Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1940 E. 2021/710 K. 05.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1940
KARAR NO: 2021/710
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2017
NUMARASI: 2010/23 Esas, 2017/603 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 05/04/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan fazla ödenen iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, davalı şirkete karşı faturada belirtilen hususların yerine getirildiğini, kesilen faturanın davalıya verildiğini, davalı tarafça faturaya itiraz edilmemesi sebebiyle içeriğinin kesinleştiğini, takas şartlarının hiçbir şekilde gerçekleşmediği gibi borçlunun takasa muaccel olmuş bir alacağının bulunmadığını, ve halen SGK ödemelerinin yapılmadığını, bunun üzerine davalı hakkında Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkili tarafından takibin 33.145,39 TL’ lik kısmına itiraz edildiğini, davacının 10.000,00 TL üzerinden harç ödeyerek dava açtığını, davanın itirazın iptali davası olması nedeniyle eksik ödenen harcın tamamlattırılması gerektiğini, takibin itiraz edilmeyen 12.854,41 TL’lik kısmının taraflar arasında yapılan protokol ile davacıya ödendiğini, takipte itiraz edilen bedelin 2.206,00 TL lik kısmının davacının, davalının yanında taşeron olarak çalıştığı dönemde gerekli iş güvenliği tedbirlerini almaması nedeniyle kesilen ceza bedeli olduğunu, 15.000,00 TL’ lik kısmının davacının yüklendiği kargo tanklarının taşlama işlerini yapmaması nedeniyle bu işin başka firmaya yaptırılması sonucu dava dışı firmaya ödenen tutar olduğunu ve 8.456,41 TL’ lik kısmın üzerinde 14.659,28 TL prim borcu ödeyerek davacıdan alacaklı hale geldiğini savunarak davanın reddine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, 02/06/2017 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davalının davacıya 40.482,25 TL borçlu olduğu, davalı tarafından SGK ‘ ya yapılan 4.373,27 TL, 1.965,74 TL, 12.854,41TL ve 14.659,28TL’ lik ödemelerin, davalının mahsup talebi içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle davacının, davalıdan 6.629,55 TL alacağı kaldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile; davacı tarafından davalı aleyhine Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile yapılan takipteki itirazın kısmen iptali ile, takibin 6.629,55 TL asıl alacak üzerinden devamına, 6.629,55 TL asıl alacak üzerinden takipten itibaren yasal faiz uygulanmasına, 6.629,55 TL asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, dosya kapsamında 2011 yılındaki ilk bilirkişi raporunda 2017 yılından, hükmün kurulduğu tarihe kadar toplam 5 adet bilirkişi raporu alındığını, her bir raporda belirlenen alacak miktarları arasında muazzam farklar oluştuğunu ve mahkemece çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, davalı yan tarafından ileri sürülen takas/mahsup defilerinin, bu müesseselere başvurma şartlarının oluşup oluşmadığı kesin olarak belirlenmeden karara esas bilirkişi raporunda dikkate alınması ve bu bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalı tarafın İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce karara bağlanmış olan 2011/237 Esas, 2019/1038 Karar sayılı ve 08/10/2019 tarihli dosyada aynı gerekçelerle takas mahsup talep ettiğini, o dosyada bu taleplerinin kabul edildiğini, davalarının red edildiğini, hal böyleyken aynı gerekçelerle 2.kez takas/ mahsup talep etmenin kötü niyetli ve hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli karar metninde “gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere” ibaresi kullanılmış olmasına rağmen hüküm kısmında hangi sebeple son bilirkişi raporunun dikkate alındığı açıklanmaksızın doğrudan müvekkilinin hangi miktar bakımından alacaklı olduğunun yazıldığını, ayrıca ticari defterlerin ispat işlevinin, TTK’nın aksine 6102 sayılı Kanunda yer almaması ve kanun gerekçesinde ticari defterlerin mahkemenin takdirine bağlı delil olarak kabul edildiğinin açıkça belirtilmiş olmasının; yerel mahkemenin ilgili ticari defter kayıtlarıyla bağlı olmadığı halde kolaya kaçtığını, yetersiz ve geçersiz bir tahkikat sonucunda hüküm kurduğunu gösterdiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davacının, müvekkili şirket ile imzaladığı müteahhit sözleşmeleri kapsamında müvekkilinden aldığı işi kendi sigortalı işçileriyle yerine getiren bir şirket olduğunu, davacı işçileri tarafından davacı hakkında ihbar ve kıdem tazminatlarını ödemediği iddiasıyla, Kartal ve İstanbul Anadolu Adliyesi İş Mahkemelerinde bir dizi davalar açıldığını, davacının işçileri tarafından açılan bu davaların davacı yan aleyhinde sonuçlandığını, İş Mahkemelerinden verilen kararlar nedeniyle davacı işçilerinin müvekkili aleyhine başlatılan ilamlı icra takiplerine istinaden, müvekkili şirket tarafından davacı işçilerine ödenmek durumunda kalındığını, ayrıca davacı şirketin anılan işçilerinin SGK primlerini de ödemediğini, bu primlerin de müvekkili tarafından ödenmek durumunda kalındığını, müvekkili şirket tarafından gerek davacı işçilerinin sigorta primleri nedeniyle SGK’ya yapılan prim ödemelerinden ve gerekse işçilerinin açtığı davalar nedeyle işçilere yapılan işçilik alacakları ödemeleri nedeniyle müvekkili şirketinden doğan alacakların, bu alacakların doğum tarihleri itibariyle Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2010/23 Esas sayılı dosyasına takas -mahsup def’i olarak bildirildiğini, ancak bu alacaklarının çok küçük bir kısmının mahkemenin 18/09/2017 tarihli kararında dikkate alındığını, büyük bir kısmı hakkında ise kabul veya redde ilişkin herhangi bir karar verilmediğini, müvekkilinin davacıdan olan ve yukarıda yazılı SGK primi ve işçilik alacakları ödemelerinden doğan toplam alacaklarının, 02/06/2017 tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarının tarihi itibariyle 450.097,20 TL olarak hesaplandığını, bu gün itibariyle ise yaklaşık 568.000,00 TL’ ye ulaştığını, bu alacaklarının, taraflar arasındaki cari hesaba da yansıtıldığını, 02/06/2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz tarihi itibariyle, davacı işçilerinin müvekkili şirkete açtığı davalardan 21 tanesinin sona ermiş durumda olup, 1 tanesinin devam etmekte olduğunu, şuan itibariyle sonuçlanmış yaklaşık 26 tane dava bulunduğunu, bu ödemeler nedeniyle davacının alacaklı olup, bir an için davacının alacak iddialarının kabul edileceği düşünülse dahi, takas-mahsup defileri kapsamında davanın reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, buna göre müvekkili tarafından davacı adına yapılan ödemelerden; sadece SGK ödemeleri gibi küçük bir kısmın mahsup edilip, işçilik alacağı ödemeleri gibi büyük bir bölümün göz ardı edilmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davalı vekilinin istinaf itirazı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda SGK düşümlerinin yapıldığı, ancak işçilik alacakları nedeniyle davacıya ve avukatlarına yapılan ödemelerin mahsup edilmediği noktasındadır. Esasen davalı vekilince hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı verdiği itiraz dilekçesinde bu 21 adet davalar ile yapılan ödemeler sıralanmıştır. Dosya kapsamında bulunan, mahkemece hükme esas alınan ve talimat mahkemesince aldırılan 21/04/2014 havale tarihli rapor ile 02/06/2017 tarihli raporda; takip tarihi itibarı ile; davacının incelenen ticari defterlerine göre davalı şirketten 123.096,30 TL alacaklı olduğu, davalının incelenen ticari defterlerine göre davacı şirkete 40.482,25 TL borçlu olduğu, aradaki 82.614,05 TL tutarındaki farkın davalı ticari defterlerinde tespit edildiği, bu itibarla takip tarihi itibarı ile davalının davacıya 40.482,25 TL borçlu olduğu, takip tarihinden sonraki ödeme kayıtları incelendiğinde; davalı yan tarafından davacı adına doğrudan ilgili SGK kurumuna yapılan 4.373,27 TL, 1.965,74 TL, 12.854,41 TL ve 14.659,28 TL’lik ödeme tutarlarının takas/mahsup talebi içinde değerlendirilebileceği, bu tutarların davacı alacağı ile takas/mahsup edildiğinde; sonuç olarak davacı şirketin davalı şirkette 6.629,55 TL alacağının kaldığı bildirilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında, mahkemece davalı vekilinin tüm aşamalarda takas ve mahsup talebi kapsamında bildirdiği ve istinaf dilekçesinde tekrar ettiği dava dışı işçiler tarafından davalı yan hakkında açılan işçilik alacaklarına ilişkin mahkeme dosyalarının ve varsa icra takip dosyalarının getirtilerek, davalı yanca davacı adına yapılan ödemeler olup olmadığının, varsa takas ve mahsup edilip edilmeyeceğinin tespiti için bilirkişi kurulundan denetime elverişli ek rapor aldırılmak suretiyle sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, davalı vekilinin bu yöndeki itirazlarına rağmen bu hususlar değerlendirilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer OLMADIĞINA, 2-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/09/2017 tarih, 2010/23 Esas, 2017/603 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.