Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1739
KARAR NO: 2023/1225
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2015/713 Esas, 2019/1482 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 07/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, davalıya ait Ereğli’de bulunan tersane yapım işini davacının üstlendiğini, davacı firmanın cari hesaplarında iş bedeli alacağı olarak görülen 48.300,00 TL bedelin ödemediğini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlattıklarını, ancak davalı şirketin icra takibine haksız bir şekilde itiraz ettiğini, takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yargılamada tebligatların usulsüz yapıldığını, takip alacaklısı davacı şirkete söz konusu takipten ya da herhangi başkaca bir sebepten dolayı bir borçları bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın cari hesap alacağından kaynaklanmış olması nedeni ile alacaklının ikamet mahkemesinin yetkili olduğu, İİK’nın 50.maddesi yollaması ile TBK’nın 89. maddesi gereğince mahkemelerinin yetkili olduğu, bilirkişi raporuna göre davacının takip konusu hizmeti verdiği ve davalı tarafından ödemelerin yapılmadığı gerekçesiyle, davanın kabülü ile itirazın 48.200,00 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına, alacağın likid olması sebebiyle %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, yargılama sürecinde yapılan tebligatların usulüne uygun yapılmadığını, usulsüz tebligata ilişkin itirazlarının mahkemece dikkate alınmadan yargılamaya devam edilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafça icra dosyasına sunulan borca itiraz dilekçesinde, davacı tarafından keşide edilen ihtarnamede ve yine davacı tarafından tanzim edilen faturalarda davalı şirketin adresinin “… Mah. … Sk. No:… …/İstanbul” olarak yazılmış olmasına ve davalı şirketin İTO’da kayıtlı adresi ile aynı olmasına rağmen davacı tarafın davalı şirketin davadan haberdar olamaması, kendini savunamaması ve gerçeği açıklığa kavuşturmaması amacıyla dava dilekçesinde davalı şirketin adresini kasten ve kötü niyetli bir şekilde yanlış bildirdiğini, mahkeme tarafından da usulsüz tebligatlara istinaden taraf teşkili sağlanmaksızın yargılamaya devam edildiğini, duruşmalara iştirak etmelerine rağmen gerekçeli kararda cevap başlıklı bölümde: “Usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya karşı HMK 116 maddesinde sayılan ilk itirazda bulunmadığı ve duruşmalara katılmadığı”, inceleme ve gerekçe başlıklı bölümün son sayfasında (sondan bir önceki paragrafta ise) “meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen defterlerini sunmadığı” hususlarının yazılı olduğunu, mahkemenin gerekçesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporları ile sabit olduğu üzere davacının ticari defter ve kayıtları usulüne uygun olarak tutulmadığından sahibi lehine delil olma niteliğini taşımadığını, davacının bilirkişilerce incelenen (usulüne uygun tutulmamış) ticari defter kayıtları çerçevesinde davalı şirketten cari hesap bakiyesinin 221.832,87-TL olduğunun belirlendiğini, davacının icra takibine konu ettiği tutarın ise 48.300,00-TL olduğunu, davacının davalı şirketten gerçekten 221.832,87-TL alacaklı olmuş olsaydı, bu tutar yerine 48.300,00-TL üzerinden davalı aleyhine takip yapmayacağını, davacının dayanmadığı bir delilin mahkemece davacıya hatırlatılmasının hakimin aydınlatma ödevinin sınırlarını aştığı gibi hakimin tarafsızlığına ilişkin Anayasa’nın 9. maddesine de aykırı olduğunu, mahkemece yapılan bu yönlendirme sonrasında davacı, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının celbini talep etmekle kalmadığını aynı zamanda delil listesinde “yemin” deliline dayanmamış olmasına rağmen yemin teklif edeceğini de bildirdiğini, mahkemece davacıya yemin delilinin hatırlatılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının alacaklı olduğunu usulüne uygun olarak kanıtlayamadığını, davacının alacaklı olduğunu ispat için taraflar arasındaki faturalara dayanan cari hesap ilişkisini ileri sürmesinin yeterli olmadığını, faturalara konu olan hizmetlerin verildiğinin de tereddüte yer vermeyecek biçimde kanıtlanması gerektiğini, davacının ise cari hesap alacağının hangi faturalardan kaynaklandığını ve faturaları tebliğ ettirdiğini kanıtlayamadığını, davacının ticari defter ve kayıtları usulüne uygun olarak tutulmadığından bunlara delil olarak dayanılmasının da mümkün olmadığını, davalı şirketin itirazında kötüniyetli olmadığı gibi mahkemece verilen hükmün eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayandığı dikkate alındığında haksız olduğunu, mahkeme tarafından davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davalı şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, mahkemece aksinin kabul edilmesi durumunda dahi koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Dosya kapsamına göre, davacı taraf, dava dilekçesinde davalı şirketin tebligat adresini “… Mahallesi … sokak No: … Gebze” olarak bildirmiş; mahkemece davalı şirket adına bu adrese çıkarılan tebligatlar 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesi gereğince tebliğ edilmiştir. Ancak, mahkemece alınan bilirkişi ek raporunun davalı şirkete tebliği için çıkartılan 06/12/2017 duruşma gününü bildirir tebligatın adreste tanınmaması sebebiyle bila ikmal dönmesi üzerine, mahkemece Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan yazıya cevaben davalı şirketin adresinin “… Mahallesi … sokak No:… İstanbul” olduğu bildirilmiş olup, bu adrese çıkarılan tebligatın şirketin daimi çalışanına tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.Bunun üzerine davalı şirket vekilince sunulan 19/01/2018 tarihli dilekçede davacı tarafın bildirdiği adresin müvekkili şirket ile bir ilgisinin bulunmadığı, icra takip dosyasında da davacı tarafça farklı adres bildirildiği, tebligatın iade edilmesi üzerine İTO tarafından bildirilen adrese tebligat çıkarılarak tebliğin sağlandığı, bu nedenle davacı tarafça müvekkilin şirketin adresi bilindiği halde davadan haberdar olmaması ve kendisini savunamaması için yanlış adres bildirildiği, bu yanlış adrese çıkarılan tebligatlarda müvekkilinin işe gittiği şeklinde şerh düşüldüğü, müvekkilinin tüzel kişilik olduğu, tebliğ memuru tarafından tebligat üzerine düşülen şerhlerin gerçeğe aykırı olduğu, tebligatların usulsüz olduğu, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığı belirtilerek, taraf teşekkülü sağlanmadan gerçekleştirilen işlemlerin geçersiz olduğundan yargılamanın dilekçelerin teatisi aşamasından tekrar başlatılmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Dosya kapsamına göre, davalı şirket adına davacı tarafça bildirilen “… Mahallesi … sokak No: … Gebze” adresi esas alınarak çıkarılan tebligatların 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21.maddesi esas alınarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Tebligatlar üzerine PTT memuru tarafından düşülen şerhte en yakın komşu, kapıcı veya yöneticiye sorulduğu ve muhatabın işe gittiğinin beyan edildiği, 2 nolu haber kağıdının muhatabın kapısına yapıştırıldığı ve en yakın komşu, kapıcı veya yöneticiye haber verildiği belirtilmiştir. Tüzel kişilere yapılacak tebligatlarda tüzel kişilerin ticaret sicil kayıtlarındaki adreslerinin esas alınması gerekmektedir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısına göre davalı şirketin adresinin “… Mahallesi … sokak No:… …/İstanbul” olduğu halde bu adrese tebligat çıkarılmadığı gibi, davacı tarafından bildirilen adrese Tebligat Kanununun 21.maddesine göre çıkarılan tebligatlarda beyan veren ve kendilerine haber verilen yakın komşu, kapıcı veya yöneticinin isminin belirtilmediği anlaşıldığından, davalı şirkete yapılan tebligat usulsüz olmuştur. Davalı şirketin davacı tarafça bildirilen adresine yapılan tebligatların usulsüz olduğunun anlaşılmasına göre, usulsüz tebligat yapılması nedeniyle davalı şirketin adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmemesi bakımından dava dilekçesi tebliğinden itibaren yapılan usuli işlemlerin yeniden yapılarak davalı tarafça sunulacak deliller de toplandıktan sonra, gerektiğinde yeniden bilirkişi raporu alınıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu hususlar göz önüne alınmadan davalı tarafın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde yargılamaya devam edilerek işin esasına ilişkin hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2019 tarih, 2015/713 Esas, 2019/1482 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 07/11/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.