Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2020/167 E. 2023/384 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/167
KARAR NO: 2023/384
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2019
NUMARASI: 2018/256 Esas, 2019/1191 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 29/03/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 11/11/2015 tarihli eser sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereğince davacının tüm edimlerini yerine getirdiğini, sözleşmede davacının davalı tarafa teminat amaçlı 450.000,00 TL’lik çek teslim edilmesinin kararlaştırıldığını, ancak tarafların mutabık kalması sonucunda teminat olarak çek yerine aynı miktar bono verildiğini, davalı tarafa verilen bononun teminat amaçlı verildiğinin bononun fotokopisi üzerinde ıslak imza ile yazılan yazı ile sabit olduğunu, imza ve yazının davalıya ait olduğunu, teminat bonosunun davalı tarafından haksız olarak Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile takibe konulduğunu belirterek, takibe konulan bono sebebiyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacı tarafın dayandığı sözleşmede davacının taraf olmadığını, sözleşmenin dava dışı … A.Ş ile kendileri arasında imzalandığını, dava konusu yapılan bononun ise kendileri ile davacı arasında şahsi borç alacak ilişkisi kapsamında düzenlendiğini, dolayısıyla bononun teminat amaçlı verildiği hususunun gerçek olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dava konusu yapılan 07/01/2016 düzenleme, 15/08/2016 ödeme tarihli 450.000,00 TL’lik bononun fotokopisi üzerinde davalı tarafın imzası ile sabit olduğu üzere teminat amaçlı olarak verildiği, teminat amaçlı düzenlenen bonoyla ilgili davalı tarafın bononun teminat vasfının devam ettiği ve bu bağlamda davalının alacaklı olduğu yönünde dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, davalı tarafın dava konusu bononun kambiyo senedi olması ve bu nedenlerle illetten mücerretlik kavramı kapsamında alacaklı olduklarını beyan etmekle birlikte, imzası inkar edilmeyen ve dava konusu bononun teminat amacıyla verildiğine ilişkin davalı tarafın beyanının kendisini bağladığı gerekçesi ile, davanın kabulü ile davacının teminat amaçlı düzenlenen bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin ise koşulları oluşmamış olması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, mahkemenin davacının borçlu olmadığına yönelik vermiş olduğu kararının onanmasına karar verilmesini istediklerini, mahkemenin davacının kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle könüniyet tazminatı talebinin reddine karar verdiğini, davalı tarafın teminat olarak aldığı bonoyu icraya koymak suretiyle dürüstlük kuralı dışına çıkarak kötüniyetli davrandığını, icra takibi sebebiyle davacının icra baskısı altında kaldığını, kambiyo takiplerine özgü icra takibi yapılmış olması sebebiyle itiraz haklarını kullanamadıklarını, davalı tarafın yargılama aşamasında bile bononun teminat bonosu olduğunu kabul etmediği gibi davacıdan şahsi bir alacağından bahisle bono alındığını beyan ettiğini, oysa ki taraflar arasında hiçbir şahsi borç ve alacak ilişkisi bulunmadığını, davalının başlatmış olduğu icra takibi ile davacının iki aracına haciz ve siciline yakalama kararı konulduğunu, araçların yakalanıp otoparka çekildiğini ve yaklaşık 1,5 yıldır otoparkta bulunmakta olduğunu, davacıya ait aile konutunun satışa çıkartıldığını, evde çocukların olduğu sırada kıymet takdiri için icra görevlileri ve bilirkişilerin eve geldiklerini, kambiyo senedi karşısında kendilerinin çaresiz bırakıldığını belirterek, borçlu olmadığının tespitine yönelik kararın onanmasına, yeniden yargılama yapılarak %20 kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafında, mahkeme kararının hukuka aykırı ve hatalı bir değerlendirme neticesinde verildiğini, davacı tarafından sunulan bononun fotokopisi üzerinde “iş bu senedin aslı teminat olarak alınmıştır. 07.01.2016, … (imza) ” ibaresinin ıslak yazı ile yazılarak imzalanması ve davalı vekilinin duruşmada söz konusu yazı ve imzanın davalı asıla ait olduğunun beyan edilmesi gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiğini, mahkemenin taraflar arasındaki hukuki ihtilafın varlığını hatalı olarak tespit ettiğini, davacı tarafın davalı şirket ile hukuki ilişki varmış gibi bir algıyı mahkemeye sunduğunu ve bu yönde karar verildiğini, davacı yan ile davalı taraf arasında hiç bir şekilde sözleşme ve sözleşmeye bağlı bir hukuki ilişki bulunmadığını, bu sebeple davacının kendilerine teminat maksadıyla bono ya da çek verilmesini gerektiren bir ilişkileri bulunmadığını, dava dışı tüzel kişilik ile davalı şirket arasında sözleşme imzalandığını ve bu sözleşmeye göre dava dışı tüzel kişilik tarafından davalı şirkete teminat amacıyla çek verildiğinin açıkça belli olduğunu, davacı yanın bu durumu çarpıtarak, bu sözleşmenin tarafı kendisiymiş, bu teminat çekinin de çek olarak değil bono olarak verildiğini iddia ederek mahkemeye yanıltıcı beyan sunduğunu, mahkemenin hangi somut delile dayanarak bononun teminat senedi olduğuna yönelik değerlendirmede bulunduğunun anlaşılamadığını, dava dışı firma ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşmede davacı yanın taraf olmadığını, o sözleşmede de teminat amacıyla bono verileceğine ilişkin bir hükmün bulunmadığını, bu durumun dosyada mübrez olan ve dayanılan sözleşmenin içeriğinden açıkça belli olduğunu, davacıya bono verilmesi gerektiren bir hukuki ilişkinin bulunmadığını, mahkemenin yanlış değerlendirme ile karar verdiğini, mahkemenin talebi ile fotokopi üzerindeki imzanın kime ait olduğu hususunda avukat olarak beyanda bulunulduğunu, ancak bu beyanda bononun teminat amacıyla verildiği yönünde bir ikrar bir kabul bir beyanın asla bulunmadığını, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre bono bakımından teminat fonksiyonun devam edip etmediği, dolayısıyla teminat kapsamında alacağının bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılması gerektiğini, davacının bononun dava dışı şirket ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin 6.maddesinde belirtilen çek olduğunu ifade etmesi karşısında mahkemenin belirtilen sözleşmede davacı tarafın taraf olmadığı da dikkate alınarak bu yönde herhangi bir araştırma yapılmadığını, her nedense davacı yan, dava dışı şirket tarafından keşide edilen … Bankası Gültepe Şubesi’ne ait 450.000,00-TL bedelli, İstanbul keşideli, davalı … hamiline yazılı, …No.lu çekten, bu çekin davalıya verildiğinden dava dilekçesinde hiç bahsetmediği gibi bu durumu çarpıtarak mahkemenin algısını değiştirmeye çalışarak verilen teminat senedinin çek değil bono olduğunu açık delillere rağmen iddia ettiğini, davacı yanın asılsız beyanlarla dava ikame ettiğini, dosyada sunulu çek suretinden görüleceği üzere, davalıya verilen çekin sözleşme ile teminat amacıyla verilmesi kararlaştırılan çek olduğunu, davacı tarafın, anılan sözleşmenin tarafıymış gibi davranarak, sözleşme karşılığı üstlenilen borcu tam ve eksiksiz olarak ifa ettiğini fakat bunun karşılığında davalı tarafça teslim alınan bononun kendisine iade edilmediğini iddia ettiğini, mahkemenin hatalı değerlendirme yaptığını, bono fotokopisi üzerindeki yazının davalı tarafça şerh edildiği kabul edilse dahi, emsal kararlar çerçevesinde neyin teminatı olduğuna ilişkin bir açıklama içermiyor oluşu, bonoda aslında bu yönde bir şerhin bulunmuyor oluşu gözetildiğinde verilen hükmün yine usul ve yasa ile emsal kararlara aykırı olduğunu, (. HGK E.2017/12-1140 K.2018/563, T.28.3.2018) (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E. 1997/3647, K. 1997/3946), belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Dosya kapsamında taraflar arasında düzenlenmiş yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davalı vekili tarafından 11/11/2015 tarihli sözleşme dosyaya sunulmuştur. Bu sözleşme … ile … Tic.AŞ arasında 11/11/2015 tarihinde düzenlenmiş olup, sözleşme ile iş sahibi …’ye ait inşaatın dış cephe, sıva, boya, seramik, izolasyon, alçıpan işlerinin 450.000,00 TL bedelli bir adet dubleks daire karşılığında yüklenici … Tic.AŞ tarafından yapılması, sözleşmenin 6/1.maddesine göre, sözleşmenin imzası ile ödemeyi peşin olarak yapan iş sahibine yüklenici tarafından teminat olarak 450.000,00 TL tutarında … Tic.AŞ çekinin sözleşmenin imzası sırasında verilmesi, sözleşmenin 2. Maddesinde ise, işin konusunu oluşturan imalatların montajının yapılması ile teminat için verilmiş olan çekin ödenmiş sayılması ve başka bir şekilde kullanılmaksızın yükleniciye iade edilmesi kararlaştırılmıştır. Yine davalı vekili tarafından … Bankası Gültepe Şubesine ait, keşidecisi … Tic.AŞ, lehdarı …, keşide yeri İstanbul, keşide tarihi bulunmayan, 450.000,00 TL bedelli çek fotokopisi dosyaya sunulmuştur. Davalı tarafça Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile davacı …’na karşı başlatılan icra takibinin dayanağı olan bononun ise keşidecisinin …, lehdarının …, keşide tarihinin 07/01/2016 olup, 450.000,00 TL bedelli olduğu, bono metni üzerinde teminata ilişkin bir ibarenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. 15/05/2019 tarihli duruşmada mahkeme heyeti tarafından bono aslı üzerinde inceleme yapılmış ve söz konusu teminata ilişkin ibarelerin bono aslında bulunmadığının gözlemlendiği belirtilmiştir. Aynı bononun davacı vekili tarafından sunulan fotokopisinin üst kısmında ise davalı … tarafından “İşbu senedin aslı teminat olarak alınmıştır. 07/01/2016 … (imza)” ibareleri yazılarak imzalandığı görülmektedir. Davalı vekili 06/11/2019 tarihli duruşmadaki beyanında, müvekkili ile görüştüğünü, müvekkilinin beyanına göre, senet fotokopisi üzerinde yer alan ıslak imzalı yazı ve beyan ile birlikte imzanın müvekkiline ait olduğunu, ancak dava dışı … AŞ ile müvekkili arasında yapılan sözleşmede teminat olarak belirtilen çekle ilgili ibare yazılacakken sehven bonoyla ilgili teminat ibaresinin yazıldığını, bono aslında da herhangi bir teminat ibaresi bulunmadığına göre sehven çek yerine bono yazılan ibarenin de geçerliliğinin bulunmadığını belirtmiştir. Dosya kapsamına göre, davacı taraf, davalı ile 11/11/2015 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme gereği davalıya 450.000,00 TL bedelli teminat çeki verilmesinin kararlaştırıldığını, ancak sonradan çek yerine aynı miktar bononun teminat olarak verilmesi konusunda anlaştıklarını, bono fotokopisi üzerine davalı tarafça teminat olarak alındığının yazılıp imzalandığını, işin tamamlanmasına rağmen teminat bonosunun icra takibine konulduğunu belirterek, takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş; davalı taraf ise davacının sözleşmede taraf olmadığını, sözleşmenin dava dışı ….Tic.AŞ ile imzalandığını, dava konusu yapılan bononun ise kendileri ile davacı arasında şahsi borç alacak ilişkisi kapsamında düzenlendiğini, dolayısıyla bononun teminat amaçlı verildiği hususunun gerçek olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiş; bilahare bono fotokopisi üzerindeki teminata ilişkin ibarelerin ve imzanın davalı müvekkiline ait olduğunu, ancak çek yerine sehven bono yazılmış olduğunu, bononun teminat amaçlı olmadığını belirtmiş; mahkemece davalı vekiline davacı tarafa yemin teklifinde bulunma hakkı hatırlatılmış, davalı taraf yemin teklif etmeyeceklerini bildirmiş; mahkemece davanın kabulüne, davacının bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Somut olayda, davanın dayanağını oluşturan 11.11.2015 tarihli eser sözleşmesinin davalı ile dava dışı … Dekorasyon.Tic.AŞ arasında imzalandığı ve bu sözleşme gereğince iş bedeli olarak dava dışı yüklenici şirkete verilecek bağımsız bölümün teminatı olarak davalıya 450.000,00 TL bedelli çek verilmesinin kararlaştırıldığı, bu miktar çekin dava dışı şirket tarafından davacı adına düzenlenmiş olduğu dosyadaki çek fotokopisinden anlaşılmaktadır. Davacı taraf dayanak yaptığı sözleşmenin tarafı değildir. Davacının, dava dışı …Tic.AŞ’nin ortağı olduğu davalı taraf beyanında yer almaktadır. Bununla birlikte, davanın dayanağını oluşturan 07.01.2016 düzenleme tarihli 15.08.2016 ödeme tarihli 450.000,00 TL bedelli bononun fotokopisi üzerinde “iş bu senedin aslı teminat olarak alınmıştır. 07/01/2016, … (imza)” ibareleri bulunmakta olup, davalı taraf imza ve yazıların kendilerine ait olduğunu kabul etmiştir. Bono aslında ise teminata ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Davacı, teminat olarak çek yerine bono verildiğini ileri sürmekte, davalı ise bononun şahsi alacak ilişkisi sebebiyle verildiğini, teminat niteliği bulunmadığını savunmaktadır. Mahkemece, dava konusu bononun fotokopisi üzerinde yazılı olduğu üzere davalıya teminat amaçlı olarak verildiği, ancak teminat amaçlı düzenlenen bonoyla ilgili davalı tarafın bononun teminat vasfının devam ettiği ve bu bağlamda davalının alacaklı olduğu yönünde dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, davalı tarafın bononun kambiyo senedi olması ve illetten mücerret olması nedeniyle davacıdan alacaklı olduklarını beyan etmekle birlikte, imzası inkar edilmeyen ve bononun teminat amacıyla verildiğine ilişkin davalı taraf beyanının kendisini bağladığı gerekçesi ile, ispat yükünü davalıya yükleyerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacının davaya dayanak olarak gösterdiği sözleşmede taraf olmaması, bunun yanında davalının bononun dava dışı şirket ile yapılan 11.11.2015 tarihli sözleşme kapsamında alınmadığı, davacı ile şahsi alacak ilişkisi kapsamında alınığına yönelik beyanları göz önüne alındığında, öncelikle bononun hangi hukuki ilişki kapsamında alındığının davalı tarafa açıklattırılması, buna ilişkin delillerinin ibrazının istenmesi; davacıdan söz konusu bononun hangi hukuki ilişkinin teminatı olduğu hususunda delillerinin sorulması, gerektiğinde bu hususta davacıya davalı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, davalının bononun teminat olarak alındığına ilişkin ikrar niteliğindeki imzalı beyanı da dikkate alınıp tüm bu hususlar tartışılmak suretiyle, sonucuna göre, bononun 11/11/2015 tarihli sözleşme kapsamında teminat olarak verilip verilmediği hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Davacı vekilinin kötüniyet tazminatına ilişkin istinaf sebepleri konusunda, niteliği itibariyle bu aşamada inceleme yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, davacı vekilinin istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, davacı vekilinin istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2019 tarih, 2018/256 Esas, 2019/1191 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Davacı vekilinin istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,4-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.