Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/485 E. 2021/121 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/485
KARAR NO: 2021/121
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2019
NUMARASI: 2013/336 Esas, 2019/782 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkilinin alacağının tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, davalı ile müvekkili arasında yapılan iş çerçevesinde müvekkilinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini ancak davalının yapılan işlerin bedeli olan 30/11/2011 tarih ve 20/12/2011 tarihli fatura bedellerini ödemediğini, müvekkilinin Bakırköy …. Noterliği’nin 02/02/2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile yapılan işlerin bedeli olan 117.811,20 TL’lik faturanın ödemesinin istendiğini ancak davalının herhangi bir cevap vermediği gibi ödeme de yapmadığını belirterek, itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının müvekkili adına düzenlediği bazı faturaların sözleşmeye aykırı olarak fahiş bedel üzerinden tanzim edildiğini, davacı tarafından takibe konu edilen 20.12.2011 tarih ve 117.811,20 TL bedelli fatura karşılığında herhangi bir iş de yapılmadığını, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğini ve özellikle de faturalara konu işleri teslim ettiğini yüklenicinin usulüne uygun biçimde kanıtlaması gerektiğini, davacının sözleşmeye aykırı olarak fahiş birim fiyattan fatura düzenlediğini, müvekkilinin yapılan işin tamamının bedelini ödediğini belirterek, davanın reddine, davacının takip tutarının %20 sinden az olmamak üzere haksız takip tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacı tarafından tanzim edilen faturaların davalı tarafından Vergi Dairesine bildirildiği, bu durumda ispat yükünün fatura konusu mal ve hizmeti almadığını iddia eden davalıya geçtiği, Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye verilen cevaba göre yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, davacı tarafından sözleşmedeki birim fiyatın üzerinde fatura tanzim edildiği, rapor doğrultusunda davacının davalıdan 47.311,00 TL talep edebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 47.311,00 TL asıl alacak üzerinden icra takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanun m. 2/2 uyarınca ve yıllık %9’u geçmemek kaydıyla değişen-azalan oranlarda ticari avans faizi yürütülmek sureti ile devamına, alacak likit olmadığından ve yargılama neticesinde belirlendiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı tarafın şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; takibin sözleşmeye değil faturaya dayalı olduğunu, bu nedenle sözleşme gerekçe gösterilerek davanın kısmen reddedilmesinin hatalı olduğunu, ön inceleme duruşmasında sözleşmeye itiraz etmeyip bilirkişi raporundan sonra itiraz etmelerinin kötü niyetli olduklarını göstermeyeceğini, ön inceleme duruşmasında davacı asıl hazır olmadığından imzaya ve sözleşemeye itiraz edilemediğini, bu durumun geçersiz sözleşmeyi geçerli hale getirmeyeceğini, davalı tarafın faturayı BA formunda vergi dairesine beyan etmiş olmasının faturayı teslim aldığına karine teşkil ettiğini, fatura içeriğine 8 gün içinde itiraz edilmediğinden içeriğinin kabul etmiş olduğunun izahtan vareste olduğunu, davalının BA formlarında bildirdiği bu faturanın KDV indiriminden faydalanırken bedelini ödememesinin çarpıklık olduğunu, karayolları Genel Müdürlüğü’nün Trabzon Bölge Müdürülüğü’nden gelen yazıyla işin yapıldığının belirtildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davaya konu faturanın aslında hiç verilmeyen hizmete istinaden düzenlendiğini, daha evvel düzenlenen faturada da sözleşmeye aykırı olarak 2,40 TL’den daha yüksek birim fiyattan fatura düzenlendiğini, davaya konu faturanın müvekkiline usulüne uygun biçimde hiç tebliğ edilmediğini, davacının davaya konu faturaya ilişkin ve düzenlediği tüm faturalara ilişkin edimlerini yerine getirdiğini, faturalara konu hizmetleri teslim ettiğini ispat edemediğini, bilirkişi raporuyla da davacının sözleşmeye ve gerçeğe aykırı fatura düzenlendiğini tespit edildiğini, inceleme yapan teknik bilirkişilerin de hem düzenlene faturaların taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu hem de faturalara konu işin teslim edilmediğini tespit ettiklerini, yapılan işin bedelinin çek ve banka havaleleri ile tamamen ödendiğini, gerçeği aykırı fatura düzenleyen davacının (takip ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan %40 oranına göre) haksız takip tazminatına mahkum edilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, TBK’nın 470 vd. Maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olarak davacı taşeron tarafından davalı asıl yükleniciye kesilen 2 adet faturanın bakiye bedeline dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.Davacı tarafça takibe dayanak hafriyat taşıma, bitkisel toprağın kazılması ve nakli, kazılmış dolgu toprağın yüklenmesi ve nakline ilişkin olarak düzenlenen 30/11/2011 tarihli 413.000,00 TL’lik ve 20/12/2011 tarihli 117.811,20 TL’lik 2 adet faturadan bakiye kaldığı belirtilen 148.000,00 TL’lik asıl alacağa ilişkin olarak davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatılmış, dava dilekçesinde borçlu ile davacı arasında yapılan iş karşılığı davacının üzerine düşen yükümlülüklerin yerine getirildiği belirtilmiştir.Davalı tarafça, takibe dayanak 117.811,20 TL’lik faturaya ilişkin hiçbir işin yapılmadığını, 413.000,00 TL’lik diğer faturanın ise sözleşmeye aykırı fahiş düzenlendiğini belirterek davanın reddi talep edilmiş, cevap dilekçesi ekinde taraflar arasında imzalanan 15/08/2011 tarihli “taşoren sözleşmesi” başlıklı sözleşme örneği sunulmuştur.Mahkemece yapılan 03/04/2014 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalı tarafça dosyaya sunulan sözleşme zapta geçilerek taraflar arasındaki hukuki ihtilaf belirlenmiş, davacı vekilince bu duruşmada söz konusu sözleşmeye bir itirazda bulunulmadığı gibi cevap dilekçesi ve delil listesi de davalı vekilince ayrıca tebliğ edildiği halde buna karşı da bir itiraz dilekçesi sunulmamıştır. Mahkemece alınan 24/11/2014 tarihli ilk raporda da bu sözleşmeye yer verilmesine rağmen davacı vekilince sunulan 08/12/2014 tarihli rapora itiraz dilekçesinde sözleşmeye bir itirazda bulunulmamıştır. Söz konusu itiraz mahkemece alınan 11/03/2019 tarihli son rapora karşı sunulan 27/03/2019 tarihli itiraz dilekçesinde ilk olarak dile getirilmiştir. Bu nedenle, HMK’nın 141/1 maddesinde düzenlenen savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına aykırı olarak sonradan ileri sürülen bu iddianın, karşı tarafça açıkça muvafakat gösterilmediğinden ilk derece mahkemesince dikkate alınmaması Dairemizce de yerinde görülmüştür.Buna göre, taraflar arasında imzalanan 15/08/2011 tarihli bir hafriyat işine ilişkin sözleşme bulunduğu, davacı tarafça bu sözleşme kapsamında yukarıda belirtilen 2 adet faturanın düzenlendiği anlaşılmaktadır.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/3890 Esas ve 2018/368 Karar sayılı ilamında; “Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp sözleşmenin ifası safhasıyla ilgili olduğundan, faturanın sözleşmeyi değiştirir nitelikte olmaması ve sözleşmeye uygun biçimde düzenlenmesi gerekir. Bu nedenle, sözleşmeye aykırı düzenlenmiş faturaya itiraz edilmemesi aleyhe sonuç doğurmaz. Ancak fatura kabul edilerek ticari defterlere işlenmiş ise, faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılacağından ticari defterlere itibar edilerek iş bedeli miktarı belirlenir. Ticari defterlerin kesin delil olması da bu sonucu gerektirir. Zira, faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. Fatura karşı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmiş ise burada delil olan fatura değil ticari defterlerdir. Ticari defterler uyumlu olmadığı için lehe delil değeri bulunmasa dahi, karşı çıkılan faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması halinde ticari defter aleyhe delil oluşturacaktır.” şeklinde,Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4742 Esas, 2018/652 Karar sayılı ilamında; ” Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, süre geçtikten sonra iade edilmesi veya ticari defterlere kaydedildikten sonra iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. İtiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kuralla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı taraf faturaların davalı tarafa tebliği edildiğini ve iade edilmediğini bildirmiş ve tebliğ belgeleri sunmuştur. Davalı tarafın beyanları ise faturaların tebliğ edildiğini ortaya koymakta ancak teslim edilmeyen malların faturalarının iade edildiğini savunmaktadır. Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olması (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafın ispat yükü altında olması (HMK 190) nedeniyle, tebliğ edildiği anlaşılan faturalara itiraz edildiği veya süresi içinde iade edildiği olgusundan lehine hak çıkaracak taraf olarak ispat yükü altında olan davalı bunu kanıtlayamamış ve fatura içerikleri kesinleşmiştir. Bu nedenle davanın kabulü gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır.” şeklinde belirtildiği üzere, itiraz edilmeksizin ticari defterleri kaydedilen faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılır.Davaya konu olayda, her iki tarafın ticari defter kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, usulüne uygun davacı defterlerine göre davacı davalıdan 198.811,20 TL alacaklı görünmektedir. 2011 yılı usulsüz olan davalı defterlerine göre ise davalı davacıya 31.000,00 TL borçlu gözükmektedir. Takibe dayanak faturalardan 413.000,00 TL’lik olan fatura itiraza uğramadan davalı tarafın ticari defterlerine kaydedilmiş, 117.811,20 TL olan ise davalı defterlerine kaydedilmemekle birlikte, 2011 yılı 12.ayına ilişkin Ba formunda vergi dairesine bildirilmiş, bu faturaya ilişkin olarak da takip tarihine kadar bir itiraz ileri sürülmemiştir. Yapılan ödemeler bakımından, toplam 332.000,00 TL’lik çek ödemeleri bakımından her iki tarafın defter kayıtları da örtüşmekte olup sadece davalı defter kaydında mevcut olan 50.000,00 TL’lik …bank çeki ödemesi davacı defter kayıtlarında görülmemektedir. Ancak, 11/03/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunun 7.sayfasında açıklandığı üzere bu çekin davacı tarafça teslim alındığı ortaya konulduğundan bu ödemenin de dikkate alınması gerekmektedir. Zaten bu ödeme de dikkate alındığında davalı defter kayıtlarında mevcut olan 31.000,00 TL’lik bakiye borca Ba formunda bildirilen 117.811,20 TL’lik fatura bedeli eklendiğinde toplam bakiye borç 148.811,20 TL olarak bulunmaktadır. Davacı tarafça da bulunan bu bakiye borç miktarına itiraz edilmediği gibi icra takibi de 148.000,00 TL’lik bakiye alacak üzerinden başlatılmıştır. Yukarıda belirtilen Yargıtay kararları ve ticari defter ile Ba formu belgeleri bir arada değerlendirildiğinde, her ne kadar davalı tarafça takibe dayanak 413.000,00 TL’lik faturanın sözleşmeye aykırı metraj ve birim fiyatlar üzerinden düzenlenmesi sebebiyle usulsüz olduğu, bu nedenle bu faturaya dayanılamayacağı ileri sürülmüş, 11/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda bu doğrultuda değerlendirme yapılarak sözleşmedeki bedel üzerinden yeni bir hesap yapılmış, mahkemece de bu bedel dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, söz konusu faturaların birisi davalı ticari defterlerine itiraz edilmeden kaydedildiğinden diğeri ise Ba formuyla vergi dairesine bildirildiğinden her iki fatura bedeli de davalı bakımından bağlayıcılık arz etmektedir. Sözleşmede kararlaştırılan bedel ve birim fiyatı fatura ile değiştirilmesi mümkün değil ise de, yukarıda değinilen Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere bu faturaların davalı ticari defterlerine kaydedilmesi ve Ba formuyla vergi dairesine bildirilmesi durumunda faturalardaki miktarlar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılacağından ticari defterlere itibar edilerek iş bedeli miktarı belirlenir. Ticari defterlerin kesin delil olması da bu sonucu gerektirir. Davalı tarafın bunun aksine istinaf itirazları yerinde olmayıp, davacı tarafın buna dair istinaf itirazı yerindedir.Davalı tarafça, davacının faturalara konu işi yaptığını ispat edemediği, özellikle 117.811,20 TL’lik faturaya ilişkin hiçbir iş yapılmadığı ileri sürülmüş ise de, yargılama sırasında Karayolları Genel Müdürlüğü 10. Bölge Müdürlüğü’nden dosyaya gelen belgelerden, sözleşmeye konu hafriyat işinin yapıldığı, yapılan hafriyat işinin toplamının davacının dosyaya sunduğu faturalardaki yapılan iş miktarıyla uyumlu olduğu, 11/03/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunun 3.sayfasında yapılan değerlendirmede belirtilmiş olduğundan, Dairemizce yapılan incelemede Karayolları Genel Müdürlüğü 10. Bölge Müdürlüğü’nün cevabi yazıları karşısında bu değerlendirmenin dosya kapsamıyla uyumlu olduğu anlaşıldığından, davalı tarafın bu yöne ilişkin itiraz ve istinafı da yerinde görülmemiştir.Tüm bu açılama ve tespitler doğrultusunda, ilk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle takibe konu faturalardaki iş bedelleri esas alınmak suretiyle, davalının bakiye borç miktarı 148.811,20 TL belirlenip, takibe konu asıl alacak miktarı 148.000,00 TL bu miktardan düşük olduğundan davacının itirazın iptali davasının tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibe konu faturalar davalı defter ve Ba formunda mevcut olduğundan, alacak miktarı belirlenirken teknik bir hesaplama yapılmasına ihtiyaç görülmediğinden alacağın likit olduğu anlaşılmış, davalının takibe konu asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;A) 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2019 tarih ve 2013/336 esas, 2019/782 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın KABULÜ ile, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 148.000,00 TL asıl alacak üzerinden icra takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanun m. 2/2 uyarınca ve yıllık %9’u geçmemek kaydıyla değişen-azalan oranlarda ticari avans faizi yürütülmek sureti ile devamına,4-Alacak likit olduğundan takibe konu asıl alacak miktarı üzerinden belirlenen %20 oranındaki 29.600,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 3.231,81 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.787,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.444,31 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2- Davacı tarafından yapılan 1.787,50 TL peşin harç, 24,30 TL başvurma harcı, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 384,30 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 4.906,10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 18.010,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davalı tarafından yapılan masrafların üzerine bırakılmasına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine, C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde ve karar kesinleştiğinde kendisine iadesine,2-Davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olan istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,3-Alınması gereken 3.231,81 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 808,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.423,81 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,4-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 20/01/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.