Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/459 E. 2023/354 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/459
KARAR NO: 2023/354
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2019
NUMARASI: 2018/44 Esas, 2019/148 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/03/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı yanca istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, davacının davalıya fuar stand kurulum işi yaptığını ve bu iş karşılığında 02.11.2016 tarih ve … nolu, 17.700,00 TL tutarlı fatura düzenlendiğini, fatura bedelinin 8.800,00 TL’sinin ödendiğini, bakiye 8.900,00 TL’nin ödenmemesi sebebiyle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazının iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalının ürünlerinin tanıtımını yapmak amacıyla fuar standı kurulması konusunda anlaşıldığını, ancak davacı tarafından kurulumu yapılan standın ayıplı olduğunu, bu hususun süresinde davacı tarafa bildirildiğini ve konu ile ilgili tanıklarının bulunduğunu, davacı tarafından davalıya bildirilen ayıpların giderilmediği gibi davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, bu nedenle davacının iyi niyetinden bahsedilemeyeceğini, diğer taraftan fuar standı kurulumunun ayıplı olmasına rağmen davacı tarafa toplam 12.800,00 TL ödeme yapıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalının ayıp ihbarına ilişkin tanık dinletme taleplerinin TTK 20/3 maddesi gereğince tacirler arasında ihbarın noter aracılığıyla ya da iadeli taahhütlü mektup ile yapılması zorunlu olduğundan reddine karar verildiği, mali müşavir bilirkişiden alınan 14/11/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının usulüne uygun tutulmuş ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle 8.900,00 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin dayanağı olan 02/06/2016 tarihli 17.700,00 TL tutarlı faturanın davacı ticari defterlerinde davalı adına borç olarak kaydedildiği, davalı tarafından 4.400,00 + 4.400,00 = toplam 8.800,00 TL ödemede bulunulduğu, 8.900,00 TL bakiye alacak olduğunun tespit edildiği, davalının ayıp ihbarını ve standın ayıplı olduğunu süresinde ihbar etmediği, iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas ayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davacı tarafından fuar standı kurulum hizmeti ayıplı olmasına rağmen 12.800,00 TL ödediklerini, ayıp ihbarına ilişkin mahkemenin ayıp ihbarının TTK’nın 20/3.maddesine göre noter ihtarlı ya da iadeli taahhütlü mektupla yapılması gerektiği gerekçesiyle tanık dinletme taleplerinin reddine dair verilen kararın hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında fuar standı kurulum sözleşmesi akdedilmiştir. Davacı yüklenici eksik ödeme nedeniyle yaptığı icra takibine itirazın iptalini talep etmiş; davalı iş sahibi ise eksik ve ayıplı ifada bulunulduğunu, buna ilişkin ayıp ihbarında bulunduklarını belirterek tanık dinletmek istemiş ve mahkemece ayıp ihbarının tacirler arasında tanıkla ispatının mümkün olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddedilerek ticari defterler üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacının bakiye alacağının tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/1979 gün 1977/11-393 E., 1979/80 K. Sayılı kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında esasları ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK’nın 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir. Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir. TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. TBK’nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zamanaşımı süresi içerisinde vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. (YHGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 E. 1979/80 K. sayılı ilamı). YHGK’nın 13.05.2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkündür. Ayıp ihbarı maddi vakıa olup, şekil koşuluna bağlı olmaksızın tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceğinden ve davalı tarafından bu hususta tanık dinletilmesi talep edildiğinden, ayıbın süresinde ihbar edilip edilmediğine ilişkin davalı tanıkları dinlenip, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkin değerlendirme yapılması, ayıp ihbarının süresinde yapıldığı sonucuna varılması halinde gerekirse mahallinde keşif yapılıp ayıplı imalatların bedelinin tespit ettirilerek iş bedelinden düşülmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eser sözleşmelerinde uygulama yeri bulunmayan TTK’nın 20/3 maddesi gereğince tacirler arasında ihbarın noter aracılığıyla ya da iadeli taahhütlü mektup ile yapılması zorunluluğundan bahisle, tanık dinletme talebinin reddine karar verilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2019 tarih, 2018/44 Esas, 2019/148 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.