Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1781 E. 2021/2105 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1781
KARAR NO: 2021/2105
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2014/492 Esas, 2019/909 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 10/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili ile davalılar Müflis … A.Ş. ve … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, dava konusu … Bankası Kavacık Şubesine ait 20.000.000,00 TL bedelli, … numaralı, 20.05.2012 keşide tarihli çekin keşidecisi müvekkili ile davalı … arasında 20/04/2012 tarihinde, birtakım inşaat işlerinin davalı … tarafından yapılmasını konu alan bir protokol imzalandığını ve …’ın bu protokolde şahit olarak bulunduğunu, protokolün “Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 2. maddesinin A bendinde; yüklenicinin protokol gereği protokol tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yapması gereken iş ve işlemlerin düzenlendiğini, 2. maddenin A bendinin (g) fıkrasında “… ile ilgili (a) fıkrasında belirtilen hususlar sonuçlandırılmadan; mal sahibi tarafından yükleniciye verilen … Bankası … Kavacık Şubesi’ne ait … numaralı, 20/05/2012 keşide tarihli 20.000.000,00TL tutarındaki çek hiçbir biçimde tahsil edilmeyecektir. Kaldı ki, teminat olarak düzenlenen bu çek ahara temlik ve ciro edilemez. Adına yazılı kişi dışında herhangi bir kişi tarafından tahsil edilemez. Aksi halde doğacak her türlü mali sorumluluk yükleniciye ait olacaktır.” denilerek ve çekin ayırt edici özellikleri zikredilerek teminat olarak verildiğinin belirtildiğini, protokolün 2. maddesinin B bendinde ise “Yüklenicinin (a) maddesinde belirtilen edimini yerine getirdiği takdirde kendisine yukarıda (g) bölümünde verilen 20.000.000,00 TL’lik teminat çeki iade alınarak bu bedel geciktirilmeksizin aynı gün nakden ve defaten mal sahibi tarafından yükleniciye ödenecektir.” denildiğini, bu protokol maddeleri değerlendirildiğinde dava konusu çekin teminat olarak verildiğine şüphe bulunmadığını, teminat olarak verilen çekin ise kambiyo niteliğini kaybedeceğinin açık olduğunu, zira çekin kayıtsız şartsız borç ikrarı içermediğini, davalı …’nin söz konusu protokolden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, protokolün 2/A maddesinin (a) fıkrasında belirtilen taahhütlerini 30 günlük süre içinde yerine getirmeyen davalı yükleniciye müvekkili tarafından Beykoz … Noterliği’nden çekilen 22/05/2012 gün ve … yevmiye numaralı ihbarname keşide edilerek çekin dayanağı olan protokolün feshedildiğinin bildirildiğini, davalı …’nin protokolden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesine ve çekin teminat olarak verilmiş olmasına rağmen, çeki diğer davalı … A.Ş.’ye ciro ettiğini, … A.Ş’nin de çeki diğer davalı … Bankası A.Ş’ye ciro ettiğini, davalı …’nin, davalı … A.Ş ‘nin sahibi ve yetkilisi olduğundan … A.Ş’nin iyiniyetinden söz edilemeyeceğini, diğer davalı bankanın ise davalılar ile birlikte hareket ederek iyi niyetli davranmadığını, 20.000.000,00TL’lik bir bedele ilişkin olarak tek çek düzenlenmesinin ve bankaya teminat olarak müşteri çeki niteliği ile verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmayacağı gibi, bu miktar kredi kullandırdığı müşterisinin hangi tür işleri kimlerle yaptığı hususunda bankanın istihbari olarak bilgi toplaması gerektiğini, davalı bankanın genel müdür yardımcısı … ve yakın arkadaşı Av. …’ün 01/05/2012 tarihinde birlikte piknik yaparken müvekkili …’ı cep telefonu ile arayıp, dava konusu çekin müvekkili tarafından imzalanıp imzalanmadığını ve çekin durumunu sorduğunu, müvekkilinin bu çekin … ile 20/04/2012 tarihinde yapılan protokol nedeni ile verilen teminat çeki olduğunu ifade ettiğini ve telefonla genel müdür yardımcısı ile de konuşarak kendisi ile konuşmak istediğini beyan ettiğini, bunun üzerine protokolde şahit olan … ile birlikte ertesi gün saat 17:00’de genel müdür yardımcısı …’nun yanına gidildiğini ve bu teminat çeki ile ilgili protokolün detayının anlatıldığını, 20/04/2012 tarihli protokolün davalı bankanın genel müdür yardımcısı … tarafından müvekkili ve şahit huzurunda okunduğunu, bu nedenle çekin protokole dayalı teminat çeki olduğunun davalı banka tarafından kesin olarak bilindiğini, bankanın iyi niyetinden söz edilemeyeceğini, müvekkili tarafından açıklanan gerekçelerle borçlu bulunmadığının tespiti talebiyle önce Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/36 D. İş sayılı dosyasından tedbir kararı alındığını, akabinde Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2012/341 Esas numarası ile dava açıldığını, ancak mahkeme tarafından görevsizlik kararı verildiğini, bu karar üzerine dosyanın İstanbul Anadolu 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderildiğini ve 2013/824 Esas numarasını aldığını, fakat bu defa da görevsizlik kararı üzerine dosyanın süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu kararın davacı tarafça temyizden feragat edilerek kesinleştirildiğini ve yargılamanın gelmiş olduğu safha ve delillerin toplanmış olması nedeniyle işbu dosyanın da mahkeme dosyası arasına alınması gerektiğini ileri sürerek dava konusu çek nedeniyle müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine, alacaklının haksız ve kötüniyetli olması sebebiyle çek bedelinin % 20′ sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine söz konusu çekin icra takibine konu edilmesi halinde icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Bankası A.Ş. vekili, aynı konuda açılmış bir başka dava derdest iken bu davanın açılmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/341 Esas sayılı, bu mahkemenin görevsizlik/gönderme kararı üzerine ise İstanbul Anadolu 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/824 Esas sayılı dosyası ile yargılamasının kabul edilemeyecek ve ciddi sayılamayacak bir tenakuz ve iddia teşkil ettiğini, üstelik meşru ve muntazam ciro silsilesiyle kendisine borçlusu tarafından ciro edilen çekle ilgili olarak müvekkili bankanın özel bir araştırma yapma zorunluluğunun olmadığını, ciro eden-çeki veren müşteriyle yıllara yayılan bir ticari ilişki de bulunduğunu, bunun yanında müvekkili bankanın genel müdür yardımcılarından … ile ilgili beyanların çarpıtıldığını, 01/05/2012 tarihli iddia konusu görüşmenin borçların tahsili için çeklerin alınmasından sonra yapılmış farklı amaçla ve farklı içerikte gerçekleşmiş sıradan, işin esasına ve özüne müessir olamayacak mahiyette basit bir sosyal ilişkiden ibaret olduğunu, mahiyetinde iddia edilen hiçbir husus söz konusu olmadığı gibi bunların davayı etkilemesinin de mümkün olmadığını, sonuçta dava konusu çekin müvekkili bankaya borçlu/müşterisi tarafından muntazam ve meşru ciro işlemi ile ciro edilmiş bir çek olduğunu, davacı ile davalılar … ve … Şirketi arasındaki ihtilafın müvekkili bankayı ilgilendirmeyeceğini savunarak davanın reddine ve tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar adına usulüne uygun tebligat yapıldığı halde, cevap dilekçesi sunmadıkları görülmüştür. Mahkemece, davacı keşideci ile davalı lehdar arasındaki temel ilişkide davacının çekten dolayı iddia edildiği gibi borçlu olmadığının tespiti halinde, temel ilişkideki bu bedelsizlik savunmasının diğer davalılara karşı ileri sürülebilmesi için, çek hakkında da uygulama alanı bulan TTK’ nın 687.maddesi (6762 sayılı TTK m. 599) hükmüne göre, onların bile bile borçlu zararına hareket etmek suretiyle çeki ciroyla iktisap ettiklerinin ispatının gerektiği, bu iddianın bir haksız fiil iddiası olup, her türlü delille ispatının mümkün olduğu, 20/04/2012 tarihli protokol incelendiğinde, A bölümünün g) maddesinde, dava konusu çekin davalı lehdara teminat senedi olarak verildiğinin, temlik ve ciro edilemeyeceğinin kararlaştırıldığının görüldüğü, aynı maddede, “çekin (a) maddesinde belirtilen hususlar sonuçlandırılmadan tahsil edilmeyeceği”nin belirtildiği, Protokolün (a) maddesinde, yüklenici lehdar …’nin yükümlülüğü olarak, “… Sitesinde yer alan Ticaret Merkezi (1) ve Ticaret Merkezi (2) blokları için İstanbul 6. îdare Mahkemesi’nce verilen ve İBB Başkanlığı ve Beykoz Belediye Başkanlığı’nca yürütmenin durdurulması talebi ile Danıştay İlgili Dairesi nezdinde temyiz edilen 2011/2067 Karar sayılı kararın protokol tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde takip edilerek kesinleşmesinin temini, bunun sonucunda …’te Ticaret Merkezi (1-2) blokları ile Kültür Merkezi + Kapalı Spor Salonu, Hastane, Kır Kahvesi (2-3) ve cami inşaatlarına başlanması ve sorunsuz olarak tamamlanmasının sağlanması” nın öngörüldüğü, davacı keşidecinin, Beykoz … Noterliği’nin 22/05/2012 tarih ve … yevmiye nolu fesih ihbarnamesiyle 20/04/2012 tarihli protokolün tek taraflı fesh edildiğinin davalı lehdara bildirildiği, ihtarnamede, 20/04/2012 tarihli protokolün A bölümünün (a) fıkrasına göre, yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin en son yerine getirme tarihi olan 20/05/2012 tarihine kadar yerine getirilmediği, teminat çekinin protokole aykırı olarak tahsil için bankaya verildiğinin öğrenildiği bildirilerek protokolün feshedildiği, Protokolde çekin teminatını teşkil ettiği temel ilişkide, Danıştay ilgili dairesindeki kararın protokol tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde takip edilerek kesinleşmesinin temini şeklinde açıklanan davalı lehdar yükümlülüğünün, kanuna aykırı bir taahhüdü içerdiği, çek verilmesinin sebebi olan bu edim bakımından taraflar arasındaki sözleşmenin hükümsüz olduğu, söz konusu taahhüdün, davacı adına bir vekil tayin etme ve bu surette davanın takibini sağlama yönünde bir iradeyi içermediğinin de anlaşıldığı, bu nedenle davacı keşideci ile davalı lehdar arasındaki temel ilişkide, kesin hükümsüzlük nedeniyle protokolün yapıldığı anda bir bedelsizliğin söz konusu olduğu, ayrıca, protokolde (a) maddesinin ikinci kısmında belirtilen diğer davalı lehdar yükümlülüklerinin (inşaatlara başlama ve tamamlama) yerine getirildiği hususunun da ispatlanamadığı, davalı …’nin, davacı … ile giriştiği iş çerçevesinde bir protokol akdettiği, bu protokolde yer alan somut bir yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde kendisine 20 Milyon TL ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bu borcun teminat altına alınması amacıyla bir teminat çeki düzenlenip davalı …’ye teslim edildiği, …’nin kendisine düşen ilgili yükümlülüğü yerine getirilmesi halinde söz konusu borcun ödenmesi karşılığında teminat için verilen senedin iade edileceğinin düzenlendiği, şu halde somut olaydaki çekin bir teminat senedi olduğuna şüphe bulunmadığı, zira teminat senetlerinde olduğu gibi, somut olaydaki çekin de bir borcun teminat altına alınması amacıyla, bu borç yerine getirildiği takdirde iade edilmesi öngörülerek düzenlenip davalıya teslim edildiği, üstelik, çekin teminat için verildiği iddiasının, davacı tarafından ispat kurallarına uygun bir biçimde, davalının da imzasını içeren bir belge ile ispat edildiği, dava konusu çekin teminat amacıyla verildiği tespit edildikten sonra, değerlendirilmesi gereken hususun senedin bedelsiz kalıp kalmadığı olduğu, dosyada yer alan beyan ve belgelerden anlaşıldığı üzere; davalı …’ nin davacı ile aralarındaki Protokole göre üzerine düşen yükümlülükleri, özellikle teminat altına alınan borcun konusunu oluşturan 2/A-a hükmündeki yükümlülüğünü yerine getirmediği, bunun üzerine davacı … tarafından 22/05/2012 tarihinde Beykoz … Noterliği’nin … yevmiye numaralı fesih ihbarnamesi gönderilerek davalı …’ye protokolün feshedildiği, kendisine verilmiş olan 20 Milyon TL’lik çekin iade edilmesi gerektiğinin bildirildiği, sonuç itibariyle dava konusu çekin teminat için davalı …’ye verildiği, davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi neticesinde teminat altına alınan borcun sona erdiği ve teminat senedinin de artık bedelsiz kaldığı, bu senetten dolayı davacı …’ın artık davalı …’ye bir borcunun bulunmadığı ve senedin iade edilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, (davalı yüklenici … yönünden) keşidecinin lehdar ile arasındaki temel ilişkideki bir şahsi savunmayı (bedelsizlik ve sözleşmeyle teminat senedi olarak kararlaştırma şahsi defılerdendir) temel ilişki dışında yer alan kişiye karşı ileri sürebilmesi için, üçüncü kişinin senedi iktisap anında bilerek borçlu zararına hareket ettiğinin keşideci tarafından ispatının gerektiği, bu haksız fiil iddiasının da her türlü delille ispatının mümkün olduğu, bu durumda, çekin bedelsiz olduğu olduğu anlaşıldığından çeki lehdardan ciroyla alan davalı müflis (ciro tarihinde müflis değildir) şirketin ortağı ve yöneticisinin davalı lehdar … olması nedeniyle, bu davalının bedelsizliği ve çekin protokole göre teminat senedi olarak verildiğini bildiği ve ona karşı bedelsizlikten doğan savunmanın ileri sürülebileceğinin kabulünün gerektiği ( davalı şirket yönünden) bu noktada, davalı-hamil bankanın, çeki ciroyla iktisap ettiği anda yukarıda açıklanan bedelsizliği veya çekin teminat çeki olduğunu bilerek keşideci zararına hareket edip etmediği hususu incelendiğinde ise ; çeki ciroyla devralan hamilin, normal olarak, çekin temel ilişkide bedelsiz olup olmadığını, teminat çeki niteliğinde olup olmadığını araştırma yükümlülüğünün bulunmadığı, dava konusu çekin üzerinde teminat çeki olduğuna ilişkin bir ibare bulunmadığı, davalı bankanın çekin iktisabı anında teminat çeki olduğunu bildiği iddiası bakımından davacı vekilinin, davalı bankanın genel müdür yardımcısı … ve yakın arkadaşı Av. …’ün 01/05/ 2012 tarihinde birlikte piknik yaparlarken müvekkili …’ı cep telefonu ile arayıp dava konusu çekin müvekkili tarafından imzalanıp imzalanmadığını ve çekin durumunu sorduğunu, müvekkilinin bu çekin … ile 20/04/2012 tarihinde yapılan protokol nedeni ile verilen teminat çeki olduğunu ifade ettiğini ve telefonla genel müdür yardımcısı ile de konuştuğunu, bu konuşmadan sonra da protokolde şahit olan … ile birlikte ertesi gün saat 17:00’de genel müdür yardımcısı …’nun yanına gidildiğini ve bu teminat çeki ile ilgili protokolün detayının anlatıldığını, 20/04/2012 tarihli protokolün davalı bankanın genel müdür yardımcısı … tarafından müvekkili ve şahit huzurunda okunduğunu, bu nedenle çekin protokole dayalı teminat çeki olduğunun davalı banka tarafından kesin olarak bilindiğini, bankanın iyi niyetinden söz edilemeyeceğini iddia ettiği, davacının bu iddiasına karşı davalı banka vekilinin, …’nun ilgisinin bankacılık uygulamasında sıklıkla karşılaşılan amaçlarla, çekin müvekkili bankaya tesliminden sonra ve konusu ve muhatabı davacı taraf olmayan bir sosyal ortamda sadece çek imzasının teyidinin alınmasından ibaret bir görüşme olduğunu; davacının bu gerçeği çekin teslim alınması sırasında yapılmış bir görüşmeye evirme çabasında olduğunu; yapıldığı iddia edilen görüşmenin tarihi 01/05/2012 iken, çekin teslim alınma tarihinin ise 25/04/2012 olduğunu; çekin müvekkili bankaya tesliminden, yani çekin tedavüle çıkmasından sonra söz konusu 01/05/2012 tarihli telefon konuşmasının yapıldığını, bu bakımdan çekin bankaya verilmesi sürecinde görüşme yapıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, çekin ticari uygulamaların ve bankacılık uygulamalarının bir gereği olarak müvekkili bankanın ilgili şubesine teslim edildiğini, sözü edilen konuşmanın ise çekin tesliminden sonra müvekkili banka genel müdür yardımcısı … ile yapıldığını ve çekin … tarafından teslim alınmadığı hususunun tartışmasız olduğunu; bu bakımdan çekin teslimi sırasında yapılmış bir görüşme olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, iddia olunan sözleşmenin …’na gösterildiği ve onun tarafından okunduğu iddiasının da gerçek dışı olduğunu, belirtilen görüşmenin çekin tesliminden sonra gerçekleşen telefon konuşması olduğunu ve … tarafından da gerçekleştirilmediğini, yapılan telefon görüşmesinin sosyal bir ortamda Av. … ile yapılan sohbet çerçevesinde yapılmış telefon görüşmesinden ibaret olduğunu, hiçbir kayıt ve şart içermeyen bir çekin tedavüle çıkmasından sonra bir sözleşmenin ve sair bir belgenin ortaya çıkmasının da hiçbir önemi bulunmadığını beyan ettiği, dava konusu çekin üzerinde yazılı keşide tarihinin 20/05/2012 olduğu, keşideci davacı ile davalı lehdar arasındaki protokole, davacının davalı lehdara gönderdiği ihtarname içeriğine ve taraf beyanlarına göre, çekin ileri tarihli olarak, en geç protokol tarihi olan 20/04/2012 tarihinde düzenlenmiş olduğu 25/04/2012 tarihli çek tevdi bordrosu ile de 01/05/2012 tarihinden önce davalı bankaya dava konusu çekin verildiğinin anlaşıldığı, bu aşamada ise 01/05/2012 tarihli konuşmaya ilişkin karşılıklı taraf beyanları, tanık ifadeleri, 20/04/2012 tarihli protokol, davalı … A.Ş. vekili tarafından bilirkişi raporu sunulduktan sonra ibraz edilen 25/04/2012 tarihli çek tevdi bordrosu ile dava konusu çekin 01/05/2012 tarihinden önce davalı bankaya verildiği, hususları hep birlikte değerlendirildiğinde ispat yükü üzeride olan davacının davalı bankanın çekin bedelsiz olduğunu bilerek borçlunun zararına hareket ettiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle ( davalı banka yönünden) davalı … ve … A.Ş. Aleyhine açılan davanın kabulü ile davacının … Bankası Kavacık Şubesi’ne ait … numaralı 20/05/2012 keşide tarihli dava konusu davacının kaşesi olduğu çek nedeniyle davalılara borçlu olmadığnın tespitine, davacının koşulları oluşmayan oluşmayan tazminat talebinin reddine, davalı … Bankası A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine, davalı Bankanın tazminat talebinin İİK 72/4 mad. gereği kabulü ile 20.000.000,00 TL’nin % 20’si tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, davalı bankanın tüm yargılama süresince uhdesinde yer alan ticari defterleri kayıt ve belgeleri sunmaktan imtina ettiğini, davalıların ilişkisinin ve buna bağlı olarak taraflarınca ileri sürülen hususların ispatı açısından davalı bankanın ticari defterlerinin tetkik edilmesi gerekirken, bu yönde bir incelemenin yapılmamasının, kararın kaldırılması sebeplerinden biri olduğunu, bilirkişi raporunda davalı bankanın iyi niyetinin araştırılması bakımından onun kayıtlarının da incelenmesinin önem taşıdığının belirtildiğini, bilirkişi raporunda önemle üzerinde durulan ve davanın aydınlatılması için elzem olarak görülen bu hususun, nazara alınmamış olmasının hatalı olduğunu, ticari kayıtlann sunulmasından imtina edilmesinin HMK’ nın 219 ve 220. maddeleri gereğince iddialarının ispatlandığına kanaat oluşturması gerekirken, aksine hüküm kurulmasının hukuken kabul edilebilir bulunmadığını, müvekkili ile davalılardan … arasında imzalanan Protokolün 2. maddesinin A/g hükmüne göre; davacı tarafından davalı … lehine düzenlenen 20/05/2012 düzenlenme tarihli ve 20.000.000,00 TL bedelli çekin, yine aynı maddedeki yükümlülükler yerine getirilmeden hiçbir şekilde tahsil, ciro veya temlik edilmeyeceğinin düzenlendiğini, aynı hükümde açıkça söz konusu çekin teminat amacıyla verildiğinin yazıldığını, yine Protokolün 2. maddesinin B bendinin ilk paragrafında, 2/A-a hükmündeki yükümlülük yerine getirildiği takdirde bahse konu “teminat” çekinin iade edileceğinin, davacı …’a bu bedelin nakden ödeneceğinin ifade edildiğini, şu halde somut olaydaki çekin bir teminat senedi olduğuna şüphe bulunmadığını, bu durumun bilirkişi raporunda da doğrulandığını, davalı …’ye karşı ileri sürülebilecek olan teminat senedi/bedelsizlik definin, senedi ilk devralan davalı … A.Ş’ye de ileri sürülebileceğini, ve sonrasında davalı … A.Ş tarafından çekin davalı bankaya devredildiğini, mahkeme tarafından davalı bankanın ticari defter ve kayıtları incelenmediğinden, dosya kapsamındaki iddia ve tanık beyanlarının değerlendirilmesinin gerektiğini, tarafların, davacı müvekkili ile davalı banka temsilcisi …’nun, dava konusu çekle ilgili 01/05/2012 tarihinde bir görüşme yaptığını kabul ettiklerini, müvekkili tarafından, senedin teminat için verildiği, temel ilişkideki protokole göre senedin devredilmesinin yasak olduğunun, davalı …’nin protokolden doğan yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle protokolün feshedildiğinin ve senedin bedelsiz kaldığının, davalı bankanın Genel Müdür Yardımcısı …’na bildirildiğini, buna rağmen çeke dayanılarak banka tarafından işlem yapılmak istendiğini, 01/05/2012 ve 02/05/2012 tarihlerinde banka yetkilisiyle yapılan görüşmelerin, sosyal bir ilişki içinde yapılan görüşmeler olmadığını, görüşmelerin yapıldığı kişinin alelade bir yetkili de olmadığını, tahkikatı yapan, imza doğrulamaya çalışan ve kendisine çekin teminat çeki olduğu anlatılan şahıs …’ nun davalı bankanın temsilcisi olduğunu, davalı banka vekillerinin mahkemeye sunduğu vekalet örneğinde de, bu kişinin … A.Ş’nin temsilcisi ve yetkilendirmeyi yapan tek kişisi olarak görüldüğünü, yani davalı bankanın çeki teslim alırken bilerek borçlu zararına hareket ettiğini, zira davalı banka yetkilisi tarafından çekin teminat amacıyla verildiğinin ve bedelsiz olduğunun öğrenilmesine rağmen çekin devralınmasının, basiretli davranma yükümlülüğüne tâbi olan ve banka özel mevzuatı gereğince de bir güven kurumu olarak faaliyet gösteren bankanın bilerek borçlu zararına hareket ettiğini açıkça ortaya koyduğunu, banka ile borçlu arasında önemli miktarda kredi ilişkisi mevcut olup, basiretli bir tacir gibi hareket etmesi, kredi borçlusunun mali durumunu devamlı olarak kontrol etmesi ve ticari durumunun bozulduğunu bilmesi gerektiğini, davalı bankanın iddia ve beyanının bunun tam aksi yönde hareket ettiğini ispatladığını, davalı bankanın; diğer davalıların, ticari ve ekonomik durumunu yaklaşık 20 senedir bildiğini, bilerek borçlu zararına hareket iddiasının tanıkla da ispatı mümkün olduğundan, davalı bankanın çeki devralırken bilerek borçlu zararına hareket ettiğinin izahtan vareste olduğunu, davalı bankanın çekin devredilmesinden sonra da diğer davalılar ile ticari ilişkilerini devam ettirdiği gözetildiğinde, kendisine borçlu olan bir kişiden temlik cirosu ile çeki devralan bankanın, bu senedin teminat çeki ve bedelsiz çıkmasını takiben kendi borçlusu/ciranta ile ticari ilişkilerini devam ettirmesinin ve yeni krediler kullandırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu durumda; bankaya yapılan cironun tahsil cirosu olarak kabul edilmesi ve diğer davalılara karşı ileri sürülebilecek olan teminat senedi/bedelsizlik definin davalı bankaya karşı da ileri sürülebilmesi gerektiğini, salt 3. Kişi konumunda olduğundan bahisle, mücerretlik ilkesine sıkı sıkıya dayanan ancak hiçbir somut belge ibraz edemeyen davalı bankanın, iddialarını daha da somutlaştıracak belgeleri sunmaktan özellikle imtina ettiğinin önemle üzerinde durulması ve kötü niyetinin hukuki hile ile himaye edilmemesi gerektiğini, mahkemenin haksız ve kötü niyetli olan davalılar yönünden tazminata hükmetmemiş olmasının hatalı olduğunu, aynı zamanda; davalı banka lehine tazminata hükmedildiğini, mahkeme karanyla temel borç ilişkisi ortadan kalktığından, bu davayı açmakta müvekkilinin hakkının olduğu ve davayı alacaklıya zarar verme kastıyla ikame etmediğinin de tartışmasız olduğunu, bu nedenle, davalı banka lehine tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkeme tarafından taraf teşkili hususunun gözardı edildiğini, İflas idaresinin; İ.İ.K 226. maddede belirtildiği şekliyle masanın “kanuni mümessili” (yasal temsilcisi) olup menfaatlerini gözetmek ve tasfiyesini yapmakla yükümlü olduğunu,İflas idaresinin kural olarak iflas müdürünün başkanlığında toplanan ilk alacaklılar toplantısında (İ.İ.K md. 221) alacaklılarca seçilen üç kişiden oluşması gerektiğini, ( İ.İ.K md. 223) bu davada 3 ayrı davalı bulunduğunu, davalılardan … ve …’ın vekili Av. … olduğunu, İflas masasının kurulma anına kadar olan süreçte davalı … ve … A.Ş ‘nin vekilliğinin bizzat … tarafından yürütüldüğünü, iflas ile birlikte davalı … A.Ş adına … tarafından yetki belgesi düzenlendiğini ve Av. …’ün vekil tayin edildiğini, söz konusu duruma ilişkin mahkemeye itirazda bulunulmasına rağmen, bu durum yine de mahkemece göz ardı edildiğini, mahkemenin gerekçeli karannda da iflas memurunun, …’nin avukatı olarak görüldüğünü, dolayısıyla daha önce davalılann vekili sıfatıyla, sonrasında İflas memuru olarak davaya beyanlarda bulunan …’in, davalılar yararına hareket ettiğinin açık olduğunu, İflas eden şirketin vekille olan vekalet ilişkisinin ortadan kalkacağını, buna rağmen ortada olmayan vekalet ilişkisine dayanarak yetki belgesi ile davaya katılmasına. beyanda bulunmasına ve delil toplanmasına müsaade edildiğini, iflas memurunun davalılarla olan vekalet ilişkisinin varlığı karşısında mahkemeye sunduğu bütün beyanların hukuken geçersiz hale geldiğini ve davanın esasını temelden sarstığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması ve Dairemizce ihtiyati tedbir kararı verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalılar müflis şirket ile … vekili istinaf dilekçesiyle, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı arsa sahibi, davalı … ise yüklenicidir. … AŞ ve …AŞ’ yi temsilen davacı … ile davalı … arasında 20/04/2012 tarihli protokol imzalanmıştır. Protokolde şahit olarak …’ın da imzası bulunmaktadır. Bu protokol ile davalı yüklenici sıfatıyla, protokolün ” Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 2.maddesinin ( A) maddesinin ( a) bendi gereğince; İstanbul İli, Beykoz İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … parsel sayılı … projesinde yer alan ve mülkiyeti davacı arsa sahibine ait olan Ticaret Merkezi blokları ile Kültür merkezi+ kapalı spor salonu, hastane, kır kahvesi ve cami inşaatlarına başlanmasını, sorunsuz tamamlanması, … üzerinden geçen 380 kw yüksek enerji nakil hattının … üzerinden kaldırılması veya mümkünse yer altına indirilmesi, … ve … malikleri aleyhinde Beykoz 1 ve 2 .Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan ve derdest olan … ve … nolu parsellerden oluşan … özel ormanı için gerekli yasal işlemleri tamamlayarak yapı ruhsatlarının alınması, inşaata başlanması ve sorunsuz tamamlanması işini üstlenmiştir. İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2014 tarih, 2012/1150 Esas, 2014/10 Karar sayılı karar ile, İstanbuL Ticaret Sicil Memurluğu’na 7306/8 sicil no ile kayıtlı … Mah., … Cad., No:…-…, K:… Üsküdar /İstanbul adresinde mukim … A.Ş. ‘nin ve İstanbul ticaret sicil memurluğuna … sicil no ile kayıtlı … Mahallesi, … Caddesi, No:…-… , K:… Üsküdar/ İstanbul adresinde mukim … A.Ş’nin 14/01/2014 tarih saat 10:23 itibariyle iflaslarına, iflas kararının İstanbul Anadolu İflas Müdürlüğü’ ne derhal bildirilmesine karar verilmiş, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’ nin 14/12/2016 tarih, 2015/3721 Esas, 2016/5400 Karar sayılı karar ile hükmün davacı … A.Ş. yönünden onanmasına karar verilmiştir. Dosyada bulunan İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … iflas dosyasından mahkemeye gönderilen 11/04/2019 tarihli cevabi yazıda; müflis masasında tasfiyenin İİK ‘nın 219.maddesi gereğince adi tasfiye olarak yapılmasına karar verildiği, 11/04/2014 günü 1. alacaklılar toplantısı yapıldığı, 1.alacaklılar toplantısı sonucunda icra hakimliğince iflas idare memurları olarak; Av. …, Av. … ve Av. …’in görevlendirildiği, iflas idaresinin münferiden yetkisinin bulunduğu, müflis şirket hakkında verilen iflas kararının kesinleştiği, 2. alacaklılar toplantısının 07/11/2018 tarihinde yapıldığı bildirilmiştir. Mahkemece kısa kararın tefhim edildiği 25/09/2019 tarihli duruşmaya da davalı müflis şirketi temsilen iflas idare memuru …’ in katıldığı anlaşılmaktadır. Davalılar … ile … Şirketini temsilen Av. … yetkilendirilmiş olup, davalılar adına istinaf dilekçesi bu vekil tarafından dosyaya sunulmuştur. Mahkemece 27/02/2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile ilam harcının yatırılması ihtaratını içeren muhtıra davalılar vekili Av. …’e 09/03/2020 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davalılar vekili Av. … tarafından dosyaya sunulan dilekçe ile, davalı …’nin Nisan ayı içerisinde vefat ettiği, vefat ile vekalet ilişkilerinin sona erdiği, harç tamamlama işleminin mirasçıları tarafından yapılması gerektiği bildirilmiştir. Dosyada bulunan aile nüfus kayıt tablosunda; davalı …’nin 15/04/2020 tarihinde vefat ettiği, geride mirasçı olarak eşi …, oğlu …, kızları …, …, …’ nin kaldığı görülmektedir. Mahkemece muhtıranın usulüne uygun olarak mirasçı …’ye 30/06/2020 tarihinde , mirasçı …’ye 20/08/2020 tarihinde, mirasçı …’ye 30/06/2020 tarihinde, mirasçı …’a 21/07/2020 tarihinde, mirasçı …’ye 17/08/2020 tarihinde tebliğ edildiği, mahkemece verilen kesin süre içerisinde muhtırada yazılı harçların davalı … mirasçıları ve davalı şirket vekili tarafından yatırılmaması üzerine 29/09/2020 tarihli ek karar ile davalılar müflis … AŞ vekili Avukat … ile davalı … mirasçılarının istinaftan vazgeçmiş sayılmalarına dair ek karar verilmiştir. 28/09/2020 tarihli ek karar, davalı … ve mirasçıları vekili Av. …’e 10/05/2020 tarihinde e-tebligat yolu ile, Av. …’a 10/05/2020 tarihinde e-tebligat yoluyla, davalı … Şirket vekili Avukat …’e ise 05/10/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Avukat … tarafından mahkemeye sunulan 30/09/2020 tarihli dilekçe ve Avukat … tarafından mahkemeye sunulan 13/10/2020 tarihli dilekçe ile, davalı … vefat ettiğinden vekillik görevlerinin son bulduğu, tebligatın şirket adresine gönderilmesi gerektiği bildirilmiş, bunun üzerine mahkemece 28/09/2020 tarihli ek kararın usulüne uygun olarak mirasçı …’ye 07/10/2020 tarihinde mirasçı …’ye 07/10/2020 tarihinde, mirasçı …’ye 20/11/2020 tarihinde, mirasçı …’a 21/11/2020 tarihinde, ve mirasçı …’ye 27/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği ve ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığı tespit edilmiştir. Eldeki dava, davacı ile davalılardan … arasında akdedilen 20/04/2012 tarihli protokolün 2/A maddesinin (g) fıkrası gereğince keşide edilen … Bankası Kavacık Şubesi’ne ait 20.000.000,00 TL bedelli, … numaralı, 20/05/2012 keşide tarihli çekin teminat çeki olduğu iddiasıyla davacı yanın çekten dolayı davalıya borcunun bulunmadığının ve diğer davalılar yönünden iyi niyete dayanmayan iktisaplarının tespiti için açılmıştır. Protokolün ” Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 2/ A Maddesinin (g) bendinde; … ile ilgili (a) maddesinde belirtilen hususlar sonuçlandırılmadan, arsa sahibi tarafından yükleniciye verilen … Bankası Kavacık Şubesi’ne ait 20.000.000,00 TL bedelli, … numaralı, 20/05/2012 keşide tarihli çekin hiç bir biçimde tahsil edilemeyeceği, teminat olarak düzenlenen çekin temlik ve ciro edilemeyeceği, adına yazılı kiyi dışında herhangi bir kişi tarafından tahsil edilemeyeceği, aksi halde her türlü mali sorumluluğun davalı yükleniciye ait olacağı düzenlenmiş, 2/( B) maddesinde de; yüklenicinin ( a) maddesinde belirtilen edimini yerine getirdiği taktirde kendisine (g) bendinde verilen 20.000,00TL teminat çekinin iade alınarak , bu bedelin geciktirilmeksizin aynı gün naktenve defaten mal sahibi tarafından yükleniciye ödeneceği kabul ve taahhüt edilmiştir. Dosya kapsamından; taraflar arasında aktedilen protokolün, davacı arsa sahibi tarafından davalı yüklenicinin protokolün 2/A maddesinin (a) bendinde belirtilen taahhütlerinin 30 günlük süne içinde yerine getirilmediği ve teminat olarak verilen çekin davalı yüklenici tarafından ciro edildiği gerekçesiyle davalıya gönderilen Beykoz …Noterliği’ nin 22/05/2012 tarih, … yevmiye numaralı ihbarnamesiyle feshedildiği, ar sahibi davacı tarafından davalı …’ ye verilen protokol konusu çekin davalı … tarafından kendisinin yetkilisi olduğu diğer davalı … Şirketi’ne , davalı şirket tarafından da çekin davalı bankaya ciro edildiği anlaşılmaktadır. Bu durum tarafların da kabulündedir. Her ne kadar davalı … ile davalı şirket vekilince, bankaya ciro edilen çekin protokol kapsamında teminat olarak verilen çek olmadığı yönünde iddiada bulunulmuş ise de, mahkemece ciro edilen çekin protokolde teminat olarak verildiği yazılı olan çek olduğu kabul edildiğinden ve mahkeme kararına karşı davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığından, çekin protokol gereğince verilen teminat çeki olduğu gözetilerek davacı yanın davalılar yüklenici ve davalı şirket açısından tazminata, davalı banka yönünden ise esasa yönelik istinaf itirazlarının incelenmesi yoluna gidilmiştir. Mahkemece davalı yüklenici … ve davalı banka yönünden davacı hakkında herhangi bir takip yapılmadığından ve davalılar tarafından diğer davalı bankaya yapılan ciro işleminin kötüniyetle yapıldığı ispatlanamadığından mahkemece davacı yanın tazminat talebinin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Davacı yanın davalı bankaya yönelik istinaf itirazları yönünden; somut olayda çözümlenmesi gereken husus, davacı arsa sahibi tarafından protokol gereğince davalı yüklenici …’ ye teslim edilen ve protokolün 2/A maddesinin (g) bendi gereğince temlik ve ciro edilemeyeceği düzenlenen dava konusu çekin, davalı şirket tarafından davalı bankaya ciro edilmesinden dolayı davacının bu cirodan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Dava konusu çekin 25/04/2012 tarihinde davalı bankaya geçtiği tespit edilmiş olup, davalı banka çekin davalı şirketin kredi borcuna karşılık alındığını belirtmektedir. Davalı banka piknikteki konuşmayı kabul etmekte ancak bu tarihin çekin teslim tarihinden sonra yapıldığını iddia etmektedir. Gerçekten davacının delil olarak dayandığı telefon konuşmasının 01/05/2012 günlü piknik sırasında gerçekleştirildiği taraf beyanlarından anlaşılmakta ise de, yapılan incelemede mahkemece davalı bankanın yaklaşık 25 yıllık müşterisi olduğu beyan edilen davalı bankanın yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince basiretli tacir gibi hareket etmesi ve kredi kullandırdığı borçlunun mali durumunu kontrol etmesi gerektiği gözetilerek, davalı müflis şirketin 14/01/2014 tarihli iflas kararı öncesindeki ekonomik durumunun davalı banka tarafından bilinip bilinemeyeceği hususu üzerinde gerekli ve yeterli araştırmanın yapılmadığı, bu haliyle kararın eksik inceleme sonucu oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Yapılan bu açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş; davalı banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle, davalı bankanın çeki teslim aldığı 25/04/2021 tarihi itibariyle davalı müflis şirketin davalı bankaya borcu/borçları bulunup bulunmadığı, davalı bankanın aldığı çeki bu borç ya da borçlarından mahsup edip etmediği konusunda bilirkişiden rapor aldırılmak suretiyle, tarafların iddia ve savunmaları da gözetilerek davalı bankanın hukuki durumunun değerlendirilmesi ve sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine ve davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin mahkemesince değerlendirilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2019 tarih, 2014/492 Esas, 2019/909 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin ilk derece mahkemesince DEĞERLENDİRİLMESİNE, 5-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.