Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/2043 E. 2021/410 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2043
KARAR NO : 2021/410
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2017
NUMARASI: 2014/291 Esas, 2017/1208 Karar
DAVANIN KONU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 02/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı tarafça vekalet ücreti yönünden, davalı tarafça ise usul ve esas yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında aktedilen eser sözleşmesi gereğince müvekkilinin taşeron olarak okullara akıllı tahta kurma işini üstlendiğini, edimini eksiksiz yerine getirerek işi davalıya teslim ettiğini, yapılan işe ilişkin 45.196.36 TL’ lik faturayı kabul eden ve borcunun büyük bir kısmını ödeyen davalı şirketin, bakiye iş bedeli olan 7.196.36 TL’ yi ödememesi üzerine müvekkili tarafından davalı şirket hakkında İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile faturaya dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin borca, ferilerine ve icra müdürlüğünün yetkisine haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhinde icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, icra takibinin yetkisiz icra dairesinde yapıldığını, davacının üstlendiği edimini yerine getirmeyerek sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, 23/01/2014 tarihinde davacının müvekkiline faks çekerek 7.196.36 TL alacaklı olduğunu beyan etmesi üzerine müvekkili tarafından hiçbir haklı ve geçerli sebep olmadan sözleşme konusu işin tamamlanmamış ve teslim edilmemiş olması nedeniyle bakiye bedeli talebe hakları olmadığı konusunda davacı yana 7.196.36 TL’ lik iade faturası düzenlenerek gönderildiğini, ihtarnamenin davacının sözleşmede bildirilen adresine gönderilmesine rağmen tebliğ edilemediğini savunarak davanın reddine ve davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, 29/06/2017 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, sözleşme gereğince kesilen fatura bedeline yönelik yapılan takipte davalının yetki itirazının BK’nın 89/1. maddesi gereğince yerinde olmadığı, davalı yanın iddiasının aksine işin tesliminin tutanakla yapılmasını haklı kılacak bir sözleşme hükmünün mevcut olmadığı, davacı yanın sözleşme kapsamında daha önceden 38.000,00 TL’lik tahsilatlar yaptığı, bu paranın ödenmesi sırasında davalı tarafından hiçbir ihtirazi kaydın ileri sürülmediği, işin sözleşmeye uygun biçimde davacı tarafından tamamlanarak davalıya teslim edildiği sonucuna varmanın mümkün göründüğü, davacının bitiremediği işin davalı tarafından tamamlanarakasıl iş sahibine teslim edildiğine ilişkin iddianın davalı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle, davalının yetki itirazının kaldırılması ile davalının borca yönelik İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın 7.196,36 TL üzerinden iptali ile takibin devamına, takip tarihinden itibaren bu miktara avans faizi uygulanmasına fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine, davalının inkar edilen asıl alacak 7.196,36 TL’nin %20’si oranında İİK 67/2 maddesi gereğince tazminat ile mahkümiyetine karar verilmiştir.Davacı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesi ile; davaları mahkemece tamamen kabul edildiği halde, davalı yan lehine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının bu yönden kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile;, taraflar arasındaki sözleşmede ifa edilmesi gereken işlerin yerinin Çine / Aydın olduğunu, bu nedenle takibin yetkili icra dairesinde başlatılmadığını, davacının üstlendiği işlerin aşama aşama yapıldıkça hak edişlerin müvekkili tarafından ödendiğini, ancak buradan hareketle toplamda 38.000,00 TL ‘yi bulan bu ödemeler yapılırken ihtirazi kayıt ileri sürülmesi gerektiği tespitinin yersiz ve hatalı olduğunu, zira ödemelerin hak edişlere karşılık olarak yapıldığı ve fakat dava konusu işlerin davacı tarafından bitirilip teslim edilmemesi nedeniyle davacıya talep ettiği dava konusu ödeme yapılmadığı için önceki ödemeler yapılırken böyle bir ihtirazi kayıt dermeyan etmenin hukuki zorunluluğu ve imkanının bulunmadığını, bu durumda mahkemenin gerekçesinin yersiz ve mesnetsiz olduğunu, mahkemece davacı tarafa 09/11/2016 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı uyarınca bilirkişi ücretini yatırması için 2 haftalık süre verildiğini ancak masrafın 29/11/2016 tarihinde yani kesin olarak verilen 2 haftalık süreden sonra yatırıldığını, dolayısıyla kesin süre içinde davacı tarafından bilirkişi masrafı yatırılmadığından, ara karar uyarınca davacının bilirkişi incelemesi talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi gerekirken mahkemece bu itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı tahsiline ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kaunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.Taraflar arasında düzenlenen bila tarihli eser sözleşmesi ile davacı, taşeron sıfatıyla davalı yüklenicinin yükümlendiği Milli Eğitim Kurumlarına enerji ve yerel ağ network alt yapı işleri kapsamında okullara akıllı yazı tahtası imal etme işini üstlenmiştir. Davacı taşeron tarafından davalı yüklenici hakkında İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 10/09/2013 tarihli fatura alacağına istinaden 7.196,36 TL asıl alacak ve 335,83 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.532,89 TL alacağın tahsili için 23/01/2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafça süresinde verilen dilekçe ile borca ve yetkiye itiraz edildiği, yerleşim yeri olan Kuşadası İcra Daireleri’nin yetkili olarak gösterildiği, mahkemece gerekçeli kararda, davalının yetki itirazının, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 89/1. maddesi gereğince “para borçlarının” alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceğine dair düzenleme dikkate alınarak reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.İtirazın iptali davalarında, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre icra dairesinin yetkisine itiraz edilmişse, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın öncelikle icra dairesinin yetkisine itirazın incelenip sonuçlandırılması gerekir. İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen imkân bulunmamaktadır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/11/2013 Tarih, 2013/10-395 Esas ve 2013/1568 Karar sayılı ilâmında da aynı hususlara değinilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu tür uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takibinin kural olarak, davalının yerleşim yeri (HMK m.6), sözleşmenin ifa edileceği yer (HMK m.10) veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer (HMK m.17) icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 73. veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Oysa, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 73. ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir (bkz.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 16/10/2019 tarih, 2019/2763 Esas, 2019/3958 Karar, 23/02/2015 tarih, 2014/2485 Esas, 2015/922 Karar sayılı kararları) Somut olayda, davacı TBK’nın 89/1. hükmüne dayanarak, (para borçları götürecek borçlardan sayılıp) kendi ikametgahının bulunduğu İstanbul Anadolu İcra Dairesi’nde takip başlatmıştır. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında imzalanan ve ihtilaf konusu olmayan sözleşmede yetkili icra müdürlüğü ve mahkeme kararlaştırılmadığı, davalının ikametgahının Kuşadası olduğu, işin yapıldığı (ifa edildiği) yerin ise Çine ilçesi sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davaya konu takibin yetkili İcra Dairesinde yapılmadığı sonucuna varılmaktadır. İtirazın iptali davasının görülebilmesi şartlarından biri de, takibin usulüne uygun olarak yapılmış olmasıdır. İcra takibi yetkisiz icra dairesinde yapıldığına göre, ortada geçerli bir takipten söz edilemez. Davalı borçlu icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde yetkili İcra Dairesini de göstererek usulünce yetki itirazında bulunmuştur.Yukarıda açıklanan nedenlerle, itirazın iptali davasının görülebilmesi için geçerli bir icra takibinin bulunması dava şartı olup, dava konusu takibin yetkisiz İcra Dairesinde yapıldığının kabulü ile geçersiz takip nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yargılamaya devamla davanın kabulüne dair verilen karar hatalı olduğundan, kararın HMK’nın 353/1-b-2.bendi gereğince kaldırılarak davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair yeniden esas hakkında hküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A) 1-Davacı vekili ve davalı vekilinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf taleplerinin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2017 tarih ve 2014/291 Esas, 2017/1208 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 4-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 91,05 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 31,75 TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 3-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa İADESİNE, C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,2-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 02/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.