Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1974 E. 2020/1603 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1974
KARAR NO : 2020/1603
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2020
NUMARASI : 2019/964 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Tapu iptali ve tescil
KARAR TARİHİ : 30/12/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil talebine ilişkin olup, mahkemece; davalılar vekilinin ihtiyati tedbire itiraz taleplerinin reddine dair verilen ara karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin arsa sahibi olarak işlerin yürümesi amacıyla kat irtifakının hazırlanması için davalılara vekaletname verdiğini, 06.10.2017 tarihinde kat irtifakı kurulduğunu, kat irtifakı kurulduktan sonra inşaat işlerinin kolay yürütülmesi için davacının yüklenicilere düşen tüm bağımsız bölümleri sözleşmeye göre zamanı gelmediği halde gününden önce 06.10.2017 tarihinde davalılara devrettiğini, mimari proje, tapu kayıtlarına göre inşaatın tamamında 496 adet konut ve 32 adet ticari bağımsız bölüm yapıldığını, sözleşmenin özel hükümleri gereğince arsa sahiplerinin alacağı miktarın 30.000 metrekare üzerinden hesaplanan %50′ nin altında olmayacağının açık olmasına rağmen, tapuda devir yapılırken bağımsız bölüm sayılarının fazla olması, 30.000 metrekare üzerinden hesap yapılmasının ayrı bir uzmanlığı gerektirmesi, arsa maliki dava dışı … ve yine davacı müvekkili şirket temsilcisinin de … olması nedeniyle hataen davalılara fazladan 46 mesken ve 5 dükkan devredildiğinin anlaşıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların devredilmesi halinde müvekkili açısından telafisi mümkün olmayan zararlarar oluşacağından taşınmazların 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalılara fazladan verilen mesken ve dükkanların tapularının iptali ile davacı müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline, bu olmadığı taktirde 30.000.000,00 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece 16.12.2019 tarihli tensip zaptının 16 nolu ara kararı ile, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, dava değerinin %15 tutarında olan teminatın (4.500.000TL) mahkeme veznesine depo edilmesi ya da teminat mektubu sunulması halinde dava konusu taşınmazlar üzerine üçüncü kişilere devir ve tesliminin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Davacı vekili 26.12.2018 tarihli dilekçesi ile, davacı müvekkilinin ülkenin bulunduğu ekonomik koşullar nedeniyle dava değerinin %15’i oranındaki teminat mektubunu alamadığını, ancak dava değerinin %10’u oranındaki 3.000.000,00 ‘lik teminat mektubunu alarak mahkemeye sunduğunu, davacı müvekkilinin arsa maliki, davalıların yüklenici ve dava konusunun tapu iptal ve tescil davası olması hususu göz önüne alınarak ihtiyati tedbir için dava değerinin %15 olan teminat miktarının, dava değerinin %10′ u olarak mahkemece değiştirilerek ihtiyati tedbir kararının uygulanmasını talep zorunluluğunun doğduğunu, davaya konu taşınmazların davalılar tarafından devredilmesi halinde telafisi imkansız zararlar doğacağını ileri sürerek HMK’nun 389. ve 396. maddeleri uyarınca dava değerinin %10’u tutarında olan 3.000.000,00 TL’lik teminat mektubunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece 27.12.2019 tarihli ara karar ile, HMK’nun 393/1. maddesindeki “ihtiyati tedbir kararının uygulanması, verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde, kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar.” hükmü gereğince mahkemece teminat belirlenmişse 1 haftalık kesin süre içerisinde bu teminatın yatırılması gerektiği, anılan hükmün amir hüküm olup, mahkemece uzatılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle tarafların menfaat dengesi ve genel uygulama gözönüne alınarak davacı vekilinin ihtiyati tedbir kararı için belirlenen teminat oranının dava değerinin %10’ u olarak değiştirilmesi talebinin reddine, eksik teminatın tamamlaması için davacı vekiline 30.12.2019 tarihine kadar süre verilmesine karar verilmiştir.Davalılar vekili 30.12.2019 havale tarihli dilekçesi ile, HMK’nun 389.maddesindeki ihtiyati tedbir şartlarının dava konusu olayda gerçekleşmediğini, davacının dava konusu tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti müvekkillerine ait diğer taşınmazlar üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden inşaat teminat ipoteği bulunduğunu, davacının ihtiyati tedbirden elde edeceği faydayı inşaat teminat ipoteği ile temin ettiğini, tedbir kararı için yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğini, bu nedenle taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasının haksız olduğunu, HMK’nun 393/1.hükmüne göre ihtiyati tedbir kararı için teminat yatırılması son günün 23.12.2019 tarihi olduğunu, davacı tarafından teminatın yasada belirtilen emredici 1 haftalık süreden sonra 30.12.2019 tarihinde yatırılmış olmakla ihtiyati tedbirin kendiliğinden ortadan kalktığını savunarak öncelikle tedbir kararından çok önce 3. kişilere satılan ve ödemesi alınan İstanbul İli, … İlçesi … Ada, … Parsel sayılı … nolu taşınmazlar üzerine konulan tedbirlerin kaldırılarak muadilleri olan İstanbul İli, … İlçesi, … Ada, … Parsel sayılı … nolu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece duruşma açılarak verilen 13.02.2020 tarihli karar ile, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin gerekli olduğu, bu konuda mahkemede olumlu kanaat oluştuğu, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunduğu, olayda yalaşık ispat ölçüsü oluştuğu, tarafların menfaat dengesi gereği gerekçeleriyle davalılar vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Davalılar vekili 12.03.2020 tarihli istinaf dilekçesiyle, dava tapu iptal ve tescil davası olarak açılmış ise de özü itibariyle bir alacak davası olduğunu, davanın gayrimenkulün aynına ilişkin bir dava olmadığını, gayrimenkulün aynına ilişkin bir dava olmadığından kesin yetki kuralının söz konusu olamayacağını, tarafların tacir, sözleşmenin de ticari işletmeleri ile ilgili olduğunu, sözleşmenin 18. maddesinde yetki kuralı getirildiğini, yetkili mahkeme olarak İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, Bakırköy 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davaya bakmaya yetkisiz olduğundan ve yetkisiz mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden ihtiyati tedbirin kaldırılması gerektiğini, ihtiyati tedbir kararının uygulanması yasal bir haftalık süre içinde istenilmemiş olmakla yasal süre geçtikten sonra ihtiyati tedbir kararının uygulanmasının istenemeyeceğini, böylelikle tedbirin kendiliğinden kalktığı gözetilmeksizin, yazılı gerekçeyle itirazın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK’nun 393/1.maddesi hükmü gereğince ihtiyati tedbir kararının uygulanmasının, verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorunda olduğunu, aksi hâlde, kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararının kendiliğinden kalkacağını, HMK’nun 90. maddesine gereğince kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkimin kanundaki süreleri artırıp eksiltemeyeceğini, yasada emredici kural gereği ihtiyati tedbir kararının uygulanması için bir haftalık sürenin başlangıcının kararın verildiği tarih olduğunu, kararın 16.12.2019 tarihli tensip 16 ve 17 nolu ara kararı ile verildiğini, HMK 393/1. madde hükmüne göre ihtiyati tedbir kararının verildiği tarih 16.12.2019 olmakla tedbirin uygulanması/ teminatın yatırılması için son günün 23.12.2019 tarihi olduğunu, davacı tarafından teminatın yasada belirtilen emredici 1 haftalık süreden sonra 30.12.2019 tarihinde yatırıldığını, bu nedenle ihtiyati tedbirin kendiliğinden ortadan kalktığını, olayda yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığını, davacı tarafından sunulan deliller içinde yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğine yönelik somut bir delil bulunmadığını, davacı tarafça, dava dilekçesinde paylaşım protokolü yapılmadığı, hatanın bundan kaynaklandığı söylenmiş ise de taraflar arasında yapılmış ve tüm taraflarca imzalanmış paylaşım protokolünün dosyaya sunulduğunu ancak yapılacak inşaatta hangi bağımsız bölümlerin kime ait olacağına ilişkin bir düzenleme yapılmadığını, davacının dava konusu ve tedbir konulacak taşınmazları rastgele seçtiğini, bu nedenle belirli bir uyuşmazlık konusundan söz edilemeyeceğini, belirli bir uyuşmazlık konusundan söz edilemeyeceğine göre hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından da endişe edilemeyeceğini, davacının dava konusu tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti müvekkillerine ait diğer taşınmazlar üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden inşaat teminat ipoteği bulunduğunu, davacının ihtiyati tedbirden elde edeceği faydayı inşaat teminat ipoteği ile temin ettiğini, tedbirin mahkemece takdir edilecek teminat karşılığında kaldırılmasına yönelik taleplerinin de değerlendirilmediğini belirterek yerel mahkeme ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dairemizin 13.07.2020 tarih, 2020/907 Esas, 2020/732 karar sayılı kararı ile, mahkemece davalı tarafın üzerine tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti davalılara ait diğer taşınmazlar üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden inşaat teminat ipoteği bulunduğuna yönelik beyanı ile dava konusu olan ve 3. kişilere satıldığı bildirilen İstanbul İli, … İlçesi, … Ada, … Parsel sayılı … nolu taşınmazlar üzerine konulan tedbirlerin kaldırılarak muadilleri olan İstanbul İli, … İlçesi … Ada, … parseldeki … nolu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması yönündeki talebi değerlendirilmeyerek eksik inceleme ile davalılar vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle, davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Davalılar vekili mahkemeye sunduğu 28.09.2020 tarihli dilekçesi ile; 10.09.2020 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararında tedbirin değiştirilmesine yönelik talepleri bakımından 28.09.2020 tarihinde keşif yapılmasına karar verildiğini, tedbir kararının üzerinden geçen zaman, müvekkili firmaların faaliyet konusu ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar gereği müvekkili firmanın tedbirin değiştirilmesini istediği taşınmazlara alıcı bulduğunu ve taşınmazları sattığını, bu sebeple tedbirin gayrimenkuller ile değiştirilmesine yönelik taleplerinin konusuz kaldığını, bu bakımdan 10.09.2020 tarihli duruşmanın 1 nolu keşif ara kararından dönülmesini talep ettiklerini, BAM kararına istinaden ihtiyati tedbire itirazlarının doğrultusunda ihtiyati tedbirlerin kaldırılması gerektiğini, dava tapu iptal ve tescil davası olarak açılmış ise de özü itibariyle bir alacak davası olup, yapılacak inşaatta hangi bağımsız bölümlerin kime ait olacağına ilişkin bir düzenleme yapılmadığından davacının dava konusu ve tedbir konulacak taşınmazları rastgele seçtiğinin açık olup, BAM kararının gerekçesi de dikkate alındığında davanın tapu iptal ve tescil olmadığını, bir alacak davası olarak nitelendirildiğinin açık olduğunu, bu kapsamda tarafların tacir olmakla yetki sözleşmesi gereği yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğundan mahkemenin yetkisiz olduğunu, bu nedenle tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, diğer yandan; BAM kararına istinaden tapuya müzekkere yazıldığını ve tapudan inşaat ipoteğine ilişkin evrakların dosyaya sunulduğunu, dava konusu tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti müvekkillerine ait 55 bağımsız bölüm üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden müşterek olarak 1.000,00 TL mukabilinde 1.dereceden faizsiz ve F.B.K süre ile inşaat teminat ipoteği bulunduğunun bildirildiğini, davacının beyanının aksine inşaat teminat ipoteğinin miktarının önem arz etmediğini, niteliğinin önem arz ettiğini, yani her ne kadar 1.000,00 TL bedelli ipotek tesis edilmiş ise de teminatın 1.000,00 TL ile sınırlı olduğunun düşünülemeyeceğini, zira bunun bir üst sınır ipoteği olmadığını, inşaat teminat ipoteği olup, sözleşmenin tamamının teminatını miktar gözetmeksizin sağladığını, tapudan dosyaya gelen ipotek akit tablosunun incelenmesinde, ipoteğin kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle verildiğinin görüldüğünü, davacı tarafın akit tablosunda belirtilen inşaat sözleşmesi nedeniyle alacak miktarını mahkemeden almış olduğu ilam ile belirlediğinde mahkeme ilamında belirlenen bu ipotek bedeli üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğini, yani inşaat teminat ipoteği sözleşmenin ifasının teminatı olarak kurulmuş olup bir üst sınır ipoteği olmadığını, miktarı önem arz etmediğini, bu sebeple de mevcut ipotek davacının zararını fazlasıyla karşılayacak nitelikte olduğunu, BAM kararında da zaten inşaat ipoteğinin miktarı değil bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğinin belirtildiğini, davacının ihtiyati tedbirden elde edeceği faydayı inşaat teminat ipoteği ile temin ettiğinin açık ve net bir şekilde anlaşıldığını belirterek mahkemece verilen ihtiyati tedbir ara kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Mahkemece 15.10.2020 tarihli ara karar ile, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin gerekli olup bu konuda mahkemede olumlu kanaat oluştuğu, her ne kadar dava konusu taşınmazların üzerinde inşaat teminat ipoteği bulunsada bu ipoteğin miktarı gözönüne alındığında ve taşınmazın üçüncü bir kişiye devri halinde üçüncü kişinin ipotek bedelini depo etmesi halinde ipoteğin kaldırılmasını her zaman isteyebilecek durumda olması, bu hali ile inşaat ipoteğinin davacının taleplerinin karşılanması bakımından yeterli teminatı sağlamadığı,kaldıki davanın ,davalılara sözleşmeye aykırı olarak fazla taşınmaz verilmesi nedeniyle ilgili taşınmazların iptali davası olduğu,talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunduğu ve ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşmasının gerekli olduğu, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyduğu ve taraflar arasındaki menfaat dengesi gerekçesiyle, 1-Dava konusu İstanbul ili, … ilçesi, … ada, … parsel numaralı … bağımsız bölüm nolu taşınmazın dava tarihinden önce 3. bir kişiye devredildiği, bu nedenle tapu malikinin davalılar olmaması sebebi ile tapu müdürlüğü tarafından mahkemece verilen tedbirin uygulanmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılmasına ilişkin itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Davalılar vekilinin mahkemece İstanbul ili, … ilçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki … nolu bağımsız bölümler üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir. Davalılar vekili 18.11.2020 tarihli istinaf dilekçesiyle; davanın tapu iptal ve tescil davası olarak açılmış ise de özü itibariyle bir alacak davası olup, yapılacak inşaatta hangi bağımsız bölümlerin kime ait olacağına ilişkin bir düzenleme yapılmadığından davacının dava konusu ve tedbir konulacak taşınmazları rastgele seçtiğini, Dairemizin 13.07.2020 tarih 2020/907 Esas 2020/732 Karar sayılı kararının gerekçesi de dikkate alındığında açıkça davanın tapu iptal ve tescil olmadığını bir alacak davası olarak nitelendirdiğinin açık olduğunu, taraflar arasında yapılmış taşınmaz satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinde (sözleşme) paylaşım oranları belirtilmediğini, yapılacak inşaatta hangi bağımsız bölümlerin kime ait olacağına ilişkin bir düzenleme yapılmadığını, davacı ve davalılara devredilenin arsa payı olduğunu, belli bir bağımsız bölümün söz konusu olmadığını, bu sebeple de huzurdaki davanın gayrimenkulün aynına ilişkin bir dava olmadığını, gayrimenkulün aynına ilişkin bir dava olmadığından kesin yetki kuralının söz konusu olamayacağını, tarafların tacir olduğunu, sözleşmenin ticari işletmeleri ile ilgili olduğunu, Sözleşmenin 18. Maddesinde yetki kuralı getirildiğini, yetkili Mahkeme olarak İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını, HMK’nın 17.madde hükmüne istinaden mahkemenin yetkisiz olduğunu, yetkisiz mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden ihtiyati tedbirin kaldırılması gerektiğini, dava konusu tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti müvekkillerine ait 55 bağımsız bölüm üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden müşterek olarak 1000 TL mukabilinde 1.dereceden faizsiz ve F.B.K süre ile inşaat teminat ipoteği bulunduğunun bildirildiğini, ipoteğin kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle verildiğini, yani ipoteğin mevcut bir alacak için kurulduğu anlaşıldığından mevcut inşaat ipoteğinin karz ipoteği (kesin borç ipoteği) olduğunu, davacı tarafın akit tablosunda belirtilen inşaat sözleşmesi nedeniyle alacak miktarını mahkemeden almış olduğu ilam ile belirlediğinde mahkeme ilamında belirlenen bu ipotek bedeli üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğini, mevcut ipoteğin davacının zararını fazlasıyla karşılayacak nitelikte olduğunu, HMK’nın 389.maddesinde anlatımını bulan ihtiyati tedbirin şartlarının dava konusu olayda gerçekleşmediğini, olayda yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğini, mahkemece davacı tarafından dosyaya sunulan … tarafından hazırlanan 04.11.2019 tarihli durum tespiti özel bilirkişi raporuna istinaden tedbir kararı verildiğini, bu rapora itibar edilmemesi gerektiğine yönelik dosyaya beyan dilekçesi sunulmasına ve taraflarınca alınmış İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü uzman görüşünün de dosyaya sunulmasına rağmen yalnızca davacı tarafın sunduğu delillere itibar edildiğini, taraflar arasında yapılmış ve tüm taraflarca imzalanmış paylaşım protokolünün dosyaya sunulduğunu, kat irtifakının, 06.10.2017 tarihli 63830 yevmiye numaralı kat irtifakına ilişkin resmi senet ve resmi senede dayanak 634 sayılı Kat mülkiyeti kanununun 14.maddesinde anlatımını bulan maliklerin istemi ile davacı tarafından imzalanmış paylaşım listesine göre kurulduğunu, davacıya sözleşme hükümlerine göre; hem m² olarak hem de bağımsız bölüm olarak eksiksiz bir şekilde paylarının verildiğini, sözleşmeye bağlı olarak yapılan davacı tarafça da imzalı paylaşım krokisinde ve resmi senet niteliğindeki kat irtifakına yönelik işlemlerde hataya düşüldüğü yönündeki savunmaya davacının tacir olduğu (basiretli tacir) ve sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde itibar edilemeyeceğinin açık olduğunu, hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı arsa sahibi, davalılar ise yüklenicidi. Davacı şirket ve dava dışı … ile davalılar arasında 19.06.2015 tarihinde Büyükçekmece …. Noterliği’nin … yevmiye nolu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki olan 07.01.2016 tarihli ek sözleşme yapılmıştır. Dava dışı … aynı zamanda davacı şirketin sahibi ve yetkili temsilcisidir. Bu sözleşme ile davalılar yüklenici sıfatıyla davacı şirkete ait 20 parsel sayılı taşınmaz ile dava dışı … ait 21 parsel sayılı taşınmaz üzeine bina yapıp teslim etme işini üstlenmiştir. Emsal transferi için aynı davalılar ile … parsel sayılı taşınmaz maliki olan dava dışı … arasında da arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi aktedilmiştir. Tüm bu sözleşmeler uyarınca davacı şirke ait 20 parsel sayılı, dava dışı … ait … parsel sayılı ve yine dava dışı … ait … parsel sayılı taşınmazlar tevhid edilmek suretiyle … parsel sayılı taşınmaz oluşturulmuştur. Dosya kapsamından davacı şirket tarafından işlerin yürümesi ve kat irtifakının hazırlanması için davalılara vekaletname verildiği, kat irtifakının 06.10.2017 tarihinde kurulduğu, kat irtifakı kurulduktan sonra sözleşmenin 10.2 maddesi uyarınca, davacı şirket tarafından, davalı yüklenicilere düşen tüm bağımsız bölümlerin 06.10.2017 tarihinde davalılara devredildiği, davacı şirket tarafından hataen davalılara fazla bağımsız bölüm devredildiği ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 3.1 ve 3.2 maddeleri gereğince; taraflarca arsa üzerine inşaat edilecek bağımsız bölümlerin %50-%50 olarak bölüşülmesi kararlaştırılmıştır.Sözleşmenin 4.2 maddesi ile inşaatların seyri esnasında imar yasası değiştiği taktirde, binalarda kat ilavesi veya kat azalması söz konusu olduğunda, arsa sahibi anlaşmada söz konusu olan 30.000 metrekare inşaat alanının %50 oranının altında olmamak kaydıyla, inşaat alanının artması ile tarafların hisseleri oranında artıştan etkileneceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 9.20 maddesinde; sözleşme sonrası arsanın mevcut imar durumu 2.5 emsalde emsal transferi uygulaması ile 5 emsale çıkarılacağı, emsal transferi için yapılacak harcamaların tamamının yüklenici tarafça ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiği, emsal transferi sonrası arsaya yapılacak inşaatın satılabilir toplam inşaat alanın kanopiler dahil 30.000 metrekareden az olamayacağı, arsa sahibiyle yapılan anlaşma gereğince asgari inşaat alanının 30.000 metrekare inşaat üzerinde olduğu, toplam inşaat alanının 30.000 metrekareden az olması durumunda arsa sahibinin bu durumdan etkilenmeyeceği fakat inşaat alanı 30.000 metrekarenin üzerinde olması durumunda bu artış hisseleri oranında paylaşılacağı belirlenmiştir. Dosyada bulunan tapu kayıtlarına göre, inşaatın tamamında … adet mesken ile 32 adet ticari bağımsız bölüm yapıldığı, bu bağımsız bölümlerden 96 adet mesken niteliğindeki bağımsız bölüm ile 5 adet ticari nitelikteki bağımsız bölümün davacı şirket adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı yan, sözleşme hükümleri gereğince davalı tarafa hataen fazladan 46 mesken niteliğinde bağımsız bölüm ile 5 adet ticari nitelikte bağımsız bölümün devdedildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların el değiştirmesinin önlenmesi ve telafisi imkansız zararların giderilmesi açısından dava dilekçesinde belirttikleri bağımsız bölümle üzerine 3. kişilere satış ve devrin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş, mahkemece belirtilen taşınmazlar üzerine teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararından sonra getirtilen tapu kayıtları ve ipotek belgesinden, … Ada, … Parsel üzerindeki 89 adet bağımsız bölüm üzerine müştereken 1.000,00 TL bedelli inşaat teminat ipoteği konulduğu, 34 adet bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin terkin edildiği, 55 adet bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin devam ettiği anlaşılmaktadır.Davalılar vekilince Dairemizin kaldırma kararından sonra verilen dilekçede, tedbirin kaydırılmasını istedikleri bağımız bölümlerin satıldığı bildirilmiştir.O halde, mahkemece dosya kapsamındaki delillerin doğru değerlendirilmesi suretiyle, dava konusu taşınmazlar üzerindeki teminat ipoteği miktarı gözetilerek, davalı yanın ihtiyati tedbirin kaydırılmasını istedikleri taşınmazların da dava dışı kişilere satılmış olması nedeniyle ve olayda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği gerekçesiyle davalılar vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarih ve 2019/964 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davalılar tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 30/12/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.