Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/20 E. 2022/2096 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/20
KARAR NO: 2022/2096
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2019
NUMARASI: 2015/777 Esas, 2019/956 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili ile İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın kat malikleri ile düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ön protokolü akdedildiğini, inşaata başlamak için de davalı ile 15/06/2015 tarihinde Mimari Proje Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşme ile davacı şirkete avan proje, kesin proje, uygulama projesi hizmetlerini sunma işini üstlendiğini, iş bedelinin toplam 106.200,00 TL olarak kararlaştırıldığını, müvekkili yanca sözleşmenin imzalanması akabinde 26/06/2015 tarihinde davalıya 25.000,00 TL avans ödemesi yapıldığını, sözleşmede taraflarca davalı tarafından imza tarihinden itibaren 30 gün içerisinde kesin projenin hazırlanması, kesin projenin onaylanmasını takip eden 30 gün içinde de ruhsat alabilecek şekilde projenin tamamlanmasının kararlaştırıldığını, davalının sözleşme kapsamında üstlendiği işleri özen ve sadakatle takip etmek, mimari teknik, bilgi ve tecrübesi ile sonuçlandırılmakla mükellef olduğunu, projenin müvekkili tarafından 30/06/2015 tarihinde onay için Belediye’ye verildiğini, davalının davacıya bu konuda bilgi vermediğini, davalının müvekkilini çizilen projenin onay alacağı konusunda yanıltmaya devam ettiği, ancak projenin onaylanmadığını, 05/08/2015 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından e-mail yoluyla davalıya projedeki hataları gidermesi için süre verildiğini, düzeltme yapılmasının istendiğini, davalının hazırladığı projelerin gerektiği şekilde çizilmediğini, hatalar barındırdığını, bu nedenlerle ve ruhsat alınamaması nedeniyle kat maliklerinin kat karşılığı inşaat işini müvekkiline yaptırmaktan vazgeçtiklerini, bu nedenle müvekkilinin hem zarara uğradığını, hem de ticari itibarının zedelendiğini, bunun üzerine müvekkili yanca sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğine ilişkin iradesinin Kartal …Noterliğinin 16/09/2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bildirildiğini ileri sürerek 25.000,00 TL iş avansının yasal faizi ile beraber iadesine, 5.000,00 TL tutarında manevi tazminata hükmedilmesine, menfi zararlarının tespitine ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla dava dilekçesinde belirtilen zarar kalemlerinin yasal faizleriyle beraber davalıdan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının müvekkili tarafından hazırlanan projede ayıp ve hatalar olması nedeniyle kat malikleri ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi taslağının sonlandırıldığını iddia edebilmesi için, öncelikle kat malikleri ile arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesini ibraz etmesi gerektiğini, yüklenicinin idare tarafından onaylanmamış bir mimari projeye göre kat maliklerine taahhütte bulunmasının kabul edilmeyeceğini, davacının ayıp ihbarında bulunduğu
ihtarnamenini 16/09/215 tarihli olduğunu, danışmanlık tarafından düzenlenen faturanın ise 05/08/2015 tarihli olduğunu, dolayısıyla ortada ayıp var ise bu ayıbın süresinde ihbar edilmediğini, uygun süre içinde ayıp ihbarında bulunmayan iş sahibinin eseri kabul etmiş sayılacağını, bu kapsamda sözleşme konusu eserin bedelini talep edemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının iddiasının gerçeği yansıtmadığı, Belediyeden ruhsat alınamamasının davalının ayıplı ifasından kaynaklanmadığı, keza mimari projeler incelendiğinde bu projelerin mimari anlamda kesin proje özelliğinde olduğu, bu nedenle davalının davacıyla arasındaki Mimarlık Hizmetleri Sözleşmesinin kapsamının bir bölümünü tamamladığı ve ayıplı olmadığı, davalının hazırladığı mimari projelerinin Mimarlar Odası bedel tarifesine göre 2015 yılı için uygun olduğu, ”Mimari Proje Hizmetleri” sözleşmesinde inşaatın kesim projelerinin ve ruhsat projelerinin hazırlanması, imalat ve malzeme tanımlarının yapılması işinde davacı tarafın 16/09/2015 tarihli ihtarıyla sözleşmeden döndüğü, teknik değerlendirmede eserin sözleşme kapsamında ayıplı olmadığının sonucuna varıldığı, davacının sözleşmeden dönme halinde talep edebileceği olumsuz zararların her halükarda yapılacağı ve bundan dolayı bir zarara uğramadığı, keza dava dışı şirketten istenilen Mimari Proje işleminin etüt aşamasında kaldığı, ayrıca sözleşmeden dönme nedeniyle iş avansının talep edilemeyeceği kabul edildiğinden manevi tazminat isteminin de oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, davalı vekilinin somut uyuşmazlık kapsamında menfaati zıt olan apartman yönetiminin vekilliğini yaptığını, bu nedenle uyuşmazlık kapsamında davalıyı temsil etmesi ve onun adına vekâleten işlemler gerçekleştirmesinin Avukatlık Kanunu’na aykırı olduğunu, davalı vekilince dosyaya sunulan cevap dilekçesinin süresi içerisinde verilmediğini, bu nedenle dilekçe içeriğinde sunulan beyanların gerekçeli karar kapsamında değerlendirilmesinin usule aykırı olduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu içeriğinde iddia ve itirazlarının dikkate alınmadan değerlendirme yapıldığını, davalının hazırladığı projede bazı mahaller üzerinde yazan alan ölçüsünün birimini karşılamadığını, örneğin; projede balkon odanın 11.00 m2 yazılmış olmasına rağmen ölçülen proje üzerinden bilgisayar ortamında yapılan ölçümde ancak 10.52 m2 olduğunun görüldüğünü, bilirkişiler tarafından, 28/03/2015 tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile mal sahiplerine verilecek daire büyüklüklerinin davalı ile 15/06/2015 tarihli mimari proje hizmet sözleşmesi imzalanmadan önce kararlaştırıldığının belirtildiği, 28/03/2015 tarihinde ön protokol düzenlendiğini, henüz dava dışı mal sahipleri ile sözleşme imzalanmadığını, davalı tarafından hazırlanacak projenin, mal sahiplerine sunulmasından sonra sözleşmenin imzalanacağını, bu aşamada davalı tarafından hazırlanan projeye istinaden mal sahiplerine dairelerin 91.15 m2 olacağı bilgisinin verildiğini, ancak emsal hesaplamalarındaki hata nedeniyle davalının hazırladığı projedeki metrekareden asgari %10 küçük olması gerektiğinin ortaya çıktığını, proje mal sahiplerine sunulduktan sonra hatalı olduğunun tespiti üzerine arsa sahiplerinin sözleşme yapmayı kabul etmediğini, İstanbul İmar Yönetmeliği’nin 6.18. Maddesi uyarınca daire içi koridorların en az 1.10 metre olması gerekirken projede daire içi koridorların 1 metre olarak çizildiğini, bunun yanı sıra 20 katlı yapılarda ortak merdivenin sahanlıklı olması zorunlu iken projenin sahanlık olmadan tasarlandığını, kat yüksekliklerinin 3.2 metre olması gerekirken, 3.32 metre olarak düzenlendiğini, ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sunulan dosyanın eksik hazırlanarak inşaat istikamet rölevesi sunulmadığını, bilirkişiler tarafından bu hususların hiçbiri değerlendirilmeden, gerekli teknik incelemeler yapılmadan rapor tanzim edilmesine rağmen mahkemece söz konu eksik rapora itibar edilmek suretiyle hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, bilirkişiler tarafından ruhsat alınması için hazırlanan mimari projede bulunması gereken bilgilere yer verildiğini, davalının hazırladığı projede; yapının genel sistem detayları, pencere, çatı gibi özellik arz eden önemli kısımlarına ilişkin ayrıntılı çizimleri içeren sistem ve nokta detaylarının mevcut olmadığının tespit edildiğini, sayılan eksiklikler bir yana; yapının çatısı, genel sistem detayları gibi önemli konulara ilişkin ayrıntılı çizimlerin projede yer almaması bile tek başına davalının hazırladığı projenin ayıplı olduğunu ispatlar nitelikte olduğunu, kaldı ki mimari teknik ve beceri gerektiren bu ayrıntılı çizimler yapılmayacaksa bir mimarın sahip olduğu bilgi ve tecrübeye gereksinim duyulmayacağının da açık olduğunu, davalı tarafından hazırlanan projede sistem ve nokta detaylarının olmadığı tespitinin bilirkişiler tarafından yapılmış olmasına rağmen; aynı raporun sonunda söz konusu projenin eksik hazırlanmadığının, ayıplı olmadığının belirtildiğini, ruhsat için hazırlanacak mimari projede eksik olduğu açıkça belirtildikten sonra projenin eksiksiz hazırlandığının belirtilmesinin apaçık bir çelişki olduğunu, bunun yanı sıra “sözleşme kapsamının bir bölümünün tamamlandığı” denmek suretiyle davalının sözleşme kapsamında yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediği örtülü bir ifadeyle de olsa raporda bir kez daha ortaya konmasına rağmen, projenin ayıplı ve eksik olmadığının belirtilmesi karşısında mahkemece bu çelişkili rapora itibar edilmesi sonucu hatalı hüküm tesis edildiğini, mimarın uyuşmazlığa konu hizmetleri yerine getirebilmesi için büro tescilinin bulunması gerektiğini, aksi halde mimarın söz konusu işlemleri gerçekleştiremeyeceğini, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından verilen müzekkere cevabında davalının ilgili adreste büro tescili bulunmadığının, hatta tamamen farklı bir şehrin mimarlar odasına kayıtlı bulunduğunun bildirildiğini, ancak söz konusu müzekkere cevabının bilirkişiler tarafından değerlendirilmediğini ve bu yönde eksik şekilde rapor düzenlendiğini, mahkemece de söz konusu müzekkere cevabına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını ve eksik bilirkişi raporu esas almak suretiyle hüküm tesis edildiğinden kararın kaldırılması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davacı şirket yetkilisi … tarafından tüm sayfaları imzalı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde (sözleşme taslağı) yüklenici olarak davacı … Tic. Ltd. Şti., arsa sahipleri olarak “… ada, … parsel, tapu kayıtlı taşınmazın her bir sahibi”nin gösterildiği, sözleşmede arsa sahiplerinin imzalarının bulunmadığı tespit edilmiştir. Sözleşmenin 9. sayfasında” Binanın Bölüşülmesi” başlıklı 6.3. bölümünde yüklenici ve arsa sahipleri arasındaki %28-%72 oranındaki paylaşıma uyulacağı belirtilmekte ve “Arsa sahiplerine verilecek dairelerin net süpürme alanı balkonlar dahil minimum 90.00 (doksan) m2 olacaktır” yazmaktadır. Ayrıca el yazısıyla “B Blok zemin katta yer alan iki adet dairenin kapalı alanı net 69,25 m2 olacaktır” yazılmış ve bu kısım da yüklenici şirket yetkilisi tarafından ayrıca imzalanmıştır.Sözleşmenin 13. sayfasındaki “Projelerin Yapılması” başlıklı 7.4. bölümünde “Arsa sahipleri temsilcileri, yüklenici tarafından kendisine sunulacak projeyi değerlendirecek ve cevabını detaylı gerekçeleriyle birlikte 10 (on) takvim günü içerisinde verecektir. … Onaylanmış avan projeler esas alınarak ruhsat alımında kullanılacak projeler yüklenici tarafından görevlendirilecek bürolar tarafından hazırlanacaktır…” denilmektedir. Sözleşmenin 16. sayfasındaki “Sözleşmenin Ekleri” başlıklı 7.16. bölümünde “Teknik Şartname, yeni yapılacak binada dairelerin konum, paylaşım ve brüt alanlarını gösteren bir adet şema, kat planları, vekaletnameler işbu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olup, iş bu sözleşme ile aynı hüküm ve kuvvettedirler” denilmektedir. Sözleşmenin 16. sayfasının sonunda ekler olarak; teknik şartname, yeni yapılacak binada dairelerin konumlarını ve paylaşımını gösteren şema, kat planlarının olduğunun yazılı olduğu görülmektedir. Taraflar arasında imzalanan 15/06/2015 tarihli mimari proje hizmetleri sözleşmesine göre … ada, … parsel sayılı Erenköy’deki arsa için yaklaşık 15.000 m2 büyüklüğünde konut ruhsat ve uygulama projesi hazırlanacağı kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 4. Maddesinde; sözleşme konusu işin, 3 bölümden oluştuğu belirtilmiş, bu bölümler; kesin projelerin hazırlanması ve iş verenden onay alınması, ruhsat (uygulama) projelerinin hazırlanması ve imalat ve malzeme tanımlarının yapılması olarak belirlenmiş, maddenin devamında; işin süresi ilgili belgelerin davalıya verilmesinden sonra kesin proje için 30 gün, uygulama projesi ve detaylar için de kesin projenin onaylanmasından sonra 30 gün olarak kararlaştırılmıştır.Sözleşmenin 9.maddesinde; iş bedeli toplam 90.000,00 TL olarak belirlenmiş ve ödeme şekli de; avans ödemesi %35 31.500,00 TL, iş teslimi %35 31.500,00 TL, ruhsat alınması % 30 27.000,00 TL ve KDV %18 16.200,00 TL olarak düzenlenmiştir.Davacı, davalının ortaya çıkardığı eserin ayıplı olması nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğini, davalı tarafa iş bedeli olarak ödenen 25.000,00 TL’nin iade edilmesi gerektiğini, ayıplı proje nedeniyle ticari itibarının da zedelendiğini ve mimari projenin ayıplı olması nedeniyle kat malikleri ile sözleşme imzalanamadığından zarara ileri sürmüş, davalı ise, eserin ayıplı olmadığını, eserin yapımı sırasında davalının kendisine hatalı bilgiler verdiğini, arsanın metrekare bilgisinin hatalı bildirildiğini, başta iki blok şeklinde proje talep edildiğini, sonrasında davacı talebinin tek blok olarak değiştirildiğini, kaldı ki ayıp ihbarının da süresi içerisinde yapılmadığını, davacı yanca keşide edilen ihtarnamenin 16/09/2015 tarihli olduğunu, ancak davacının iddia ettiği proje düzeltme faturasının 05/08/2019 tarihli olduğunu savunmuştur.Dosyada bulunan ve yapı denetim uzmanı …, Hukukçu Doç.Dr. … ve hukukçu … tarafından hazırlanan 14/05/2019 tarihli bilirkişi kurul raporunda; eserin sözleşme kapsamı nazara alındığında işin ayıplı olmadığı, ayıplı olsaydı dahi davacı tarafın ayıp iddiası ile sözleşmeden döndüğü tarihinin 16/09/2015, eseri düzelttirdiğine dair dosyaya sunulan fatura tarihinin ise 05/08/2015 olduğu dikkate alındığında, 1,5 aylık sürenin ayıp ihbarı için makul bir süre olmadığı belirtilmiştir.Davacı taraf, ayıp nedeniyle dava dışı kat malikleri ile sözleşme yapamadığını, bu sözleşme nedeniyle yapılan masrafların boşa gittiğini ve bu nedenle zarara uğradığını iddia etmektedir. Sözleşmeden dönme halinde talep edilebilecek zarar, olumsuz zarardır. Yani ortadan kalkmış olan sözleşmeye güvenilmesi nedeniyle boşa giden masraf ve kaçırılan sözleşme fırsatları, iş sahibinin olumsuz zararları kapsamına girmektedir.Dava dosyasında davalı tarafından sunulmuş olan 2 adet A4 boyutuna katlanmış, Belediye başlık sayfası eklenmiş mimari proje bulunmaktadır. Davanın konusu bu projelerin ruhsat alınmak üzere Belediyesine verilebilecek düzeyde ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi taslağına olup olmadığıyla ilgilidir.Davacı, eserin ayıplı olması nedeniyle eserdeki ayıbının giderilmesi için dava dışı … Ltd Şti’ ne onarım ücreti ödediğini ileri sürerek bu bedelin de iadesini istemektedir. Dava dışı … Ltd. Şti. ise dosyaya sunduğu dilekçede mimari proje düzeltme işlemi yapmadığını, sadece etüt çalışması yaptığını beyan ettiği halde, mahkemece bu beyanın doğruluğu araştırılmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Oysa mahkemece yapılması gereken iş; bilirkişiden ek rapor alınarak dava dışı … Şirketi’nin dava dosyasına sunduğu beyan dilekçesinin doğruluğunun denetlenmesi, dilekçede yazılı olduğu üzere dava dışı şirket tarafından sadece etüt çalışması yapılmış olması halinde eserin bu haliyle ayıplı olup olmadığının denetlenmesi, projenin davacı yanca imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesine uygunluğunun belirlenmesi, ilgili Belediyeye yazı yazılarak davalı yanca hazırlanan projenin imara uygun olup olmadığının saptanması ve buna göre nesafet indirimi yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmesi suretiyle sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/09/2019 tarih, 2015/777 Esas, 2019/956 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.