Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/371 E. 2023/209 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/371
KARAR NO: 2023/209
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2019
NUMARASI: 2018/464 Esas, 2019/1193 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 22/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin davalmı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin … Tekstil firmasının sahibi olduğunu, davalı firma ile beraber mal alım ve satımı yaptığını, davalı ile aralarında eser sözleşmesi bulunmadığını, müvekkili firmanın davalı firmaya vermiş olduğu mallar ve bunlara ilişkin düzenlenen faturalarda toplam 65.398,00 TL satımı yapıldığını ve davalı tarafça kendilerine sadece 30.000,00 TL ödeme yapıldığını, hali hazırda bakiye 35.398,00 TL fatura alacaklarının bulunduğunu, ancak davalı tarafın bunu ödemediğini ve kendilerinin alacağın tahsili amacıyla davalı taraf aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, ancak davalı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak yaptıkları itiraz üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesi gereğince davalı müvekkili şirketin imalatçı olarak kendi müşterilerinden aldığı siparişler doğrultusunda davacıya fason dikim yaptırıldığını, müvekkilinin müşterileri ile aralarında davacı firma imalatları nedeniyle sorunlar yaşandığını, müvekkilinin dava dışı … siparişlerinin zamanında yetişmemesi nedeniyle %c25 gecikme indirimi ve havayolu kargosu ödemek zorunda kaldığını, bu zararların giderimi bedelinin ihtarname ile davacı yandan istendiğini, … siparişlerinde de hatalı dikim nedeniyle malların kabul edilmediğini, dava dışı şirket için davacı yanca üretilen siparişlerin depoda kaldığını, davacıya iade faturası düzenlenerek faturanın ihtarname ile davacı yana gönderildiğini, davacı yanın herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, müvekkilinin dava konusu malları davalıya en geç 10/10/2017 tarihinde fatura keserek teslim ettiğini, davalının kabul edilemeyecek derecede hatalı dikildiğini iddia ettiği ürünlerin ise davalının keşide ettiği ihtarnameye göre 27/02/2018 tarihinde müvekkiline bildirildiğini, yani bildirimin ürünlerin tesliminden 4,5 ay sonra hatta davalı hakkında icra takibi başlatıldıktan sonra yapıldığını, davalının iddia ettiği gibi ürünlerde kabul edilemeyecek derecede hatalı dikim varsa ve sattığı firma bunları kabul etmemiş ise bu ürünlerde açık ayıp olduğu anlamına geleceğini, ve eğer ürünlerde açık ayıp var idi ise davalının bu ayıp ihbarını yaklaşık 5 ay sonra hatta icra takibi başlatıldıktan sonra yapmasının kabul edilemeyeceğini, Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 23. Maddesine göre, teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbın 2 gün içinde satıcıya bildirilmesi gerektiğini, düzenlemenin devamında, malda açık ayıp söz konusu olmasa bile, malı satım ve teslim alan tacirin 8 gün içinde malı inceleme veya incelettirmekle yükümlü olduğunun düzenlendiğini ve 8 günlük sürenin de malın alıcı tarafından satım ve teslim alındığı tarih itibariyle başladığını, yasal süre içinde ayıp ihbarının yapılmamasının alıcının kanundan doğan seçimlik haklarına başvuramaması sonucu doğurduğunu belirtmiştir. Mahkemece, davacının ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesine ibraz etmediği, 14/06/2019 tarihli bilirkişi raporu uyarınca davalı tarafın ticari defter ve belgelerinden davalı şirketin takip tarihi itibariyle davacıya 13.672,18 TL borçlu olduğu, ancak takipten sonra davacı adına düzenlenen fatura sonrasında davalının, davacıdan 44.506,56 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemenin kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporuna karşı yapmış olduğu itirazların değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda, müvekkilinin davalı borçludan alacaklı olduğunun tespit edildiğini, ancak müvekkilinin ticari defterlerinde yer almayan, davalı borçlu tarafından düzenlenen iade faturalarının davalı borçlu şirket lehine değerlendirilerek müvekkilinin borçlu hale getirildiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında herhangi bir isim altında sözleşme imzalanmadığı gibi, üretilen malların da davalı tarafın belirlediği süre içerisinde davalı yana teslim edilmişken zararın tarafı olmasının hukuki hiçbir tarafı bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesi uyarınca davacı taşeron sıfatıyla, davalı yanın gönderdiği kumaşların dikim işini yapmayı üstlenmiştir. Davacı taşeron tarafından davalı yüklenici hakkında bakiye iş bedeli alacağına istinaden İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 35.398,00 TL asıl alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Davaya konu borcun kaynağı, davacı tarafından davalı adına kesilen … sıra nolu ve 09/10/2017 tarihli 28.250,04 TL bedelli ve … sıra nolu 10/10/2017 tarihli ve 37.148,8 TL bedelli faturalardan bakiye kalan alacaktır. Davalı şirket tarafından davacı şirkete gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 20/11/ 2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, asıl iş sahibi … firmasının siparişi için davacı ile anlaşma yapıldığı, kesilmiş kumaşların 18/08/2017 tarihinde davacıya teslim edildiği, malların yüklenme tarihi 30/08/2017 iken davacı atölyesinde gerçekleşen gecikme sebebiyle malların yüklenmesinin 18/09/2017 tarihine kalması sonucu müşterileri tarafından %25 gecikme indirimi ve hava yolu kargosu açıklaması ile 17.000,00 TL tutarlı reklamasyon faturası düzenlerek davacı alacağından kesildiği, buna ek olarak 09/10/2017 ve … nolu faturaya istinaden düzenlenen 6.984,90 TL fiyat farkı faturasının da davalıya gönderilerek alacağından kesildiği belirtilerek toplamda 23.984,90 TL tutarında zararın ihtarnamenin tebliğinden itibaren 10 gün içinde davalı şirketin banka hesabına yatırılmak suretiyle tazmininin talep edildiğinin ihtar edildiği, ihtarnamenin davacı yana 22/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Yine davalı yanca davacıya gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 27/02/2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, … firmasının siparişi için davacı ile anlaşma yapıldığı, ancak imalatın müşteri tarafından kabul edilemeyecek kadar hatalı olması nedeniyle gönderildikten hemen sonra iade edildiği ve 23/01/2018 tarihli iade faturası kesildiği, uğranılan zarar nedeniyle 58.178,74 TL tutarında reklamasyon faturası düzenlendiği belirtilerek zararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde davalı şirket banka hesabına yatırılmak suretiyle tazmininin talep edildiği, ihtarnamenin davacı yana 28/02/2017 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Dosya kapsamında bulunan ve mali müşavir … tarafından hazırlanan 14/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalı şirket kayıtlarında dava dışı … cari hesabının incelendiği, geç teslimat nedeniyle 025 gecikme indirimi ve hava yolu ile gönderim nedeniyle davalı şirket alacağından 3.350,70 Euro düşüldüğü, anılan tutarın 27.09.2017 tarihli faturadan toplam iskonto tutarı olarak düşüldüğü, davalı şirketin davacı adına düzenlediği 17.000,00 TL tutarlı reklamasyon faturası ile uyumlu olduğu, davalı şirket kayıtlarında dava dışı … şirketi cari hesabının incelendiği, dava dışı şirketin davalı şirket adına 05/01/2018 tarihli, 58.176,74 TL tutarında iade faturası düzenleyerek davalı alacağından düşüldüğü, davalı şirketin davacı adına düzenlediği reklamasyon faturası ile uyumlu olduğu, davalı şirket kayıtlarında davacı adına düzenlenen 17/11/2017 tarihli, … seri nolu, 6.984,90 TL tutarında faturanın 09/10/2017 tarihli, … seri nolu faturaya istinaden düzenlenen fiyat farkı faturası olduğu, bu itibarla davalı şirketin sahibi lehine delil olma niteliği taşıyan yasal defterlerinde takip tarihi itibariyle davacıya 13.672,18 TL borçlu olduğu, takipten sonra davacı adına 58.178,54 TL tutarında reklamasyon faturasının düzenlenerek kayıtlara alınması sonucunda davacıdan 44.506,56 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasında sözlü olarak sözleşmenin kurulduğu ve bu sözleşme gereğince kumaşların davacı taşeron tarafından dikilerek davalı yükleniciye teslim edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı taşeron tarafından dikilen ürünlerde ayıp bulunup bulunmadığı ve bu ayıplardan dolayı bedelden indirim yapılıp yapılmayacağı noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Eser sözleşmesi hükümlerine göre dikilen konfeksiyon ürünlerinin ayıplı olduğunu ve ayıplar nedeniyle zarara uğranıldığını ispat külfeti davalı yükleniciye aittir. Bilirkişi raporundaki açıklamalar ve davalının itirazları dikkate alındığında; asıl iş sahibi … firmasının siparişi doğrultusunda davacı taşeron tarafından dikilen ürünlerin davalı yana teslim edildiği sabit ise de, … firması tarafından reklamasyon faturası kesilen ve ayıplı olduğu iddia edilip ceza kesilen ürünlerin davacı tarafından imâl edilip edilmediğinin belirlenmediği, bu konuda davalı tarafından yurt dışında bulunan ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, … firmasına gönderilen ürünler yönünden dosya kapsamında ayıp iddiasının ispatlanamadığı, bu ürünlere ilişkin olarak muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davacı yanın bu ürünlere ilişkin iş bedeli alacağını talep etmesinde haklı olduğunun kabulü gerekirken, bu talep yönünden davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Asıl iş sahibi … firmasının siparişi yönünden yapılan değerlendirmede ise, Dairemizce yapılan incelemede; mahkemece yalnızca taraf ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa, davalı işin ayıplı yapıldığı yönünde savunmada bulunmuş, dosyada bulunan 27/02/2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile de davacı yana ayıp ihbarında bulunmuştur. Benzer uyuşmazlıkta, mahkemece yalnızca ticari defterler üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğu Yargıtay ( Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi’nin 2013 / 9343 Esas ve 2014 / 3772 Karar sayılı, 14/05/2014 tarihli kararında açıkça vurgulanmıştır. O halde, yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda; mahkemece davalının … firması için üretilen malların ayıplı ifa edildiği yolundaki savunması ile ilgili delillerin toplanıp, ayıp ihbarının makul sürede yapılıp yapılmadığı üzerinde de durularak, ayıp ihbarının süresinde yapılmış olması halinde mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılması suretiyle toplanan delillerin değerlendirilmesi, varsa öncelikle ayıplı işlerin bedelinin hesaplanması ve ayıplı işler bedeli düşüldükten davacının alacağı kalması halinde davacı alacağına hükmedilmesi gerekirken, mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak sadece tarafların ticari defterleri esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2019 tarih, 2018/464 Esas, 2019/1193 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.