Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/1677 E. 2023/1222 K. 07.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1677
KARAR NO: 2023/1222
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2020
NUMARASI: 2018/227 Esas, 2020/302 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 07/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 10.01.2015 tarihli İş Yapım Protokolü imzalandığını, sözleşmenin 5.maddesi ile işin karşılığı olarak 13.725,00-TL + KDV üzerinden anlaşmaya vardıklarını, davacının edimini tamamlayarak hakedişler ile birlikte 29/08/2016 tarihli irsaliyeli faturasını davalıya gönderdiklerini ancak bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun haksız ve dayanaksız olarak itiraz ederek icra takibini durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsilin karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; taraflar arasında sözleşme imzalandığını, ancak davacı tarafından yerine getirilen herhangi bir işin söz konusu olmadığını, 13/03/2015 tarihinde davacının yaptığını iddia ettiği işi gerçekte yapan …’e 7.500,00 TL’si davalının hesabından “doğrama işleri için” açıklaması bulunan EFT ile ödeme yapıldığını, borcu kabul etmediklerini, aksi kanaat olması halinde alacaklı tarafından takipten önce faiz talep edilebilmesi için davalının temerrüde düşürülmüş olması gerektiğini, ancak temerrüde düşürülmediğini, takipten önce işlemiş faiz talebinin yasaya aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; taraflar arasında alüminyum doğrama ve camların yapılıp yerine takılması konusunda iş yapım protokolü düzenlendiği, davacı tarafça iş yapıldığı halde davalı tarafça ödeme yapılmadığı, davalı tarafça tanık … vasıtasıyla bir kısım ödeme yapıldığı savunulmuş ise de, ödemenin yazılı belgeyle ispatlanması gerektiğinden tanık beyanına ve davalı savunmasına itibar edilmediği gerekçesiyle, bilirkişi hesaplamaları göz önüne alınarak itirazın kısmen iptali ile takibin 12.531,60 TL asıl alacak ve 2.682,81 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.215,41 TL üzerinden devamına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davalı ile davacı arasında 10.01.2015 tarihli iş yapım protokolü başlıklı bina revizyonu, alüminyum doğrama ve camların yapılıp takılması konulu sözleşme akdedildiğini, sözleşmenin 3. Maddesinde malzemenin temini, nakliyesi, yerine tespiti, eksiksiz olarak teslimi ve tüm işçiliklerin taşeron tarafından yapılacağı kararlaştırıldığını, sözleşme gereği camekanların davacı tarafından eksiksiz olarak yapılıp teslim edilmesi gerekirken eksik olarak yapıldığını, tamamlanmadan bırakılarak gidildiğini, davalı tarafından davacıya yapmış olduğu işin karşılığı olan 7.500,00 TL ödemenin yapıldığını, davacının banka hesaplarında sıkıntı olduğundan ödeme davacının bildirdiği …’e ait hesap numarasına yapıldığını, tanık …’in mahkeme huzurundaki beyanında bunu açıkça beyan ettiğini, …’e gönderilen paranın dekontundan da açıkça anlaşılacağı üzere …’a yapılmış olduğunu, iş karşılığında 7.500,00 TL ödeme yapıldığını, 7.500,00 TL’lik ödemenin bilirkişiler tarafından hesaplanan alacaktan mahsup edilmediğini, davalı tarafından ödeme yapıldığının hem tanık beyanı hem de banka dekontu ile sabit olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Somut olayda, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince davacı yüklenicinin tamamladığı edimlerin karşılığı olarak bilirkişi raporuna göre 12.531,60 TL iş bedeli ve 2.682,81 TL işlemiş faiz alacağı hesaplanmıştır. Davalı taraf savunmasında … isimli kişi tarafından işlerin tamamlandığı ve bu kişiye davacı adına 7.500,00 TL ödeme yapıldığı ileri sürmesine karşın, mahkemece tanık olarak dinlenen … beyanında, davalı tarafa kendisinin iş yapmadığını, aksine davacı adına işlem yaptığını, hesabına 7.500,00 TL para geldiğini beyan etmiş olup, davalı tarafından …’e 7.500,00 TL gönderildiği dosya kapsamındaki banka dekontundan anlaşılmaktadır. Ancak davalı iş sahibinin iş bedelini davacıya ödemesi gerekmektedir. Davacı iş bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürmekte olup, davalı da doğrudan davacıya ödeme yapıldığını yasal delillerle ispat edememiştir. Bu nedenle, davalı tarafından dava dışı …’e ödenen 7.500,00 TL’nin davacı alacağından mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Eser sözleşmelerinde, kural olarak, sözleşme kapsamında kararlaştırılan işlerin yüklenici tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Aksini iddia eden iş sahibinin bunu ispatlaması gerekir. Davalı iş bedelini ödediğini ispatlayamadığı gibi, bir kısım işleri davacı dışında üçüncü kişilere yaptırdığı iddiasını da yasal delillerle ispatlamış değildir. Bu durumda, bilirkişi raporunda hesaplanan iş bedelinin davacıya ödenmesi gerekmekte olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı olarak, alacağın likit ve belli olması; yani borçlu tarafından, alacağın gerçek miktarının belli, sabit veya belirlenmek için gerekli bütün unsurların bilinmesinin mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.Dava konusu alacağın bulunup bulunmadığı ve miktarı mahkemece yapılan yargılama sonucunda bilirkişi incelemesi ile belirlendiğinden alacak likit değildir. Bu nedenle, mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/04/2005 tarih 2005/19-286 E., 2005/268 K. Sayılı kararında da vurgulandığı üzere; İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılagelen tazminat türü, sadece ve ancak, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötü niyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır.Anılan madde kapsamında somut olayda; dosya kapsamı itibari ile davacı yüklenicinin kötü niyetle icra takibi yaptığı hususu kanıtlanamadığından ve kötüniyet tazminatının koşulları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davacının davasının kısmen kabulü ile, davalının icra dosyasına yaptığı itirazın 12.531,60 TL asıl alacak ve 2.682,81 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.214,41 TL üzerinden aynen devamına, davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, takip konusu alacak likid olmadığından %20 icra inkar tazminat talebinin reddine, davalı tarafın %20 kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 30/06/2020 tarih ve 2018/227 Esas, 2020/302 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın KISMEN İPTALİ ile takibin 12.531,60 TL asıl alacak ve 2.682,81 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.214,41 TL üzerinden aynen DEVAMINA, Davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,Takip konusu alacak likid olmadığından %20 icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE, Davalı tarafın %20 kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 856,03 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 288,34 TL harcın mahsubu ile bakiye 567,69 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 288,34 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,3-Davacı tarafından yapılan 35,90.TL başvurma harcı, 195,00 TL tebligat ve posta gideri, 1.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.330,90 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 987,81 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 12.531,60 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 4.352,50 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE,2-Davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 23,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 172,10 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 07/11/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.