Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1956 E. 2021/542 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1956
KARAR NO : 2021/542
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2017
NUMARASI: 2015/345 Esas, 2017/1298 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ :16/03/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkili şirketin hamburger ve sandviç ekmeği üretimi ve satışı yaptığını, taraflar arasında 20/09/2012 tarihli Fason Üretim Anlaşması akdedildiğini, müvekkili şirketin davalıya ait markalı malları üretme, ambalajlama ve etiketleme hizmetini sağladığını, ürünlerin bedeli olarak faturaların tanzim edildiğini ve bu faturalara davalı tarafından itiraz edilmemiş olduğunu ve herhangi bir iade de gerçekleşmemiş olduğunu, davalı tarafından ödenmeyen alacaağın tahsili için İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20 den aşağı olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında 20/09/2012 tarihli Fason Üretim Anlaşması ve Ek Protokol ile Ticari Sartlar Anlaşması bulunduğunu, davacı taraftan satın alınan mallara ilişkin olarak satış faturaları, mal iade faturaları ile fiyat ve miktar farkı faturaları, müvekkiline ödenmesi gereken ciro primi, reklam, bonus, satış teşvik, açılış bedeli, WKZ ve Platform / Hizmet faturaları şeklinde işlem yapıldığını, müvekkili şirketin 138.872,81 TL borcu olduğuna dair davacı tarafından gönderilen hesap mutabakatına karşılık Bakrıköy …. Noterliği’nin 10.09.2014 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacının müvekkili şirkete 43.318,00 TL borçlu olduğunun bildirildiğini, dilekçe ekinde sunulan cari hesap ekstrelerinde de davacının 897,68 TL borçlu durumda olduğunu belirterek, davanın reddine, davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalının cezai şart faturalarının düzenlenmesinde haklı olduğunu ispat edemediği, Temmuz 2013 tarihli maillerden sonra sözleşme ilişkisinin devam etmesi karşısında anılan maillere dayanılarak davacıya cezai şart faturası düzenlenmesinin mümkün olmadığı, bu mailler dışında süresinde ayıp ihbarı, ürün iadesi yapıldığı ve cezi şart talep edilmesi gereken durumun varlığının ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabülü ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının 90.814,68 TL asıl alacak ile 7.162,27 TL işlemiş faiz yönünden iptaline ve takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan %20’si oranında 19.595,39 TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, ek rapor alınması taleplerinin haksız olarak reddedildiğini, 29/08/2017 tarihli rapor gereğince yaptıkları açıklamalar doğrultusunda ek rapor alınması gerektiğini, davacı tarafın defterlerine kaydedilip, sonrasında yanı gün ters işlemle (kayıtla) iptal edilen 3 adet faturanın dikkate alınması gerektiğini, bu ters kayıtla ilgili davacı tarafın izahat yapması gerektiği, 31/12/2013 tarihli 86.790,23 TL faturalarının, sözleşmenin ve 26/12/2013 tarihli promosyon anlaşması kapsamında 3.1. Maddesi ve 3.4. Maddesi gereğince kesilen cezai şart bedeline ilişkin olduğunu, bu cezanın da davacı tarafından üretilen ürünlerde “sinek, yabancı madde, paket içerisinde canlı sinek, ekmeklerin sevk edildiği kasa içerisinde böcek tespit edilmesi” nedeniyle kesildiğini, mail yazışmalarıyla bu tespitlerin ortaya konduğunu, Türkiye Gıda denetimi ve Belgelendirme kuruluşu olan ISACert tarafından yapılan denetim neticesinde düzenlenen 26/07/2013 tarihli Denetim Raporuyla da bu durumların tespit edildiğini, sözleşmedeki cezai şartın sözlemenin feshine bağlı olmadığını, karardaki bunun aksine kabulün haksız olduğunu, 31/12/2014 tarihli 897,98 TL’lik ve 30/09/2019 tarihli 55,99 TL’lik faturaların satış faturaları olduklarını, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, TBK’nın 470 vd. Maddelerinde düzenlenen fason üretim sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Taraflar arasında 20/09/2012 tarihli “fason üretim anlaşması” ve buna ek olarak aynı tarihli “ek protokol” imzalamıştır. Sözleşmenin 3/1.maddesine göre, davacı üretici davalı iş sahibi ve/veya bağlı şirketleri tarafından sipariş edilen ürünleri ön görülen kalitede, sözleşme hükümlerine, mevzuata ve ürün kimlik belgesine uygun olarak ve mutabık olunan fiyatlarlar üretmeyi ve bunların teslimatını yapmayı kabul ve taahhüt etmiştir. Davacı tarafından bu sözleşme kapsamında ürünler üretilip davalıya teslim edilmiş, bunlara ilişkin faturalar davalı tarafa gönderilmiş olup, taraflar arasında bu şekilde bir cari hesap ilişkisi oluşmuştur. Bu ilişki 09/04/2015 tarihine kadar devam etmiştir. Alının bilirkişi raporlarına göre, davacı tarafın usulüne uygun defter kayıtlarına göre 28/11/2014 takip tarihi itibariyle davalıdan 91.419,83 TL alacaklı görülmekte olup, davalı tarafın usulüne uygun defterlerine göre ise (davalı tarafça düzenlenen ancak davacı tarafça kabul edilmeyen 86.790,23 TL’lik cezai şart faturası ile 605,16 TL, 897,98 TL ve 55,99 TL’lik satış faturaları düşüldüğünde) 30/04/2015 tarihli itibariyle 87.580,04 TL davacıya borçlu gözükmektedir.Davalı iş sahibi tarafından davacı tarafın icra takibine konu ettiği cari hesapta yazılı olan faturalara konu malların teslim edilmediğine dair bir savunması bulunmamaktadır. Davalı tarafın savunması davacı tarafından ayıplı ürün üretilip teslim edildiği, bu nedenle sözleşmeye aykırılıkta bulunulduğu hususlarına ilişkin olup bu savunma doğrultusunda düzenlenen 31/12/2013 tarihli 86.790,23 TL’lik “cezai şart” konulu iade faturası dosyaya sunulmuş, ayrıca bu savunmaya dayanak olarak 08/10/2014 tarihli 605,16 TL’lik, 31/12/2014 tarihli 897,98 TL’lik ve 30/09/2015 tarihli 55,99 TL’lik satış faturaları da dosyaya sunulmuştur. Davalı tarafça savunmanın ispatına yönelik olarak ayrıca, 2013 yılına ilişkin bir kısım e-mailler dosyaya sunulmuştur. Ancak söz konusu e-maillerde somut olarak hangi tarihli, hangi faturaya konu, hangi ürünlere ilişkin olarak bir ayıplı ifa durumu bulunduğuna dair bir açıklık bulunmamaktadır. Yine bu maillerde geçen Isacert tarafından yapılan denetime ilişkin rapor alıntısı içeriğinde de bu hususlara dair bir bilgi bulunmamaktadır. Söz konusu e-maillerde genel olarak birtakım uygunsuzluklar tespit edildiği belirtilerek uyarıda bulunulmuştur. Tek başına bu e-mailler takibe konu faturaya ilişkin ürünlerin ayıplı olduğu savunmasını ispata yeterli olmadığı gibi, bu savunma doğrultusunda davalı tarafından düzenlenen 86.790,23 TL’lik cezai şart (iade) faturasını da haklı kılmamaktadır. Söz konusu cezai şart faturası ile birlikte 897,98 TL’lik ve 55,99 TL’lik satış faturaları e-fatura sistemi üzerinden “temel fatura” şeklinde gönderildiğinden sistem gereği davacının defter kayıtlarına düşmüş, davacı tarafça hemen akabinde gönderilen 07/01/2014 tarihli ihtarname ile 31/12/2013 tarihli 86.790,23 TL’lik cezai şart faturasının kabul edilmediği, aynı doğrultuda iade faturası kesildiği davalı tarafa bildirilmiş, ayrıca bu üç fatura da aynı gün ters kayıt ile iptal edilmişlerdir. Davalı tarafın sunduğu 605,16 TL’lik diğer satış faturası ise davacıya hiç tebliğ edilmemiştir. Davalı tarafından söz konusu cezai şart faturasının haklı nedenle düzenlendiği ispat edilemediği gibi, sunulan diğer üç satış faturasının dayanağı satış işlemlerine dair de bir delil dosyaya sunulmamıştır. Söz konusu faturalardan üç tanesi davacı defter kayıtlarına e-fatura sistemi üzerinden “temel fatura” şeklinde gönderilmesinden dolayı mecburen işlendiğinden aynı gün ters işlemle silindiklerinden, ayrıca cezai şart faturasının kabul edilmediği 07/01/2017 tarihli ihtarname ile de davacıya iletildiğinden bu faturaların davacı defterlerindeki geçici kaydına bir değer verilemeyecektir. Buna göre, davalı tarafın takibe konu miktarda bir alacağın bulunmadığına ilişkin olarak ileri sürdüğü ayıplı ifa savunmasının usulüne uygun olarak ispat edilemediği, dayandığı 4 adet faturaya dayalı olarak da davacıdan bir mahsup talebinde bulunmasının mümkün olmadığı anlaşıldığından bu savunmalarına itibar edilemeyecektir. İlk derece mahkemesince de bu yönde değerlendirme yapılmış olması yerinde olmuştur.Davacının alacağının cari hesap ilişkisine ve bunun dayanağı faturalara dayalı olması, davalı tarafın ayıplı ifa savunması doğrultusunda yapılan incelemenin davacının alacağının likit olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği hususları göz önünde bulundurulduğunda, ilk derece mahkemesince hükmedilen icra inkar tazminatının da yerinde olduğu anlaşılmıştır.Davalı istinafında, işlemiş faize ilişkin olarak bir itiraz ileri sürülmediğinden HMK’nın 355.maddesi gereğince Dairemizce bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/11/2017 tarih ve 2015/345 esas, 2017/1298 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 6.692,80 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.709,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.983,70 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 16/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.