Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/171 E. 2022/2062 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/171
KARAR NO: 2022/2062
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2016/934 Esas, 2019/1354 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenerek davalıya gönderilen 14.08.2015 tarihli … Seri nolu, 01.07.2015 tarih … seri nolu, 06.07.2015 tarih … seri nolu, 07.07.2015 tarih … seri nolu, 07.07.2015 tarih … seri nolu, 01.07.2015 tarih … seri nolu, 14.07.2015 tarih … seri nolu, 21.07.2015 tarih … seri nolu fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine icra takibine başladıklarını, davalının itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacı tarafından başlatılan icra takibinden gelen ödeme emrinin 9.467,45 TL’lik kısım üzerine itirazda bulunduklarını, cari hesap itibariyle bakiye borcu icra dosyasına yatırdıklarını, taraflar arasındaki cari hesap farkının 31.08.2015 tarihinde davacı adına düzenlenen 51.682,23 TL bedelli reklamasyon yansıtma faturası olduğunu, bu faturada “tamir fireleri, uçak yüklemeleri, bozuk mallar ve renk farkları” şeklinde açıklama bulunduğunu, davalının müşterisi olan … şirketinden aldıkları kumaşlarda davacı şirketten boyama hizmeti aldıklarını, davacının boyama hizmetini hep ayıplı ve hem gecikmeli yapması sebebiyle reklamasyon faturasının kesilerek davacıya gönderildiğini, davacı tarafından da ticari defterlerine işlendiğini, bu hususların taraf şirket temsilcilerinin birbirine gönderdiği e-mail yazışmalarında mevcut olduğunu, davacı şirket tarafından kendilerine 15.09.2015 tarihinde tebliğ edilen reklamasyon faturasına itiraz etmediklerini, davanın haksız açıldığını, davacıya gönderilen 51.682,23 TL fatura yönünden takas definde bulunduklarını belirterek, davanın reddine, kötüniyetli olarak dava açılmış olması sebebiyle %20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davacının davalıya yapılan iş karşılığında fatura düzenlendiği, faturaların davalının defterinde kayıtlı olduğu, davalının, faturalara konu boyama işinin ayıplı ve geç ifa edildiğini ispat edemediği, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle faturalar ve cari hesaba dayalı toplam 51.682,24 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın 51.682,24 TL asıl alacak üzerinden kabulü ile bu miktar itibariyle itirazın iptaline, asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren, %10,50 avans faizi uygulanmasına, alacağın likit ve belirlenebilir olması nedeniyle, İİK 67/2. maddesi kapsamında % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacı tarafından başlatılan icra takip dosyasında 9.467,45TL’lik kısmın üzerine itirazda bulunarak, kendi cari hesap ekstresi itibariyle görülen bu meblağı dosyaya yatırdıklarını, taraflar arasındaki cari hesap farkının sebebinin 31/08/2015 tarihinde davacıya kesilen 51.682,23TL’lik reklamasyon yansıtma bedeli faturası olduğunu, faturaya “Tamir fireleri,uçak yüklemeleri,bozuk mallar ve renk farkları” şeklinde açıklama ile düzenlendiğini, davalının müşterisi olan … Tic. Ltd. Şti’nden aldığı … kumaş siparişlerinin hazırlanmasında davacıdan taşeron boyama hizmeti aldıklarını, fakat davacı tarafın boyama işini hem ayıplı ve hem gecikmeli yaptığını ve bu sebeple … Tic. Ltd. Şti firmasının müvekkili firmaya mezkur sebeplerle 51.682,23 TL’lik reklamasyon faturası kestiğini, bu fatura bedeli kadar faturayı davalının davacı firmaya fatura ettiğini, davacı şirket tarafından bu faturanın ticari defterlerine işlendiğini, taraf şirket yetkililerinin e-mail yazışmalarında bu hususun taraflarca açıkça beyan edildiğini, davacının ayıplı ve gecikmeli ifası sebebiyle davacıya yansıtılan ve tebliğ edilen bu faturaya bu güne kadar itiraz etmediklerini, ayrıca davacı şirket yetkililerinden … Bey’le cari hesapta karşılıklı alacak verecek olmadığı noktasında şifahi mutabakat sağladıklarını, yargılama sırasında davacı taraf kötü niyetli bir şekilde 10.09.2015 tarihinde tebellüğ ettiği faturayı defterlerine işlememiş olduğunun ortaya çıktığını, faturanın iadeli taahhütlü olarak davacı şirkete tebliğ edildiğini, TTK’nın 23/2 maddesi uyarınca keşide edilen faturaya itiraz edilmemiş olması halinde fatura münderecatının kabul edilmiş sayılacağı hükmünün ancak taraflar arasında faturanın keşide edilmesine neden olan akdi ilişkinin ispat edilmesi durumunda geçerli olduğunu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi T. 8.6.1988 E. 1988/60 K. 1988/3809) faturaların alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi için muhataba tebliğinden itibaren sekiz gün içerisinde itiraza uğramamış olması gerektiğini, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi T. 29.5.2000 E. 2000/4885 K. 2000/5011) taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı hususunda hiçbir ihtilaf olmadığını, e-mail yazışmalarından da davacı tarafından boyaması yapılan ürünlerde hatalar ve ayıpların olduğu açıkça ortada olmasına rağmen ve ayrıca davalı ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme dikkate alınmadan davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı tarafın faturaya dayalı İstanbul …İcra Dairesinin … esas sayılı icra takibi ile, 61.149,45 TL asıl alacak için takibe başladığı, davalı tarafından icra dosyasına yapılan itiraz ile takip miktarının 9.467,21 TL’lik kısmı dışında takip miktarına itiraz etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/1979 gün 1977/11-393 E., 1979/80 K. Sayılı kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında esasları ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK’nın 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir. Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir.TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır.TBK’nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zaman aşımı süresi içerisinde vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. (YHGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 E. 1979/80 K. sayılı ilamı). YHGK’nın 13.05.2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkündür.Dosya kapsamına göre; taraflar arasında kurulan eser sözleşmesi kapsamında davacı yükleniciye davalı tarafından gönderilen kumaşlar boyanmak suretiyle davalıya teslim edilmiştir. Mahkemece alınan mali bilirkişi raporunda ticari deflerlerin incelendiği, takibe konu faturalar ile reklamasyon faturası düzenlendiği tespit edilmiştir. Reklamasyon faturasının ileri sürülen ayıp nedeniyle düzenlendiği anlaşılmasına rağmen, mahkeme tarafından, eser sözleşmesine konu ürünler üzerinde herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Bu durumda, ayıba yönelik dinlenen tanık beyanları ve davalı tarafından dosyaya sunulan 04.06.2015 tarihli e-mail yazışmaları dikkate alınarak, eser sözleşmesine konu ürünlerin celbi sağlanarak, ürünler üzerinde uzman tekstil bilirkişisi tarafından yapılacak inceleme ile ürünler üzerinde ayıp bulunup bulunmadığı, ürünlerde ayıp bulunması halinde gizli veya açık ayıp niteliğinde olup olmadığı, süresinde ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı hususları incelenmek suretiyle inceleme yapılması, ürünlerde ayıp bulunup bulunulmadığı ve süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı hususları belirlenip, ürünlerin ayıplı olması halinde süresinde bildirim yapılmış olup olmamasına göre ayıplı işler bedelini belirleyip, varsa ayıplı işler bedeli ve ödemeler düşüldükten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın, eksik inceleme ile, yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 tarih, 2016/934 Esas, 2019/1354 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.