduğu sonucuna varılmasının hatalı olduğunu, ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin E. 2016/2263, K. 2017/4526 sayılı ve 21.12.2017) (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E. 2014/39919, K. 2015/37454 sayılı ve 22.12.2015 ), mahkemenin davalıya tebliğ edilmeyen ve tebliğ edildiği ispat edilmeyen faturaya dayalı hüküm kurmasının hatalı olduğunu, mahkeme tarafından tespit edilen uyuşmazlık konusunun hatalı olduğunu, davalıya tebliğ edilmeyen fatura üzerinde müvekkili şirkete ait herhangi bir imza da bulunmadığını, kanuni itiraz hakkı henüz başlamayan iş bu faturaya ilişkin muaccel bir alacak olduğunun kabul edilemeyeceğini, önceki dönemlerde benzer nitelikte iş ve işlemlerin taraflar arasında gerçekleştiğini, defter incelemelerinden anlaşıldığı üzere bu dönemlere ilişkin herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, davacı tarafın sonradan kestiği ve davalı şirkete herhangi bir şekilde tebliğ edilmeyen bir fatura ile davalıdan talep edilen fahiş rakamın hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E. 2014/29398, K. 2016/8734 sayılı ve 28.03.2016 tarihli kararı) (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin E. 2012/18331, K. 2012/23548 sayılı ve 14.11.2012 tarihli kararı), Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin E. 2013/992, K. 2013/2580 sayılı ve 19.02.2013 tarihli kararında; “Fatura; tek taraflı ve davacı tarafından düzenlenmesi her zaman mümkün olan bir belgedir, bunun yanında davalıya tebliğ edilmemiştir. Bu sebeple davacının iddiasını ispat için yeterli değildir.” şeklinde olduğunu, tebliğ edilmeyen faturanın davacının iddiasını ispat için yeterli olmadığının açıkça hüküm altına alındığını, mahkeme tarafından dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarındaki çelişki tam olarak giderilmeden hüküm kurulduğunu, hükme esas alınan bilirkişi ek raporunun 4.3.2 maddesinde fiyatlarla ilgili bir itiraza rastlanılmadığının belirtildiğini, bilirkişi ek raporunda düzenlenen iş bu maddede bilirkişilerce yetkilerinin kapsamı dışına çıkılarak bir takım hukuki yorumlara yer verildiğini, taraflar arasında bedel konusunda herhangi bir anlaşma olmaksızın davalı bedele itiraz edilmesinin teknik olarak mümkün olmadığını, tebliğ edilmeyen itiraz süreci dahi başlamamış bir faturaya ilişkin ne şekilde itiraz edilebileceğinin anlaşılabilir olmadığını, taraflar arasında fiyat ile ilgili kabul anlamına gelecek bir sözleşme yada anlaşma bulunmadığını, davacı yan iki firma arasında sözleşmenin yetkililerce imzalanmasını bunun da yeterli olmadığı ayrıca avans ödemesinin yapılması gerektiğinden bahsettiğini, ilgili e-postaları kabul anlamına gelmemek ile birlikte sadece avans ödemesinin geçerli olmadığı davacı tarafından açık bir şekilde belirtildiğini, mahkemece bu hususun gerekçesinde belirtildiğini, ek olarak avans hususunun açıkça yazılmasına rağmen kendi gerekçesine dahi aykırı şekilde sözleşme ilişkisinin kurulduğu kanaatine varıldığını, taraflar arasında imzalanan herhangi bir sözleşme bulunmadığı gibi şirket yetkilisi … tarafından davacı tarafın fiyat teklifine ilişkin herhangi bir kabul anlamına gelecek bir yazı, ihtar, düzenleme vb. de bulunmadığını, faturada Kadın ve Erkek WC camları ile Pisivar Bölgesi için toplam 15.340 TL ödeme belirlendiğini, mahkemece kurulan hüküm de ve hükme esas alınan raporda, davacı tarafından sunulan e-postalar doğrultusunda taraflar arasındaki ilişkinin varlığı kabul edilirken aynı e-postalar kapsamında tarafımızca iş ve imalatlara ilişkin bedel hususunda yapılan itirazların hangi gerekçe ile kabul görmediğinin anlaşılamadığını, taraflar arasındaki ihtilafın toplam bedel olduğu ve kanuni müeyyide gereği ancak iş ve imalatların yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleri ile taraflar arasında evvel dönemde yapılmış emsal niteliğindeki işler ile bedelin hesaplanması gerektiğini, iş bu bedele ilişkin araştırma ve hesaplama yapılmadan yalnızca davacı tarafın iddialarına dayanılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından tarafların mutabık kaldıkları birim fiyatları gösteren bir belgenin dosyaya sunulamadığını, bu husus alınan kök raporda “Tarafların mutabık kaldıkları birim fiyatları gösteren bir belgenin dosyada olmadığı.. ” şeklinde belirtidiğini, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2018/3296, K. 2018/3901 sayılı ve 18.10.2018 tarihli kararı, ) (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2017/240, K. 2018/3244 ve 18.9.2018 tarihli kararı), belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı tarafından davalı şirkete 09.10.2017 tarih … numaralı 1.604,04 TL bedelli fatura ile 09.10.2017 tarih … seri numaralı 83.397,24 TL bedelli iki adet fatura düzenlenmiştir. Dosyaya ibraz edilen e-mail yazışmalarında, davalı şirket adına … (mimar) ile davacı şirket temsilcisi … arasında dava konusu iş sebebiyle karşılıklı e-mail yazışmaları yapılmıştır. Davalının davacıdan talep ettiği ürünler sebebiyle fiyat teklifi talep edilmesi üzerine, 4 Mayıs 2017 tarihli e-mailde davacı şirket temsilcisi tarafından fiyat teklifi gönderilmiş, davalı şirket temsilcisi … göndermiş olduğu 10.05.2017 tarihli e-mail ile, talep edilen işler ilgili revizyon talep edildiği, 3.11.2017 tarihli email ile, davalı şirket temsilcisi … davacı şirket temsilcisi …’e, “… Türkiye Ofis projesinde tarafınızca tamamlanmış imalat için tekrar teşekkür ederiz. İmalatlarınıza ait kesilmiş ekli faturanızla ilgili olarak … bey ile yapmış olduğumuz görüşme doğrultusunda, tarafımızca iade kesilecek fatura detayı aşağıdadır. Bu süreçten sonra aldığımız benzer uygulama teklifleri maalesef fatura bedelinizi doğrulamaktadır. Kesin hesap 2 adet bay ve 2 adet bayan WC cam bölücü, 2 adet pisiuvar bölücü 9.283,65 Euro (KDV dahil) fatura tutarı 83.397,24 TL olup, 19.837,59 Euro olmaktadır. 10.553,94 Euro *4.204 = 44.368,76 TL iade faturası kesilecektir ” şeklinde email gönderilmiştir. Tarafların mali bilirkişi tarafından incelenen ticari defterlerin incelenmesinde, davacı ticari defterleri gereğince davacının davalıdan 60.001,28 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerinde ise davalının davacıdan gönderilen 25.000,00 TL itibariyle alacaklı olduğunun kayıtlı olduğu görülmüştür.Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan kök ve ek bilirkişi raporuna göre, fatura kapsamında yer alan işlerin mahallinde yapılmış olduğu anlaşılmıştır.Somut olayda, davalı tarafından yapılması yüklenilen … Genel Müdürlük binasındaki bir kısım işleri davalı tarafından davacının yapması için teklif alındığı, taraf şirket temsilcileri arasındaki yer alan e-mail yazışmaları gereğince davacının edimini yerine getirdiği, davalı şirketin faturaları kabul etmekle birlikte piyasada yaptıkları araştırmalar ile yüksek fiyat gördükleri gerekçesiyle bedelde indirime gittiği anlaşılmakla, taraflar arasında sözlü olarak fatura kapsamındaki işlerin yapılması hususunda anlaşmış oldukları sonucuna varılmaktadır. Davacı şirketin fatura kapsamındaki işleri yapmış olduğu, taraflar arasındaki email yazışmalarındaki teklif ve bilirkişi raporu itibariyle fatura kapsamında yapılan işlerin bedellerinin uygun olduğu anlaşıldığından, davacının fatura kapsamında neticeden 85.001,28 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerinde de yer aldığı üzere davalı tarafından davacıya 25.000,00 TL ödeme yaptığından bakiye 60.001,28 TL davacı alacağının bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme tarafından davacının 60.001,28 TL alacağının bulunduğu tespit edilerek itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmesi doğru olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2019 tarih ve 2018/19 Esas, 2019/998 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 4.098,69 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.024,67‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 3.074,02 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.