Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/429 E. 2020/563 K. 09.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/429
KARAR NO : 2020/563
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2019
NUMARASI : 2018/1077 Esas, 2019/1139 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 09/06/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı şirkete ait kumaşların pantolon olarak dikilip kendilerine teslim edilmesi konusundaki ticari ilişki nedeniyle 22.784,00 TL alacakları bulunduğunu, iş bu alacağa karşılık davalı tarafından 13.000,00 TL ödemede bulunduğunu, bakiye 9.414,61TL’nin ödenmediğini, yapılan icra takibine itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafından fason olarak dikimi yapılan pantolonların ayıplı olarak üretildiğini, bu hususu davacı tarafa süresinde bildirdiklerini, ayrıca ayıp nedeniyle kendi müşterisine 6.647,78 Euro indirim yapmak zorunda kaldığını, zararına karşılık davacı adına fatura düzenlediklerini, bu bağlamda ayıplı üretim nedeniyle davacıya herhangi bir borçlarının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu, ayıplı imalat nedeniyle davalı tarafın muhatabı olan müşteriye 6.647,78 Euro indirim yapmak zorunda kaldığı, bu indirim tutarı dikkate alındığında davacı tarafın ödenmeyen bakiye olarak herhangi bir alacağı kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine, davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin ise koşulları oluşmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.Davacı tarafça yerel mahkeme kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemiz’in 24/10/2018 tarih ve 2017/1085 esas 2018/1374 karar sayılı ilamıyla; “Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacı tarafından düzenlenen 22.784,39 TL bedelli yedi adet faturada toplam 3893 adet ürün teslim edilmiş olmasına rağmen, dosya kapsamında alınan 26/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda yalnızca davalı elinde bulunan 70 adet ürünün incelendiği, mahkemece tanık beyanlarını esas alarak tüm ürünlerin ayıplı olduğu yönünde görüş bildiren bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmesinin yerinde olmadığı, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı konusunda tanık dinlenmesi mümkün olmasına rağmen, ayıbın varlığı ile niteliği ve miktarı konusunda tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı, ayıba ilişkin incelemenin bizatihi ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin tümü üzerinde uzman bilirkişi tarafından yapılarak, ürünlerin hangilerinin ayıplı olduğu, ayıbın kapsam ve derecesi ile bedelinin tespiti gerektiği, bilirkişinin ürünleri bizzat görmeden, sadece eldeki 70 adet ürünü inceledikten sonra, ihraç edildiği ileri sürülen ürünlerin de ayıplı olduğuna ilişkin düzenlediği rapora dayanılarak karar verilmesinin hatalı olduğu, bu durumda, bilirkişi tarafından ayıplı olduğu belirlenen eldeki 70 adet ürünün satış bedeli belirlenip, bu ürünlerin piyasada satılıp satılamayacağı değerlendirilerek, piyasada satılabilecek ise piyasa malı olarak satılabileceği bedel düşüldükten sonra kalan miktarın yönünden değerlendirme yapılması gerekirken, bu hususlar üzerinde hiç durulmadan yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu, bunun dışında, davalı tarafından 28/02/2015 tarihli gümrük beyannamesi ve ekinde fatura sunulmuş ve davalı … tarafından Danimarka’da bulunduğu anlaşılan … isimli firma adına düzenlenen 27/02/2015 tarih ve … nolu faturada 3394 adet çeşitli tekstil ürünü için toplam 54.321,25 Euro bedel yazılmış, bu rakamın altına el yazısı ile 6.647,78 Euro iskonto yapıldığı yazılarak fatura bedeli 47.673,47 Euro olarak belirtilmiş olduğu, sunulan belgelerin kapsam ve niteliği göz önüne alındığında, sonradan el yazısıyla yazıldığı anlaşılan 6.647,78 Euro iskontonun gerçekte yapılıp yapılmadığı belli olmadığı gibi, yapılan iskontonun davacıya ait ürünler için yapılıp yapılmadığı ve dava konusu ayıplar nedeniyle yapılıp yapılmadığını da ispatlar nitelikte bulunmamasına rağmen, yurt dışı firma tarafından davalıdan dava konusu ürünler nedeniyle 6.647,78 Euro iskonto yapıldığı kabul edilerek davacı alacağından indirim yapılmış olmasının da hatalı olduğu gerekçesi ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece yeniden yapılan yargılamada bilirkişi heyetinden alınan 01/07/2019 tarihli rapor esas alınarak “davacı tarafın kendi beyanına göre mevcut olan ve asıl alacak olarak takip konusu yapılan 9.208,00 TL alacağından ayıplı olarak üretilen ve ayıplı ürünlerden dolayı davacı tarafın tahakkuk eden zararının 1.851,50 TL olduğu, bu zararın mahsubundan sonra davacı tarafın talep edebileceği alacak miktarının 7.356,50 TL olduğunun anlaşıldığı belirtilerek, bu miktar üzerinden takibin devamına, davacı tarafın icra takibinden önce davalı tarafı temerrüde düşürdüğüne ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunmadığından TBK 117/1 maddesi gereğince icra takibinden önceki faiz isteminin reddine ve ayrıca davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ürünlerin ayıplı gönderildiğini, ayıbın müvekkili şirkette düzeltilmeye çalışıldığını ve müşterinin malı almama ihtimaline karşı iskonto verildiğini, müşterisinin indirim koşulu ile ayıplı ürünleri kabul ettiği için ayıplı olan diğer ürünlerin müşteri firmaya indirim yapılarak teslim edildiğini, önceki istinaf bozma gerekçesinde müvekkili şirketin ayıplı ürünleri müşterisinin indirimli olarak kabul etmesi halinde dahi, ihraç etmeyerek yedinde tutması ve ticaret yapmaması gibi bir anlama geldiğini, müşteri firmaya ait sipariş formu ve ödeme dekontunun dosyaya sunulduğunu, asıl fiyatın faturada yer alan iskonto öncesi tutarı teyit ettiğini; faturada iskonto tutarının indirim miktarında pazarlık nedeniyle elle yazıldığını; faturada yer alan 6.647,78 euro indirim sonrası 47.673,47 Euro gümrük beyannamesinin önyüzünde yer alan parasal hane ile uyuştuğunu; müvekkili şirket hesaplarına ilgili firmadan ödenen bedelin 47.665,78 Euro olup bir birini sağladığını; yeni yargılama esnasında alınan bilirkişi raporunda, elde mevcut olup incelenmiş olan 70 adet ürünün değerinin tespiti ile yetinildiğini, müvekkili şirket tarafından dava konusu mallar nedeniyle gerçek bir indirim yapıldığı hususunun değerlendirilmediğini; bilirkişi raporu gereğince davanın reddinin gerekeceğini; dava konusu ayıplı ürünler dolayısıyla yapılan iskonto hususunda inceleme yapılmadan karar verildiğini; istinaf mahkemesi kararı gereğince bilirkişiler tarafından, yapılan indirim miktarının ürün sayısı göz önüne alınrak makul olup olmadığının tespiti ile söz konusu bedelin sunulan belgeler doğrultusunda ayıplı ürünler için yapılıp yapılmadığının incelenmesi gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, aksi halde dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece bilirkişi heyetinden alınan 26/03/2017 tarihli raporda “davacı tarafından üretilen pantolonların dikiminden dolayı ayıplı üretildiği, ayıptan dolayı davalının kendi müşterisine yapmak zorunda kaldığı 6.647,78 Euro karşılığı 18.745,41 TL baz alındığında davacı tarafın herhangi bir alacağı bulunmadığı”; 01/07/2019 tarihli ek raporda; “incelenen 70 adet ürünün ayıplı olduğu, davalının müşterisine eteği 14.75 Euro, şortu 14.70 Euro birim fiyattan sattığı, eteğin satış fiyatının 14.75 x 2.8148 = 41.52 TL, şortun satış fiyatının 14.70 x 2.8148 = 41,38 TL olduğu, ayıplı ürünlerin piyasada etiketi kesilmek suretiyle 15,00 TL’den satılabileceği, ayıplı ürünler nedeniyle davacının zararının (35×41,52) + (35×41,38) – (70×15,00) =1.851,50 TL olduğunu; davacının 22.783,06 TL alacağı için davalının 12.700,00 TL ödeme yaptığı ve 10.083,06 TL alacaklı olduğu, ayıp nedeniyle oluşan zarar mahsup edildiğinde 10.083,06 – 1.851,50 = 8.231,56 alacaklı olduğunu belirtmiştir.Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemlerine ilişkindir. Davacı taraf, işin yapılıp teslim edildiğini, bakiye iş bedelinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise işin ayıplı yapıldığını, müvekkilinin yurt dışı müşterisine fiyatta indirim yapmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile; davacı tarafından davalı aleyhine faturaya dayalı olarak ödenmeyen bakiye 9.414,61TL alacak üzerinden icra takibi yapıldığı, davalı tarafın süresinde takibe itiraz etmesi üzerine itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece verilen kararın dairemiz tarafından kaldırılması üzerine yeniden yapılan yargılamada dairemiz kararı doğrultusunda bilirkişi incelemesi yapılarak alınan raporda ayıplı olduğu belirlenen eldeki 70 adet ürünün satış bedeli ve bu ürünlerin piyasada satış bedeli belirlenerek piyasa satış bedeli düşülmek suretiyle hesaplama yapılmıştır. Mahkemece alınan rapor karar vermeye yeterli ve denetime açık olup, mahkemece karar verilirken davacı tarafın kendi beyan ve kabulünde olan 9.208,00 TL alacaktan Dairemiz’in kaldırma kararı kapsamında ayıp nedeniyle yapılabilecek indirimin 1.851,50 TL olduğu belirlenerek 9.208,00 – 1.851,50 = 7.356,50 TL alacak yönünden itirazın iptaline dair hüküm kurulmuş olması yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2019 tarih ve 2018/1077 esas, 2019/1139 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 502,52 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 125,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 376,89 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/06/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.