Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/335 E. 2023/257 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/335
KARAR NO : 2023/257
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2019
NUMARASI : 2018/460 Esas, 2019/1088 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi tespit
KARAR TARİHİ : 28/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 27/10/2017 tarihli taşeron sözleşmesi uyarınca müvekkilinin davalının Tugay Yolu Projesi işlerini yapma işini üstlendiğini, bu işlerden kazanacağı meblağın davalıya olan 229.500,00 TL borçtan mahsup edileceğini, müvekkilinin yapacağı işlerin ileri tarihli olması nedeniyle davalı yana teminat olarak 30/04/2018 tarihli, 229.500,00 TL bedelli, 7339386 nolu bir çek verildiğini, müvekkilinin sözleşme uyarınca ifaya başlayabilmesi için inşaatın müvekkiline teslim edilmesi gerektiğini, müvekkilinin sözleşme uyarınca üstlendiği edimini yerine getirebilmesi için yerlerin şapının atılması, saten boyanın yapılması, seramik işçiliğinin ve ortak alanlardaki işlerinin bitmesi, asansör yan duvarlarının kaplanması, kısacası bina içerisinde mobilya hariç tüm işlerin tamamlanıp, diğer tüm işçiliklerin bitirilip, binanın müvekkilinin mutfak dolabı, parke, mobilya kapı ve sair mobilya işlerini yapabilmesine hazır hale getirilmesi ile mümkün olduğunu, ancak iş mahallinin müvekkilinin çalışabileceği hale getirilmediğini ve çek keşide tarihine kadar çalışılabilecek hale getirilmesinin mümkün görünmediğini, bu arada teminat çekinin ciro edildiğinin öğrenildiğini, ancak hangi bankaya ciro edildiğinin bilinmediğini ileri sürerek müvekkilinin bu çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin davalıya ve 3. kişilere ödenmek zorunda kalınması halinde bedellerinin davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı yan arasında uzun zamandan beri ticari ilişki olup bu ticari ilişki kapsamında davacı yanın müvekkili şirketin yüklenicisi olduğu inşaat projelerinde ahşap vb işleri yaptığını, buna karşılık müvekkili şirketin de davacı yana yapılan projelerden daire devri yaptığını, dava dilekçesinde belirtilen taşeron sözleşmesi incelendiğinde davacı yanın müvekkili şirkete Yakacık ve Değirmendere projeleri kapsamında devri yapılan D Blok 9 ve10 numaralı daireler için 122.000,00 TL, Bağlarbaşı Projesi kapsamında devri yapılan 5.kat, 22 numaralı daire için 107.500,00 TL olmak üzere toplam 229.500,00 TL borcu bulunduğunu, bu borca karşılık olarak müvekkilinin davacı yandan Tugay Yolu Projesinin de ahşap vb işlemlerini yapmasını talep ettiğini ve anılan taşeron sözleşmesinin bu kapsamda düzenlendiğini, yani her ne kadar sözleşmede teminat olarak belirtilmişse de verilen çekin davacı tarafın da sözleşme ile kabulünde olduğu gibi borca karşılık verildiğini, sonrasında Tugay Yolu Projesindeki gecikmeler kapsamında müvekkilinin davacı yanla tekrar görüştüğünü ve yanlar arasında taşeron sözleşmesine ek yeni bir sözleşme daha düzenlendiğini, bu sözleşme ile davacı yanın dava konusu çekin ödemesini yapmayı kabul ettiğini, müvekkilinin de Tugay Yolu Projesi için davacı yana 7 adet çek düzenleyerek verdiğini, bu sözleşmeye göre davacı yanın haksız olduğunu, kaldı ki davacı yanın ek sözleşme ile yüklendiği edimlerini de yerine getirmediğini, bu durumun taraflarınca İstanbul Anadolu 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/115 D.İş sayılı dosyasından yaptırılan keşif ve bilirkişi tarafından tespit edildiğini, bilirkişi raporu ile tespit edilen eksikliklerin de müvekkili şirket tarafından başka bir firmaya tamamlattırıldığını, kaldı ki dava konusu çekin davacı yan tarafından bedeli elden nakit ödenmek suretiyle müvekkili şirketten teslim alındığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, TTK’nın 122.maddesi uyarınca taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin, tarafların sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirip getirmediği ve birbirlerinden alacaklı olup olmadıklarının tespitinin ancak tarafların ticari defter ve dayanak kayıtları üzerinde yapılacak incelemeyle ve sözleşmeye konu projelerin uygulama alanlarının alanında uzman bilirkişiler eliyle incelenmesi suretiyle ortaya çıkacak hususlar olduğu, bu hususlarda yapılacak bilirkişi incelemesi için davacı vekiline sonuçları da hatırlatılmak suretiyle verilen kesin süre içinde ücret yatırılmadığından bilirkişi incelemesi yapılamadığı, ara karar uyarınca davacı tarafın ticari defter ve dayanak kayıtlara dayanmaktan ve bu defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması talebinden vazgeçmiş sayıldığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, taraflarınca iddialarının haklılığının ispatı için keşif deliline dayanıldığını, bu keşif yapılmamış olsa da müvekkilinin edimini yerine getirmemesinin sebebinin inşaatın kendisine geç teslim edilmesinden kaynaklandığını, bu durumun davalı ikrarı ile de sabit olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.
Taraflar arasında 27/10/2017 tarihli Taşeron Sözleşmesi imzalanmış olup, bu sözleşme ile davacı yüklenici sıfatıyla, davalının yapımını yüklendiği Tugay Yolu Projesi’nin ahşap vs. işlerini yapmayı üstlenmiştir. Yine aynı taraflar arasında 18/04/2018 tarihli “Sözleşme” başlıklı belge düzenlenmiş olup, yanlar arasında sözleşmelerin varlığı ve içeriği ihtilaf konusu değildir.
Eldeki davada uyuşmazlık, her iki tarafça da kabul edilen 229.500,00 TL bedelli teminat çekinin davacı yanca davalıya veriliş nedeni noktasında toplanmakta olup, verilen çekten dolayı davacının sorumluluğunun devam edip etmediğinin iki sözleşmenin birlikte yorumlanması halinde mümkün olabileceği anlaşılmıştır.Bu kapsamda yapılan incelemede; 27/10/2017 tarihli Taşeron Sözleşmesinin ” Ödemeler İle İlgili Hükümler” başlığının 1., 2. ve 3. maddelerinde; davacı taşeronun davalı şirkete Yakacık ve Değirmendere Projeleri kapsamında devri yapılan D Blok 9 ve10 numaralı daireler karşılığı 122.000,00 TL ve Bağlarbaşı Projesi kapsamında devri yapılan 5.kat, 22 numaralı daire karşılığı 107.500,00 TL olmak üzere toplam 229.500,00 TL borçlandığı, düzenlenen protokol ile davacının Bağlarbaşı Projesindeki 22 nolu daire için toplam 229.500,00 TL ödemesi konusunda 4.maddede yazılı olduğu gibi mutabakat sağlandığı belirtilmiştir.
Aynı sözleşmenin 4.1.maddesinde de; davacının borcuna karşılık davalıya …Bankası’na ait 7339386 numaralı, 30/04/2018 tarihli ve 229.500,00 TL’lik banka çekini teminat olarak vereceği düzenlenmiş, 4.5.maddesinde; hesaplamalar ve teslim mutabakatının yapılmasından önce teminat olarak verilen 7339386 numaralı çekin kullanılması halinde ise vadesinde ödenmesinden davalı şirketin sorumlu olacağı, işlerin zamanında bitmemesi halinde ise çekin ödemesinin davacı şirket tarafından yapılacağı kabul edilmiş, 4.6.maddede, işin yapılması ve varsa 229.500,00 TL altında tamamlanması halinde aradaki farkın ödenmesi müteakip teminat olarak verilen çekin iade edileceği taahhüt edilmiştir.Davalı yanca cevap dilekçesi ekinde delil olarak sunulan ve yine taraflar arasında imzalanan 18/04/2018 tarihli “Sözleşme” başlıklı belgede, yanlar arasında daha önce yapılan alışverişten dolayı davacı şirkete verilen 7339386 numaralı ve 229.500,00 TL bedelli çekin ödemesinin davacı şirket tarafından yapılacağı, davalı şirketin çek ile ilgili bir sorumluluğunun bulunmadığı, bu durumun taraflarca kabul edildiği belirtilmiş, akabinde yanlar arasında imzalanan Tugay Yolu Projesi işleri bedeli 250,000,00 TL olarak belirlenmiş ve bu bedel karşılığı 7 adet çek verildiği yazılarak sözleşme taraflarca imza altına alınmıştır. Bu sözleşme süresinde verilmeyen cevap dilekçesi ile sunulmuş olsa da, ön inceleme duruşmasından önce ibraz edildiğinden, delil olarak dikkate alınması kanun gereğidir.Görüldüğü üzere, 27/10/2017 tarihli Taşeron Sözleşmesi ile davalı yüklenici yanca davacı taşerona Yakacık ve Değirmendere Projeleri kapsamında yaptığı iş bedeli karşılığı olarak 2 adet bağımsız bölüm devredildiği, ancak verilen bağımsız bölümlerin toplam değerinin yapılan iş bedelinden fazla olması nedeniyle davacı yanca davalıya Bağlarbaşı Projesindeki 22 nolu daire için dava konusu 7339386 numaralı ve 229.500,00 TL bedelli çekin tanzim edildiği, bu çek bedelinin yine yanlar arasında imzalanan Tugay Yolu Projesi’ndeki yapılan işe karşılık hesaplanacak iş bedelinden düşüleceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Ancak akabinde imzalanan 18/04/2018 tarihli “Sözleşme” başlıklı belge ile, Tugay Yolu Projesinin iş bedelinin 250.000,00 TL olarak belirlendiği, bu bedel karşılığı davalı yüklenici tarafça davacı taşerona 7 adet çek verildiği, daha önce Tugay Yolu Projesi karşılığı iş bedelinden mahsup edileceği kararlaştırılan dava konusu 229.500,00 TL bedelli çekten dolayı artık davalının bir sorumluluğunun kalmadığı düzenlenmiştir.
Bu durumda mahkemece yanlar arasında imzalanan her iki sözleşmenin birlikte yorumlanması suretiyle, davacı taşeronun dava konusu 7339386 numaralı, 229.500,00 TL bedelli çekten kaynaklı borcunun devam ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bilirkişi incelemesi gerektirmeyen olayda verilen kesin süreye rağmen davacı yanca bilirkişi ücretinin yatırılmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak, yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,
2-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 tarih ve 2018/460 Esas, 2019/1088 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Davanın REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN
1-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 3.919,29 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 3.739,39 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer OLMADIĞINA,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 35.130,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN
1-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
2-Davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 23,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 144,80 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 28/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.