Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1706 E. 2020/1442 K. 04.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1706
KARAR NO: 2020/1442
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2019
NUMARASI: 2019/96 Esas, 2019/465 Karar,
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ :04/12/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2010 yılında, … Ltd.Şti ile, yeni inşa ettirdiği … adlı teknesinin havalandırma ve ısınma sistemlerinin anahtar teslimi olarak yapılması ve teslim edilmesi için şirket merkezlerinde anlaşma yapıldığını, 2010 yılının 4.ayına kadar … Ltd.Şirketi olarak sözleşme tarafı gözüken firmanın baba ve oğlun anlaşamadıkları, işçilerin işi bıraktığını beyan ederek sözleşme yükümlülüğünü davalı … San.Tic.Aş üzerinden devam etmeye kalktığını, işin geciktirilmesi ve teknenin konumuna uygun klima kullanmamasına rağmen, teknenin bir an evvel işe başlaması amacıyla … Ltd.Şti’ ne 46.974.09TL, davalı şirket olan … San.Tic.A.Ş. ise 65.875.62 TL ödeme yapıldığını, ödemelere rağmen, firmanın işi bitirmediğini, yarım bırakarak işi terkettiklerini, yapılan işin standartlara uygun yapılmadığından teknenin bir tarafının ısınmış bir tarafının ısınmamış olduğunu ve teknenin bir kısmının havalandırıldığının, bir kısmının havalandırılmadığını, yapılan işlerin atıl bırakılarak başka firmalardan yeni klimalar alınıp monte edilerek teknede çalışır hale getirildiğini bu durumun firmanın ek maliyetten dolayı zarar görmesine sebep olduğunu, büyük miktarda zarara uğramalarına neden olan firma alacağının varmış gibi firmalarına 30.03.2012 tarihini taşıyan … no lu 16.006.57 TL, KDV si 2.881.18TL olmak üzere 18.887,75 TL ile 30.03.2012 tarih … no lu 2.281.80TL, KDV si 410.72TL olmak üzere iki adet açık fatura gönderildiğini, faturaların yasal sürelerinde borçlu bulunmamaları nedeniyle Beyoğlu …Noterliği’nin … Yevmiye no lu İhtarı ile 24.04.2012 tebliğ ile iade olunduğunu, davalı şirket tarafından zikredilen alacak için İstanbul … İcra md. … esas ile yapılan icra takibine borçlu olmadıklarından itiraz edildiğini, davalı şirketçe, ikinci kez aynı alacak olan 16.887.75TL, 5.005.25TL faizi olmak üzere İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas ile toplam 21.893.00 TL için yapılan takibe taraflarından yine borçlu bulunmadıklarından bahisle itiraz edildiğini, davalı şirketçe haksız taleplerine karşı yapmış oldukları itirazlara rağmen aleyhlerine alacağının tahsili amacıyla dava açılmadığını, itiraz edilen icra dosyalarına dayanak aynı fatura nedeniyle Tuzla Vergi Dairesi tarafından ödeme emri gönderildiğini, İstanbul 9. Vergi Mahkemesinin 2018/2287 Esas sayılı dosyasında ödeme emrinin iptali için dava açtıklarını belirterek, borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır. Mahkemece, davanın TTK ‘nun 4.maddesine göre ticari dava niteliğinde olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 7155 sayılı yasa ile eklenen 5/A maddesine göre dava açılmadan önce davacı tarafça arabulucuya başvurulmuş olması gerektiği, arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı niteliğinde olduğu, TTK’nın 5/A maddesindeki düzenleme ile talep sonucuna değil dava konusuna açıkça vurgu yapılarak dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olması şartı aranmış olduğu, menfi tespit davalarının esas itibariyle bir miktar paranın ödemesine ilişkin olmaları da dikkate alındığında dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı, dava dilekçesi ekinde arabulucuya başvurulduğuna ilişkin herhangi bir belge sunulmayıp, davacının 03.10.2019 tarihli dilekçesi ekinde 30.09.2019 tarihli arabuluculuk başvuru formu ve 21.10.2019 tarihli dilekçe ekinde arabuluculuk son tutanağının örneği sunulmuş ise de dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu ve davacı tarafça dava açılmadan önce arabuluculuk yoluna gidilmediği gerekçesiyle, HMK’nın 114/son, 6102 sayılı TTK ‘nun 5/A maddesine göre davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, tevzi anında arabuluculuk dava şartının aranmadığını, dava konusunun para alacağının tahsiline ilişkin olmadığını, menfi tespit davalarında arabuluculuk dava şartının aranmayacağına ilişkin bölge adliye mahkemesi kararları bulunduğunu, kararın adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, genişletici yorum yapılmasının hatalı olduğunu, arabuluculuk son tutanağının 21/10/2019 tarihinde dosyaya sunulduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Dava, davacıya ait teknenin havalandırma ve ısıtma sistemlerinin anahtar teslimi yapımını konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 30/09/2014 tarih ve 2014/3157 esas, 2014/5556 karar sayılı kararında asliye hukuk mahkemesinde gemi bakım onarım ve inşasına ilişkin eser sözleşmesinden kaynaklanan dava ile ilgili olarak yapılan temyiz incelemesi sonunda; “Somut olayda uyuşmazlık, davaya bakmakla görevli mahkemenin Denizcilik İhtisas Mahkemesi olup olmadığı, değilse hangi mahkemenin görevli olduğu noktasındadır. Denizcilik İhtisas Mahkemeleri 28.04.2004 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5136 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun’la kurulmuştur. 5136 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine son fıkra olarak “İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu kanunun dördüncü kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir” hükmü eklenmiştir. Bu maddeye göre Denizcilik İhtisas Mahkemeleri’nin görev alanı 6762 sayılı TTK’nın dördüncü kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin uyuşmazlıklarla sınırlıdır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır (m.1533). 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 5(2) maddesinde “Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4’üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer Kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir” hükmü getirilmiştir. Yeni Ticaret Kanunun’da “Dördüncü Kitap” yerine “bu Kanundan ve diğer Kanunlardan doğan” denilerek söz konusu mahkemenin bakacağı işlerin alanı amaca uygun olarak genişletilmiş, münhasıran deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarıyla ilgili olarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görevlendirme yapabileceği belirtilmiştir. 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda ticaret mahkemelerinden hangisinin münhasıran deniz ticareti ve deniz sigortası ile ilgili hukuk davalarına bakacağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görevlendirme kararına göre belirlenecektir. 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce açılan davalar ise açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabiî olup, 6102 sayılı Kanun’un göreve ilişkin hükümleri bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan davalara uygulanmayacaktır (geçici madde 9). Somut olayda dava, 6102 sayılı yeni TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 26.11.2013 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, deniz ticareti ve deniz sigortalarından kaynaklanmadığından, 6102 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yapılmış bir görevlendirme de bulunmadığından davaya Deniz Ticaret Mahkemelerinde bakılamaz. Mahkemenin verdiği görevsizlik kararı yasaya aykırıdır. 6102 sayılı TTK’nın 4(1) maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” ve “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ile “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava), ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da aynı maddede 6 bent halinde sayılan ticari davalardan (mutlak ticari dava) olması gerekir. Taraflardan biri “tacir” değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın “ticari işletme” ile ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Somut olayda, davacı şirketin “tacir” olduğu ve uyuşmazlığın “ticari işletmesi” ile ilgili bulunduğu çekişmesiz ise de, davalının “tacir”, işletmesinin de “ticari işletme” olduğu kanıtlanamamıştır. Bir işletmenin ticari işletme sayılabilmesi için esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedeflemesi gerekir (TTK. m. 11). Belirli bir büyüklüğe ulaşmayan işletmeler esnaf işletmesi, bu büyüklüğü aşan işletmeler ise ticari işletme sayılır. Ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmaya dayanan ve geliri Bakanlar Kurulu Kararnamelerinde belirlenen sınırı aşmayan işletmeler “esnaf işletmesi” sayılır. Davalı …’nın “…” adıyla işlettiği işletmenin esnaf işletmesi sınırlarını aştığı, ticari işletme olduğu yönünde dosyada delil bulunmamaktadır. Diğer yandan taraflar arasındaki uyuşmazlık 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, eser sözleşmesinden kaynaklanan hukuk davaları TTK’nın 4(1) maddesinde veya diğer özel kanunlarda sayılan mutlak ticari davalar arasında da yer almamaktadır. Bu nedenle eldeki davaya Ticaret Mahkemelerinde de bakılamaz. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Mahkemece işin esasının incelenerek varılacak sonuca göre hüküm verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” denilmiştir. Yine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 18.05.2017 tarih ve 2016/2840 esas, 2017/2126 karar sayılı kararında; “Denizcilik İhtisas Mahkemeleri’nin davaya bakabilmesi için davanın deniz ticaretinden kaynaklanması gerekli ve zorunlu olup, somut olayda ihtilâf davalıya ait geminin boyanması ve verniklenmesi nedeniyle ödenmeyen iş bedeline ilişkindir. Bu haliyle taraflar arasındaki ihtilâf Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır (Emsal 15. HD 2015/3948 E. 2015/4790 K 5.10.2015 T;15. H.D.2014/6962E. 2015/5607K. 9.11.2015 T.). 6102 sayılı TTK’nın 4 (1) maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” ve “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ile “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava), ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da aynı maddede 6 bent halinde sayılan ticari davalardan (mutlak ticari dava) olması gerekir. Taraflardan biri “tacir” değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın “ticari işletme” ile ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.” denilmiştir. Somut olayda, tarafların her ikisi de tacir olup, uyuşmazlık da ticari işletmeleri ile ilgili hususlardan doğduğundan davaya bakmakla asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Ancak, dava deniz ticaretinden kaynaklanmayıp, taraflar arasındaki davacının teknesinin havalandırma ve ısınma sistemlerinin anahtar teslimi olarak yapılmasına ilişkin eser sözleşmesinden kaynaklandığından, davaya bakma görevi denizcilik ihtisas mahkemesi sıfatıyla görevlendirilmiş asliye ticaret mahkemesine ait olmayıp, genel mahkeme olarak görevli asliye ticaret mahkemelerine aittir. Bu nedenle, mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosyanın genel görevli asliye ticaret mahkemesine gönderilmesi ve dava şartı ve diğer hususlarda genel görevli mahkemece inceleme yapılıp bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-3.bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/11/2019 tarih ve 2019/96 esas, 2019/465 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.