Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1707 E. 2023/10 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1707
KARAR NO: 2023/10
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
NUMARASI: 2015/1033 Esas, 2020/82 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 10/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının … ile akdettiği 09/07/2014 tarihli Subcontract sözleşmesi kapsamında Oman Sultanlığının Muskat Kentinde yapılmakta olan hava alanı sahasında yerine getirilmek üzere üstlenilen her türlü montaj işlerinin dayanak sözleşmeler ve bunların eklerine, proje ve teknik şartnamelerine, fen ve sanat kaidelerine uygun olarak davacılar tarafından müştereken yapılması ve tam ve kusursuz olarak işverene teslim edilmesi hususunda 15/07/2014 tarihli sözleşme imzalandığını; davalının iş yapılacak mahalde gerekli organizasyonu sağlayamaması nedeniyle davacıların sözleşmenin bitim tarihi olan 28/09/2015 tarihinde, sözleşmedeki götürü bedel tutarındaki imalatın gerçekleştirilemediğini, davacı taşeronlara iş mahallinde hazır bulunmalarına rağmen iş verilmediği zamanlarda, davalının, davacı taşeronları sözleşme dışı başka işlerde çalıştırdığını, bu sözleşme dışı işlerin tutarının 607.183,58 USD olduğunu; davacıların üstlendiği işin götürü bedelli olması nedeniyle davacıların sözleşmede kararlaştırılan 3.180.000 USD iş bedelinin tamamını almaya hak kazandıklarını, bu hususları tespit eden uzman raporunun ekinde yer alan, kesin hakedişe göre, götürü iş bedeli tutarının 3.180.000,09 USD, sözleşme dışı ve kesin hesap fazlası işler toplamının 607.183,58 USD ve götürü bedelli sözleşme dahilinde ve haricinde yapılan işler genel toplamının 3.787.183,58 USD olduğunun hesaplandığı; bu tutardan davalı işveren tarafından müşterek taşcronlara ve taşeronlar adına işçilere yapılan ödemeler toplam tutarı olan 1.153.440,26 USD’nin tenzili neticesinde, davacıların talep edebileceği kesin hakediş alacağının 2.633.743,32 USD olduğunu ve davacılara olan bu miktar borcunu ödemesi için davalıya ihtarname gönderildiğini ancak ödeme yapılmadığını; taraflar arasında ki sözleşmenin 7.5 maddesi gereğince davalıya verilen 20.000 USD bedelli avans teminat senedi ile sözleşmenin 8.0 maddesine göre verilen 159.000 USD miktarlı teminat senedinin davacıların davalıya her hangi bir borcunun bulunmadığı, alacaklarının bulunması nedeniyle iadesinin gerektiğini belirterek; davacıların toplam 2.633.743,32 USD kesin hak ediş alacağından sözleşme götürü iş bedeli karşılığı olarak şimdilik 1.000 USD ile sözleşme dışı ve kesin hesap fazlası işler bedeli toplamına ilişkin olarak da şimdilik 1.000 USD alacaklarının 28/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; davalı şirkete verilen … imzalı 15/07/2014 tanzim tarihli 20.000 USD bedelli avans teminat senedi ile, davacılar tarafından imzalanan 01/09/2014 tanzim tarihli 159.000 USD bedelli senetlerin 3.şahıslara devir ve temliklerinin önlenmesi ile icra takibine konu yapılmamaları yönünde ihtiyati tedbir verilmesine, borç bulunmadığının tespiti ile senetlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 30.04.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 2.000,00 USD olan alacak talebini artırarak 14.797,00 USD’nin faizi ile tahsilini istemiştir. Davalı vekili, davalının alt müteahhit olarak üstlendiği bir kısım işleri davacılara taşere ederek, davacılar ile davalının müteahhit firmaya taahhüt ettiği montaj işlerinin davacılar tarafından dayanak sözleşmelere uygun ifa ve icra edilmesi için 15 Temmuz 2014 tarihli sözleşme düzenlendiğini; sözleşmede, davalının müteahhit firma ile yaptığı sözleşmelerin ayrılmaz parçası olduğunun, sözleşme kapsamında davacılara iş bedeli olarak yapılacak ödemelerin birim fiyat usulüne göre yapılacağının kararlaştırıldığını; davacılar/karşı davalıların kendi hesaplamalarını bu usulde yaptığı ve sözleşme kapsamında 28 eylül 2015 tarihi itibariyle yaptıkları iş miktarına tekabül eden hakediş sunduklarını; davacıların götürü bedel iddia ve istemlerinin yerinde olmadığını, ücret hesabının sözleşmenin 3.maddesinde belirlendiğini, davacılara sözleşme gereğince yapılan işler ve sözleşme dışı yapılan işler nedeniyle tam olarak ödemelerin yapıldığını, borcunun bulunmadığını, müvekkilinin, sözleşmenin yürürlükte kaldığı süre zarfında müteahhit firmanın dayanak sözleşmeler çerçevesinde, montaj işlerinin ifası için kendisine açmış olduğu sahaları derhal ve aynen davacılar/karşı davalıların kullanım ve erişimine açtığını; değişikliklere uygun olarak işin ifa ve icra edileceği davacılar/karşı davalılar tarafından sözleşmede açıkça taahhüt edildiği; değişen şartlara uygun olarak işin ifası sözleşmenin bir gereği olduğundan, işin ifasının beklenmesi ve talep edilmesinde müvekkilinin kusurundan söz edilemeyeceğini; müteahhit firma tarafından revize edilen iş planı ve saha teslimlerinde müvekkiline isnat edilebilecek kusur bulunmadığını; sözleşme, süresinin sonunda davacılar/ karşı davalıların sahayı terk etmesi üzerine 28/09/2015 tarihinde tasfiye yapıldığını; davacılar/karşı davalıların, sözleşme süresi bittiğinde ücretin tamamına hak kazandıklarını iddia ettiklerini, kötüniyetli olduklarını; sözleşmenin 8.4 maddesine göre ödeme tarihi gelmediğinden muaccel olmayan alacak için faiz talep edemeyeceklerini; davacıların istemi gereğince davanın ihbarının davalının itibarına zarar verdiğini ve bu suretle manevi olarak zarar gördüğünü, davacıların teminat senetlerinin iadesi isteminin yerinde olmadığıını, davacıların sözleşme kapsamında ki imalatlarının 616.133,80 USD, sözleşme dışı yapılan imalatlarının 340.754,90 USD, sözleşme harici yapılan ödemelerin 108.020,74 USD ve toplamda 1.064.909,44 USD olduğunu, buna rağmen davalının davacılara 1.421.967,46 USD ödeme yaptığını, davalının fazladan yaptığı 357.058,02 USD davacılardan alacaklı olduğunu belirterek, asıl davanın reddine karar verilmesini istemiş; karşı davada ise, davacılara hakedişlerinden fazla ödenen 357.058,02 USD’nin 30/10/2015 tarihinden itibaren devlet bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile davacılardan müştereken ve müsetelsilen tahsiline, davalının uğradığı ve uğramaya devam ettiği manevi zararlar karşılığı olarak şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL’nin 30/10/2015 tarihinden itibaren yasal fazi ile davacı-karşı davalılardann müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; eldeki davalarda asıl davacı taraf, yanlar arasındaki sözleşmenin götürü bedelli olarak akdedildiği, asıl davacıların sözleşmede kararlaştırılan iş bedeli olan 3.180.000 USD’nin tamamını almaya hak kazandıkları, bu nedenle ödemeler düşüldükten sonra sözleşme bedelinden eksik kalan kısmın kendilerine ödenmesi gerektiği; karşı davacı taraf ise, sözleşmenin bedelinin birim fiyat usulüne göre belirlendiği, sözleşme bedeli olarak belirlenen bedelin her halükarda ödenecek bedel olmadığını savunduğu; asıl davacılar tarafından 20.000 USD ve 159.000 USD bedelli senetlerin, karşılık davacıya sözleşmenin 7.5. ve 8.0.maddeleri kapsamında avans ve teminat senedi olarak verildiği, bu hususun taraflarında kabulünde olduğu, sözleşmenin süresinin sona erdiği, yanlar arasında ki sözleşmenin 7.5. ve 8.0.maddelerinin sözleşmenin tasfiye edilmiş olması ve karşılık davacının davada senetlerle ilgili talebe esastan karşı koymaması ile birlikte değerlendirildiğinde senetlerin asıl davacılara iadesinin gerektiği; ayrıca asıl davacıların, gerek karşılık davacıya ihtarnamelerinde ki hesaplamalarında ve gerekse karşılık davacıya yönelttiği taleplerinde birim fiyat esasına göre hesaplama yaptıklarının anlaşıldığı; sözleşmenin 3.0 maddesi ile açıkça sözleşmenin birim fiyat esasına göre akdedildiğinin düzenlenmesi, tarafların sözleşmeyi yorumlarının da bu şekilde olması karşısında, sözleşmenin birim fiyat usulüne göre düzenlendiği, en azından tarafların sözleşmeyi bu şekilde yorumladığı; sonuç olarak yanlar arasında ki sözleşmenin birim fiyat esasına göre düzenlendiği, bu nedenle asıl davacıların her halükarda sözleşme bedelinin tamamına hak kazanamayacakları, sözleşmenin 3.0.maddesi kapsamında yapılacak hesaplamaya binaen yaptıkları işler için ücret alacakları sonucuna varıldığı; tüm dosya kapsamına göre karşı davacının üstlendiği bir kısım işlerin 15 Temmuz 2014 tarihli sözleşme ile asıl davacılara taşere edildiği, karşılık davacı iş verenin yeterli ve uygun organizasyonu sağlayamaması nedeniyle taahhüt konusu işin yapılamadığı, karşı davacının sözleşme kapsamında yapılması gereken işleri geciktirmesi neticesinde asıl davacıya farklı konularda işler yaptırdığı, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere, sözleşme kapsamında yapılan işlerin toplam bedelinin 616.133,80 USD, sözleşme haricinde yapılan birim fiyatlı işler toplamının 348.751,70 USD, sözleşme haricinde yapılan hizmetler bedelinin 258.432,88 USD ve toplamda asıl davacılara ödenmesi gereken bedelin 1.223.317,38 USD olduğu, karşı dava tarihi itibariyle karşı davacının sözleşme kapsamında yapılan işler, sözleşme harici yapılan işler ve sözleşme haricinde yapılan hizmetler nedeniyle asıl davacılara 1.421.976 USD ödemede bulunduğu, asıl davacıların as yukarıda açıklanan işler kapsamında hak ettiği toplam bedeller ile, karşı dava tarihi itibariyle karşı davacının yaptığı toplam ödemeler arasında ki fark kadar karşılık davacının asıl davacılardan alacaklı olduğu; karşılık davacı tarafça manevi tazminat ödenmesine ilişkin koşulların somut olayda gerçekleştiği hususu ispat edilemediğinden, manevi tazminat istemin ilişkin koşulların somut olayda gerçekleşmediğinden istemin reddinin gerektiği” gerekçesi ile; asıl dava yönünden; davacının alacak istemiyle (-sözleşme götürü iş bedeli ve sözleşme dışı ve kesin hesap fazlası işler sebebiyle-) açtığı yerinde olmayan davanın reddine; davacının 15/07/2014 tarihli 20.000 USD bedelli, 01/09/2014 tarihli 159.000 USD bedelli senetlerin yanlar arasında ki sözleşme gereğince ve tarafların kabulünde olduğu üzere teminat senedi olduğunun tespiti ile söz konusu senetlerin keşideci olmalarına göre davacılara iadesine; asıl davada ki yargılama giderlerinin asıl davacıya yükletilmesine; 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan harçtan mahsubu ile hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde artan harcın davacıya iadesine; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 6.456,95 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine; karşı davacı taraf senetlerin avans ve teminat senedi olduğunu kabulü ve isteme esastan karşı koymaması göz önüne alındığında 2 nolu maddede ki karar gereğince asıl davacılar yararına ücreti vekalet tayin ve taktirine yer olmadığına; karşı davanın kısmen kabulüne, taraflar arasındaki sözleşme gereğince sözleşme kapsamında yapılan işler toplamı 616.133,80 USD, sözleşme haricinde yapılan birim fiyatlı işler toplamı 348.751,70 USD, sözleşme haricinde yapılan hizmetler bedeli 258.431,88 USD, toplam hak edilen bedeli 1.223.317,38 USD olup, karşı davacı tarafından yapılan 1.421.967 USD ödemeye göre 198.649,62 USD karşı davacı tarafından yapılan fazla ödemenin karşı dava tarihi olan 17/12/2015 tarihinden itibaren devlet bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faiziyle birlikte asıl davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile karşı davacıya ödenmesine; karşı davacının ispat edilemeyen fazlaya dair isteminin reddine; koşulları gerçekleşmediğinden karşı davacının manevi tazminat isteminin reddine; karşı davadaki yargılama giderlerinin kabul ve red oranlarına göre taraflara ait olmasına; harçlar tarifesi gereğince hesap olunan 39.905,94 TL nispi karar ve ilam harcının davacı-karşı davalılardan tahsiline, peşin alınan harcın mahsubuna, karşı dava tarihi itibariyle davalı -karşı davacı tarafça yatırılan 18.640,05 TL peşin harcın davacı-karşı davalılardan tahsiline; karşı dava tarihi itibariyle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap olunan 46.259,44TL nispi vekalet ücretinin davacı-karşı davalılardan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, karşı davada reddolunan miktar yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 42.415,45 TL nispi vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalılara verilmesine, davalı- karşı davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 450,60 TL yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre %53’ünün davacı- karşı davalılardan tahsiline oy çokluğu ile karar verilmiştir. Karara karşı muhalefet gerekçesinde; dava konusu sözleşmeye göre yapılması gereken uygulamanın sözleşme çerçevesinde olan sözleşme kapsamı ve sözleşme dışı işler dikkate alındığında işin birim fiyatlı götürü bedelle yapılmasının üstelenildiği de gözetilerek; sözleşme kapsamı yapılan işler bedeli 616.133,80 USD+ sözleşme harici yapılan işler bedeli 348.751,70 USD+ sözleşme haricinde yapılan ek hizmet ödemeleri 258.431,88 USD+ davacı tarafın yapamadığı iş karşılığı kar kaybı alacağı 115.622,00 USD olmak üzere alacağının olduğu; davalı tarafından ödenen 1.421.976,00 USD nin mahsubu sonucu davacı tarafın 14.797,00 USD davacı tarafın alacağının bulunduğu, davalı- karşı davacı tarafın davacılar- karşı davalılara fazla ödemesinin bulunmadığı gerekçesi ile; asıl davanın kısmen kabulü ile 14.797 USD alacağın faizi ile davalıdan tahsiline; 20.000 USD bedelli teminat senedi açısından menfi tespit davanın kısmen kabulü ile 20.000 USD bedelli teminat senedinin davalıdan alınarak davacı …’a iadesi ile 159.000 USD bedelli teminat senedi açısından menfi tespit davasının tam kabulü ile davalıdan alınarak davacılara iadesine, ayrıca 20.000 USD bedelli teminat senedi yönünden davacı …’in aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle talebinin reddine, davacının senetlerin iptaline ilişkin talebinin reddine; karşı dava açısından karşı davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davacı … mirasçıları vekili 25/02/2020 tarihli dilekçesi ile; davacı …’in 30.04.2018’de vefat ettiğini, murisin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulduğundan murisleri vekilinin varsa yaptığı işlemlerin yok hükmünde kabul edilmesini, mahkemece yapılan usuli işlemlerin de yok hükmünde kabulü ile taraflara kaçırılan süreler ile ilgili beyan ve itirazlarını sunmak üzere gerekli olanakların sunulmasını belirterek tahkikat aşamasında kaçırılan süreler nazara alınarak HMK.nun 96/2 maddesi çerçevesinde eski hale getirme talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 28/02/2020 tarihli ara karar ile; vefat ettiği anlaşılan asıl davacılardan …’in diğer asıl davacı ile birlikte vekille temsil edildiği ve vekilin duruşmalara iştirak ettiği gibi aşamalarda yazılı dilekçelerini de sunduğu, adı geçenin vefat ettiği yönünde her hangi bir bilgi yada bildirimde bulunulmadığı; uyuşmazlığa ilişkin 28.01.2020 tarihli celsede karar verilerek, dosyadan el çektiği; dosyanın yeniden ele alınması ve nihai hüküm dışında başka bir hüküm oluşturulması yada başkaca bir karar verilmesi yasal olarak olanaklı olmadığı gibi nihai hükmü yok sayıp HMK’nın 96.maddesi kapsamında uygulama yapmakta yasal olarak olanaklı olmadığından, davacı … mirasçıları vekilinin dosyanın eski hale getirme talebinin reddine; davacı …’in vefat etmesi nedeniyle bundan sonra çıkarılacak tebligatların mirasçılara veya vekillerine tebliğine karar verilmiştir. Davacı … ile … mirasçıları vekili istinaf dilekçesi ile; asıl dava yönünden; davacılardan …’in 30.04.2018 tarihinde öldüğü ve avukatıyla arasındaki vekalet ilişkisinin de son bulduğu, mahkemece öncelikle mirasın reddi süresi sonuna kadar kayyım ataması bu süreden sonra ise davacı mirasçılarını davaya dahil etmesi gerektiğini; bu eksikliğin giderilmesi için bulundukları eski hale iade talebinin, mahkemenin 28.02.2020 tarihli ara kararla reddine karar verildiğini; mirasçıları temsil yetkisi olmayan avukatla davanın devam ettirilerek karara bağlanması hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil ettiğinden savunma hakkının kısıtlandığını; davacılar … ve …’un davalı-karşı davacı…’le aralarındaki sözleşme kapsamında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğuna göre davacıların zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu gözetilerek, …’in ölümü tarihinden sonra davacılardan … yönünden de yapılan tüm usuli işlemlerin HMK 59. maddesine aykırılıktan tekrarlanması gerektiğini; (Bkz. Yargıtay .4. Hukuk Dairesinin 2016/6461E., 2018/777 K., T. 12.2.2018 tarihli kararı) işlemlere devam edilmiş olmasının hukuka aykırı olup gerek mahkeme usul işlemleri gerekse de taraf usul işlemlerinin yok hükmünde olduğunun kabulü gerektiğini; davacılardan … tarafından karşı tarafa teminat olarak verilen 15.07.2014 tanzim tarihli 20.000.00 USD bedelli ve …-… imzalı 09.09.2014 tanzim tarihli 159.000,00 USD bedelli senetlere ilişkin olarak menfi tespit istenmiş olmasına ve davalı-karşı davacının her ne kadar senetlerin teminat senedi olduğunu dava aşamasında kabul etmesine karşın dava açılmasından önce 28.10.2015 tarihli emailde davalı-karşı davacının genel müdürünün ödeme yapılmaması halinde senetlerin işleme konulacağı tehdidinde bulunduğu, teminat senetleri yönünden … imzalı 20.000 USD’lik senet ile davacı-karşı davalılar … ve … imzalı 150.000 USD’lik senetler yönünden davanın kabulü ile bu miktarlar üzerinen yargılama giderleri, vekalet ücreti ve hatta HMK’nın 329. Maddesi uyarınca disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekirken davalının dava öncesi beyanları dikkate alınmayarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin usule aykırı olduğunu; davacı-karşı davalılar ile karşı yan … arasındaki sözleşmenin 3. maddesi 5. paragrafı ile işveren … ”işin değişen şartları veya sair nedenlerden dolayı müteahhit firmadan alacağı her türlü hakkı taşerona yansıtacağı” konusunda edim yükümlendiği; davalı … ile müteahhit ortak girişim … & … arasında da işin uzaması nedeniyle bir takım problemler olduğu, ayrıca taraflar arasındaki yazışmalardan da …’in kar kaybı, işin uzaması gibi sebeplerle asli müteahhit ortak girişimden bir kısım maddi edinimler edindiğinin anlaşıldığı; hal böyleyken davacı- karşı davalıların … tarafından kendilerine sözleşmelerinin 3. maddesi 5. paragrafı uyarınca yansıtacağı hak/tazminat/alacakların, araştırılması ve bu yön itibarıyla da davanın ihbar olunan … & … Ortak Girişimi’ne ihbarı gerekirken mahkemece davanın ihbarına dair girişimde bulunmadığını; bu durumun adil yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılama ve iddiaları ileri sürme hakkına aykırılık teşkil ettiğini; sözleşme toplam bedeli, teslim zamanı ile günlük iş raporları ve zaman çizelgesinde iş ve sürenin toplam bedele oranla bitirilmiş yüzdelerinin yazıldığı nazara alındığında, toplam bedelinin tahmini keşif bedeli olarak kabul edilemeyeceğini; işin bedelinin bu yön itibarıyla sabit birim fiyat usulü ile düzenlenmiş götürü bedel olduğunun kabulü ile işin bitirilememesinde davalının kusurlu olduğu gözetilerek bakiye bedel, zarar ve kar kaybı ile hakkaniyete uygun bir tazminata karar verilmesi gerekirken genel işlem şartlarına aykırı hükümler göz ardı edilerek ve sözleşmenin hatalı yorumu ile birim fiyatlı sözleşme olduğunun kabulü ile bakiye bedelin istenemeyeceğine karar verildiğini; bedelin birim fiyat olduğunun kabulünde dahi işin bitirilememesi ve feshinde davalının kusurlu olduğu, edime katılma borcunu yerine getirmediği gibi uyarılara rağmen ısrarcı olduğu bu kıymette hem alacaklı temerrüdünün hem de borçlu temerrüdünün gerçekleştiği, taraflar arasındaki yazışmalardan anlaşıldığına göre davacı taşeron ortakların zararı, kar kaybı ve hakkaniyet gereği TBK 480 ve devamı uyarınca uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu; sözleşmenin basit birim fiyatlı olduğunun kabulünde dahi TBK 484, 485 ve 125 – 126. maddeler ile devamı maddeler uyarınca işin bitirilememesinde kusurlu olan davalının sözleşme kapsamındaki işler için taşeron zararını, kar kaybı ile uygun bir tazminat ödemesi yükümlülüğü altında olduğunu; sözleşme dışı birim fiyatlı işler ile sözleşme dışı hizmetler nedeniyle ise ayrıca kar kaybı ödemek zorunda olacağı, keza taşeron sözleşmelerinin feshinden sonra davalının kötüniyetli olarak taşeron işçileri ile anlaşarak işe onlarla devam ettiği nazara alındığında TMK 2. maddesi uyarınca ayrıca bir tazminata hükmedilmesi gerektiğini; mahrum kalınan taşeron kar payı ile uygun bir tazminatın belirlenerek karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğini; sözleşmenin 12. maddesi ile bir kısım diğer hükümlerinin iki tarafa eşit yükümlülükler yüklememesi ile davacı taşeronlar aleyhine aşırı ve ön görülemez yükümlülükler getirmiş olması karşısında genel işlem şartlarına aykırılık nedeniyle hükümsüz kabul edilerek sonuca gidilmesi gerektiğini; davalı-karşı davacı Aspen’in davacılar adına yaptığı ödemelere dair olarak herhangi bir makbuz ve fatura sunmadığı halde ödemelerin yapıldığının varsayılarak karar verilmesi, ticari defterlerin davacıların incelemesine sunulmaması nedeniyle davacıların uygun ve yeterli itiraz olanaklarının ortadan kaldırılmış olması nedeniyle savunma hakkının kısıtlanmış olduğunu; taşeron adına yapılan ödemelerin hesaplanmasında bilirkişi kök ve ek raporunda belirtildiği üzere davalı-k. davacının taşeron işçileri ile işe devam ettikleri ve fesih sonrası işçilere yapılan ve işçiler için yapılan masraflar toplamının da taşeron ortaklara yapılan ödeme olarak kabul edilerek hesaplama yapılması ve bu itibarla sonuca gidilmesi, keza taşeronların ayrıca teknik personel olarak çalıştığı ve kendilerine yapılan ödemelerin de sözleşme kapsamında yapılan ödemeler olarak kabul edilmesi ve hesaplamada bu bedellerin eklenmesi suretiyle sonuca gidilmesinin bozmayı gerektirdiğini; karşı dava yönünden; davalı-karşı davacının, müvekkilleri adına yaptığı ödemelere ilişkin olarak fatura, ödeme makbuzu gibi deliller sunulmadığı; tek başına ticari defterlerinin delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı halde davanın ispat edilemediğinden reddine karar verilmesi gerekirken bu ödemelerin yapıldığı varsayımı ile karar verildiğini; ticari defterlerin mahkemeye sunulmuş ise de davacıların incelemesine sunulmamış olması nedeniyle davacıların defterlerde tutulan kayıtların doğruluğu ve yapılan ödemelerin doğruluğuna itiraz edememiş olması nedeniyle savunma hakkının kısıtlanması suretiyle karar verildiğini, bilirkişi raporunda ödemelerin gerçekliğini tevsik edecek hususların yer almadığı gibi raporun bu yönden denetime elverişli olmadığını, bu nedenle çelişmeli yargılama ilkesi ihlal edildiğinden kararın bu itibarla kaldırılması gerektiğini; bilirkişi hesap raporunda davalı-karşı davacının hangi kayıt altında neler ödediğinin ayrıntılı olarak düzenlenmediği gibi bu ödemelerin doğruluğunu gösterir kayıtların ortaya konulamadığını; davalı-karşı davacının davacıların işçileri ile davacıların Türkiye’ye dönmesinden sonra da çalışmaya devam ettiği halde sonraki ödemelerin de aynı kapsamda davacı taşeronlar adına yapılan ödemeler adı altında hesaba dahil edilerek, keza davacı-karşı davalıların aynı zamanda teknik personel olarak çalıştığı ve onlara yapılan bir kısım işçilik ödemelerinin de taşeronluk sözleşmesi kapsamına alınarak hesaba dahil edilmesi ve davanın bu kapsamda kabulüne karar verilmiş olmasının bozmayı gerektirdiğini; manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olmasına karşın vekalet ücretine hükmedilmediğini; fazla ödemenin istirdatı ile ilgili olarak kısmen kabul kısmen red kararı verildiği, ancak yargılama giderlerinin paylaştırılmasındaki orana manevi tazminet talebinin reddine karar verildiği gözetilmeden paylaştırıldığını; manevi tazminat ile alacak davaları aynı dava içerisinde yer aldığından davaların yığılması kuralları gereği her bir talebin esasta ayrı bir dava olarak kabulü ve her biri ile ilgili olarak ayrı bir kalemde yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini; davacı-karşı davalı …’in vefatından sonra davanın mirasçılarına yöneltilmeden, ve davacı karşı davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu gözetilmeden savunma haklarının kısıtlanmasına sebebiyet vermek suretiyle davanın sonuçlandırılmış olduğunu; kısmen reddedilen miktar yönünden eksik vekalet ücreti hesaplandığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacılar taşeron, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında; karşı davacının Umman Sultanlığı’nda inşaatı devam eden Muskat Havalaanı İnşaat Projesi kapsamında, müteahhit firma …&… & … tarafından taahhüt edilen işlerin bir kısmının ifasını alt yüklenici olarak üstlendiği, üstlendiği bir kısım işlerin ise yapılması konusunda davacılar ile karşı davacı arasında 15 Temmuz 2014 tarihli sözleşmenin düzenlendiği ihtilafsızdır.Davacılar, taraflar arasındaki taşeronluk sözleşmesi uyarınca Muscat Havalimanı inşaatının asma tavan işleri ile ilgili olarak sabit birim fiyatlı götürü bedelle taşeronluk sözleşmesi imzaladıklarını; davalının kusurlu hareketleri nedeniyle işin bitirilemediğini, sözleşme dışında birim fiyatlı işler ile hizmetler yaptırıldığını beyan ederek bakiye götürü bedel ile zararlarının, kar mahrumiyetinin ve uygun bir tazminatın verilmesine karar verilmesini; ayrıca verilen senetlerin de teminat senedi olmasına rağmen icra takibine konulacağından bahisle öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve bu senetler yönünden borcun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş; davalı-karşı davacı taraf ise, sözleşmenin birim fiyatlı olduğunu herhangi bir borçları olmadığı gibi fazla ödeme yaptıklarından bahisle fazla ödedikleri bedelin istirdatına karar verilmesini, ayrıca haksız olarak dava ihbar ediğinden bahisle manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir. mahkemece, ücretin birim fiyatlı olduğundan bahisle yalnızca yapılan iş miktarınca ödemeye hak kazanıldığından bahisle kar payı hesabını kabul etmemiş ve karşı davacının fazla ödeme yaptığından bahisle asıl davanın reddine karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3.0.maddesi “iş bu sözleşmeye konu sözleşme bedeli 3.180.000 USD dir. Sözleşme kapsamında ki işler için keşif cetveli aşağıdaki gibidir. İşveren iş miktarını dilediği kadar artırıp azaltmaya yetkilidir. Taşeron iş bu sözleşmenin konusunu teşkil eden işi ve işin mahiyetini, mahalli şartları, iş bu sözleşmenin ayrılmaz parçası olan dayanak sözleşmeleri ve bunların eklerini, işin süresini, işin yapılması için gerekli bilgiler, işçilik şartlarını vs dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak üzere işin ifa ve icrasına etki eden tüm hususları tetkik ettiğini, tamamen bildiğini, anladığını ve teklifini bu çerçevede fiyatlandırarak sözleşme konusu iş için birim fiyat usulü ve sabit birim fiyat esasına göre teklif verdiğini kabul eder”; 12.5 maddesinde ise taşeron, hiçbir durumda işverenden işi bitirememekten dolayı mahrum kaldığı kar, fırsat veya sözleşme kaybı veya herhangi bir mam aitında dolaylı zararlarını veya başkaca bir ödeme talep edemez.” düzenlemesi yapılmıştır. Bu maddeler kapsamında taraflar arasındaki ilişki değerlendirildiğinde birim fiyatlı sözleşmeye göre hesaplama yapılması doğru olup; sözleşmenin 12.5 maddesindeki düzenleme karşısında davacının zarar ve kar kaybı ile tazminat talep etme hakkı doğmaz. Sözleşmenin bu maddesi taraflar arasında müzakere edilerek kararlaştırıldığından genel işlem şartı olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Taraflar arasında düzenlenen 28/09/2015 tarihli kesin hesap ödeme belgesi başlıklı kesin hesap hakedişinde işverenin taşeron adına işçilere ödediği ücret tutarı dahil toplam 1.153.440,26 USD kesinti yapılarak taşerona ödenecek net toplamın 2.633.743,32 USD olduğu belirtilmiş, davacılar tarafından Beyoğlu … noterliği 22/10/2015 tarih … yevmiye nolu cevabi ihtar ile kesin hesapda yer alan 2.633.743,31 USD tutarındaki alacağın 3 gün içerisinde ödenmesi talep edilmiş ise de, davalı şirket tarafından gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 28/10/2015 tarihli … yevmiye nolu cevabi ihtarında ihtar ve eki kesin hesabın kabul edilmediği bildirilmiştir. Mahkemece yaptırılan inceleme sonucu alınan raporda bilirkişi heyeti tarafından bu konudaki kesintinin davacıya ödenen miktar ile toplam 1.421.000,00 USD olduğu belirtilerek hesaplama yapılmış, davacıların bu yöne ilişkin itirazları gerekçeli olarak cevaplanmamıştır. Bu durumda, davacılar tarafından 28/09/2015 tarihinden sonra bu kapsamda yapılan kesintilerin alacaklarından mahsup edilemeyeceği belirtildiğinden, bu hususta yeniden inceleme ve değerlendirme yapılarak bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Dava konusu 20.000 USD ve 159.000 USD bedelli senetlerin, sözleşmenin 7.5. ve 8.0.maddeleri kapsamında, davacılar tarafından karşılık davacıya avans ve teminat senedi olarak verildiği; davacı tarafça, bu senetlere ilişkin borç bulunmadığının tespiti ile senetlerin iptaline karar verilmesini talep ettiği; mahkemece sözleşme gereğince ve tarafların kabulünde olduğu üzere teminat senedi olduğunun tespiti ile söz konusu senetlerin davacılara iadesine karar verilmesine rağmen;; asıl davada ki yargılama giderlerinin asıl davacıya yükletilmesine karar vererek senet bedelleri üzerinden davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmamıştır. Mahkemece, karşı davacının manevi tazminat isteminin reddine; karşı davadaki yargılama giderlerinin kabul ve red oranlarına göre taraflara ait olmasına hüküm kurulmuş ise de; reddedilen manevi tazminat talebinin ayrı bir başlık altında değerlendirilerek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeyerek, toplam üzerinden değerlendirme yapılması hatalı olmuştur. Ayrıca; yargılama giderlerinin oranlanmasında dava ve karşı davadaki taleplere göre davanın kabul ve red oranlarının değerlendirilmemesi de doğru olmamıştır. Davacı tarafça, davacı …’in karar tarihinden önce ölmesi konusunda istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de; davacılardan …’in 30.04.2018 tarihinde öldüğü ve ölümün karar tarihinden önce dosyaya bildirilmediği; ancak mahkemece verilen karar kaldırıldığından karar öncesi işlemler yönünden hak kaybı da bulunmadığından işlemlerin tekrarında usul ekonomisi yönünden fayda bulunmadığı değerlendirilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılar-karşı davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacılar- karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/01/2020 tarih, 2015/1033 Esas, 2020/82 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacılar- karşı davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde yatırana İADESİNE,5-Davacılar- karşı davalılarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.