Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/414 E. 2020/418 K. 18.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/414
KARAR NO: 2020/418
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2019
NUMARASI: 2017/1149 Esas, 2019/268 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/03/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece; davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili ile alt iş veren dava dışı … Ltd. Şti ile yapılan sözleşme ile davalı …’in zemin katında yapılacak imalatlarla ilgili olarak inşaat yapım sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkilinin hemen işe başlayarak kısa sürede işin %60’lık kısmını tamamladığını, bu aşamada dava dışı … Ltd. Şti’nin sözleşmeyi feshettiğini, davalının ise müvekkiline imalata devam ettirdiğini ancak hiçbir bedel ödemesi yapmadığını, sözleşmenin dava dışı şirket tarafından haksız ve sebepsiz olarak feshedildiğini, davalının asıl işveren sıfatına haiz olduğunu, bu nedenle müvekkiline karşı alt işverenle birlikte müteselsilen sorumlu bulunduğundan, davalı hakkında iş bedelinin tahsili için İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhinde alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın pasif husumetten reddinin gerektiğini, zira taraflar arasında sözleşmesel bir ilişkinin bulunmadığı gibi müvekkili tarafından herhangi bir işin görülmesi konusunda davacıyla anlaşması veya görevlendirmesinin bulunmadığını, müvekkilinin imalatların yapıldığı otelin maliki olmayıp işletmecisi olduğunu, müvekkilinin otelin zemin katındaki özel estetik ve güzellik merkezini dava dışı … Ltd. Şti’ne kiraladığını, müvekkili ile dava dışı şirket arasındaki 15/07/2012 tarihli kira akdinin 25/12/2013 tarihinde karşılıklı anlaşmayla sonlandırıldığını ve ibralaşıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı şirketin imalatların yapıldığı otelin maliki olmadığı, davalı şirket ile dava dışı şirket arasında kira sözleşmesi bulunduğu, bu kira ilişkisinin 25/02/2013 tarihli protokolle sonlandırıldığı, imalatların dava dışı şirket tarafından yaptırıldığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, işletilen yerin tapu kaydının dosya içerisine alınmadığını, davalı şirketin ortaklarının imalat yılından önce ve sonra kimlerden oluştuğunun tespit edilmediğini, davalı şirket ile dava dışı … Ltd.Şti. arasında organik bağ bulunup bulunmadığı hususunun yerel mahkemece araştırılmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı ile dava dışı … Ltd.Şti. arasında 29/08/2012 tarihli yazılı eser sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı yüklenici, dava dışı şirket iş sahibidir. Davacı bu sözleşme ile davalının işletmecisi olduğu …’nin zemin katında yapılacak olan sağlık merkezinin bina içi tadilat ve yenileme işlerini yapmayı üstlenmiştir. Davacı, dava dışı şirket ile imzaladıkları sözleşme gereğince sözleşmedeki iş sahibinin davalının taşeronu olduğunu dolayısıyla iş bu dava davalısının iş sahibi sıfatıyla sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı şirket ise, taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığını belirterek davanın pasif husumet yokluğundan reddini talep etmiştir. Dosya içerisinde davanın dayanağı olan 29/08/2012 tarihli yazılı sözleşmede iş sahibinin dava dışı … Ltd.Şti. olduğu, sözleşmenin iş sahibi olarak bu şirket temsilcisi tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı şirket arasında her hangi bir yazılı yada sözlü bir sözleşme bulunmamaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 12.06.2014 tarih, 2013/6191 Esas, 2014/4112 Karar sayılı ilamına göre; “Sözleşmelerin Nispiliği” ilkesi gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasında ki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı,dava konusu hakkın sahibini,davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır. Dosyada mevcut tapu kayıtlarında; davacı tarafça imalatların yapıldığı İzmir ili, … parsel sayılı taşınmaz ile, … mevki … ada, …, …, …, …, parsel sayılı taşınmazların … A.Ş. adına kayıtlı olduğu, tesisin davacı şirket tarafından 212 ay süreyle kiralandığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, toplanan delillere göre dava konusu akdi ilişki davacı ile dava dışı şirket arasında kurulmuştur. Davada davalı şirketin akdi ilişkinin tarafı olan dava dışı şirketin borcundan kefil yada garanti veren sıfatıyla sorumlu olduğu iddia edilmiş ve kanıtlanmış değildir. Davalının da dosya kapsamında sözleşme ilişkisinin kurulduğuna dair bir ikrarı bulunmamaktadır. Bu suretle davalı ile akdi ilişki kurulduğu yasal delillerle ispatlanamamıştır. Bir başka deyişle davalının taraf sıfatı bulunmamaktadır. Yerel mahkemece bu gerekçelerle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarih ve 2017/1149 Esas, 2019/268 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40TL’nin mahsubu ile bakiye 10TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 18/03/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.