Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/205 E. 2022/2051 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/205
KARAR NO: 2022/2051
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2019
NUMARASI: 2016/417 Esas, 2019/1057 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; davacının davalıdan satın aldığı kumaşların ayıplı olduğu iddiasıyla sözleşmeden dönmesine dayalı açılan tazminat talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 1204,7 m pamuklu kumaş satın alım sözleşmesi yapıldığını, teslim alınan ürünlerin kontrolü yapıldıktan sonra, kesim, dikim, boyama aşamalarında bir farklılık göstermediğini, ancak yıkama işlemi sırasında numune kumaştan elde edilen slim fit pantolon görüntüsünün dışında oldukça farklı bir görüntünün ortaya çıktığı, pantolonda giyilmez derecede ve atık, lif, lycra kaçağı oluştuğunu, resmi inceleme neticelerinin davalıya tel, faks, e-posta vs yollarla gizli ayıbın ortaya çıktığı bilgisinin verildiğini İTÜ ve diğer kurumlarda yapılan inceleme sonucu ürünlerdeki hatanın kumaştan kaynaklandığının tespit edildiğini; müşterisinin siparişi kalite problemi sebepli iptal ettiğini, müşterisini kaybettiğini, güvenilirliğinin sarsıldığını, imalat kumaşının numune kumaştan gramaj olarak daha hafif olduğunu, davalının sözleşme taahhüdünü gereği gibi ifa etmediğini, sözleşmeden döndüğünü belirterek, sebepsiz ödenen 16.784,07 TL ‘nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte, ayrıca maddi manevi tazminat zararlarının tespiti ile 1.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; ilgili kumaşın stoklu olduğunu dolayısıyla numune ile imalat metrajı arasında karakteristik farklar bulunamayacağını, müvekkili şirketin, davacı şirkete gönderdiği spect formunda çekme değerleri normal standart yıkamalar için verdiğini, bu yüzden müşterinin kendi yapabileceği daha ağır veya parça boya gibi işlemlerde ki değerlere garanti vermediğini, bu hususun davacı tarafa hem mail hem de spectte belirtildiğini; sorunun ortaya çıkışı ile beraber bir aydan uzun süre çözüm için dikiş ve yıkama denemelerine girişildiğini, davacıya gönderilen kumaşın yapılan dikim ve yıkamalarla problemsiz olduğunun gösterildiğini, kumaşların ayıplı olduğu kabul edilse bile, ayıp iddiasının süresinde yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, ayıplı olduğu iddia edilen kumaşlar üzerinde yapılan incelemede, yıkama öncesinde ve özellikle sonrasında dikiş yerlerinde aşırı kayma ve düzgünsüzlükler görüldüğü, bu hatanın sebebinin boyama ve yıkama öncesinde dikişte kullanılan iğnenin ve dikiş geriliminin uygun olmaması sebepli olduğu, ürünlerde yıkama sırasında bir miktar çekme olacağının herkesçe bilindiği, kumaşlardaki ayıpların davacı tarafından yapılan dikim, boyama ve yıkama kaynaklı olduğu, bu ayıplardan davalının sorumluluğunun bulunmadığı, dosyada mevcut bilirkişi raporlarının aynı yönde ve birbirini doğrular nitelikte olduğu, davacının davalıdan satın aldığı kumaşların ayıplı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; mahkemece gerekçeli kararda 19.06.2017 ve 02.08.2018 tarihli raporların değerlendirildiği ancak 07.03.2018 tarihli duruşmada tebliğ edilen bilirkişi raporuna değinilmediği; bu raporun, mahkemece hükme esas alınan diğer raporların aksine denetime elverişli ve hukuka uygun olarak incelemelerle tespitler barındırdığını, müvekkilinin haklılığını ortaya koyduğunu, gerekçeli kararda açıkça dosyadaki raporların birbirini doğrular nitelikte olduğu ifade edilmişse bila tarihli rapor ile diğer raporlar açıkça çelişki bulunduğunu; 19.06.2017 tarihli raporun ve 22.08.2018 tarihli raporun hukuka aykırı, denetime elverişli olmayan eksik ve varsayımsal değerlendirmeler içerdiğini; bilirkişinin 18.06.2017 tarihli hukuka aykırı rapora gönderme yapılarak tespitlerinin doğru olduğu beyanında bulunmasının hukuka aykırı olduğunu; müvekkili tarafından dosyaya sunulan numunelerde aynı dikiş işlemleri uygulandığını, herhangi bir bozulma olmadığını, bilirkişinin tespitleri ve bu tespitler yönünde kurulan hükmün hukuka aykırı olduğunu; alınan 2. raporda açıkça belirtildiği üzere sms, pps numuneleri ile üretilen pantolonların dikişleri arasında bir fark bulunmadığını; söz konusu raporun bu farkları açıklamadığını, bilirkişi tarafından söz konusu antik yıkamanın deformasyona sebebiyet verdiği tespitinin yapılarak, buna dayanak olarak power stretch kumaşın yapısının buna müsait olmadığını ve davalı tarafından dosyaya sunulan reçetelerde çekme değerlerinin verildiğini ve kumaş formu ve ek doküman ile fazladan bilgilendirme yapıldığını gösterdiğini; bu iddiaları kabul etmediklerini, davalının sunduğu doküman ve formların kendilerine iletilmediğini, davalı tarafından bu formların iletildiğine ilişkin delil sunulmadığını; reçete ve formların delil niteliğinde olmadığından, reçete ve formları esas alan raporda hukuka uyarlık bulunmadığnı; yapılan bulk üretimin numunelerden alınan sonuçlara dayandığı, numunelere uygulanan prosesin bulk üretime uygulanması durumunda da aynı sonucun alınacağının ticari hayatın olağan akışı gereği olduğunu, bilirkişi raporunda, davacının davalıya kullanım amacını bildirse dahi söz konusu kumaşın böyle bir yıkamaya elverişli olmadığının tekstil uzmanlarınca bilindiğine dair ifadenin kabul edilemiyeceğini; davacının, davalıya kullanım amacını ve numuneyi göstererek kumaş istediğini, davalının bu kumaşın böyle bir prosese elverişli olmadığı hususunda bilgilendirmesi olmadığı sürece davacının davalıdan aldığı kumaşa numune ve beklentilerindeki prosesin aynısını uygulaması ve farklı sonuç elde etmesi durumunda kumaştaki ayıptan davalının sorumlu olacağını, bilirkişinin, sadece teknik açıdan inceleme yapmakla yükümlü olduğunu; emsal (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2002/3185 E., 2002/6030 K.; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E: 2015/22184 K: 2017/11414 K.T.: 21.11.2017) kararları uyarınca teknik incelemelerden uzaklaşıp varsayımsal ifadelerle kusurun müvekkiline yüklendiği raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı ve davalı tarafında sunulan pantolonlarının aynı parti kumaşa ait olduğu yönündeki tespite itiraz ettiklerini, İTÜ’den alınan rapordaki test sonuçlarından yola çıkarak 2. bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalı tarafından sunulan pantolonlar farklı firmaların yaptığı pantolonlar olup müvekkilinin pantolonlarıyla kıyaslanmasının mümkün olmadığını, itirazların mahkemece değerlendirilmediğini, bilirkişinin 02.08.2018 tarihli rapordaki tespitlerine itiraz üzerine ek rapor alınmasına karar verilmesine rağmen aynı hukuka aykırı rapora gönderme yapılarak tespitlerin doğru olduğu beyanında bulunan bilirkişinin hazırlamış olduğu raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu; ek raporda itirazlarının değerlendirilmediğini, mahkemece deliller ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmeden, dosyaya sunduğu İTÜ raporları hiç dikkate alınmadan ve eksik ve hatalı gerekçelerle, hukuka aykırı raporlar hükme esas alınmak suretiyle verilen kararda hukuk uyarlık bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK’nın 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır. Somut olayda, davacı yanca, davalının ürettiği kumaşların ayıplı olduğu iddiası ile sözleşmeden dönme hakkı kullanılarak ödenen bedelin iadesi talep edilmiş; mahkemece, meydana gelen ayıbın davacı tarafından yapılan dikim, boyama ve yıkama kaynaklı olduğu, bu ayıplardan davalının sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece alınan 19/06/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu ürünlerdeki ayıpların dikim ve boyama/yıkama kaynaklı olduğu, davalı tarafından üretilen kumaşlarda herhangi bir ayıp bulunmadığı belirtilmiştir. İtiraz üzerine alınan 06/03/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda ise üretimde kullanılmayan ve geri iade edilen ilk üretim partisinin yerine gelen ikinci üretim kumaşının farklılığından kaynaklı olduğu kanaati bildirilmiştir. Mahkemece raporlar arasındaki çelişki nedeniyle alınan 02/08/2018 tarihli bilirkişi raporu ve 18/12/2018 tarihli ek raporda, davaya konu ürünlerdeki ayıpların, uygulama kumaşının ve üzerine seçilen imalat işlemlerinin genel nitelikleri itibariyle hassasiyet gerektirmesinden dolayı, ağırlıklı olarak dikim ve parça boyama kaynaklı yanlış uygulamalar sebepli ve ayıpların ağırlıklı kaynağını, davacı sorumluluğu ve yönetiminde olan imalat konuları olduğu, rapordaki teknik yorumların ve bulgunun kaynağını İTÜ test sonuçları ve teknik inceleme sonuçları olduğunun belirtildiği; raporun denetime açık ve bilimsel verilere uygun olduğu, alınan ilk rapor ve son raporun birbirini teyit ettiği; birbirini teyit eden her iki rapor kapsamında ürünlerde oluşan ayıbın, davacı tarafından yapılan dikim, boyama ve yıkama kaynaklı olduğu, bu ayıplardan davalının sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararı usul ve yasaya, açıklanan gerekçeye uygun bulunmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2019 tarih ve 2016/417 Esas, 2019/1057 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.