Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/2041 E. 2021/602 K. 22.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2041
KARAR NO : 2021/602
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2016
NUMARASI : 2014/715 Esas, 2016/778 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2010/642 ESAS, 2011/254 KARAR SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 22/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Asıl dava, eser sözleşmesinin feshi nedeniyle ödenen bedelin iadesi, cezai şart ve menfi zararın tazmini istemine, birleşen dava ise eser sözleşmesi kapsamında verilen ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Asıl davada davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı şirket arasında alışveriş merkezi ve süpermarket yapımına ilişkin İnşaat Sözleşmesi ve Alt Kira Sözleşmesi imzalandığını, ancak davalının inşaatı bitirip teslim etmesi gereken tarihte teslim edemediğini, müvekkillerinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşme kapsamında ödenen 287.524,00 USD+KDV’den şimdilik 100.000,00 USD’nin ve 270.000,00 USD cezai şart alacağından şimdilik 1.000,00 USD’nin sözleşmenin feshedildiği 19.06.2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, menfi zarar sorumluluğu kapsamında sözleşme yapma ve delil tespiti masrafı olarak 12.531,71 TL’den şimdilik 1.000,00 TL’nin sözleşmenin feshedildiği 19.06.2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 2/2 maddesi uyarınca işleyecek faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalılar vekili yasal sürede davaya cevap vermemiştir. Birleşen davada davacı vekili, davalı ile akdedilen İnşaat Sözleşmesi kapsamında davalı şirketin bu ticari ilişkiden doğmuş doğacak borçlarına karşılık olarak davalı … adına kayıtlı taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, ancak davalı tarafın taahhütlerini yerine getirmemesi ve temerrüde düşmesi üzerine davalılara ihtarname gönderilerek uğranılan zarar sebebiyle 270.000,00 USD’nin ödenmesi gerektiği, aksi halde ipoteğin paraya çevrileceği hususlarının bildirildiğini, ödeme yapılmaması nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını ancak takibin davalıların haksız itirazları ile durduğunu ileri sürerek itirazların iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalılar vekili, işin gecikmesinin nedeninin davacı tarafın ödemelerini zamanında yapmaması, sözleşmede yazılı olmayan bir çok iş müvekkilince yapılmasına rağmen bedellerinin ödenmemesi olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, asıl davada davacı tarafın 287.524,00 USD+KDV ödeme yaptığı, davalı tarafın eseri teslim borcunda temerrüde düştüğü, dolayısıyla davacı tarafın sözleşmeden dönmesi nedeniyle davalı şirkete ödemiş olduğu bedelin iadesi gerektiği, ancak iade edilecek tutarın tespitinin gerektiği, yine davalı tarafın borcuna aykırı davranması nedeniyle dönme cezası niteliğindeki 270.000,00 USD cezai şartın davalı müteahhitten talep edilebileceği, bunun yanında davacı taraf menfi zarar niteliğinde 12.531,71 TL masraf yaptığını ileri sürmüş ve buna ilişkin talepte bulunmuş ise de bu menfi zarar tutarı cezai şart bedelini aşmadığından bu tutarın iadesinin gerekmediği, birleşen davada ise davalı tarafın icra takibine itirazının haksız olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 1.000,00 USD cezai şartın temerrüt tarihi olan 27.06.2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereği işleyecek faiziyle davalılardan tahsiline, 1.000,00 TL menfi zararın temerrüt tarihi olan 27.06.2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan tahsiline, birleşen davanın kabulüne, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin 240.000,00 TL üzerinden devamına, %40 icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Asıl ve birleşen dava davacısı …Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, asıl davada sözleşme kapsamında ödenen 287.524,00 USD+KDV’den şimdilik 100.000,00 USD’nin faiziyle tahsili talebinde bulunduklarını, ancak bu taleplerine ilişkin bir karar verilmediğini, belirsiz ifadeler ile fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiğini, asıl davada hükmün gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki olduğunu, zira gerekçe kısmında menfi zarar talebinin haksız olduğu belirtilmişken, hüküm kısmında bu talebin kabul edildiğini, asıl davada davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil talebinde bulunulduğu halde, sadece tahsiline karar verildiğini, asıl davada faiz başlangıç tarihi 19.06.2009 olmasına rağmen hatalı olarak 27.06.2009 olarak kabul edildiğini, birleşen davada birden fazla davalı olmasına rağmen hüküm kısmının 3 ve 4 nolu bentlerinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılardan alınması yerine davalıdan alınmasına karar verildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Asıl dava davacısı … Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, asıl davada hükmün gerekçesinin yeterli olmadığını, hüküm ile kararda yer alan ifadelerin tutarsız olduğunu, kararda yer verilen bilirkişi raporunda asıl davada reddedilen talepler bakımından davalıların sorumlu olduğu belirtilirken bu taleplerin neden reddedildiğine ilişkin gerekçenin yer almadığını, davalı taraf sözleşmeye aykırı davrandığından sözleşme uyarınca ödenen bedelin iadesinin gerektiğini, ancak dosyada iade edilmesi gereken bedele ilişkin hesaplamanın hatalı olduğunu, cezai şart ve menfi zarar talepleri yönünden verilen karar usul ve yasaya uygun olmakla birlikte, faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu ve davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirterek asıl davada verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Asıl ve birleşen dava davalıları vekili istinaf dilekçesinde, birleşen davada hangi gerekçe ile icra inkar tazminatına hükmedildiğinin açıklanmadığını, kaldı ki tazminat koşullarının oluşmadığını, ayrıca birleşen davalı davalı … davalı olmadığı halde icra inkar tazminatının davalılardan alınması şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığını, asıl davada vekalet ücreti yönünden davacılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken davacıdan tahsili şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığını, asıl davada menfi zarar ve cezai şart tutarlarının asıl davada davalı olmayan … da kapsayacak şekilde davalılardan tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Hüküm tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları; asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetleri, incelenen maddi ve hukuki olayın özü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmeli, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hüküm açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Bununla birlikte, yazılacak kararın gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, Yargıtay tarafından re’sen bozma sebebi teşkil edecektir. Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiştir. Somut olayda, asıl davaya ilişkin hükmün gerekçesinde menfi zarar talebinin haklı olmadığı ifade edildiği halde, hüküm kısmında bu talebin kabulüne karar verilerek gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturulması isabetsiz olduğu gibi, asıl davaya ilişkin hükmün gerekçesinde davalı şirketin temerrüdü nedeniyle davacı tarafın sözleşmeden döndüğü ve bu nedenle ödemiş olduğu bedelin iadesi gerektiği, ancak tutarın tespit edilmediği ifade edildiği halde, hüküm kısmında bu talebe ilişkin olumlu olumsuz herhangi bir karar verilmemiş ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmekle yetinilmiş olması, yine birleşen davada icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerekçesinin açıklanmamış olması da doğru olmamıştır.Öte yandan, karar başlığında asıl ve birleşen davaların tarafları ayrı ayrı gösterilmemiş ve hükümlerin tahsile ilişkin kısımlarında davacı ile davalıların kimler oldukları ve birden fazla sayıda olup olmadıkları dikkate alınmadan karar verilmesinin, hükmün infazında tereddüt oluşturur nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, taraf vekillerinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin, istinaf taleplerinin usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-4. bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/11/2016 tarih, 2014/715 Esas, 2016/778 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.