Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/41 E. 2022/2097 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/41
KARAR NO: 2022/2097
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2015/1190 Esas, 2019/832 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin kumaş apreleme, filar, ram, silikon, kumaş kesim, kola işlemlerinin yapılması işi ile iştigal ettiğini, davalı şirket tarafındana kendisine bu kapsamda 16/01/2015, 08/04/2015, 10/04/2015, 04/05/2015, 18/05/2015 ve 21/05/2015 tarihinde verilen talimatlarla kumaşların flar, ram, silikon, kumaş kesim, kola işlemlerinin yapılması talebinde bulunulduğunu, işlem yapılması istenilen kumaşların müvekkiline teslim edildiğini, müvekkili şirket tarafından da bu kumaşlarda davalının iştemiş olduğu işlemlerin istenilen şekilde yapılarak sevk irsaliyeli faturalarla kumaşların davalıya teslim edildiğini, müvekkilinin kumaşları teslim ettiğine ilişkin 20 adet irsaliyeli fatura düzenlendiğini, ürünlerin tam, eksiksiz ve istenen şekliyle teslim edildiğini, teslim alan davalı şirket tarafından imzalanan irsaliyeli faturaların herhangi bir itiraza uğramayarak kesinleştiğini, davalı tarafından bunun dışında da müvekkiline pek çok kumaş akışı olduğunu ve işlemden geçirilen kumaşların kendisine istenen şekilde teslim edildiğini, davalı tarafın buna rağmen 20 adet faturadan kaynaklanan borcunu ifa etmediğini, müvekkilinin yasa ve usule uygun olarak tutulan ticari defter ve kayıtlarında da davalıdan 31.129,14 TL alacaklı olduğunun görüldüğünü, bakiye iş bedelinin ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında 2012 yılından itibaren ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davacının müvekkili şirkete fason diye tabir edilen üretimler yaptığını, bu ticari ilişkiden dolayı müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu olmadığı gibi tam tersine alacağının mevcut olduğunu, davacının 2015 yılında müvekkili şirketten alacağı 46.458,20 TL iken müvekkili şirketin davacıya toplam 47.435,78 TL ödeme yaptığını, dolayısı ile müvekkili şirketin davacıdan 977,58 TL alacaklı olduğunu, ticari defterler incelendiğinde durumun açıklığa kavuşacağını, icra takibine yaptıkları itirazın yapılan ödemeler nedeniyle kesinlikle kötü niyetli itiraz olarak kabul edilemeyeceğini, bu vesile ile borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla kötü niyet tazminatına da itiraz ettiklerini belirterek davanın reddi ile davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davacı tarafça başlatılan icra takibinin irsaliyeli faturalara dayandığı, tarafların usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde bu faturaların kayıtlı olduğu ticari defterlerin karşılıklı olarak birbirini teyit ettiği, davacının ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalıdan 31.219,14 TL alacaklı olduğu ancak davalının ticari defterlerinde alacağın görünmediği, bu farkın davalının defterlerinde kayıtlı 8 adet 39.143,00 TL ödemenin davacının defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, söz konusu ödemelerin davacı tarafça kabul edildiği, ancak dosyaya sunulan açık hesap adı altında başka bir hesaba kaydedildiği ve bu ödemelerin dava konusu faturaların kayıtlı olduğu cari hesap için değil, sunulan sipariş formları ile ilgili diğer hesaba ilişkin olduğunun beyan edildiği, sunulan açık hesaptaki kayıtların davalının resmi ticari defter kayıtları ile örtüşmediği, davacının sipariş verildiğini iddia ettiği diğer işler için fatura düzenlemediği ve ticari defterlerine kaydetmediği, tarafların tacir oldukları, tüm ticari işlemlerini Türk Ticaret Kanunu’nun 18. ve 64. maddesi uyarınca zorunlu olarak tuttukları ticari defterlerine kaydetmekle yükümlü oldukları, ticari defterlerinde kayıtlı olmayan açık hesap kayıtlarının delil olarak kabul edilemeyeceği, buna göre davacının da kabul ettiği tahsilatlar ile dava ve takip konusu edilen borcun ödendiği, takibin haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine ve şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, bilirkişinin kök ve ek raporlarında müvekkilinin bu faturaların davalıya tebliğ edildiğinin ticari defterlerinde işli olduğunun ve müvekkilinin takip tarihi itibariyle 31.219,14 TL alacaklı olduğunun ispat edildiğini, bilirkişi raporunda Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına göre …’in şirket ortağı ve yetkilisi olduğunun, 2017 yılında hissesini devrettiğinin, bu tarihten itibaren de eşi …’in şirket yetkilisi olduğunun tespit edildiğini, dosyada mübrez 33 adet sipariş formunun …’in yetkili olduğu tarihte imzalandığını ve müvekkili şirkete verildiğini, bu siparişlere uygun olarak yapılan işlemler sonucunda ürünlerin 59 adet çıkış belgesine istinaden davalı şirkete teslim edildiğini, bilirkişi raporu ile de 33 adet sipariş formunun … tarafından yetkili olduğu tarihte imzalandığının ve müvekkili şirkete teslim edildiğinin ispat edildiğini, bilirkişi raporunda 59 adet çıkış belgesinden 2 adedinde imza olmadığı, 24 adedinde kime ait olduğu bilinmeyen imza olduğu belirtilmiş ise de, bu diğer fatura, sipariş formu ve çıkış belgelerindeki imzaların karşılaştırılması neticesinde bu imzaların … ve …’in eli ürünü olduğunun görüldüğünü, diğer taraftan; dosyaya sunulan SGK yazı cevabında 2017 Aralık ayı hizmet dökümüne göre …, … ve …’nun davalı şirkette sigortalı çalışan olmadığı bildirilmiş ise de, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere …, … ve …’nun davalı şirkette 2015 yılı içerisinde çalışıp çalışılmadığının sorulması gerektiğini, ancak her ne kadar bu şahıslar davalı şirkette sigortalı çalışan olarak gözükmese de, bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere, her iki tarafın resmi kayıtlarında her iki şirketin defterlerinde de işli olan faturalarda bu 3 kişinin imzasının yer aldığını, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan faturalarda …, … ve …’nun imzası yer aldığından bu şahısların SGK kaydının araştırılmasına dahi gerek kalmadığını ve bu hususun bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, bilirkişi kök ve ek raporları ile taraflar arasında sipariş üzerine fason işçilik yapıldığı ve sipariş doğrultusunda işlerin yapılarak davalı tarafa teslim edildiğinin ispat edildiğini, TBK’nın 101. ve 102. Maddeleri uyarınca; davalı tarafından yapılan ödemeler güvencesinin en az olan taraflar arasındaki açık hesaba ilişkin ödeme sayıldığını, davalı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelirin söz konusu faturalara ilişkin olmadığını, taraflar arasında açık hesap ilişkisi gereğince ödeme yapıldığını, zira davalı tarafça dava konusu faturalara istinaden ödeme yapıldığına dair yazılı belge sunulmadığını, bu nedenlerle; davalının takip konusu faturaların ödendiğini ispat edemediğini, birden fazla borcu bulunan borçlunun, yaptığı ödeme ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilmesi gerektiğini, borçlunun, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca dair olduğunu beyan etmemesi veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmaması halinde makbuzda belirtilen borca mahsup edilmesi gerektiğini, kısmi ifaya dair kuralların (taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği ve icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 84 vd. maddelerinde düzenlendiğini, Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla borcu bulunan borçlunun, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkına haiz olduğunu, 86. maddeye göre de yasal olarak geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edileceğini, birden çok borç muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edileceğini, icra takibi yapılmamış ise tediyenin, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilmesi gerektiğini, davalı tarafından yapılan ödemeler güvencesi en az olan taraflar arasındaki açık hesaba ilişkin ödeme sayıldığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takibe koyulan alacağa ilişkin olarak davalının borçlu olduğu tespit edilerek davada, davalının haksızlığı müvekkilin haklılığı, davacı müvekkilin alacaklı olduğunun ortaya koyulduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Taraflar arasında davalı yanca davacıya gönderilen kumaşlara flar, ram, silikon, kumaş kesim ve kola işlemlerinin yapılması konusunda sözlü bir eser sözleşmesi bulunduğu hususu tarafların kabulündedir.Davacı yan, taraflar arasındaki bu sözlü eser sözleşmesi kapsamında icra takibine konu ettiği fatura bedellerinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise ödeme belgelerini sunarak davacıya borcu bulunmadığını savunmuştur. Davalının bu savunması ve sunduğu ödeme makbuzları karşısında davacı bu kez yapılan ödemelerin icra takibine konu faturalara ilişkin olmayıp, açık hesaba dayalı olarak yapılan işlerin karşılığı olarak yapıldığı iddiasında bulunmuştur.Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında 20 adet irsaliyeli faturaya istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından 33.132,34 TL alacağın tahsili için 20/10/2015 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Dosyada 04/04/2017 tarihinde kök rapor ve 11/12/2017 tarihinde 1. ek rapor, 26/03/2019 tarihinde ise 2. ek rapor alınmıştır. Mali müşavir … tarafından hazırlanan 04/04/2017 tarihli bilirkişi kök raporunda; tarafların incelemeye sunulan ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, davacının defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalıdan 31.219,14 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibari ile davacıdan 977,58 TL alacaklı olduğu, takip tarihinden sonra ise yapılan 977,58 TL’lik ödeme kaydı ile hesabın kapatıldığı taraflar arasındaki cari hesap farklılığının 6.128,54 TL’sinin 01/01/2015 tarihli açılış kaydından, 816,84 TL’sinin taraflar arasındaki bazı fason işçilik faturalarının davacı tarafça %4 tevkifat düşüldükten sonra kayda alınması, davalı tarafça ise tevkifat dikkate alınmadan kayda alınmasından, 0,90 TL’sinin 2 adet faturanın davalının hesaplarına farklı işlenmesinden, 39.143,00 TL’sinin ise davalı tarafça davacı adına tahsilat makbuzu ile yapılan 8 adet ödeme makbuzunun davacının kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı, davalının defterlerinde kayıtlı olup, davacının defterlerinde kayıtlı olmayan tahsilat makbuzu başlıklı fotokopi belgelerde tahsilatın türü veya şeklinin belirtilmediği, alt kısımlarında … ve … isim ve imzaların olduğu, sağ üst köşesinde belgeyi düzenleyen olarak … Tekstil … yazılı olduğu, davacının … ve … isimli çalışanlarının olmadığı, davacı tarafın söz konusu ödemelerin davalı ile yapılan başka işlere ilişkin ödemeler olduğunu beyan ettiği, bu kapsamda sunulan giriş- çıkış takip fişi formatındaki belgelerle davalıya gönderilen kumaşlar ile ilgili olarak tanzim edilmiş sevk irsaliyeleri ve faturaların çakıştırılmasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Aynı bilirkişi tarafından hazırlanan 11/12/2017 tarihli 1. ek raporda; davacı tarafından kök rapora karşı itiraz olarak sunulan excel ortamında düzenlenmiş 2015 yılına ait açık hesap ekstresinin incelenmesiyle; 2015 yılı açılış kaydında davacının, davalıdan 29.893,67 TL alacaklı göründüğü, yapılan borç ve alacak kayıtlarından sonra 31/12/2015 tarihi itibariyle davacının davalıdan 74.896,97 TL alacaklı göründüğü, sunulan yapılacak işlerle ilgili talimatlarda, işlerin ne olduğu, kumaşların kaç top ve kilogram olduğu bilgisinin yer aldığı, giriş çıkış fişlerinde ise brüt ve net kilogramlar ile adet bilgisinin yer aldığı, sadece 45 nolu formda fiyat bölümünün olduğu, bu nedenle borç hanesinde yer alan tutarların herhangi bir belgeden teyidinin yapılamadığı belirtilmiştir. Mahkemece davalı vekiline, davacı vekili tarafından sunulan sipariş metni ve teslim belgeleri ile siparişlerdeki imzaların şirket temsilcisine ve teslim evraklarındaki imzaların temsilci veya çalışanlarına ait olup olmadığı hususunda beyanda bulunmak üzere süre verilmiş, davalı tarafça imzalı teslim belgelerinde ismi geçen kişilerin şirket çalışanı olmadığı, sipariş formu adlı belgelerin gerçekte sipariş formu değil, talimat olduğu beyan edilmiştir. Mahkemece davalı şirketin yetkililerini gösterir ticarit sicil kayıtları ile çalışanlarını gösterir SGK kayıtlarının dosyaya celp edildiği, davacı tarafça sunulan sipariş formaları ile teslim belgesindeki isim ve resmi kayıtların karşılaştırması yapılarak siparişlerin davalı tarafından teslim alınıp alınmadığı ve alacak miktarı içerisinde yer alıp almadığı hususunda rapor düzenlenmek üzere dosya yeniden bilirkişiye tevdii edilmiştir.Aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 26/03/2017 tarihili 2. ek raporda; davacı tarafça sunulan sipariş formları, fason ürün teslim belgelerinin incelendiği, davacı tarafça sunulan açık hesapta yer alan hareketlerin davalının 2015 yılına ait resmi hesap kayıtları ile örtüşmediği, açılış kayıtlarının tutmadığı, yalnızca davalının davacıya ödediği ve davacının resmi kayıtlarında işli olmayan 9 adet toplam 39.143,00 TL ödemenin davacının açık hesabında kayıtlı olduğu, davacı tarafından sunulan 33 adet sipariş formu ile kumaşların davalı şirket yetkilisi … imzası ile yapılması gereken işlemlerin belgeye yazılarak davacı şirkete gönderildiği, işlemler yapıldıktan sonra 59 adet çıkış belgesiyle davacı tarafından davalıya teslim edildiği, davacı tarafından sunulan 33 adet sipariş formu ile kumaşların davalı şirket yetilisi … imzası ile yapılması gereken işlemler el yazısı ile belgeye not düşülerek davacı şirkete ” flar+silikon + ram + kenar kesme + kola” gibi fason işlemi uygulanmak üzere gönderildiği, gönderilen kumaşlara fason işler uygulandıktan sonra 59 adet çıkış belgesi ile davacı tarafından davalıya teslim edildiği, davalıya teslim edilen 59 adet fişin; 2 adedinde imza olmadığı, 24 adedinde sadece imza olduğu, isim olmadığı, (davacı vekili bu imzaların … ve …’e ait olduğunu iddia etmektedir.) 14 adedinde davalı şirket ortağı …’in imzasının bulunduğu, isminin yazmadığı, 2 adedinde …’ın isim ve imzasının bulunduğu, 5 adedinde …’nun isim ve imzasının bulunduğu, 12 adedinde …’in isim ve imzasının olduğu belirlenmiştir. İcra takibine konu faturalardan; 6 tanesinde …’in imzası bulunmakta, 8 tanesinde isim bulunmamakla birlikte imza bulunmakta, 6 tanesinde ise isim ve imza bulunmamaktadır. Takibe konu irsaliye faturaların tarihleri Ocak 2015- Nisan 2015 ve Mayıs 2015 tir. Dosyada bulunan Turhal Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 04/09/2018 tarihli cevabi yazısında; …’in davalı şirket olduğu, şirketteki mevcut 30.000,00 TL hissesinin tamamını Bakırköy … Noterliği’nin 18/12/2017 tarih, … sayı ile tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesi ile şirket dışından eşi …’e devredildiği, davalı şirketin 25/12/2017 tarihinde yapılan tesciline istinaden yetkilisinin … olduğu, SGK’dan gönderilen 23/07/2018 tarihli cevabi yazıda; …, … ve …’in davalı şirkette çalışmalarının bulunmadığı bildirilmiştir.Yapılan bu açıklamalardan; davalı yanca düzenlenen 33 adet sipariş formunun …’in yetkili olduğu tarihte imzalandığı ve davacı şirkete teslim edildiği, icra takibinin fatura alacağına dayandığı, bilirkişi kök raporunda davacı defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğu, yine kök rapor ve ek raporda davacı yanca bu faturaların davalıya tebliğ edildiğinin ticari defterine işli olduğu, davacı tarafça yanlar arasındaki açık hesap ilişkisinin ve sipariş edilen ürünlerin davalı yana teslim edildiğinin kanıtlandığı, bu ilişki ve teslimin davalı yanca da kabul edildiği ve davalı yanca ödendiği ileri sürülen takip dosyasındaki faturalardan 6 adetinde …’in isim ve imzasının bulunduğu hususlarının ihtilaf konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Yanlar arasındaki ihtilaf; bilirkişi raporlarında belirlenen ve davacı yanca davalı adına düzenlenen 59 adet fişteki imzaların hangi çalışana ait olduğunun tespiti ile davacı yanın bu fişler gereğince alacaklı olup olmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir ( bkz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2022 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 Karar sayılı kararı). Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (emsal Yargıtay (Kapatılan) 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) Bu kapsamda yapılan incelemede; mahkemece icra takibi dayanağı fatura içerikleri ve bedelleri ile açık hesap ilişkisinin davalı yanca kabul edildiği gözetilerek, takip dayanağı faturalardan 6 adetinde …’in imzası bulunduğundan, bu faturalar gereğince davalı yanca …’ın şirket çalışanı ve davacı ile olan ticari ilişkide yetkili olduğunun kabul edildiği gözetilerek, davacı yanca delil olarak sunulan 59 adet çıkış belgesinden 12 adetinde …’in isim ve imzası bulunduğundan bu 12 adet fişteki bedelin davacı yanın alacağına eklenmesi, yanlar arasındaki ilişki kapsamında davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan faturalarda … ve …’nun imzasının bulunup bulunmadığının saptanması, imzalarının bulunması halinde 59 adet çıkış belgesinden 2 adedinde …’ın, 5 adetinde …’nun isim ve imzasının olduğu, bu nedenle davacının bu fatura bedellerini talep etmekte haklı olduğu belirlenek bu bedellerin davacının alacağına eklenmesi, davacı yanca 59 adet çıkış belgesinden isim yazılı olmayan 24 adet fişteki imzanın yetkililer … ve …’e ait olduğu iddia edildiğinden bu yetkililerin isticvabı yoluna gidilerek anılan 24 adet fişteki imzanın kendilerine ait olup olmadığı yönünde beyanlarının alınması, imza inkarı halinde imza incelemesi yaptırılması, imzaların yetkililere ait olduğunun tespiti halinde bu 24 adet belgedeki bedellerin davacının alacağına eklenmesi, yine yetkili …’den 59 adet fişten isim yazılı olmayıp imzasının bulunduğu 14 adedindeki imzanın kendisine ait olup olmadığı konusunda isticvap beyanının alınması, imzanın kendisine ait olup olmadığı yönünde beyanının alınması, imza inkarı halinde imza incelemesi yaptırılması, imzaların yetkiliye ait olduğunun tespiti halinde bu 14 adet belgedeki bedellerin de davacının alacağına eklenmesi hususunda aynı bilirkişiden ek rapor aldırılması gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamına göre isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarih, 2015/1190 Esas, 2019/832 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.