Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/285 E. 2023/264 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/285
KARAR NO: 2023/264
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2017/709 Esas, 2019/1013 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
BİRLEŞEN İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2018/306 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/03/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının iadesi için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine, birleşen dava, alacak talebine ilişkin olup; mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine dair verilen karara karşı asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında 23/07/2013 tarihinde (ekteki belgelerde sehven 12/07/2013 tarihli olarak belirtilmiştir) imzalanan inşaat sözleşmesi ile, İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, … Cad. No. … (… pafta, … ada, … parsel) adresinde kain binanın tektik şartname doğrultusunda; zemİn kodu altında 2 bodrum yapılmasını temin edecek şekilde kuyu temel uygulaması için binada kısmi yıkım yapılması, mevcut temel yerine kuyu temel yapılması, binaya çelik konstrüksiyon yerleştirilmesi için kısmi yıkım yapılması, çelik yapı elemanları ile taşıyıcı sistemin yapılması ve izolasyonun tamamlanması, topping döşeme sisteminin yapılması, çelik konstrüksiyon montaj sonrası mevcut binanın yakılarak çıkan hafriyatın atılması işlerinin yürütülmesi konularında mutabakata varıldığını, söz konusu işin bedelinin 1.500.000,00 TL+ KDV, işlerin tamamlanma süresinin 140 gün olarak belirlendiğini, sözleşme uyarınca müvekkili şirketin, işin hemen başında 29/07/2013 tarihinde 300.000,00 TL tutarındaki ödemeyi davalı şirkete yaptığını, akabinde sözleşme konusu işlerin yürütülmesi ve ifa edilmesi amacıyla yine müvekkili şirket tarafından süzleşme kapsamında davalıya toplam 215.662,71 TL ödemede bulunulduğunu, bu haliyle, müvekkili tarafından davalıya sözleşme kapsamında toplam 515.662,71 TL ödeme yapıldığını, davalının sözleşme ile üstlenilen işleri hiç yapmadığını, yalnızca iskele kurulumunu gerçekleştirdiğini ve sözleşme gereklerini ifa etmediğini, müvekkili şirketçe hakediş raporları ve yapılan işlerle ilgili bilgi ve belge talep edilse de davalı şirketin herhangi bir fatura ve irsaliye ibraz etmediği gibi müvekkili şirketi de hiçbir hususta bilgilendirmediğini, davalı tarafça hakedişlerle ilgili hiçbir belge sunulmadığını, davalının sözleşme hükümlerine açıkça aykırı davrandığını, bu süreç devam ederken sözleşmeye konu edilen bina müvekkili şirket tarafından 24/12/2015 tarihinde dava dışı … Tur. İşl. Ltd. Şti’ye satıldığını ve devredildiğini, sözleşme konusu taşınmazı devralan şirketin davalı şirketin sözleşme uyarınca yapması gereken işleri başka bir firmaya yaptırmaya başladığını, devir tarihine kadar davaya konu binaya çeşitli sebeplerle bir işlem yapılamadığını, tüm bu süreçlerin davalı tarafın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini, geçen süreç içinde müvekkili tarafından ödenen paranın iadesiyle ilgili sözlü görüşmeler yapıldığını ancak davalı tarafından para iadesinin sağlanmadığını, bunun üzerine davalıya Bakırköy … Noterliği’nden gönderilen 08/03/2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, uygulama alanı kalmayan sözleşmenin son bulduğunu belirtilerek davalı tarafından haksız şekilde tahsil edilen 515.662,71 TL’nin avans faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödenmesinin talep edildiğini, ancak davalı tarafından ihtarnameye cevap verilmediği gibi bu zamana kadar da herhangi bir ödemede bulunulmadığını, bunun üzerine taraflarınca Karşıyaka … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, ancak davalı tarafından haksız ve kötüniyetli bir şekilde takibe itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, hemen akabinde taraflarınca davalının 27/07/2013 tarihli sözleşme ile üstlenmiş olduğu edimlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirip, getirmediği ve sözleşme konusu binanın halihazır durumun tespiti amacıyla İstanbul 5. Sullh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79 D.İş dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını ve bilirkişi raporu alındığını, 08/07/2016 tarihli bilirkişi raporun da özetle; “Aleyhine delil tespiti talep edilen karşı tarafa toplam 515.662,71 TL tutarında ödeme yapıldığı, sözleşme konusu binanın … Tur. İşl. Ltd. Şti.’ne satıldığı, binanın tadilat ve güçlendirilmesi amaçlı olarak uygulama mimari projelerin bu şirket tarafından hazırlandığı ve tasdik ettirildiği, tasdik edilen proje doğrultusunda uygulanmaya geçtiğini, aleyhine delil teşpiti talep edilen karşı yan tarafından sözleşme konusu binada herhangi bir imalatın yapılmadığı, sözleşme konusu binanın dış cephe iş iskelesinin yapılarak etrafın OSB ile kaplandığı, bunun dışında sözleşme kapsamında herhangi bir imalatın yapılmadığı, yapılan bu imalatların geçerli piyasa rayiçlerine göre sarf belgeleri ve faturalar esas olmuak üzere global olarak karşı tarafın yapmış oluğu işlerin ortalama 240.000,00 TL olabileceği görüş ve kanaatine varılmıştır.” denildiğini, gerek müvekkili şirket cari hesap kayıtlarında gerekse bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere, müvekkili şirket tarafından davalıya toplam da 515.662,71 TL tutarında ödemede bulunulduğunun sabit olduğunu, davalı şirket tarafından sözleşme konusu binada herhangi bir tadilat yapılmadığını ancak bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davalı tarafından binanın dış cephesine iş iskelesi kurularak etrafının OSB ile kaplanmıası işinin yapılması ile işçilik, malzeme gideri ve müteahhit karı dahil olmak üzere toplam bedelin 240.000,00 TL olduğunun belirlendiğini, bu haliyle sözleşme kapsamında davalıya ödenen 515.662,71 TL’den, bilirkişi raporunda hesaplanan (davalı şirketin yapmış olduğu toplam harcama miüktarı) 240.000,00 TL’nin mahsubu ile kalan 275.662,71 TL’nin müvekkili şirkete faiziyle ödenmesi ve mevcut icra takibinin bu miktar üzerinden devam etmesi için eldeki davanın açılması zorunluğu doğduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı yanın icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafından, ilk olarak Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, taraflarınca söz konusu takibe yetki itirazında bulunulduğunu ve takibin durdurulmasına karar verilmesinin talep edildiğini, taraflarınca ayrıca borca da itiraz edildiğini, Bakırköy …İcra Müdürlüğü tarafından takibin durmasına karar verilmesi üzerine, yapmış oldukları itirazın davacı tarafından kabul edilerek dosyanın yetki itirazında belirtilen Karşıyaka İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesinin talep edildiğini, bu talep üzerine İcra Müdürlüğü tarafından dosyanın yetkili Karşıyaka İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesi yönünde karar verilerek, Karşıyaka İcra Tevzii Bürosu’na müzekkere yazıldığını, bilahare davacı vekili tarafından, taraflar arasındaki sözleşmede yetkili icra müdürlüğü olarak –İstanbul İcra Müdürlükleri- kararlaştırıldığından bahisle, dosyanın İstanbul İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesinin talep edildiğini, bu talep üzerine, Bakırköy …İcra Müdürlüğü tarafından daha önceden dosyanın Karşıyaka İcra Müdürlükleri’ne gönderilmesine karar verilmiş olmasına rağmen, dosyanın İstanbul İcra Tevzii Bürosu’na gönderilmesine karar verildiğini, bunun üzerine taraflarına İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ödeme emri gönderildiğini, söz konusu takibe de taraflarınca yetki ve borç itirazında bulunulduğunu, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına itiraz edilmekle birlikte, İcra Müdürlüğü tarafından davacının kabul ve talebi ile dosyanın önce Karşıyaka İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesine karar verilmiş iken, daha sonra yine davacının talebi ile bu defa İstanbul İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesine karar verilmesinin açık şekilde hatalı ve hukuka aykırı bir işlem olduğundan taraflarınca şikayet yoluna başvurulduğunu, şikayetlerinin Bakırköy 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/391 Esas, 2016/512 Karar sayılı kararı ile kabul edildiğini ve “Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından verilen dosyanın yetkili İstanbul İcra Tevzi Büro’na gönderilmesi kararının iptaline” karar verildiğini, söz konusu kararın davacı tarafından temyiz yoluna başvurulmaksızın kesinleştirildiğini ve dosyanın Karşıyaka İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesi talep edilerek nihai olarak Karşıyaka …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı bu davaya konu dosyasından takip gönderildiğini, taraflarınca söz konusu takibe ilişkin olarak borca itiraz edildiğini, borçlu tarafından yetki itirazı yapılması üzerine alacaklının iki seçeneği olduğunu alacaklının ya yetki itirazını kabul edileceğini, bu durumda yetki hususunda taraflar arasında bir anlaşma meydana gelmiş sayılacağından artık alacaklının dosyayı “Borçlu’nun yetki itirazında gösterdiği icra dairesine” gönderilmesini istemesi gerektiğini, bu durumda İcra Müdürlüğü tarafından dosyanın borçlunun yetki itirazında gösterdiği ve alacaklı tarafından da kabul edilerek talep edilen icra dairesine gönderilmesi gerektiğini, ya da alacaklının yetki itirazını kabul etmeyerek başka bir icra dairesinin yetkili olduğunu düşünmekte ise, bu takdirde doğrudan dava açmak suretiyle yetki ihtilafının çözümlenmesi gerektiğini, davacının icra takibi aşamalarında yetki itirazlarını kabul etmeksizin ve icra dosyasını Karşıyaka İcra Müdürlükleri’ne göndertmeksizin sözleşmeye istinaden İstanbul Mahkemelerinde doğrudan işbu davayı açması halinde mahkemenin yetkiliolacağını, ancak davacı ilk olarak Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında başlatmış olduğu takipte taraflarına yapılan yetki itirazını açık şekilde kabul ettiğini ve bu sebeple dosyanın yetkili Karşıyaka İcra Müdürlükleri’ne gönderilmesini talep ettiğini, bu durumda, artık itirazın iptali davasının da yetkili icra dairesinin bağlı bulunduğu Karşıyaka Mahkemeleri’nde açılması gerektiğini, davacının her ne kadar o aşamada sözleşmeye istinaden İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetkisini ileri sürerek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile bir takip daha başlatmış olsa da, Bakırköy …İcra Müdürlüğü dosyasında taraflarının yetki itirazını kabul ettikten sonra dosyanın yetkili Karşıyaka İcra Müdürlükleri’ne gönderilmesini talep etmiş olması sebebiyle artık sözleşmede yer alan yetkinin bertaraf edildiğini ve taraflar arasında Karşıyaka İcra Müdürlüğü’nü yetkili hale geldiğine dair yeni bir anlaşma meydana geldiğini, bu hususun taraflarınca Bakırköy 6.İcra Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın kararında açıkça sübuta erdiğini ve söz konusu kararın davacı tarafından da yargı yoluna başvurulmaksızın kesinleştirilmek suretiyle, Karşıyaka İcra Müdürlüğü’nün yetkisinin bir kez daha davacı tarafından kabul edildiğini, bu sebeple artık eldeki davada davacı tarafından hukuki dayanağı kalmamasına rağmen, sözleşmeye istinaden İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu ileri sürmenin tamamen hatalı, haksız ve hatta kötüniyetli bir davranış olup, bu davada yetkili mahkemenin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun açıkça ortada olduğunu, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olması sebebiyle yetkisiz mahkemede açılmış olan davanın, öncelikle “yetkisizlik sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi”ni talep ettiklerini, müvekkili şirket tarafından sözleşme gereklerinin yerine getirildiğini, müvekkil şirket ile davacı arasında akdedilen 23/07/2013 tarihli sözleşme konusu taşınmazın, eski eser kapsamında olduğundan hem KTVKKK, hem de Belediye’den tadilat ruhsatı alınması gerektiğini, sözleşmenin “İşverenin Yükümlülükleri” başlıklı maddesinin ilk cümlesinde tüm izinlerin, dolayısıyla tadilat ruhsatının da işveren tarafından alınması gerektiğinin açık şekilde düzenlendiğini, ayrıca sözleşmenin ifası ve devamına ilişkin tüm sorumluluğun işverene yüklendiğini, bu doğrultuda sözleşmenin ifa edilememesi halinde de yine İşverenin tazminle yükümlü kılındığını, sözleşmenin akdedilmesini müteakiben müvekkili şirket tarafından, binanın çevresi koruma altına alınarak kiralama suretiyle iskele kurulumu yapıldığını, bir kısım sağlamlaştırma işlemi gerçekleştirilerek sözleşmede belirtilen diğer işlerin ifası için hazır hale getirildiğini, ancak bu aşamada davacı tarafından Belediye’den alınması gereken tadilat ruhsatında sorun çıkmış olduğundan müvekkili şirketin işin devamı için bekleme sürecine girdiğini, müvekkili şirketin sözleşme gereği edimlerini ifa etmeye hazır olmasına rağmen, davacı tarafından Tadilat Ruhsatı’nın alınamaması sebebiyle ifanın devamının mümkün olmadığını, tüm bu süreçte davacı tarafından müvekkili şirket’e beklemesi gerektiğinin ifade edildiğini, sözleşme gereklerini yerine getirme niyeti içerisinde olan müvekkili şirketin, sözleşmeyi fesih ve tazminat talebi yoluna gitmeksizin Tadilat Ruhsatının alınmasını bekleyerek iyi niyetini ortaya koyduğunu, ancak tüm bu süreç devam etmekte iken, davacı tarafından taşınmazın 24/12/2015 tarihinde 3.kişiye satıldığını, ne tadilat ruhsatının alınmamasında, ne de taşınmazın 3.kişiye satılmasında müvekkili şirketin bir kusuru bulunmadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan Beyoğlu Belediye Başkanlığı’ndan alınmış olan 30/04/2013 tarihli onarım ön izin belgesinin, sözleşmenin imzalanmasından önce alındığını ve Tadilat Ruhsatından farklı bir belge olduğunu, ön izin belgesinin, yalnızca basit tadilatlara ilişkin olduğunu, halbuki müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanmış olan sözleşmenin, binanın taşıyıcı sisteminin çelik konstrüksiyonun olarak yeniden yapılanması ile ilgili olduğundan basit bir tadilat olmadığını, dolayısıyla muhakkak bir tadilat ruhsatı alınması gerektiğini, bu nedenle dosyaya sunulmuş olan ön izin belgesinin müvekkili şirketin sözleşme kapsamındaki işleri ifası için yeterli olmadığını, ancak gerekli olan Tadilat Ruhsatının alınması ile mümkün hale geleceğini, davacının, tadilat ruhsatını almamakla sözleşme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, mümkün olmamasına rağmen müvekkili şirketten işlere devam etmesini bekleyerek, sanki müvekkili şirketin işi ifa etmiyormuş gibi bir durum yarattığını, bu sebeple hem edimini ifa etmemesine rağmen müvekkili şirketten ifa bekleyen, hem de kendi edimini ifa etmemesi sebebiyle müvekkili şirketi sorumlu tutmaya çalışan davacı kusurlu olduğundan bu dava ile hiçbir talep hakkı bulunmadığını, tadilat ruhsatının alamayan ve taşınmazı 3.kişiye satarak sözleşmeyi fesheden davacının kusurlu olduğunu, davacı tarafından gönderildiği ileri sürülen 08/03/2016 tarihli fesih bildiriminin müvekkil şirket’ tebliğ dahi edilmediğini, davacı tarafından İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespitte alınan rapor ile bu husustan müvekkili şirketin haberdar olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirkete ödenen miktarların, müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen işlere ilişkin bir kısım hakediş olduğunu, müvekkili şirket tarafından 1 no’lu hakediş bedeli olarak 300.000,00 TL bedelli 07/01/2014 tarihli irsaliyeli fatura düzenlendiğini ve bu faturanın davacı tarafından kabul edildiğinden yasal süre içerisinde iade edilmediğini, davacı iade etmediği, bedelini ödediği faturayı teslim aldığını göz ardı ederek kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu, müvekkili şirketin, sözleşmenin imzalanmasını müteakiben proje çizdirdiğini, iskele ve platform kurdurduğunu, binayı OSB kaplama ile kapattığını, bir kısım güçlendirme çalışmaları yaptığını, tüm bu işlerle ilgili harcamalar yapmış olduğu için ve ayrıca genel giderlere karşılık olmak üzere davacı tarafından müvekkili şirkete ödemeler yapıldığını ve müvekkili şirket tarafından bu ödemelere karşılık 07/01/2014 tarihli 1 no’lu hakediş faturası düzenlenerek davacıya teslim edildiğini, davacının söz konusu faturayı iade etmemesinin dahi, müvekkili şirketin söz konusu harcamaları yapmış olduğunu bildiğini ve kabul ettiğini açıkça ortaya koyduğunu, buna rağmen, davacının hiçbir iş yapılmamış gibi, ödemiş olduğu paraların iadesini istemesinin kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin, belirtilen fatura bedeli sonrasında da birçok harcama yaptığını, ayrıca iskele ve platform kirası ödemeye devam etmiş olduğundan esasen fatura bedelinini müvekkili şirketin hak edişlerinin yalnızca bir kısmı olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin fatura bedelinden başka da hak ve alacakları karşılığı olmak üzere hak edişi bulunduğunu, müvekkili şirketin almış olduğu paraların yapmış olduğu işlerin yalnızca bir kısmına karşılık olduğundan, fatura bedelinin ihtilaf konusu yapılarak iadesinin talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafından yaptırılan tespitin hatalı olduğunu, taraflarınca tespite itiraz edildiğini, davacının bu davayı kötüniyetle açtığından aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini savunarak davanın reddi ile davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada davacı … Tem.Tur.San. ve Tic.Ltd.Şti. vekili İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/306 Esas sayılı dosyasına verdiği 06/04/2018 .tarihli dilekçesiyle, taraflar arasında imzalanan sözleşme dayanak gösteriler davalı tarafından, ödemiş olduğu bedellerin iadesine ilişkin olarak ilk olarak Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, taraflarınca söz konusu takibe yetki itirazında bulunulduğunu ve takibin durdurulmasına karar verilmesinin talep edildiğini, ayrıca borca da itiraz edildiğini, Bakırköy …İcra Müdürlüğü tarafından takibin durmasına karar verilmesi üzerine, yapmış oldukları itirazın davalı tarafından kabul edilerek dosyanın yetki itirazında belirtilen Karşıyaka İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesinin talep edildiğini, bu talep üzerine İcra Müdürlüğü tarafından dosyanın yetkili Karşıyaka İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesi yönünde karar verilerek, Karşıyaka İcra Tevzii Bürosu’na müzekkere yazıldığını, daha sonda davalı vekili tarafından, taraflar arasındaki sözleşmede yetkili icra müdürlüğü olarak -İstanbul İcra Müdürlükleri- kararlaştırıldığından bahisle, dosyanın İstanbul İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesinin talep edildiğini, bu talep üzerine, İcra Müdürlüğü tarafından daha önceden dosyanın Karşıyaka İcra Müdürlüklerine gönderilmesine karar verilmiş olmasına rağmen, dosyanın İstanbul İcra Tevzii Bürosu’na gönderilmesine karar verildiğini, bunun üzerine taraflarına İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip gönderildiğini, söz konusu takibe de taraflarınca yetki ve borç itirazında bulunulduğunu, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına itiraz edilmekle birlikte, İcra Müdürlüğü tarafından davalının kabul ve talebi ile dosyanın önce Karşıyaka İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesine karar verilmiş iken, daha sonra yine davalının talebi ile bu defa İstanbul İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesine karar verilmesinin açık şekilde hatalı ve hukuka aykırı bir işlem olduğundan taraflarınca şikayet yoluna başvurulduğunu, şikayetlerinin Bakırköy 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/391 Esas, 2016/512 Karar sayılı kararı ile kabul edildiğini ve ” Dosyanın İstanbul İcra Tevzi Bürosuna Gönderilmesi kararının iptaline ve dosyanın Karşıyaka İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine” karar verildiğini, söz konusu kararın davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştirildiğini ve dosyanın Karşıyaka İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesi talep edilerek nihai olarak Karşıyaka … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı davaya konu dosyasından takip gönderildiğini, taraflarınca söz konusu takibe ilişkin olarak borca itiraz edildiğini, itirazları üzerine davalı tarafından İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/709 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası ikame edildiğini, taraflarınca mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsa dahi, söz konusu davanın halen derdest olduğunu, davalı tarafından İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespitte alınan rapor ile taşınmazın 3. kişiye satılması sebebiyle sözleşmenin feshedildiğinin öğrenildiğini, davalı tarafından müvekkili şirkete gönderildiği ileri sürülen 08/03/2016 tarihli fesih bildiriminin müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, bu husustan müvekkili şirketin söz konusu tespit ile haberdar olduğunu, müvekkili şirketin, davalı tarafından taşınmazın satılması sonucunda sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi ile karşılaştığını, davalının kusuruyla ortaya çıkan bu sonuç sebebiyle müvekkili şirketin uğramış olduğu zararların bu dava ile tazminini talep etme zarureti hasıl olduğunu, müvekkili şirketin sözleşme edimlerini ifa ettiğini, davalı tarafından alınması gereken tadilat ruhsatı alınmadığından, davalının sözleşme yükümlülüklerini ihlal ettiğini, müvekkili şirketin, sözleşme gereği edimlerini ifaya hazır olmasına rağmen, taşınmazın tadilat ruhsatında sorun çıktığını, taşınmaz eski eser kapsamında olduğundan hem KTVKK, hem de Belediye’den tadilat ruhsatı alınması gerektiğini, sözleşmenin işverenin sorumlulukları başlıklı maddesinde tüm izinlerin, dolayısıyla tadilat ruhsatının da davalı tarafından alınması gerektiğinin açık şekilde düzenlendiğini, ayrıca sözleşmenin ifası ve devamına ilişkin tüm sorumluluğun davalıya yüklendiğini, bu doğrultuda sözleşmenin ifa edilememesi halinde de yine davalının tazminle yükümlü kılındığını, taşınmazın 3. kişiye satılması sonrasında sözleşmenin davalı tarafından feshedildiğini, davalının, taşınmazın 3. kişiye satıldığından müvekkili şirketi derhal haberdar etmediği gibi, müvekkili şirkete fesih bildirimi de yapılmadığını, müvekkili şirketin taşınmazın satıldığından, davalı tarafından müvekkil şirket aleyhine İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79 D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti ile haberi olduğunu, tadilat ruhsatının alamayan ve taşınmazı 3.kişiye satarak sözleşmeyi fesheden davalının kusurlu olduğunu, sözleşmeyi haksız olarak fesheden davalının müvekkil şirkete tam tazminat ödeme yükümlülüğünün sözkonusu olduğunu, TBK’nın 484.maddesi gereğince 3.kişiye satışın sözleşmenin ifasını imkansız hale getirdiği, bu durumda sözleşmenin sona ermesine sebep olan tarafın kusurlu hale geldiği, kusurlu olan tarafın, sözleşmenin hiç yerine getirilmemesi veya gerektiği şekilde yapılmaması nedeniyle uğranılan müspet zarar (kar kaybı) ile, uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarar (menfi zarar)ı tazmin etmesi gerektiğinin açıkça ifade edildiğini, dolayısıyla sözleşmeyi fesheden ve sözleşme ifasını imkansız hale getiren davalının, fesihte ve ifada hiçbir kusuru olmayan müvekkili şirketin uğradığı tüm zararları tazmin etmesi gerektiğini, davalının, fiili zarar kapsamında müvekkil şirketin sözleşmenin ifası amacıyla yapmış olduğu bütün harcamaları ve bunun yanı sıra müvekkili şirketin mahrum kaldığı bütün karı da (müspet zarar) tazmin etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin menfi zararları toplamının 101.728,455 TL olduğunu, müvekkili şirket tarafından menfi zarar kapsamında yapılan harcamaların; çelik ve betonarme proje bedelinin; 168.287,83 TL, iskele kirasının;.85.949,46 TL, iskele kirasının; 48.216,28 TL, iskele kirasının; 80.204,59 TL, iskele kirasının; 35.554,49 TL, kalıp bedelinin; 31.250,00 TL, iskele platform bedelinin; 43.750,00 TL ve muhtelif genel giderlerin; 30.000,00 TL olmak üzere toplam 523.212,65 TL ve söz konusu bedellere KDV eklendiğinde toplam alacak miktarının 617.390,927 TL olduğunu, çelik ve betonarme proje bedeli ile ilk iskele kirası bedelleri karşılığı olmak üzere toplam 254.237,29 TL + KDV karşılığı 300.000,00 TL için müvekkili şirket tarafından davalıya 07/01/2014 tarihli fatura gönderildiğini, davalı tarafından da itiraz edilmeyerek bedelin ödendiğini, belirtilen ve ödemesi yapılan ilk iki kalemden sonra diğer kalemler toplamının 268.975,36 TL + KDV olmak üzere toplam 317.390,927 TL olduğunu, bu miktara ilişkin olarak da 215.662,71 TL nin davalı tarafından ödendiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin bakiye alacağının 101.728,455 TL olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmenin ifa edilmemesi sebebiyle 375.000,00 TL kardan mahrum kaldığını, taraflar arasındaki sözleşme bedelinin 1.500.000,00 TL+ KDV olarak belirlendiğini, müvekkili şirketin, sözleşmenin imzalanmasını müteakiben proje çizdirdiğini, iskele ve platform kurdurduğunu, binayı OSB kaplama ile kapattığını, bir kısım güçlendirme çalışmaları yaptığını, tüm bu işlerde harcamalar yapmış olduğu için ve ayrıca genel giderlere karşılık olmak üzere müvekkili şirket tarafından 1 nolu Hakediş bedeli olarak 300.000,00 TL bedelli 07/01/2014 tarihli irsaliyeli fatura düzenlendiğini ve bu faturanın davalı tarafından kabul edilerek ödendiğini, davalının, sözleşmenin feshini müteakiben kötüniyetli bir şekilde müvekkili şirket aleyhine, ödenen bedellerin iadesi için takipler başlattığını ve en son olarak İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde itirazın iptali davası açtığını, davalının hem sözleşmenin feshine yol açtığını, hem de müvekkili şirketin hiçbir iş ve harcama yapmamış gibi, ödenen bedellerin iadesini talep ettiğini, halbuki müvekkili şirketin yaklaşık 2,5-yıl çalıştığını, sözleşmenin feshedilmeyerek iş tamamlansa idi, müvekkili şirketin karının söz konusu olacağını, bu sebeple, şimdilik müvekkili şirketin uğradığı 375.000,00 TL kar kaybının da davalıdan tahsilinin gerektiğini ileri sürerek müvekkili şirketin sözleşmenin ifa edilmemesi sebebiyle yoksun kaldığı 375.000,00 TL kar ile, davalı tarafından sözleşmenin haksız olarak feshi sebebiyle uğramış olduğu 101.728,455 TL zarar olmak üzere toplam 476.728,217 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece 07/05/2018 tarih, 2018/391Karar sayılı karar ile dosyanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.Mahkemece 07/11/2019 tarihli karar ile, asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısı … Pazarlama AŞ ile asıl dosya davalısı-birleşen dosya davacısı … İnşaat Temizlik Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında 23/07/2013 tarihli sözleşmenin bağıtlandığı, sözleşme gereğince iş sahibine ait İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, … (…) Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın komple çelik konstrüksiyon taşıyıcı sisteminin yapımı ve mevcut binanın yıkılarak çıkan hafriyatın atılması işini yüklenicinin yapmayı üstlendiği, 23/07/2013 tarihli sözleşmenin tarafların kanuni ikameti başlığında yetkili olarak İstanbul icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olarak kararlaştırıldığı , iş sahibinin inşaatın başlaması için her türlü ruhsat ve yasal izinleri ilgili belediye ve diğer kurumlardan alacağının, sözleşmede işin bedelinin 1.500.000,00 TL+KDV, işin süresinin 140 gün olarak kararlaştırıldığı, asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısı … Pazarlama AŞ’ nin sözleşmenin işin başında 300.000,00 TL’ yi peşin olarak ödediği, ardından 215.662,71 TL daha ödediği, yapılan toplam 515.662,71 TL ödemelerin tarafların ticari defter ve kayıtlarında birbirini teyit eder şekilde kayıtlı olduğu, taşınmazın tadilat ruhsatının 14/03/2016 tarihinde alındığı, asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısı … San. ve Pazarlama AŞ’nin Bakırköy …Noterliği’nin 08/03/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile taşınmazı satması sebebiyle sözleşmenin uygulama alanı kalmadığından kendiliğinden fesholunduğunu ve ödenen 515.000,00 TL nin iadesini istediği, ihtarın 11/03/2016 tarihinde davalı adreste tanınmadığından iade edilmesi nedeniyle tebliğ edilemediği, taraflar arasında bağıtlanan sözleşmede sona erme hallerinin düzenlenmediği, sSözleşmeye konu taşınmazın asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısı … Tic. San. ve Pazarlama AŞ tarafından 24/12/2015 tarihinde sözleşmenin tarafı olmayan 3.kişiye satışı nedeniyle sözleşmenin imkansız hale geldiği ve kendiliğinden sona erdiğinin kabul edildiği, İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/79 D.iş sayılı dosyasında alınan 12/07/2016 tarihli bilirkişi raporu ile asıl dosya davalısı-birleşen dosya davacısı … İnşaat Temizlik Turizm San. ve Tic. Ltd Şti’nin taşınmaz üzerinde yaptığı işin değerinin ortalama 240.000,00 TL olduğunun tespit edildiği, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda da bu belirlemenin doğru olduğunun açıklandığı, tarafların incelenen ticari kayıt ve defterlerine göre yüklenicinin yaptığı işin bedelinin tarafların onaylanan mutabakatı sonucu 1 nolu hak ediş gereğince çelik ve betonarme proje bedeli 168.287,83 TL, iskele ve platform kira bedeli 85.949,46 TL olmak üzere toplam 254.237,29 TL + 45.762,71 TL %18 KDV genel toplamının 300.000,00 TL olarak belirlendiği, davalı yüklenicinin düzenleyip gönderdiği 300.000,00 TL bedelli faturanın kabul edilip davacı defterlerine işlendiği, bu mutabakat gereğince davacı iş sahibinin ticari defter ve kayıtlarında alacağın 215.662,71 TL olarak kayıtlı olduğu, davacının kabul edip defterlerine işlediği faturadan sonra İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/79 D.iş sayılı dosyasından alınan 12/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda yapılan işin değerinin 240.000,00 TL olması gerekiği, 300.000,00 TL fatura bedelli iş değerinin kabul edilmemesinin hakkın kötüye kullanımı olacağı, bu nedenle asıl davada Karşıyaka …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına konu davacı alacağının davacı defterlerine uygun olarak 215.662,71 TL olarak kabul edildiği, bu miktar üzerinde itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği, birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/306-391 Karar sayılı dosyasında; asıl dosya davalısı-birleşen dosya davacısı … Kaynakları İnşaat Temizlik Turizm San. ve Tic. Ltd Şti’nin sözleşmenin ifa edilmemesi sebebiyle yoksun kalınan 375.000.00 TL kâr kaybı ile sözleşmenin haksız feshi sebebiyle uğranılan 101.728,455 TL zararın tazmininin istendiği, sözleşmeye konu taşınmazın satışı sonucu sözleşmenin kendiliğinden imkansız hale geldiği, sözleşmenin sona ermesi hallerinin 23/07/2013 tarihli sözleşmede düzenlenmemiş olmakla, imkansızlık nedeniyle davacı iş sahibinin sözleşmeyi haksız feshinden söz edilemeyeceği, bu nedenle yüklenicinin sözleşmenin haksız feshi nedeniyle istediği kar kaybı isteminin kabul edilmediği, yüklenici davacının taşınmaz üzerinde yaptığı işin bedelinin iş sahibi tarafından 1.hak ediş ile ödendiği, hakediş mutabakatı gereğince düzenlenen faturanın tarafların ticari defterlerine işlendiği, uğranılan bir zarar bulunmadığı gerekçeleriyle 2017/709 Esas sayılı dava dosyasında; Karşıyaka … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasında 215.662,71 Tl üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına, fazla istemin reddine, 215.662,71 TL’ye takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, alacak yargılamayı gerektirdiğinden kötüniyet tazminatı talebinin reddine, Birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/306-391 Karar sayılı dosyasında; sabit olmayan davanın reddine karar verilmiştir. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Kaynakları İnş. vekili istinaf dilekçesiyle, davacı-birleşen davalı … tarafından Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine vaki itirazları sebebiyle söz konusu icra dosyasının, davacı/birleşen davalı tarafından önce Karşıyaka İcra Dairelerine gönderildiğini, akabinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip emri gönderildiğini, yetki itirazlarının davacı-birleşen davalı tarafından kabul edilerek, davacı-birleşen davalı tarafından dosyanın Karşıyaka İcra Müdürlüklerine gönderilmiş olmasına rağmen İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile de takip açılmış olması sebebiyle taraflarınca şikayet yapıldığını, şikayetlerinin Bakırköy 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/391 Esas, 2016/512 Karar sayılı kararı ile kabul edilerek “Dosyanın İstanbul İcra Tevzi Bürosuna Gönderilmesi kararının iptaline ve dosyanın Karşıyaka İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine” karar verildiğini, söz konusu kararın davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştirildiğini ve dosyanın Karşıyaka İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesi talep edilerek nihai olarak Karşıyaka …İcra Müdürlüğü”nün … Esas sayılı bu davaya konu dosyasından takip gönderildiğini, dolayısıyla her ne kadar dava konusu sözleşmede İstanbul Mahkemelerinin yetkisi kabul edilmiş ise de, davacı-birleşen davalı tarafından yetki itirazlarının kabul edilerek takibi Karşıyaka’da açması sebebiyle, zımnen de olsa yetki sözleşmesinin artık ayakta kalmayıp, icra takibinin Karşıyaka’da ikame edildiği dikkate alınarak, itirazın iptali davasının da Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılması gerektiğini, öyle ki, artık bir yetki sözleşmesinden bahsedileme- yeceğinden, HMK’nın genel yetki hükümleri çerçevesinde, davalının yerleşim yeri olan (ticaret siciline kayıtlı adresi) Karşıyaka’da (İzmir) itirazın iptali davası açılması gerektiğini, bu sebeple artık bu davada davacı tarafından hukuki dayanağı kalmamasına rağmen, sözleşmeye istinaden İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu ileri sürmenin tamamen hatalı, haksız ve hatta kötüniyetli bir davranış olduğunu, davada yetkili mahkemenin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu açıkça ortada iken ve bu husus sebebiyle müteaddit kez yargılama aşamasında “yetkisizlik sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi” talep edilmiş iken usule ilişkin ilk itirazlarının dikkate alınmadan işin esasına girilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, fesih tebligatı usulüne uygun yapılmadığını, bu sebeple geçersiz ve yok hükmünde olduğunu, kararda davacı-birleşen davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin “11/03/2016 tarihinde davalı adreste tanınmadığından iade edilmesi nedeniyle tebliğ edilemediği sabittir.” dendiğini, buna rağmen tebligatın geçerli olup olmadığının tüm itirazlarına rağmen hukuki açıdan irdelenmediğini, bu durumda ortaya çıkan sonuçlara göre yapılan fesih tebligatının uygunluğunun tartışılması gerektiğini, mahkeme tarafından tebligatın yapılmış sayılarak hukuken tamamlandığına kanaat etmenin hatalı olduğunu, ortada geçersiz, usulsüz bir tebligat ile yapılmaya çalışılmış bir fesih bildirimi bulunduğunu, sözleşmenin müvekkili şirketin kusuru olmaksızın, bilakis davacı-birleşen davalının kusuruyla imkansız hale geldiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin imzalanmasını müteakiben müvekkili şirket tarafından tüm hazırlıkların yapılarak öncelikle binanın çevresinin koruma altına alınarak kiralama suretiyle iskele kurulumu yapıldığını, bir kısım sağlamlaştırma işlemlerinin gerçekleştirilerek sözleşmede belirtilen diğer işlerin ifası için hazır hale getirildiğini, müvekkili şirketin tüm sözleşme edimlerini ifa ettiğini, sözleşmenin davacı-birleşen davalı tarafından feshedilmesine değin, sözleşmenin ifasına ilişkin olarak müvekkili şirketten kaynaklanan hiçbir ayıp, kusur, eksiklik veya ihmal bulunmadığını, buna karşılık, davacı-karşı davalının, sözleşme devam etmekte iken sözleşmenin “İşverenin Yükümlülükleri” başlıklı maddesinde yer alan tadilat ruhsatını almadığını, bu sebeple inşaatın devamının sağlanamadığını ve nihayetinde de davacı-birleşen davalı tarafından 3.kişiye satılarak satış sonrası sözleşmenin feshedildiğini, nitekim yargılama sırasında dosyaya Belediye ve KTVKK’ndan gelen gelen cevabi yazılarda açıkça görüldüğü üzere tadilat ruhsatının ancak satıştan sonra 3.kişi tarafından ve fesih sonrasında alındığını, bu durumda bir tarafta sözleşme edimlerini ifa eden müvekkili şirketin, diğer tarafta sözleşme devam ederken dahi yükümlülüğünü yerine getirmeyen ve bunun sonucunda da yine taşınmazı devreden davacı-birleşen davalı karşısında, yerel mahkeme’nin “satış sebebiyle sözleşmenin imkansız hale geldiği ve kendiliğinden fesih olduğu” gerekçesinin tamamen eksik bir inceleme olup, öncelikle satış ve feshe sebebiyet veren olgu ve tarafın araştırılması, bu araştırma sonucunda feshin haksızlığına karar verildiği takdirde de sorumluluğun incelenmesi gerektiğini, sözleşmenin haksız feshine sebep olan davacı-birleşen davalının tazminat ödemesi gerektiğini, yerel mahkeme tarafından, satış sebebiyle feshin gerçekleştiği ve sözleşmenin kendiliğinden imkansız hale geldiğinden bahisle davacı-birleşen davalıyı tazminat yükümlülüğünden ari tutmanın, hukukun temel ilkeleri olan hakkaniyete aykırı olup, ayrıca sözleşmeye olan bağlılık ve güven ilkesini de ihlal ettiğini, mahkemenin bu kararıyla sözleşme feshinin sonuçlarını sanki kusurlu veve haksız gibi adeta tamamen müvekkili şirkete yüklediğini, Türk Borçlar Kanunu’nun Eser Sözleşmeleri ile ilgili hükümlerinde satışın, sözleşmeye halel getirip getirmediği ile ilgili bir hüküm olmamakla beraber, ifa imkansızlığını ancak “eserin beklenmedik olayla yok olması” durumuna bağladığını, dolayısıyla, satışın eserin yok olması ifa imkansızlığı anlamına gelmediği gibi, eserin beklenmedik olay durumunda yok olması karşısında dahi yüklenicinin, yaptığı tüm giderleri isteyebilecek iken, satış sebebiyle fesih söz konusu ise evleviyetle kusuru olan tarafın tazminat yükümlülüğü de söz konusu olması gerektiğini, yargılama sırasında alınan raporun eksik ve hatalı olup, taraflarınca itiraz edilmesine rağmen itirazlarının dinlenmediğini, ek rapor alınmasına dahi gerek görülmeksizin hüküm tesis edildiğini, 09/09/2019 tarihli raporda bilirkişilerin fesih hususunda mahkemenin yerine geçerek hatalı şekilde tespitler yapmasının, müvekkili şirketin ticari defterlerini incelememeleri, proje bedelini dikkate almamaları, müvekkili şirketin sözleşme feshine değin ödemiş olduğu aşikar olan iskele kirası bedellerinin dikkate alınmaması vs. hususlarında fahiş hatalar yapıldığını, raporun çok önceden alınan İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79 D.İş sayılı tespit raporuna dayanarak hazırlandığını, bilirkişi raporuna ışık tutan tespit raporunun da zaten eksik ve hatalı olup taraflarınca itiraz edildiğini, mahkeme tarafından davacı-birleşen davalının talebine dayanak alınan dosyasından alınan tespit raporunda müvekkili şirket tarafından yapılan tüm işlerin raporda göz önüne alınmadığını, ayrıca bayındırlık birim fiyatları üzerinden hesaplama yapılması gerekir iken düşük bedelden hesaplama yapıldığını, bu denli hüküm tesis etmeye elverişli olmayan raporların dayanak alınmasının mahkeme kararını açık şekilde hukuka aykırı hale getirdiğini, sonuç olarak, sözleşme konusu taşınmazın dava dışı … İşletmeleri Ltd. Şti.’ne satılmasından dolayı, sözleşmenin konusuz kaldığı, bu cihetle sözleşmeye konu taşınmazın satışı sonucu sözleşmenin kendiliğinden imkansız hale geldiğinden bahisle haksız fesihten söz edilemeyeceği şeklindeki gerekçe ile hüküm kurulmasının, bu sebeple müvekkili şirketin tazminat taleplerinin reddedilmesi ile müvekkili şirkete yapılan ödemelerin iadesine karar verilmesinin açıkça kanuna aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 23/07/2013 tarihli bir inşaat sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin konusunu davalının maliki bulunduğu İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, … Caddesi, No:… adresindeki binanın komple çelik konstrüksiyon taşıyıcı sisteminin, sözleşme ekindeki statik ve uygulama projeleri kapsamında asıl davada davalı tarafından yapımı ve mevcut binanın yıkılarak çıkan hafriyatın atılması oluşturmaktadır. Sözleşme bedeli 1.500.000,00 TL + KDV olarak kararlaştırılmıştır. Mahkeme kararına karşı asıl davada davalı yanca hem usule ilişkin olarak hem de esasa yönelik itiraz edildiğinden öncelikle davalı vekilinin usule iliştin itirazlarının incelenmesi gerekmiştir. Asıl davada davacı … Şirketi tarafından davalı … Şirketi aleyhinde cari hesap alacağına istineden Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ” 12/07/2013 tarihli sözleşme gereğince tarafımıza ödenen ve proje bedeli ile iskele bedeli düşüldükten sonra tarafımıza iade edilmesi gereken bedel” açıklamasıyla 300.000,00 TL’nin tahsili için 05/04/2016 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalı Şirket vekilince sunulan 07/04/2016 tarihli dilekçe ile müvekkilinin ikametgah adresinin Karşıyaka/İzmir olduğu, ilamsız takiplerde yetkili icra müdürlüğünün borçlunun ikametgahının bulunduğu yer icra müdürlüğü olduğu, alacaklı tarafından icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığı belirtilerek öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine, akabinde de borca ve takibe itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin icra müdürlüğünce 08/04/2016 tarihli karar ile durdurulduğu, davacı alacaklı şirket vekilince icra müdürlüğüne verilen 08/04/2016 tarihli dilekçe ile, borçlu davalının yetki itirazının kabul edilerek dosyanın yetkili icra müdürlüğüne gönderilmesinin talep edildiği, müdürlükçe dosyanın 11/04/2016 tarihinde Karşıyaka İcra Tevzi bürosuna gönderilmesi konusunda yazı yazıldığı , akabinde aynı tarihte alacaklı davacı şirket vekilince sunulan dilekçede davalı borçlu vekilinin yetki itirazının kabul edildiği ancak dosyanın sehven Karşıyaka icra müdürlüğüne gönderildiği, oysa yanlar arasında imzalanan ve takibe dayanak sözleşmede yetkili icra müdürlüğünün İstanbul İcra Müdürlüğü olduğunun kabul edildiği belirtilerek dosyanın yetkili İstanbul İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesinin talep edildiği, bunun üzerine icra müdürlüğünce İstanbul İcra Tevzi bürosu’na yazılan 20/04/2016 tarihli yazı ile, alacaklı vekilince borçlunun icra müdürlüğünün yetkisine yapılan itirazın kabul edildiği belirtilerek dosyanın yetkisizlik kararı ile kapatıldığının bildirildiği ve icra dosyasının İstanbul İcra Müdürlüğü’ne gönderilerek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esasına kaydedildiği, yapılan şikayet üzerine Bakırköy 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/391 Esas, 2016/512 Karar sayılı kararı ile dosyanın İstanbul İcra Tevzi Bürosuna Gönderilmesi kararının iptaline ve dosyanın Karşıyaka İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine karar verildiği, söz konusu kararın davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştirildiği ve dosyanın Karşıyaka İcra Tevzi Bürosu’na gönderilmesi talep edilerek nihai olarak Karşıyaka … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı davaya konu dosyasından takip gönderildiği, davalı yanca söz konusu takibe ilişkin olarak borca itiraz edildiği, itiraz üzerine takibi ndurdurulduğu, akabinde davacı yanca istinafa konu eldeki itirazın iptali istemli davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davada dayanılan ve hükme esas alınan 23/07/2013 tarihli inşaat sözleşmesinin son maddesinde “ihtilaf halinde İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili kılınmıştır.” şeklinde yetki anlaşması kararlaştırılmıştır. HMK’nın 17. Maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda gerek sözleşmedeki yetki maddesi gerekse HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa yeri olarak İstanbul İcra Dairesinin yetkili yerlerden olduğu hususunda kuşku yoksa da, davacı alacaklı yanca davalının yetki itirazı kabul edildiğinden artık sözleşmede yer alan yetkinin bertaraf edildiği ve taraflar arasında Karşıyaka İcra Müdürlüğü’nün yetkili hale geldiğine dair yeni bir anlaşma meydana geldiği, bu nedenle icra takibinin artık İzmir/Karşıyaka İcra Dairelerinde devam etmesi gerektiği, nitekim takibin Karşıyaka İcra Müdürlüğü’nde devam ettiği, ancak yetkili mahkemenin yetki maddesi gereğince İstanbul Mahkemeleri olduğu, bu itibarla eldeki davanın istinafa konu kararın verildiği mahkemede açılmasının isabetli olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekmiştir.Asıl davada davalı vekilinin esasa yönelik itirazlarının incelenmesinde, davacı yanca dosyaya delil olarak sunulan İstanbul 5. Sullh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79 D.İş dosyasından yaptırılan tespit akabinde düzenlenen 08/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda, aleyhine delil tespiti talep edilen karşı tarafa toplam 515.662,71 TL tutarında ödeme yapıldığı, sözleşme konusu binanın … Tur. İşl. Ltd. Şti.’ne satıldığı, binanın tadilat ve güçlendirilmesi amaçlı olarak uygulama mimari projelerin bu şirket tarafından hazırlandığı ve tasdik ettirildiği, tasdik edilen proje doğrultusunda uygulanmaya geçildiği, aleyhine delil teşpiti talep edilen karşı yan tarafından sözleşme konusu binada herhangi bir imalatın yapılmadığı, sözleşme konusu binanın dış cephe iş iskelesinin yapılarak etrafın OSB ile kaplandığı, bunun dışında sözleşme kapsamında herhangi bir imalatın yapılmadığı, yapılan bu imalatların geçerli piyasa rayiçlerine göre sarf belgeleri ve faturalar esas olmuak üzere global olarak karşı tarafın yapmış oluğu işlerin ortalama 240.000,00 TL olabileceği yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkemece Karşıyaka Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak davalı yanın ticari defter ve kayıtları ile dayanağı belgeleri üzerinde asıl dosya davacısının alacağının varlığı ve miktarı, birleşen dosya davacısının alacağının varlığı konusunda inceleme yapılarak bilirkişi raporu aldırılmış, bilirkişi … tarafından düzenlenen 27/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalı-birleşen dosya davacısı tarafa ait 2013/2014/2015/2016 yıllarına ait yevmiye, defteri kebir ve envanter defterleri üzerinde yapılan incelemede; 2013/2014/2015 yıllarına ait ticari defterlerin noter açılış kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, taraflar arasında mal alım satımdan kaynaklanan ve cari hesap şeklinde yürütülen ticari ilişkinin olduğu, tarafların hesap hareketleri arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, mutabık olduklarının görüldüğü, davalı tarafından davacı adına düzenlenen faturanın irsaliyeli fatura olduğu, faturanın davacı şirkete teslim edildiğine dair herhangi bir belge sunulmamakla birlikte davacının cari hesap ekstresinde faturanın kayıtlı olduğunun belirlendiği, söz konusu faturanın davalı şirketin yevmiye defterine, 254.237,29 TL KDV hariç tutar olarak Yurtiçi Satışlar ana hesabının İnşaat Gelirleri ait hesabına kaydedildiği, ilgili fatura konusunda davalı şirket yetkilileri tarafından faturanın açıklama bölümünde 1 nolu hak ediş bedeli yazılmış olmakla birlikte tarafların karşılıklı mutabakatı ile çelik ve betonarme proje bedeli 168.287,83 TL, iskele ve platform kira bedeli 85.949,46 TL olmak üzere toplam 254.237,29 TL + 45.762,71 TL %18 KDV genel toplamı 300.000,00 TL olduğu belirtilmiştir.Mahkemece davacının ticari defter ve kayıtları ile dayanağı belgeleri üzerinde davacı alacağının varlığı ve miktarı, birleşen dava yönünden sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, bu nedenle birleşen dosya davacısının yoksun kaldığı kar alacağının belirlenmesi, uğranılan zarar ve miktarı konusunda inceleme yapılarak bilirkişi raporu aldırılmış, Dr. …, … ve …’ tan oluşan heyetin düzenlediği 01/08/2019 tarihli raporda; davacı tarafa ait 2013/2014/2015/2016 yılları yevmiye, defteri kebir ve envanter defterleri üzerinde yapılan incelemede; davacı şirket ticari defterlerine göre davalı şirketten 215.662,71 TL alacaklı olduğu, yapılan teknik değerlendirme neticesinde sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar davalının yapmış olduğu işler bedelinin 240.000,00 TL olarak belirlendiği, bu bedelin davalıya ödenen 515.662,71 TL bedelden mahsup edildiğinde davacının ödemiş olduğu bedelin 275.662,71 TL’lik kısmının iadesine ilişkin talebinin yerinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği, bu itibarla davalının karşı davayla talep etmiş olduğu alacak iddiasının haklı olamayacağı, fesih ileriye yönelik olarak hüküm ifade ettiğinden fesih tarihine kadar yapılan işlerin bedelinin davalıya verilmesi gerektiği, aksi takdirde davacının bu işler nedeniyle sebepsiz olarak zenginleşeceği belirtilmiştir.Sözleşme ve davanın her iki taraf da işin sözleşmede öngörülen süre içerisinde tamamlanmadığını, bu nedenle sözleşmenin davacı yanca tek taraflı irade beyanıyla feshedildiğini kabul etmektedir. Bu konuda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf; işin gecikmesinde hangi tarafın kusurlu olduğunun tespiti noktasında toplanmaktadır.Sözleşmenin feshi halinde fesihte kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın yüklenici gerçekleştirdiği imalat bedeline hak kazanır. Davalı yüklenicinin hak ettiği iş bedeli için feshin haklı olup olmadığının bir önemi bulunmamaktadır. Davalı hak ettiği imalat bedelini fesihte davacı haklı olsa dahi isteyebilecektir. Nitekim davacı yanca sözleşmenin feshinden önce davalı yüklenici tarafından yapılan imalat bedellerinin hakediş kapsamında ödendiği tarafların da kabulündedir.Yüklenici şirket tarafından birleşen davada menfi zarar kapsamında talep edilen harcamalar; çelik ve betonarme proje bedeli; 168.287,83 TL, iskele kirası;.85.949,46 TL, iskele kirası; 48.216,28 TL, iskele kirası; 80.204,59 TL, iskele kirası; 35.554,49 TL, kalıp bedeli ; 31.250,00 TL, iskele platform bedeli; 43.750,00 TL ve muhtelif genel giderler; 30.000,00 TL olmak üzere toplam 523.212,65 TL ve söz konusu bedellere KDV eklendiğinde toplam alacak miktarı 617.390,927 TL olarak belirtilmiş, çelik ve betonarme proje bedeli ile ilk iskele kirası bedelleri karşılığı olmak üzere toplam 254.237,29 TL + KDV karşılığı 300.000,00 TL için müvekkili şirket tarafından davalıya 07/01/2014 tarihli fatura gönderildiğini, davalı tarafından da itiraz edilmeyerek bedelin ödendiği, belirtilen ve ödemesi yapılan ilk iki kalemden sonra diğer kalemler toplamının 268.975,36 TL + KDV olmak üzere toplam 317.390,927 TL olduğu, bu miktara ilişkin olarak da 215.662,71 TL’ nin davalı tarafından ödendiği, dolayısıyla bakiye alacağının 101.728,455 TL olduğu ifade edilmiş, ayrıca sözleşmenin ifa edilmemesi sebebiyle yoksun kalınan 375.000,00 TL kar talep edilmektedir. Asıl davada davacı iş sahibi tarafından yapılan feshin haklı olup olmadığının ve bu kapsamda davalı yanın birleşen davadaki taleplerine hak kazanıp kazanmadığının çözümü için taşınmazın eski eser kapsamında olması nedeniyle ilgili Belediye’den tadilat ruhsatının alınması işinin kimin sorumluluğunda olduğunun aydınlatılması gerekmektedir.Sözleşmenin” İşverenin Yükümlülükleri” başlıklı maddesinin 3. Paragrafında; iş sahibinin inşaatın başlaması için gerekli her türlü ruhsat ve yasal izinleri ilgili Belediye ve diğer resmi kurumlardan alacağı, işin başlatılması ve sürekliliğinin sağlanmasının iş sahibinin yükmlülüğünde olduğu kabul ve taahhüt edilmiş ise de, davalı yüklenicinin tacir olduğu gözetildiğinde TTK’nın 18.maddesi gereğince basiretli bir tacir olarak iş sahibi davacıyı tadilat ruhsatının alınması ya da bu konuda kendisine vekaletname verilmesi hususlarını içerir ihtarname göndermesi gerekmektedir. Dosya kapsamında bu ihtaratın yapıldığına dair bir yazılı belge ya da beyan bulunmamaktadır. O halde, mahkemece tadilat ruhsatının alınmaması nedeniyle işin gecikmesindeki kusurun davalı yüklenicide olduğu kabul edilerek bu itibarla davacı iş sahibi tarafından yapılan feshin haklı olduğu sonucuna varılması ve denetime elverişli 01/08/2019 tarihli bilirkişi raporu dayanak alınmak suretiyle asıl davada davacı yanın davalı şirketten 215.662,71 TL alacaklı olduğu kabul edilerek itirazın bu miktar üzerinden iptaline karar verilmesi ve fesih haklı olduğundan birleşen davada davacının yoksun kalınan kar talebinin reddine karar verilmesi dosya kapsamına uygun olmuştur. Birleşen davada davacı yüklenici menfi zarar kapsamında iş sahibi tarafından bedeli ödenen 168.287,83 TL çelik ve betonarme proje bedeli ile 85.949,46 TL iskele kira bedeli toplamı 254.237,29 TL+ KDV45.762,71=300.000,00 TL ile 48.216,28 TL, 80.204,59 TL ve 35.554,49 TL iskele kirası 31..250,00 TL, kalıp bedeli 43.750,00 TL, iskele platform bedeli ve muhtelif genel giderler 30.000,00 TL olmak üzere 268.975,36 TL + KDV olmak üzere toplam 317.390,927 TL ‘den iş sahibi tarafından ödenen 215.662,71 TL’den kalan 101.728,455 TL alacağını talep etmektedir. Hükme esas alınan tespit raporunda sözleşme konusu binada yüklenici tarafından yapılan işlerin; dış cephe iş iskelesinin yapılarak etrafın OSB ile kaplanması, olduğunun belirlendiği, bunun dışında sözleşme kapsamında herhangi bir imalatın yapılmadığı, yapılan bu imalatların piyasa rayiç değerinin 240.000,00 TL olduğu belirlenmiştir. O halde mahkemece yüklenici tarafında nyapılan iş bedelinin 240.000,00 TL olduğunun tespit edildiği, sözleşme kapsamında iş sahibi tarafından yükleniciye toplamda 300.000,00 TL+215.662,71 TL= 515.662,71 TL ödeme yapıldığının yüklenicinin kabulünde olduğu, bu itibarla birleşen davada davacı yüklenicinin davalı iş sahibinden talep edebileceği bir alacağının kalmadığı gerekçesiyle birleşen davada davacı yüklenicinin menfi zarar talebinin de reddine karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/11/2019 tarih ve 2017/709 Esas, 2019/1013 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Asıl davada davalıdan alınması gereken 14.731,92 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 3.683,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.048,92 TL harcın asıl davada davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Birleşen davada davacıdan alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın birleşen davada davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,4-Asıl davada davalı- birleşen davada davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 08/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.